Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)Başkanı Erdem Başçı, "Faiz oranlarındaki düşüş, firmaların, tüketicilerin borçluluğunda bir azalmaya ve hafiflemeye neden oluyor" dedi.

Başçı, "2013 Nisan Enflasyon Raporu"nun açıklandığı basın toplantının ardından soruları yanıtladı. "Yurt dışındaki düşük faiz oranları nedeniyle şirketlerin borçluluğunu artırması sıkıntı oluşturur mu?" şeklindeki soruya Başçı, dünyada şu anda düşük faiz ve bol likidite dönemi yaşandığını ve bunun tarihte daha önce hiç yaşanmadığını söyledi. Başçı, bu durumun Türkiye ve gelişmekte olan ülkelere bazı avantajlar sağladığı gibi bazı riskleri de beraberinde getirdiğini anlattı.

Burada yapılması gerekenin avantajları kullanırken, risklerden mümkün olduğunca kaçınılması gerektiğini ifade eden Başçı, "Buradaki avantajlar nedir? Türkiye'de özellikle özel sektör açısından baktığımızda ülke olarak net borçluyuz, net alacaklı değiliz. Dolayısıyla faiz oranlarındaki düşüş firmaların, tüketicilerin borçluluğunda bir azalmaya ve hafiflemeye neden oluyor. Riskler nedir? Bunun cazibesine kapılıp aşırı borçlanma yoluna gitmektir. Aşırı borçlanma yoluna gitmek çok kısa vadede fark edilmeyen ama orta ve uzun vadede kendisini gösteren bir takım riskleri vardır. Bu risklerin iyi yönetilmesi gerekiyor" şeklinde konuştu.

Kamu otoritelerine önemli rol düştüğünü anlatan Başçı, şöyle devam etti:

"Önemli ölçüde aşırı hızlı kredi genişlemesi problemini yumuşattık. Kredi büyüme hızını yüzde 35'lerden yüzde 20'ler mertebesine indirdik. Burada da atacağımız adımların kalıcı olması yeterli olur diye düşünüyorum. Döviz rezervlerini artırıcı yönde, zorunlu karşılıkları da enstrümanlarla ölçülü adımlar atmaya devam edeceğiz. Hangi şartlar altında? Kredi büyüme hızı bizim sürdürülebilir diye düşündüğümüz referans değeri yüzde 15'in üzerinde olduğu müddetçe bu tür adımlar atmaya devam edeceğiz."

-"Mevduatın çekiciliği azalıyor"-

Erdem Başçı, döviz rezervlerindeki artışın dış borçlarına karşı stabilizasyon görevi gördüğünü ifade etti.
Bankaların bir numaralı fon kaynağının mevduat olduğunu söyleyen Başçı, şunları kaydetti:

"Türk Lirası'nda mevduatlardaki artış hızına baktığımızda yaklaşık yüzde 15'in biraz üzerinde bir artış görüyoruz. Bu yüzde 15'in üzerindeki artış hızı önümüzdeki dönemde kendiliğinden aşağıya gelecektir. Mevduatların çekiciliği de azaldığından eskisi gibi çok yüksek yüzde 15'ler gibi mevduat artışı görmeyeceğiz. Bir diğer fonlama olan yurt dışı finansmanda da Merkez Bankası gerektiği kadar sterilizasyon yoluyla aşırı riskleri önleme yeteneğine sahiptir. Rezerv opsiyon katsayılarıyla yaptığımız sterilizasyonun şöyle bir avantajı var. ROK'lardaki artış sonucunda dövizi çekiyoruz, fakat yerine Türk Lirası vermiyoruz. Dolayısıyla burada ilave bir Türk Lirası likiditesi elde etmek için ilave bir araç kullanmaya ihtiyaç kalmıyor. Burada bir inşa süreci var. 'İnşa süreci henüz tamamlanmadı' diyen bir görüş var. O süreç tamamlandığı zaman otomatik dengeleyici olarak sermaye akımlarına karşı fonksiyon icra etmeye devam edecektir."

Büyümeyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Başçı, ilk çeyrekte büyümede hafif toparlanmanın görüldüğünü belirterek, "Geçen senenin büyümesine göre bu yıl daha fazla bir büyüme oranıyla yılı tamamlayabileceğimizi oldukça güvenli bir şekilde söyleyebiliriz. Ne kadar yüksek olacağını hep birlikte bekleyip görelim. Sayısal bir tahmin veya rakam zikretmeyeyim. Zaten Hükümetle birlikte bir çalışma yürütülüyor. Yeni bir plan dönemine giriyoruz. 2014 yılında başlayacak plan çalışması söz konusu. Bunun sonuçlarını bekleyip oradaki rakamlara itibar edersek daha iyi olur" dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "İleride eğer kötü zamanlar gelir de yüzde 15'in altında bir kredi büyümesi olursa o zaman da elimizdeki araçlarla kredileri destekleyici, büyümeyi destekleyici anlamda bir adım da atabiliriz kredi tarafında" dedi.

"2013 Nisan Enflasyon Raporu"nun açıklandığı basın toplantının ardından soruları yanıtlayan Başçı, "Gelecek dönemde ticari kredilerle tüketici kredileri arasındaki ayrışmayı düzenleyici bir planlarınız olacak mı? Kredi faizlerinde aşağı yönlü süreç devam ediyor. Bu piyasaya ne zaman yansır?" şeklindeki soru üzerine, kredi faizlerinde düşüşün yansımalarının başladığını söyledi.

Şu anda zaten tüketici kredileri ile ticari kredilere farklı bir muamele yapıldığını belirten Başçı, şunları kaydetti:
"BDDK'nın daha önce alınmış bir kararı çerçevesinde özellikle ihtiyaç kredisi sınıfında risk ağırlıkları, kısa vadeliler için yüzde 150 daha uzun vadeliler için yüzde 200 olarak uygulanıyor. Buna mukabil küçük ve orta boy işletmeler de dahil olmak üzere ticari kredi faizleri için uygulanan risk ağırlıkları yüzde 75. Burada farklı bir muamele olduğu için bunlar maliyet unsuru olarak zaten yansıyor. Ve ticari kredilere burada bir avantaj sağlamıyor. BDDK Başkanımızın açıklamalarını takip edelim. Onun yakın zamanda 'yatırım ve ihracat ile ilgili kredilere ilave bir avantaj sağlanması belki söz konusu olabilir' gibi bir açıklaması olmuştu. Orada bir farklılaştırmaya gidilebilir gibi. Bunu takip edelim. Orada onların görev sahasına giren bir konu bu".

Reel efektif döviz kuru ile ilgili sorular üzerine Başçı, bu konuda kendilerinin hiç sayısal bir iletişim yapmadan da aynı argümanları kullanabileceklerini ifade ederek, "Fakat biz bunu biraz daha rahat anlatabilmek, kolay yapabilmek için reel efektif döviz kuru ile ilgili bir egzersiz yaptık" dedi.

Başçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2003 yılındaki reel efektif döviz kurlarını bugüne nasıl getirebiliriz? O zaman çünkü cari açık son derece düşüktü. O zaman hiç kimse de Türk Lirası'nın uzun vadeli denge değerinden farklı olduğunu söylemiyordu. Onu yüzde 1,5 ile bugüne getirirseniz aşağı yukarı 115 gibi bir yere varıyorsunuz. Yüzde 2 ile getirirseniz 120 gibi bir yere varıyorsunuz. Dolayısıyla 115-120 arasında 2003'e eş değer reel efektif döviz kuru var diye düşünebilirsiniz. Tabii bu çok basit bir hesap. Çok daha karmaşık hesaplamalarla denge değeri nedir sorusu sorulabilir. Arkadaşlarımız bu konuda da çalışmaya devam ediyor."

