Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Bakan Nihat Ergün, Uludağ Üniversitesi (UÜ) Görükle Yerleşkesi'ndeki ULUTEK Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nde düzenlenen ''Bilim ve Teknoloji Haftası Etkinliği''nde yaptığı konuşmada, artık hedeflerinin, teknolojiyi başka ülkelerden transfer eden değil, teknolojiyi üreten ve başka ülkelere, toplumlara da ihraç eden bir ülke haline gelmek olduğunu söyledi.

Son yıllarda Ar-Ge harcamalarının, milli gelir içindeki payını gerçekten çok artırdıklarını vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:

''Milli gelirin 0,48'i kadar Ar-Ge'ye pay ayrılıyordu, şimdi yaklaşık yüzde 1'i kadar. Milli gelirden ayrılan pay, iki katına çıkmış görünüyor, ama 0,48 ayırırken, milli gelirimiz 230 milyar dolardı, yüzde 1 ayırırken milli gelirimiz 750 milyar dolar. 3 katına çıkmış oldu. Bir de kendi içinde 2 katına çıktığını hesap ettiğinizde, o zaman çok daha büyük bir rakamla karışı karşıya kalıyoruz. Şimdi 2023'teki hedefimiz, yüzde 3'e çıkarmak. Milli gelirin yüzde 3'ü kadar, Ar-Ge'ye pay ayırsın ve bunun üçte ikisini özel sektör yapsın, bu Ar-Ge harcamalarının. Şu anda üçte ikisini kamu yapıyor, o gün üçte ikisini özel sektör yapsın istiyoruz. 2 trilyon dolar hedeflediğimize göre, 2023 yılında milli gelirimizi, demek ki 60 milyar dolarlık 2023'te Ar-Ge yapmamız gerekiyor. Bunun 40 milyar dolarını özel sektör, 20 milyar dolarını da kamu yapsın istiyoruz. Böyle bir istikamet. Böyle bir hedefimiz olduğuna göre, 'teknopark'ların bu 60 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması içindeki rolü, daha da önemli olacak. O öneme göre bizim geleceği kurgulamamız icap eder.''

Ergün, temelden bazı çalışmalar yapmak gerektiğini belirterek, eğitim sisteminde ilköğretimden üniversiteye kadar, bilime ve teknolojiye, girişimciliğe olan ilgiyi artırmak için çalışmalar yaptıklarına da değindi.

''1 milyar dolar Türkiye'nin hayır hasenatı''

Bilim ve Teknoloji Merkezleri'nin de çok önemli olduğuna dikkati çeken Ergün, bu merkezleri 81 vilayette kurma kararını iki ay önce, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu'nda aldıklarını anımsattı.

Ergün, şimdi bu merkezleri kurma aşamasına geldiklerini ifade ederek, ''Bu ayın sonunda veya nisan başında bütün büyükşehir belediye başkanlarımızla bir toplantı yapacağız ve 16 büyükşehirde birden Bilim ve Teknoloji Merkezlerinin kuruluşunu gerçekleştireceğiz. Hızlı bir şekilde, öyle çağrı esaslı projeler şunlar bunlar, böyle değil'' dedi.

Türkiye'nin buna ihtiyacı olduğunu, bu nedenle projeyi hızlı bir şekilde hayata geçireceklerini belirterek, şöyle devam etti:

''Paramız var Allah'a şükür. Ne kadar? 1 milyar, 1 milyar dolarsa 1 milyar dolar. Var 1 milyar dolarımız. Eskiden 1 milyar dolar, 9, 10 sene evvel büyük paraydı. Hükümete ilk geldiğimizde 2003-2004 yılında 1 milyar dolar manşet oluyordu, ulusal gazetelerde. IMF ile Stand-By anlaşmaları vardı o zaman. '1 milyar doları serbest bıraktı IMF' diye. Yani 'Türkiye'ye 1 milyar dolar IMF'den para girecek' diye herkes seviniyordu. Şimdi Borsa yükselir, şu olur, bu olur, iyimser bir hava doğuyordu birden. 1 milyar doları ihtiyaç vardı çünkü. Çok önemli paraydı 1 milyar dolar. Bugün 1 milyar dolar Türkiye'nin hayır hasenatı. Gerçekten. Sağda solda, garibe gurabaya, ihtiyacı olana, zorda kalana Türkiye'nin hayrı hasenatı 1 milyar dolar bugün. Buna sivil toplum, özel sektörün de hayrı hasenatını eklediğinizde uluslararası alanda, çok daha büyük rakamlara tekabül ediyor. Onun için Bilim Teknoloji Merkezleri için 1 milyar dolar mı harcayacağız? Harcarız. Var 1 milyar dolarımız. Olmayan bir şey değil ki, Allah'a şükürler olsun, bugün bu imkanlara sahibiz, bu imkanlara sahipken işin gereğini yapmak lazım. Yarın öbür gün darlık, zorluk olur, bu imkanlar olmaz, o zaman yapmak istesen de yapamazsın. Varken var olanın kıymetini bilmek, var olanı yerli yerine kullanmak lazım.''

