Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, memur maaşları ödemesinin yıllık 100 milyar lira tuttuğunu ve memur maaşlarına verilecek her yüzde 1'lik zammın bütçeye 1 milyar lira ilave yük getirdiğini belirterek, ''Şimdi eğer bütçe dengelerimizi sıkıştıracak bir noktaya gelirse bu iş (memura yapılacak zam), dönüp dolaşıp tekrar daha yüksek vergi toplamaya gider bu işin sonu'' dedi.

Memurların toplu sözleşme görüşmeleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan, bütçede şu anda memur maaşlarının yıllık ödemesinin 100 milyar lira tuttuğunu söyledi.

74 milyon vatandaştan toplanan vergilerden 3 milyon memurun maaşının ödendiğine dikkati çeken Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Şimdi eğer bütçe dengelerimizi sıkıştıracak bir noktaya gelirse bu iş (memura yapılacak zam), dönüp dolaşıp tekrar daha yüksek vergi toplamaya gider bu işin sonu. Memura daha fazla maaş ödemek için, bizim 74 milyondan daha fazla vergi almamız gerekecek. Burada da kuşkusuz adaleti sağlamamız gerekir. Biz eskisi gibi para basmıyoruz. Yani Merkez Bankamız eskisi gibi para basmıyor. (Varsın bütçe açığımız artsın, onu da biz gideririz, borçlanarak kapatırız) böyle bir şey yok. Kimse kusura bakmasın. Kimse Türkiye Cumhuriyeti Devletini daha fazla borç batağına sürükleme pahasına bir adım atmaya zorlamamalı. Bunları istememeli bizden. Dolayısıyla bir denge içerisinde gitmemiz lazım.

Bugün memur maaşlarımıza vereceğimiz her bir yüzde 1'lik zam 1 milyar lira, eski eski parayla 1 katrilyon lira bütçeye ilave yük getiriyor. Dolayısıyla bunu nereden karşılayacağız, bu paralar nereden sağlanacak? Bunu da herkesin düşünmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin bu hesabı yapması lazım. Dolayısıyla biz hükümet olarak bütçe çerçevesinde mümkün olduğunca kalarak ve makro dengelerimizi bozmayacak bir teklif verdiğimizi düşünüyoruz. Tabii şimdi konu hakem heyetindedir, hakem heyetinin de bir hafta süresi var, hep beraber sonuçlarını göreceğiz.'

 

-OECD kritik rol oynuyor

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) kurulduğu tarihten bu yana küresel ekonomik gelişmelerde kritik bir rol oynadığını söyledi.

OECD Bakanlar Konseyi, Babacan'ın başkanlığında bugün Paris'te toplandı. Toplantının açılışında konuşunda Babacan, kurulduğu tarihten bu yana OECD çalışmaları ve normlarının, etkili ekonomik ve sosyal politikaların gelişmesinde önemli rol oynadığını ifade etti.

Küresel ekonominin çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya olduğunu ve bu sorunların ortak bir uzlaşma sağlanmasını ve kararlar alınmasını zorlaştırdığını kaydeden Babacan, bugün için en önemli konulardan birinin, hem ulusal hem de küresel çıkarları gözetecek politikalar belirlemek olduğunu belirterek, bu politikaların hem sosyal hem de ekonomik çıkarları karşılamasının önemli olduğunu vurguladı. Babacan, politikaların belirlenmesinde OECD'nin önemli platform görevi gördüğünü söyledi.

Son yaşanan küresel krizin yarattığı tahribata dikkati çeken Babacan, "Kriz ekonomik faaliyetlerin ciddi bir şekilde düşmesine yol açarken, bazı bankaların ve ülkelerin iflaslarına, Borsalarda ciddi çalkantılara yol açtı. Bu gelişmeler çoğu ülkelerin gelişmelerine ters etki yarattı" ifadesini kullandı.

Krizin ardından ekonomik toparlanmanın yavaş olduğunu vurgulayan Babacan, sorunların çözümüne yönelik kısa dönem hedeflerinin kazanımları tehlikeye sokabileceği uyarısında bulundu.

Konuşmasında ülkelerin aşırı borçlanmadan dolayı yaşayabilecekleri ilave sorunlara atıfta bulunan Babacan, bir çok ülkede ulusal tasarrufa kıyasla aşırı harcama ve borçlanmanın sürdürülebilir olmadığı ve gelecek için ciddi bir tehlike oluşturduğunu uyarısında bulundu.

Konuşmasında küresel krizin, istihdama yaptığı darbeye işaret eden Babacan, "Kriz öncesi istihdam rakamlarına dönebilmek için 2015 yılına kadar her yıl 21 milyon kişiye iş imkanı yaratılması gerekiyor" dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Kredi derecelendirme sistemleri adil bir şekilde düzeltilmeli ki ülke değerlendirmeleri nesnel bir şekilde gerçekleştirilebilsin'' dedi.

Babacan, küresel krizden çıkışın ileriyi görüşü, uzun vadeli politikaları ve yeterli eylemin hayata geçirilmesini gerektirdiğini vurguladı.

Yeterli ölçüde bu güçlü sinyallerin piyasalara ulaştırılması ve sürdürülebilirliği için gerekli konsolidasyonların uygulanmasının büyük önem taşıdığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti:

''Pratik liderlerin, doğru dengeyi ve adaleti bulması bugünkü neslimiz ve gelecek nesiller için çok önemlidir. Merkez bankalarının faaliyetleri, mali önlemleri ve yapısal reformları etkileyecektir. Hükümetler, merkez bankalarının yarattığı fırsat pencerelerini iyi kullanmalıdır. Günümüzün tamamıyla bütünleşmiş dünyasında krizin bulaşma etkisi çok daha yaygın bir şekilde telaffuz edilmektedir. Daha tutarlı parasal, ticari ve finansal politikalar ile açıklığı, adaleti ve eşitliği kapsamlı olmayı garanti altına almalıdır ki dünyadaki güven yeniden kazanılabilsin. Kredi derecelendirme sistemleri adil bir şekilde düzeltilmeli ki ülke değerlendirmeleri nesnel bir şekilde gerçekleştirilebilsin.''