Basit bir hesap yapıldığında reel efektif döviz kurunun 120'nin üzerine çıktığında aşırı değerli bölgeye girilmiş olduğuna dikkati çeken Başçı, "Dolayısıyla en etkili araç nedir? Kısa vadeli faiz oranları. 'Kısa vadeli faiz oranlarında ölçülü bir indirim yapabiliriz' şeklinde, anlatması kolay, iletişimi kolay bir yola girmiş bulunuyoruz. Orada devam edeceğiz" dedi.

Reel efektif döviz kurunda 120 olan bu rakamın gelecek yıl aynı olmayacağını kaydeden Başçı, şunları söyledi.
"Büyük ihtimalle yüzde 1,5-2 arasında yukarı doğru bir kaydırma olacak. Yine aynı sebeple gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında bir enflasyon farkı olması doğaldır. Bu da yaklaşık 1,5-2 puan reel efektif döviz kurunda kendiliğinden değerlenmeye zaten yol açar. O yüzden gelecek yıl aynı modelle konuşacak olursak belki 122 sınırına dem vurmuş olacağız.

Ama şu an itibariyle 120'nin üzerinde olduğunu hesap kitap yapanlar görüyorlar. En son nisan ayında karar alınırken de o noktadaydı. Gelecek ay hangi noktada, ona tekrar bakacağız. Bu bizim iletişimimizi kolaylaştıran bir araç. Ana fikir, küresel faiz düşük faiz ortamına uyum sağlamak diye özetleyebiliriz. Bu arada kredilere ilişkin, enflasyona ilişkin riskleri yönetmek için de makro ihtiyati alanda attığımız adımları izlemek ve bunların sonuçlarını görmek diye özetleyebiliriz.

-"(Negatif reel faizler) Bununla yaşamayı öğreneceğiz"-

Erdem Başçı, "Yurt içine sermaye girişlerinin engellenmesi için faiz oranlarının düşük tutulması nedeniyle yatırımcılar negatif reel getiriler elde ediyor. Türkiye'nin de yapısal bir sorunu var; tasarruf açığı. Bu yapısal sorunları aşmak için BES'in dışında yeni enstrümanlar gelecek mi?" şeklindeki soruya, şu yanıtı verdi:

"Reel getiriler dünyada güvenli yatırım araçları için eksiye düştü. Hatta tam güvenilir olarak görülen ülkelerde 10 yıl vadeli hazine kıymetlerinde eksi beklenen reel getiri söz konusu. O şekilde baktığınızda Japonya da şimdi kervana katıldı ve onlar da enflasyonu yüzde 2'ye yükseltmek suretiyle, 0 nominal faiz ödüyor, eksi 2 gibi bir reel faizler veriyor. Sonuçta işin özeti bu. Böyle olunca denge reel faizi dünyada bir yapısal kırılmaya uğradı diye düşünebiliriz. Bu geçici mi kalıcı mı sorusu, sürekli bizim zihnimizi de kurcalayan önemli bir soru idi. Fakat en son gelişmeler, en son katıldığımız uluslararası toplantılarda kendi içimizde yaptığımız analizler ve değerlendirmeler bunun uzun bir süre daha bizimle birlikte olacak, kalıcı niteliği fazla bir olay olduğuna doğru yöneltiyor.

Tabii farklı görüşler olabilir. Fakat ağırlıklı olarak bunun önümüzdeki dönemde bir banka olarak karşımızda olacağını anlıyoruz. Japon yeni politika açıklamasına bakarsanız 2 yıl içerisinde enflasyonu yüzde 2'ye artırma şeklinde bir hedef telaffuz edildi ve bu arada da parasal genişleme kullanılacağı için faiz oranlarının, kısa vadeli faizlerin Japonya'da 0'ın üzerine çıkması mümkün değil. O yüzden bu dünyaya bizim de alışmamız gerekecek."

