Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tahliye kararının ardından Silivri Ceza ve Tutukevleri Yerleşkesi'nden ayrılan Ahmet Şık ve Nedim Şener, basın mensuplarının yoğun ilgisiyle karşılandı.

Gazetecilerin düşüncelerini sorduğu Ahmet Şık, ''Eksik kalmış adalet bu ülkeye barış ve demokrasi getirmeyecek. 100 civarında gazeteci hala içeride ve ifade özgürlüğü meselesi bu ülkede sadece gazetecilerin sorunu değil'' diye konuştu.

Şık, 600 civarında üniversite öğrencisinin ve KCK davasından çok sayıda kişinin tutuklu bulunduğunu ifade ederek, ''Bunların hepsi düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gereken tutuklular. Bunun mücadelesine biz devam edeceğiz. Ve burada 'adalet ne zaman sağlanacak' diyeceksiniz. Bu komployu yürüten polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek, buna ben and içiyorum. Onlar buraya girdiğinde bu ülkeye adalet gelecek'' diye konuştu.

Tutuklanmalarının sorumlularının ''cemaat'' bağlantılı olduğunu savunan Şık, şu görüşleri ileri sürdü:

''Burada cemaatçi olan herkesi suçlamıyorum ama cemaatçi olup da bir çete faaliyeti gibi çalışan emniyetteki ve yargının içerisindeki, bürokratik örgütlenme içerisindeki adamlar bunun asli sorumluları'' dedi.

''Hükümetin de bu kişilere cevaz verdiği için siyaseten sorumlu olduğunu'' iddia eden Şık, ''Ama herkes şunu bilsin, bunca baskı ve zulümden, o iktidarın korktuğu ama bizim de özlemini duyduğumuz ve mücadelesini sürdürmeye devam edeceğimiz bir hayat çıkacak'' şeklinde konuştu.

-Nedim Şener-

Nedim Şener de, ''Benim için hapishaneye girmenin anlamı Hrant Dink cinayetine yönelik yaptığım araştırmaların bedelini ödetmektir'' dedi.

Odatv duruşmalarında yaptığı savunmayı da bu yönde kurduğunu söyleyen Şener, ''Benim ne Oda TV'cilerle, ne de diğer arkadaşlarla örgütsel bağımdan söz edilemez. Bütün herkes bizi biliyor, biz muhabiriz. Bu tuzağı, bu komployu adalet yok edecek'' şeklinde konuştu.

Şener, şöyle devam etti:

''Cezaevine girerken de 'Hrant için, adalet için' demiştim, 'Hrant için, adalet için' diyerek çıkıyorum. Çünkü Hrant için adalet sağlanmadığı müddetçe Türkiye'de ne basın özgürlüğünden bahsedebiliriz, ne özgürlükten bahsedebiliriz, ne güvenden bahsedebiliriz. Çünkü Hrant Dink'i katleden karanlık güçler bugün bizim özgürlüğümüzü tehdit ediyorlar, gazeteciliği tehdit ediyorlar ama başarılı olamayacaklar.

2009'da maalesef bazı kurumlar bu cinayeti karartmaya çalışırken, gazetecilik bunu aydınlatmak için uğraştı didindi. Beni önce 30 yıl hapisle yargıladılar, sonra bir komployla hapse attılar. Ama sayenizde, bütün gazeteci arkadaşlarımızın, özgürlük savaşçılarının sayesinde, dünya sayesinde... Ama bundan sonra bütün amacımız bir meslektaşımız olan Hrant Dink'in kanını yerde bırakmamak olacak.''

Bir gazetecinin, ''İlk ne haberi yapacaksın?'' sorusuna, ''Yine Hrant Dink haberi yapacağım, şaşırtacağım sizi'' diye yanıt veren Şener, ''En çok neyi özledin?'' sorusunu da, ''Kızımı okula götürmeyi'' şeklinde cevapladı.

Tahliyeleri beklerken basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Nedim Şener'in eşi Vecide Şener de, çok heyecanlı olduğunu belirterek, ''Bugün de diğer günler kadar uzundu. Bir yılı devirdik ama bugün de bizim için çok uzun oldu. Yapacağımız şey eşimi arabaya atıp, onu arabayla İstanbul'u dolaştırmak olacak'' dedi.

Karara en fazla sevinenin kızı olduğunu söyleyen Vecide Şener, ''Bir yıldan beri beklediğimiz karar verildi. Bu süreçte Oda TV'de tutuklu bulunan diğer arkadaşlar ve yakınlarıyla kaynaştık, dost olduk. Birbirlerini tanımayan ailelerin yakınları olarak, bu sonucu bekledik hep'' diye konuştu.

Tahliyeler sırasında Türk Bayrağı taşıyan bir grup sloganlar atarak, Şener, Şık ve tahliye olan diğer gazeteciler Sait Çakır ile Coşkun Musluk'a destek verdi.