Babacan, çoğu analistlerin Euro Bölgesi'ni krizin merkez üssü olarak adlandırdığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

''Avrupalı yetkililer bazı adımlar attı. Bu adımlar, finansal piyasalardaki gerginliği hafifletmek adına doğru adımlardı. Bu adımların, ek adımlarla desteklenmesi çok önemli ki bankacılık sektörünün gücü verimli bir şekilde korunabilsin. Kimi avro ülkelerinin problemleri çok daha derin, bu sebeple daha tutarlı ve derin eylemler gerekmektedir. Eğer yapısal reformlar yeteri kadar hayata geçirilemezse, bu durum global ekonomide bir kısırdöngüye sebep olabilir. Avrupalılar için bu yılki anahtar kelime 'uygulama' olacaktır. Politikaların olumlu etkileri, çok ciddi ve geniş ölçüde görülebilir, eğer koordineli iletişim içerisinde daha şeffaf ve etkili bir şekilde halka da anlatılabilirse... Her ülke gerekli adımları atarken, Avro Bölgesi içerisindeki birlik giderek önemli hale gelecektir.''

Mevcut konjonktürde yavaş global toparlanma gerçekleşirken, potansiyel büyümenin kötüleşmesi, işsizlik rakamlarının yüksek seyretmesi ve artmış olan gelir eşitsizliği sebebiyle daha kapsamlı bir büyüme yaklaşımının oluşturulması gerektiğini ifade eden Babacan, ''Dolayısıyla OECD girişimlerini, ekonomik zorluklara karşı yeni yaklaşımları, farklı boyutlarla istikrarı ele almayı, sürdürebilirliği, fırsat eşitliğini ve büyüme faktörlerini destekliyoruz. Makroekonomik politikalar için sınırlı hareket alanı olduğu için bu zorlukları kontrol altına almak daha da zor olabilir'' dedi.



-İstihdam yaratmak...

İstihdam yaratmanın global toparlanma için esas faktör olması gerektiğine dikkati çeken Babacan, uzun vadede istihdama odaklanılmasının büyük önem taşıdığını, kadınların işgücüne katılımının çok önemli olduğunu söyledi.

Döngüsel işsizliğin kalıcı olmamasının sağlanması gerektiğini, bu nedenle yetenek, kabiliyet ve eğitime yatırımın çok büyük önem taşıdığını ifade eden Babacan, cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele için girişimcilik ve eğitimin desteklenmesi gerektiğini belirtti.

Son yarım yüzyıl içinde global genişlemenin özellikle ticaret ve ekonomiyi çok etkilediğine işaret eden Babacan, bunun rekabet, inovasyon ve yetenek ekonomisini, kaynakların daha verimli kullanılmasını beraberinde getirdiğini, dolayısıyla önümüzdeki dönemlerde ticaret meselelerine ve hizmet alanlarına yoğunlaşmak gerektiğini, Türkiye'nin OECD'nin ticaret alanındaki çalışmalarını memnuniyetle karşıladığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, mevcut global koşullarda korumacı önlemlerin giderek arttığının da farkında olunması gerektiğinin altını çizerek, korumacılıktan her şekilde kaçınılması gerektiğini söyledi.

Global ekonomik toparlanmayı güçlü ve daha sürdürülebilir yapmak adına finansal sistemin gücünü artırmanın olmazsa olmaz bir koşul olduğunu ifade eden Babacan, ekonomik reformların etkisinin finansal kuruluşların güçlü olması halinde artacağını, mevcut ülke problemlerinin finansal kuruluşlar üzerinde çok ciddi bir yük oluşturduğunu, bu ülkelerdeki zayıf finansal kuruluşların güçlenmesi ve kayba dayanıklı olma kapasitelerini artırmaları gerektiğini söyledi.



-''Kalkınma stratejilerine bağlı kalınmalı''


Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Uzun vadede OECD üyesi olmayan ülkelerin, OECD ülkelerinden daha hızlı büyümesi beklenmektedir. Bu da büyük bir değişikliğe yol açacaktır, global ekonomideki ülkeler dengesinde... Bir yandan yoksul ülkelerde beklenen kişi başına düşen milli gelir artışıyla birlikte, ekonomilerdeki standartların artması da beklenmektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hayat standartlarının farklılığı, öngörülebilir gelecekte de sürecektir. Ama kalkınma üzerine ciddi bir değişim bekliyoruz. Bunun için hızlanmak, bu farklılığın azaltılması adına çalışmaları hızla yapmak önemli. Etkin şekilde kalkınmanın da verimliliğini artırmamız gerekmektedir.''

Ülkelerin kalkınma stratejilerine bağlı kalması gerektiğine dikkati çeken Babacan, bu noktada OECD'nin koordinasyon adına çok ciddi bir rolü bulunduğunu, OECD'nin kalkınma stratejilerini memnuniyetle karşıladıklarını, söz konusu stratejilerin ortak bir gündemle global kalkınmayı hedeflediğini söyledi.

Bu stratejinin 2015 için, milenyum kalkınma hedefleri için paralel gerçekleşmesini beklediklerini dile getiren Babacan, stratejinin çabaların artmasını ve kalkınmayı desteklemesini öngördüklerini ifade etti.