Advertisement
HABERLER ABONE OL

Azerbaycan Petrol şirketi SOCAR'ın Türkiye Başkanı (CEO) Kenan Yavuz, uzmanların Batı Teksas (WTI) ile Brent petrol fiyatları arasındaki farkın bu yılın ikinci yarısında 7 dolar düzeylerinde seyretmesini öngördüğünü belirterek, "Mevcut gelişmeler bu makasın artık açılmayacağını gösteriyor" dedi.

Varil fiyatı yıla 90,41 dolardan başlayan ve 18 Nisan'da 85,61 dolar ile yılın en düşük seviyesini gören ABD ham petrolü, bu tarihten sonra yükseliş trendine girdi. 19 Temmuz'da 108,93 dolarla yılın zirvesine çıkan ABD ham petrolü yılbaşından bu güne yüzde 17,8, son bir aylık dönemde ise yüzde 15,4 oranında değer kazandı.

Brent petrolün varil fiyatı ise yıla 110,32 dolardan başladıktan sonra 8 Şubat'ta 119,14 dolarla 2013'ün zirvesini gördü. Bu tarihten sonra düşüş eğilimi gösteren Brent petrolün fiyatı 18 Nisan'da 96,73 ile bu yılın en düşük seviyesine geriledi. Bu tarihten sonra inişli çıkışlı performans gösteren Brent petrol varil fiyatı yılbaşından bu güne yüzde 2,5 değer kaybederken, son bir aylık dönemde ise yüzde 7,5 oranında prim yaptı.

Brent petrolün 119,14 dolar ile yılın zirvesinde olduğu zaman ABD ham petrolü arasındaki fark 23,87 dolar düzeyindeydi. ABD ham petrolün varil fiyatının tarihi zirvede olduğu 19 Temmuz'da ise Brent petrol ile aradaki fark ABD ham petrol lehine döndü.

Konuyla ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Yavuz, petrol fiyatlarını arz-talebin yanı sıra başta Ortadoğu olmak üzere hidrokarbon zengini bölgelerdeki jeopolitik gelişmeler ve özellikle son yıllarda giderek petrolün bir finansal araca dönüşümü nedeniyle finansal piyasalardaki gelişmelerin de belirlediğini söyledi.

Geçen günlerde Brent petrolün varil fiyatının 100-110 dolar civarında seyrettiğini anımsatan Yavuz, bu seviyelerin hem bu yılın başındaki, hem de geçen son iki yılın ortalama petrol fiyatlarının altında olduğunu hatırlattı.

Fiyatlardaki geçmiş döneme göre gözlenen bu gevşemenin artan üretim ve küresel ekonomideki yeterli ve beklenen toparlanmanın olmamasından kaynaklandığını aktaran Yavuz, "Son günlerde Mısır'da yaşanan gelişmelerin Kuzey Afrika'daki bazı ülkeleri de etkileyebileceği endişesi ve özellikle Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz ve Avrupa'ya gelecek petrol lojistiğinde sıkıntılar olabileceği beklentisi, petrol fiyatlarını yukarı yönde hareketlendirmiştir. Aynı dönemde Libya'daki üretimde ve lojistikteki bazı sorunların yaşanması ve özellikle mevsimsel talep artışları da petrol fiyatlarını yukarı yönde destekliyor durumda" dedi.

Yavuz, Fed'in parasal genişleme politikalarını terk ederek, parasal sıkılaştırma politikalarını uygulamaya koyacak olmasının da başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında baskı oluşturmasının beklendiğini dile getirdi.

Genel olarak petrol stok seviyeleri geçen yıllar ile kıyaslandığında seviyelerde herhangi bir olumsuzluk görülmediğini vurgulayan Yavuz, sözlerine şöyle devam etti:

"ABD'de stok seviyeleri 2013 yılının ilk yarısında geçtiğimiz yılların aynı dönemlerine göre yüksek seviyelerde görünüyor. Ancak mevsimsel talep nedeniyle kısa süreli fiyat baskıları oluşabiliyor. Nitekim son haftalık stokların düşük gelmesi ve özellikle benzine katılan yenilenebilir kaynaklara dayalı ürünlere getirilen yeni düzenlemeler, biyoyakıt kredilerinde yüzde 30'a varan artışlar nedeniyle benzin fiyatlarını ABD'de son 4 ayın en yüksek seviyelerine çıkarmıştır. Önümüzdeki yıl petrol talebinde 1.2 milyon/gün varil civarında bir artış öngörülüyor. Bu artış OPEC dışı ülkelerle büyük oranda Irak'ta yapılan üretimle karşılanacak."

- "Referans fiyatlarının belirleneceği enerji Borsası önemli bir görev üstlenecektir"-

SOCAR Türkiye Başkanı Yavuz, geçen dönemlerde Batı Teksas (WTI) petrolün fiyatının Brent petrole göre 20-25 dolar daha düşük olduğunu anımsatarak, "Bu tür petrolün fiyatlandırıldığı Cushing-Oklahoma (ABD) bölgesinden, petrol rafinerilerinin yaygın olduğu Körfez bölgesi gibi bölgelere petrolü taşıyacak yeni boru hatları yatırımlarının yapılması, bu bölgedeki stoklama baskısını ortadan kaldıracağından Brent ile Batı Teksas petrolü arasındaki fark giderek azaltacaktır" dedi.

Uzmanların yılın ikinci yarısında bu farkın 7 dolar seviyesinde seyretmesini öngördüğünü belirten Yavuz, mevcut gelişmelerin bu makasın artık açılmayacağını gösterdiğini söyledi.