Ergün, bugün Türkiye'de istikrar, güven ve ekonomik ilerleme olduğunu, üniversite-sanayi, sivil toplum-kamu-özel sektör işbirliğinin gerçekleştirildiğini belirterek, güçlü bir irade varken, bütün bunların değerini bilmek gerektiğini ifade etti.

Nihat Ergün, ''Türkiye'yi orta ve ileri teknolojilerde Avrasya'nın üretim ve Ar-Ge merkezi haline getireceğiz. Hedefimiz budur'' dedi.

Bakanlık olarak ülke genelinde kurulan teknopark sayısını artırmaya ve bu teknoparkları daha nitelikli yerler haline getirmeye büyük önem verdiklerini vurgulayan Ergün, ''Çünkü teknoparklar tüm dünyada üniversite-sanayi işbirliğine en çok katkı sağlayan yerler. Üniversiteyle sanayiyi buluşturan mekanlar'' diye konuştu.

Ergün, bu açıdan dünyanın birçok ülkesinde önemsenen teknoparkları, kendilerinin de çok önemsediğini ifade ederek, üniversitelerde üretilen bilginin ticarileşmesinde ve sanayi ürünlerine dönüşmesinde teknoparkların çok önemli bir rol oynadığını belirtti.

Teknoparkların bazen sanayinin sorunlarının çözülmesinde de rol oynadığına dikkati çeken Ergün, sanayinin içinde yaşadığı problemleri üniversite kanalıyla teknoparklarda çözüme kavuşturduğunu, yeni ürünleri ortaya çıkardığını anlattı.

''Biz bu konuda son derece geç kaldık''

Ergün, teknoparklarda inovasyona dayalı çalışmalar yapıldığı, teknoloji tabanlı işletmeler kurulduğu için bilimsel çalışma sonuçlarının da uygulamaya aktarılabildiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Gelişmiş ülkeler teknoparklarla ilgili çalışmalarına 50'li yıllarda başladılar, oysa ki biz bu konuda son derece geç kaldık, ancak 2000'li yıllarda başlayabildik. Teknoparklardaki çalışmalar nedeniyle Nokia, Microsoft, IBM gibi dev firmalar gelişti, hala da teknoparklardaki faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyorlar, teknoparklardan da çıkmış değiller. Kendi Ar-Ge merkezleri de var ayrıca, ama teknoparklarda da varlıklarını sürdürüyorlar. 2002 yılında sadece 2 teknoparkımız vardı, buna öylesine önem verdik ki bugün 32 tanesi aktif şirketlerin içinde rol aldığı, 45 adet teknoparkımız oldu. Biz bakanlık olarak bütün yeni kurulan teknoparkları ciddi manada destekliyoruz. Bu bölgelerde ağırlıklı olarak yazılım, bilişim elektronik, ileri malzemeler, yenilenebilir enerji, tasarım, nano teknoloji, bio teknoloji, otomotiv gibi alanlarda çok yenilikçi firmalar Ar-Ge faaliyetlerini sürdürüyorlar.''

ULUTEK'te, özellikle bilişim, otomotiv, mühendislik gibi Bursa ekonomisinde önemli yeri olan dallarda ciddi projelerin yürütüldüğünü belirten Ergün, bu projeler hayata geçtikçe kent ve ülke için çok değerli sonuçların ortaya çıkacağını vurguladı.

Ergün, Türkiye'nin son yıllarda önemli bir değişim yaşadığını, ekonominin ciddi yükseliş kaydettiğini, büyüklük olarak dünyada 26. sıradan 16. sıraya yükseldiğini, ihracatın 36 milyar dolardan 135 milyar dolara geldiğini, milli gelirin 230 milyar dolardan 750 milyar doların üzerine çıktığını anlattı.

''Süte su katmakla olmuyor''

Türkiye'nin artık hedef koymaya başladığını ve 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olmayı hedeflediğini belirten Ergün, şöyle konuştu:

''Bunu bu işbirlikleriyle yapacağız. Ama böylesine büyük bir ekonomik seviyeye alelade mallar üreterek varamayız. Ürettiğimiz ürünler, artık yüksek katma değerli ileri teknoloji ürünleri olmalı. biz bu süreçte orta teknolojilerde odaklandık. Düşük teknoloji ile üretim yapan bir ekonomik seviyemiz vardı, düşük teknolojiler çok azaldı, orta teknolojilerde yoğunlaştık ve ekonomimiz de büyüdü, ama ileri teknolojilerde henüz almamız gereken çok mesafe var. Onun için bu dönemde teknoparklar, Ar-Ge faaliyetleri en çok önem verdiğimiz faaliyetler. Ürettiğimiz ürünler artık yüksek katma değerli, ileri teknolojili ürünler olmalı. Bu da ancak Ar-Ge ile yapılabilecek bir şey.''

Ergün, tarım ürünlerinin bile değerini artırmak için onlara inovasyon katmak gerektiğini vurgulayarak, ''Bir tasarım katmazsanız, bir Ar-Ge' yapıp yeni bir ürün ortaya çıkarmazsanız sütün değeri olmaz, yani su katmakla olmuyor bu iş. Bilgi, inovasyon katmak gerekiyor'' değerlendirmesinde bulundu.