Başçı, Türkiye'de de kısa vadeli reel faizlerin şu anda hafif eksi bölgede bulunduğuna işaret ederek, "Bununla yaşamayı öğreneceğiz. Dolayısıyla, mesela bireysel emeklilik sistemi, bunun alternatif çözümü olarak düşünülebilir. Eğer artı getiri isteniyorsa uzun vadeli yatırım yapmak, tasarruf yapmak gerekecek. Ya daha uzun vadeli kıymetlere yöneleceksiniz veya bireysel emeklilik gibi iyice uzun vadeli yatırım, tasarruf araçlarına yöneleceksiniz. Bu, iyi midir kötü müdür bunu tartışmıyorum. Fakat bu bir vaka. Bununla yaşamak durumundayız" diye konuştu.

-"Şu anda krediler açısından, sermaye akımları açısından iyi zamanlardayız"-

Merkez Bankası Başkanı Başçı, bir soru üzerine, "Yüzde 15'lik kredi artış oranını biz yıl sonunda çok rahat görürüz diye düşünüyorum. Çünkü mevduat artış hızı büyük ihtimalle önümüzdeki aylarda kademeli bir şekilde aşağıya doğru gelecek ve en önemli kanal mevduat olduğu için onunla birlikte krediler de aşağıya doğru gelecektir. Dış finansman tarafı önemli. Yani dış finansmanla verilen kredilerle ilgili, ki o da cari açığa esas yol açan taraf, zaten gereken politika adımlarını atmaktayız. Onunla ilgili herhangi bir önemli risk görmüyoruz şu aşamada. Gerekirse farklı, daha yavaş, daha hızlı adımlar atılabilir" cevabını verdi.

Başçı konuşmasına şöyle devam etti:

"Kredi stokundaki değişim, dolayısıyla burada net bir ilave verilen borç var. Orada yeniden yapılandırmalar buraya girmez. Bütün borç yeniden yapılandırılsa stok aynı kalır. O şekilde düşünülebilir. Faiz ekleniyor diye sorarsanız, o zaman yeni kredi açılmış şeklinde düşünmek gerekir. Burada yüzde 15'lik referans, hedef değil zaten, dolayısıyla hedef olmadığı için, bu bir referans olduğu için kendiliğinden esnek. Şu anda biz iyi zamanlardayız cevabını veriyoruz krediler açısından, sermaye akımları açısından iyi zamanlardayız. İyi zamanlarda olduğumuzu nasıl anlıyoruz? Yüzde 15'in üzerinde bir kredi büyümesi var. İleride eğer kötü zamanlar gelir de yüzde 15'in altında bir kredi büyümesi olursa o zaman da elimizdeki araçlarla kredileri destekleyici, büyümeyi destekleyici anlamda bir adım da atabiliriz kredi tarafında. Bu son derece esnek ve döngü karşıtlı, döngüleri yumuşatıcı bir politika."

TÜİK'in yapması muhtemel bir ithalat revizyonunda cari açık iyileştiği takdirde, bunun Merkez Bankası'nın para politikası duruşunda farklı bir yaklaşıma sebebiyet verip vermeyeceğine yönelik soruya ise Başçı, "İthalat ve ihracat verileri ile ilgili zaman zaman revizyon çalışmaları olabilir ama sonucu, büyük resmi çok fazla değiştirmez bu. Çünkü ne olursa olsun bir finansman kaleminden baktığınızda özellikle portföy ağırlıklı olmak üzere kuvvetli bir sermaye girişi zaten görünüyor. Dolayısıyla o bir yerlere gidiyor mutlaka. Dolayısıyla orada en fazla net hata ve noksanda bir miktar revizyon söz konusu olabilir. Bu tür revizyonlar büyük resmi değiştirmez" şeklinde cevap verdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Bir haftalık repo faizi şu anda esas referans alınması gereken faiz oranıdır. Onun etrafında küçük dalgalanmalar gözlemliyoruz ve gözlemlemeye de devam edeceğiz" dedi.

