Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, dünya ekonomisinde asıl kalıcı çözümlerin hükümetlerin atacağı adımlarla gerçekleşeceğini belirterek, ''Kalıcı çözüm için pek çok ülkede ciddi bütçe tedbirleri gerekiyor. Özellikle gelişmiş ülkeler, çok hızlı bir şekilde bu adımları atmaları gerekiyor. Sadece sırtlarını merkez bankalarına dayayıp 'Sen biraz para sür biz de rahat edelim' yaklaşımının sürdürülemez bir yaklaşım olduğunu, buradan tekrar altını çizerek vurgulamak istiyorum'' dedi.

Babacan, Arap Bankalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği ve Dünya Arap Bankacılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen ''Arap-Türk Bankacılık ve Finans Forumu''nda yaptığı konuşmada, Türkiye ve Arap ligi arasındaki ilişkilerin son dönemde kaydettiği aşamadan hükümet olarak son derece mutlu olduklarını belirtti.

Son yıllarda Körfez ülkeleri ile ikili ekonomik ve siyasi ilişkilerde Türkiye'nin önemli mesafe kat ettiğine değinen Babacan, Akdeniz Havzası ve Ortadoğu'daki gelişmelerin Türkiye'yi her zaman yakından ilgilendirdiğini dile getirdi.

Babacan, Türkiye'nin sadece bölge halkları ile olan dostluk ve kardeşlik bağlarının değil, bu gelişmenin Türkiye'ye olan doğrudan veya dolaylı etkilerinin de kendilerini bölge meselelerine odaklanmaya mecbur kıldığını söyledi.

Bu çerçevede Ortadoğu'da adil ve kalıcı bir barışın, istikrarın tesis edilmesinin bölgeye yönelik politikaların öncelikli hedeflerinden birini teşkil ettiğini ifade eden Babacan, ''Barış olmadan refah, istikrar ve adalet olmadan huzur tesis edilemez, bölgemizde istikrar sağlanmadığı sürece de küresel barışın mümkün olamayacağını düşünüyoruz. Bunun için temel değerlere ve prensiplere dayanan işbirliğinin ve ortak anlayışının oluşması kanaatindeyiz'' dedi.

Babacan, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya, Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada barışın istikrarın özgürlüğün, insan haklarına saygının, hukukun üstünlüğünün hakim olduğu bir refah kuşağının oluşmasını arzu ettiklerini bildirdi.

İnsanların arzularının, beklentilerini dikkate alındığı, hedeflendiği yönetim biçimlerinin tüm bölge için çok önemli olacağına işaret eden Babacan, şeffaflık ve hesap verebilirliğin tüm yönetimler ve rejimler için temel ilke olarak benimsenmesi gerektiğini vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Babacan, başta bölge olmak üzere barışı temin etmek için her zeminde ve her fırsatta azami gayret gösterdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bütün komşularımızla sorunları masaya yatırdık ve aktif şekilde sorunların çözümü için gayret gösterdik. Ancak bunu yaparken bölgemizde olsun, dünyada olsun, haksızlıklara zulme, çatışmalara, katliamlara, yoksulluğa ve gelir adaletsizliğine, hukuksuzluğa göz yummadık. Dinine mezhebine, derisinin rengine, yaşadığı toprağın altındaki madenlere, petrole, elmasa bakmadan, insana sadece insan olduğu için sahip çıktık ve hakkını savunduk.

Diyalog, uzlaşma, barış ne kadar ilkelerimiz olduysa, insan hakları ve hukukta o kadar temel ilkelerimiz oldu. Şu anda Ortadoğu'da yaşanan hadiselere aynı ilkelerle bakıyoruz. Libya'ya, Tunus'a Mısır'a nasıl insaniyet gözlüğüyle, vicdan nazarıyla baktıysak, Suriye'ye de sadece insaniyet gözlüğüyle ve vicdani nazarı ile bakıyoruz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika geri dönülmez bir süreçten geçmektedir. Değişim ve demokratik dönüşüm bölge ülkelerinin tümü için kaçınılmaz bir hal almıştır. Her ülkenin kendine has özellikleri bulunmaktadır. Her ülkede değişim ihtiyacı ve sürecin dinamikleri de kuşkusuz farklılık gösterecektir. Ülke ülke farklılıklarının mutlaka dikkate alınması gerekmektedir.''