Türkiye'de kurulacak enerji borsası ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Yavuz, enerjinin her türlü iktisadi faaliyetin en önemli girdisi olduğundan, enerjide arz güvenliğinin sürdürülebilir ve dengeli bir biçimde sağlanması gerektiğini kaydetti.

Enerji fiyatlarının rekabetçi seviyelerin çok uzağında olduğunu; üretimde ve sanayide sürdürülebilir rekabeti sağlama noktasında önemli sıkıntılar olduğuna dikkati çeken Yavuz, konuşmalarını şöyle sürdürdü:

"Başta sanayi olmak üzere sektörlerin rekabet gücünü artırmak için, kaliteli enerjiyi rekabetçi fiyata üreterek son dönemde oluşan yeni küresel ekonomik düzende rekabet etmek zorundayız. Enerji arz güvenliğinin sağlanması, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, yerli kaynakları en üst düzeyde kullanma, alternatif enerji kaynaklarına yönelme, enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve enerji piyasalarının serbestleştirilmesi gibi hususlar ülkemizin enerji politikalarının temelini oluşturmaktadır. Enerjide arz güvenliğini sağlayacak yatırımlar için en önemli hususlardan biri de uzun vadeli öngörülebilirliktir. Bu açıdan etkin işleyen hacimli ve şeffaf bir enerji piyasası tüm oyuncular için çok önemlidir. Piyasanın giderek serbestleştiği, enerji piyasasının daha öngörülebilir olması için referans fiyatlarının belirleneceği enerji borsası önemli bir görev üstlenecektir. Alıcı ve satıcının buluşacağı daha geniş vadede alım satım imkanı yaratma piyasaya katılımı ve işlem hacmini artıracak, arz talebe göre oluşacak, şeffaf ve piyasa temelli fiyatlarda yatırımcı için öngörülebilirliği artıracaktır."

- "ABD petrol üretiminde Suudi Arabistan'ı geçerek en büyük petrol üreticisi konumuna ulaşacak"-

Kenan Yavuz, son yıllarda dünya enerji denkleminde önemli değişimler yaşandığını belirterek, "Özellikle ABD başta olmak üzere Kanada, Avustralya gibi ülkelerde yeni teknolojiler uygulanarak konvansiyonel olmayan yöntemlerle kaya gazı ve shale oil üretimleri çok hızlı biçimde artmaktadır" dedi.

ABD'nin kısa sürede petrol üretiminde Suudi Arabistan'ı geçerek en büyük petrol üreticisi konumuna ulaşacağını aktaran Yavuz, söz konusu ülkenin doğalgaz üretiminde de dünyanın en fazla üretim yapan ülkelerinden birinin olacağının göründüğünü kaydetti.

Amerika başta olmak üzere, hemen hemen her kıtada önemli oranda konvansiyonel olmayan doğalgaz rezervi ve üretim imkanı olduğuna dikkati çeken Yavuz, bu tür gazların üretiminin 2009 yılında dünya doğal gaz üretiminin yüzde 13'üne denk gelirken, 2035 yılında bu oranın yüzde 24 düzeyine ulaşacağının tahmin edildiğini dile getirdi.

Son yıllarda artan kaya gazı üretimi nedeniyle ABD'de doğalgaz fiyatlarının Avrupa'dan 5 kat, Japonya'dan ise 8 kat daha ucuz olduğunu vurgulayan Yavuz, "Ortadoğu'daki gaz fiyatlarının ise ABD'den 2-3 kat ucuz olduğunuzu düşünürseniz doğalgazdaki bu olağanüstü fiyat farklılığının hiçbir emtiada olmadığını görürsünüz" ifadelerini kullandı.

Ucuz doğalgaza sahip ülkelerin elektrik üretiminde sağlayacakları avantajların yanı sıra doğalgazı hammadde ve enerji olarak kullanan petrokimya, gübre ve demir çelik gibi enerji yoğun sanayilerde de çok önemli rekabet üstünlüğü kazanmasının kaçınılmaz olduğuna işaret eden Yavuz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Nitekim, ABD son dönemde çok sayıda bu tür yeni, doğrudan sanayi yatırımı almaya başlamıştır. Bu gelişmeler karşısında son yıllarda Almanya ve Çin'in özellikle kömüre dayalı enerji yatırımları ile elektrik üretim maliyetlerini düşürmeye odaklandıklarını görüyoruz. Çin ayrıca nükleer santral yatırımlarına hızlı bir şekilde devam ediyor. Çin ve Almanya, güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik uyguladıkları teşvik politikaları ile önemli mesafeler kaydetmiştir. Önemli bir petrol ithalatçısı olan Amerika'nın giderek artan iç üretimi ile ihtiyacını büyük oranda karşılar hale gelmesiyle; Ortadoğu'dan yarısı batıya, diğer yarısı doğuya yapılan dünya petrol ticaretinin yönü giderek büyük oranda Çin, Hindistan gibi Asya ülkelerinin içinde bulunduğu doğuya yönelecektir. Ülkemizin bir tarafında dünya petrol ve doğalgaz kaynaklarının neredeyse yüzde 70'ine sahip bir bölgeye yakınlığı, diğer tarafında ise tüketimi yüksek olan Avrupa'ya yakınlığı göz önüne alındığında çok önemli fırsatlarla karşı karşıya olduğu ortadadır. Kaynak ülkeler ile tüketici ülkeler arasında tam bir köprü olan Türkiye'nin, enerji kaynaklarının ve taşıma güzergahlarının çeşitlendirilmesini hedefleyen projelerde önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktığını somut ve en güzel bir biçimde TANAP projesi ile görüyoruz."

AA