Başçı, "2013 Nisan Enflasyon Raporu"nun açıklandığı basın toplantının ardından soruları yanıtladı.

Türklerin yurt dışındaki varlıklarına ilişkin soruya Başçı, Uluslararası Yatırım Pozisyonu istatistiklerinin olduğunu belirterek, "Oradan Türklerin yurt dışındaki varlıklarını, görebildiğimiz kadar görmeye çalışıyoruz. Yükümlülüklerine de bakabiliriz. Oradaki rakamlara baktığımızda telaffuz edilen rakam kadar yüksek değil. Fakat görmediğimiz kısım da var" diye konuştu.

Başçı, Uluslararası Ödemeler Bankası'nın hangi ülkenin mevduatı olduğunu raporladığını, ancak bazı bankaların bu raporlamayı yapmadığını ifade etti.

Faiz koridorunun alt ve üst sınırına ilişkin soruya, "Burada yaptığımız şey aslında faiz oranlarındaki esneklik ile döviz kurlarındaki aşırı oynaklığı yumuşatmaktır" karşılığını veren Başçı, şu ifadeleri kullandı:

"Ne zaman döviz rezervlerinde ciddi artış görüldü, ne zaman ki rezerv opsiyon mekanizması kademeli olarak devreye girdi o kadar büyük bir faiz oynaklığına ihtiyacımız kalmadı dolayısıyla biz de onu kademeli olarak indirdik. Politika faizinden 1 puan aşağı 1,5 puan yukarı yönlü esneye biliyor. Bundan sonra artık bunu değiştirme niyetimiz yok. Ama eğer gerekirse bir değişiliklik yaparız."

-"Kredi vermede kontrol bir nevi bizde"-

"Rezerv opsiyon katsayıları ve zorunlu karşılıklarda bundan sonra hangi adımları bekleyebiliriz?" sorusuna da Başçı, şöyle yanıt verdi:

"Zorunlu karşılıklarda atılan adımların etkilerini görmeye başladık. Şu an itibariyle rezerv opsiyon mekanizmasında, sistemdeki büyük oyuncular, tamamına yakınını kullanıyorlar. Burada rezerv opsiyon katsayılarıyla devam edebiliriz. Öyle bir noktaya gelinecek ki yüzde 100 pek çok banka kullanmamayı tercih edecek. O noktaya geldiğimizde büyük ihtimalle orada duracak. Otomatik dengeleyici özelliğine tam olarak kavuşmuş olacak. Sonra tekrar 'zorunlu karşılıklarla ilgili ilave bir şey yapmaya ihtiyaç var mı?' diye bakarız. Kredilerin seyrini inceleriz."

Başçı, bunun sonucunda döviz rezervlerinin hangi noktaya geleceğinin bilinmediğini ama döviz rezervlerinde bir artış beklemenin gerçekçi olacağını dile getiren Başçı, "Yıl sonuna kadar bu noktadan itibaren bir artış olabilir ama ne kadarlık artış olacağını rakam olarak veremem" dedi.

Türkiye'de bankacılık sisteminin aylık ve yıllık bazda borçlanma kapasitesinin olduğunu anımsatan Başçı, "Bankalar borçlanma kapasitesini kullanarak mevduatın ötesinde ilave kredi verme imkanına kavuşuyor. Burada yaptığımız şey borçlanma imkanlarının bir kısmını döviz rezervlerinde artışa kanalize ediyoruz. Yani, bankaları döviz açısından daha likit hale getiriyoruz. Merkez Bankası'nın resmi rezervleri artmış oluyor ve dolayısıyla kredi vermede kontrol bir nevi bizde oluyor" diye konuştu.