-''Dünya ekonomisi son derece kritik bir dönemden geçiyor''-

Ali Babacan, dünya ekonomilerinde yaşanan krize de değinerek, dünya ekonomisinin son derece kritik bir dönemden geçtiğini, 2008 yılında başlayan finansal ve ekonomik krizin sadece evreler ve fazlar değiştirerek aslında fiilen devam ettiğini kaydetti.

Krizin daha da derinleşmesini önlemek ya da bazı ülkelerde veya bazı finans kuruluşlarında komple bir çöküşü önleyebilmek amacıyla merkez bankalarının yoğun çaba gösterdiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:

''Ancak biliyorsunuz merkez bankalarının çabaları ellerindeki matbaalarla, para basma makineleriyle sınırlı. Merkez bankalarının en iyi bildiği iş para basmak, şu anda ABD'de, Avrupa'da da harıl harıl bu yapılıyor. Bunun verdiği bir geçici rahatlama, bu miktarda bol paranın piyasaya sürülmesinin, özellikle karşılıksız olarak basılıp sürülmesinin piyasaya verdiği rahatlık geçici bir rahatlık. Bunun mutlaka altını çizmemiz gerekiyor.

Asıl kalıcı çözümler hükümetlerin atacağı adımlarla gerçekleşecektir. Kalıcı çözüm için pek çok ülkede ciddi bütçe tedbirleri gerekiyor. Gelir gider dengelerinin yeniden kurulması gerekiyor. Pek çok ülkede yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde yapısal reformlar artık ertelenemeyecek kadar aciliyet kazanmış durumda. Ben buradan tekrar söylüyorum, gerçekten adım atması gereken ülkelerin, özellikle gelişmiş ülkeler açısından söylüyorum, çok hızlı bir şekilde bu adımları atmaları gerekiyor. Sadece sırtlarını merkez bankalarına dayayıp 'Sen biraz para sür biz de rahat edelim' yaklaşımının sürdürülemez bir yaklaşım olduğunu buradan tekrar altını çizerek vurgulamak istiyorum.''

-''Yangını söndürmeye yetmez...''-

Başbakan Yardımcısı Babacan, kuşkusuz yapılacak reformların atılacak adımların maliyetli olduğunu, bu adımların siyasi maliyeti bulunduğunu ifade ederek, ancak bu adımların er ya da geç atılması gerektiğini vurguladı.

Atılması gereken adımlar geciktikçe maliyetlerin büyüdüğünü belirten babacan, ''Sanmayın ki 'bunu erteleyeyim, üç ay sonra, altı ay sonra yapalım. Bunlar bekleyebilir...' Bu böyle olmuyor, maliyetler büyüyor. Bugün milli gelirin yüzde 1'i, yüzde 2'si ölçüsünde bir tedbirle işleri kontrol altına alabilecekken, bakıyorsunuz 6 ay sonra yüzde 3-4 tedbir bile yangını söndürmeye yetmiyor'' diye konuştu.

Babacan, dolayısıyla kritik bir dönemden geçildiğini, bu kritik dönemde bu geçici rahatlamalara hükümetlerin asla güvenmemesi gerektiğini, üzerine düşen adımları artık parlamentoların gelişmiş ülkelerde atmaları gerektiğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), bağımsız bir kurum olduğunu belirterek, ''Doğrusu neyse gözlerini kırpmadan yapıp geçerler. Hatır gönül işi olmaz'' dedi.

Babacan, Arap Bankalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği ve Dünya Arap Bankacılar Birliği işbirliğiyle düzenlenen ''Arap-Türk Bankacılık ve Finans Forumu''nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de gerçekleştirilen reformlar ve kaydedilen ekonomik gelişmelere değindi.

Türkiye'de bankacılık kesiminde ''devrim'' niteliğinde adımlar attıklarını ifade eden Babacan, bankacılık sektörünün bu noktaya gelmesi, son krizde Türkiye'deki bankaların sapasağlam ayakta durmasının 2003 yılından bu yana BDDK Başkanı olan Tevfik Bilgin ve ekibinin son derece titiz, dikkatli çalışmaları sonucunda olduğunu kaydetti.