İleri teknoloji teknoloji ürünlerinin üretim ve ihracat içindeki payını yüzde 20'ler seviyesine çıkarılması gerektiğini kaydeden Ergün, bugün bu oranın yüzde 5'ler seviyesinde olduğunu, AB ortalamasının ise yüzde 20'ler seviyesinde bulunduğunu, o seviyenin mutlaka yakalanması gerektiğini, Türkiye'nin geleneksel ürünler veya üretim yöntemleriyle dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olamayacağını kaydetti.

''2011 milat''

Ergün, büyük ekonomilerin bazı özelliklerinin bulunduğunu, belli ürünlerde ulusal ve uluslararası markalara sahip olduklarını belirterek, dünyada ilk 10 ülke arasında olup da otomotiv sektöründe uluslararası markaya sahip olmayan ülkenin bulunmadığına dikkati çekti.

Bu açıdan 2011 yılını bir milat olarak gördüklerini, geçen yıl Sanayi Strateji Belgesi'ni uygulamaya koyduklarını hatırlatan Ergün, bu yıl bunun ilk sonuçlarını almaya başladıklarını söyledi.

Ergün, her kurumun strateji belgesinin içindeki görevlerini yerine getirdiğini, bunun Türkiye'yi 4-5 yıl içinde çok iyi bir yere getireceğini, sonra revize edeceklerini ve yeni eylemlerle güçlendireceklerini belirterek, şöyle devam etti:

''Hedefimiz şu; Türkiye'yi orta ve ileri teknolojilerde Avrasya'nın üretim ve Ar-Ge merkezi haline getireceğiz. Hedefimiz budur. Sanayi stratejimizdeki varmak istediğimiz hedef bu. Bütün altyapılar buna göre hazırlanacak, bu hedefe varmak için bütün altyapılar hazırlanıyor... Sanayicimizin gündemi artık Ar-Ge, inovasyon, tasarım, markalaşma olması gerekir, üniversitelerle daha yakın daha sıcak ilişki kurması gerekir. Üniversitelerimizin gündeminin de bu olması lazım. Onların da sanayiyle daha yakın ilişki kurması lazım. Birbirinizi beklemeyin, 'bize gelsinler'' diye...''

Teknoparklara bazı performans kriterleri getireceklerine de değinen Ergün, artık her şeyin ölçülebilir olması gerektiğini belirtti. Ergün, ''patent çıkıyor mu?'', ''patentler lisansa dönüşüyor mu?'', ''hangi teknopark ne kadar teknoloji ihraç etmiş?'' gibi performans kriterlerine bakacaklarını belirterek, aynı şeylerin yeni dönemde üniversiteler için de geçerli olacağını bildirdi.

''Girişimcilik ve yenilikçilik'' endeksine göre sıralama''

Üniversiteleri, ''girişimcilik ve yenilikçilik'' endeksine göre sıralayacaklarını'' belirten Ergün, bu konuda çalışmaların yapıldığını kaydetti. Ergün, akademik yükselme kriterlerinde sadece yayın sayısının değil, hocaların şirket kurmasının, patentinin, lisansının da bulunması gerektiğini, bunu yapanla yapmayanın aynı değerlendirilmeyeceğini ifade ederek, sadece yayın yapmanın değil, aynı zamanda yayına yapılan atıfların da değerlendirileceğini vurguladı.

Patent Kanunu'nda da bir değişikliğe gidildiğini belirten Ergün, üniversitelerin kurumsal olarak patent başvurusu yapmasına da imkan vereceklerini, böylece üniversitelerin patent geliri de elde edeceklerini bildirdi.

Ergün, tüm desteklere bir bütünsellik kazandırmak için uyum ve hedef odaklılığını sağlamak için bir koordinasyon kurulu da oluşturduklarını belirterek, teknoparklar, OSB'ler, Ar-Ge merkezleri arasında bir entegrasyonla ilgili altyapı çalışmalarını da sürdürdüklerini anlattı.

Bakan Ergün, daha sonra ULUTEK tarafından düzenlenen ''Projeniz Rafta, Fikirleriniz Lafta Kalmasın'' adlı yarışmada, birinci olan Prof. Dr. M. Cemal Çakır, ikinci olan Prof. Dr. Özcan Özdemir ve üçüncülüğü elde eden Prof. Dr. Zeynep Kahveci'ye plaket verdi.

Ergün, Bursa Valiliği tarafından yürütülen INNOVATUS (Rekabet Gücü ve Sürdürülebilir Kalkınmada İnovasyon Yönetimi'' projesi ile jüri özel ödülü alan Bursa Valiliği AB ve Dış İlişkiler Koordinasyon Merkezi adına Vali Şahabettin Harput'a da plaket verdi.

Toplantıya, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, UÜ Rektörü Prof. Dr. Kamil Dilek, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Celal Sönmez ve BTSO Meclis Başkanı ve ULUTEK Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Parseker de katıldı.