-"Bir haftalık repo faizi şu anda esas referans alınması gereken faiz oranıdır"-

Merkez bankalarına yönelik eleştirilerin doğal olduğunu söyleyen Başçı, "Bunları doğal karşılamak gerekir. Sonuçta Merkez Bankası için gerçek sınav nedir? Yıl sonunda enflasyon açıklandığı zaman hedefe ne kadar yakınlaştın. Esas bizim bir numaralı kredibilite unsurumuz bu. Enflasyon hedefe yakınsa işimizi doğru yaptık. Bunun ötesinde niye Merkez Bankası yakın zamanda özellikle kısa vadeli sermaye akımlarına vurgu yapıyor? Çünkü burada da Merkez Bankası'na finansal istikrarla verilmiş bir sorumluluk var. Tek başımıza yapamayacağımız için diğer kurumların da desteğine ihtiyacımız olduğu için koordineli bir çalışma içerisinde, finansal istikrar komitesinde alınan kararlar doğrultusunda bu tür riskleri de en aza indirmeye çalışıyoruz" dedi.

Politika faiz oranında kısa vadede zaman zaman sapmalar olabildiğini anlatan Başçı, şunları kaydetti:
"Bilinçli olarak da biz bu sapmaları yapıyoruz. Geçici sıkılaştırma ya da geçici likidite enjeksiyonları yoluyla zaman zaman bankalararası faizler buradan sapabiliyor. Fakat normal şartlar altında faiz oranlarının bunun etrafında dalgalanması gerekir ve bugün itibariyle bir normalleşme sağlanmış burada. Bir haftalık repo faizi şu anda esas referans alınması gereken faiz oranıdır. Onun etrafında küçük dalgalanmalar gözlemliyoruz ve gözlemlemeye de devam edeceğiz. Bu durumu normalleşme olarak okumak isterseniz öyle okuyabilirsiniz. Bundan sonra böyle devam etmesi oldukça muhtemel. Bundan sonra politika faizi, esas konuşulması gereken araç olacak faizler tarafında, kısa vadeli faizlerin en önemli belirleyicisi olacak."

-"Dış denge kısıtımız olduğunu kimse aklından çıkarmasın"-

Birden fazla politika aracına sahip olmanın muhtemel risklere karşı ellerini güçlendirdiğine dikkati çeken TCMB Başkanı Erdem Başçı, Türkiye'de dengeli büyümeden biraz uzaklaşıldığı yönündeki görüşlerle ilgili soru üzerine de şunları aktardı:

"Türkiye'nin dengeli büyüme hızı nasıl artırılabilir, önümüzdeki yıllarda bunu artırabilecek senaryolar nelerdir? Bunlardan bir tanesi küresel büyüme hızının daha yüksek oranlara ulaşması. Onun için Avrupa'daki sorunların bir an evvel çözülmesini beklemek gerekir. Er ya da geç çözülecek. Dolayısıyla küresel büyüme yukarıya doğru gittiği zaman Türkiye de ihracatta çok daha rahat edecek ve (ihracat) çok daha rahat artacaktır. O nedenle de Türkiye'nin dengeli büyüme hızı biraz daha yüksek olabilecektir.

İkincisi de adım atılmaya başlanan yapısal reform alanları. Burada Türkiye'nin en büyük kısıtı; enerji alanında yapılması gereken adımlar, atılmaya başlandı. İkincisi de tasarruf oranlarımız oldukça düşük. Bu alanda da adımlar atılmaya başlandı. Bu adımlar meyvelerini vermeye başladıkça Türkiye'nin dış denge kısıtı yumuşayacak ve rahatlayacak. Dengeli büyüme hızımız bu yıl olduğundan daha yüksek seviyelere gelecektir. Orada bir dış denge kısıtımız olduğunu kimse aklından çıkarmasın."

Başçı, enflasyona ilişkin olarak bundan sonra yukarı yönlü risklerin daha az olacağını öngördüklerini belirterek, ilk çeyrek verileri açıklandığında büyümeye iç talebin de katkı sağladığının görüleceğini ifade etti.

AA