-''Hatır gönül işi olmaz''-

BDDK'nın bağımsız bir kurum olduğunun altını çizen Babacan, şöyle devam etti:

''Doğrusu neyse, gözlerini kırpmadan yapıp geçerler. Hatır gönül işi olmaz. 'Şu arkadaşımdı, dostumdu, bunlara farklı bir şey yapalım. Şu aile çok farklı bir ailedir, onlara farklı kurallar uygulayalım.' Böyle bir şey yok. Kurallar açık bir şekilde ortaya konur ve istisnasız bir şekilde bütün bankalara uygulanır. Biz de BDDK'nın bağımsız ve dik duruşunu hep destekleriz. Bağımsızlık, aynı zamanda bağımsız olarak alınan kararların arkasında siyasi iradenin durmasıyla olur. Yasal çerçeveyi siyaset kurumu çizer. Ama o yasa çerçevesinde ikincil düzenlemeleri yapmak, yasa çerçevesinde kuralları koymak ve kurala bankaların uymalarını sağlamak bağımsız kurumların görevi olması gerek. Türkiye'deki yasal çerçeve ve fiili uygulama, krizde sektörü önemli ölçüde ayrıştırmıştır.''

Siyasi istikrar ve güçlü siyasi iradenin, Türkiye'yi krizden koruyan en önemli faktör olduğunu vurgulayan Babacan, öngörülebilir ve güven ortamıyla elde edilen başarının önemine işaret etti.

-''Günlük geliri 1 doların altındaki nüfus sıfırlandı''-

Türkiye'nin 2011 yılında yüzde 8,5 civarında büyümesini beklediklerini hatırlatan Babacan, hızlı büyümenin işgücü piyasasındaki yansımasının yüksek istihdam artışı şeklinde gerçekleştiğini, 2009 yılı Nisan ayından bu yana Türkiye'de istihdam edilenlerin sayısının 3 milyon 700 bin kişi arttığını söyledi.

Babacan, Türkiye'de gelir dağılımının 2002 yılından bu yana sürekli düzeldiğine değinerek, şöyle devam etti:

''Fakirlikle mücadele alanında da çok önemli başarılar elde ettik. Şu anda Türkiye'de günlük geliri 1 doların altında olan nüfusumuz kalmadı, sıfırladık. Günlük geliri 2,15 doların altında olan nüfusun toplam nüfusa oranı binde 2'ye düştü. 2002 yılında günlük gelir 4,3 doların altında olan nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 30 iken, bu oran 2009 yılında yüzde 4'e inmiştir. Yoksulluk oranlarındaki düşüş, Türkiye'nin kalkınmasının yoksul kesime olumlu şekilde yansıdığını göstermektedir. Gelir dağılımındaki düzelme, özel uygulama alanlarımızla son derece alakalı. Geniş bir politika çerçevesinin bir sonucu.''

-''Hiçbir gruba, şirkete ayrıcalık tanınmadı''-

Türkiye'de her alanda rekabetin de çok iyi çalıştığını ifade eden Babacan, hiçbir şirkete, gruba, aileye ayrıcalık tanınmadığını, özel koruma alanları yaratılmadığını, her alanda kıyasıya rekabet bulunduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Kazanan bileğinin gücüyle, alnının teriyle kazanıyor. Bugün bakıyorsunuz Anadolu'nun dört bir köşesinden, Denizli, Kayseri, Gaziantep'ten dünya çapında firmalar söz konusu. Bu firmalar son derece başarılı. Fırsat eşitliğinde daha çok koşturan, çalışan karşılığını alıyor'' şeklinde konuştu.

Şu anda Türkiye vatandaşı olmayanların Türkiye'de gayrimenkul satın almaları konusunun gündemdeki konulardan biri olduğunu hatırlatan Babacan, ayrıca Hazine'nin çıkaracağı kira sertifikasında ilk ihracın, yasal düzenlemenin hemen ardından bu yıl içinde gerçekleşmesini arzu ettiklerini belirtti.