Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, kamuoyunun Suriye konusundaki gelişmeleri çok soğukkanlı bir şekilde değerlendirmesi gerektiğini belirterek, "Ülkemizin yanı başında kendi halkına karşı kimyasal silahı barbarca kullanan bir rejimin varlığı bizatihi bir risk unsurudur. Biz hiçbir zaman hiçbir yerde bir rejimin değişmesi ya da indirilmesi için çaba sarf etmedik. Ancak Suriye'de kendi halkına karşı açık bir suç işleyen rejime karşı da net bir tavır aldık. Burada yine benzer bir algı oluşturulduğu için söylüyorum. Sanki bazı kararlar alınacak ve Türkiye bir şekilde şu veya bu planın bir parçası olacak şeklinde bir kanaat doğru değil" dedi.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suudi Arabistan'a düzenlediği ziyaretin ardından Ankara'ya dönüşünde Esenboğa Havalimanı'nda basın toplantısı düzenledi.

Davutoğlu, olası bir müdahalenin ardından oluşabilecek mülteci akınları konusundaki bir soruya, "Şu andan itibarin ortaya konabilecek her politikanın birtakım sonuçları olacak" yanıtını verdi.

Türkiye'nin bu konudaki tecrübesini son 2,5 yılda gösterdiğini ve örnek bir mülteci politikası izlediğini belirten Davutoğlu, "Daha büyük bir mülteci akınının ortaya çıkmaması için büyük çaba sarf ediyoruz" diye konuştu. Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'ye komşu ülkeler Lübnan, Ürdün ve Irak ile 4 Eylül'de İsviçre'nin Cenevre kentinde bu konu hakkında özel bir toplantı yapacağını ve mülteci akınları karşısında alınacak tedbirleri değerlendireceklerini söyledi.

- "Kamuoyu soğukkanlı değerlendirmeli"

Kamuoyunda çok yakın zamanda bir askeri müdahale yapılacakmış algısı olduğu ve bununla ilgili değerlendirmesi sorulan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bugünlerde bütün kamuoyumuzun bu gelişmeleri çok soğukkanlı bir şekilde değerlendirmesi lazım. Aynı zamanda bir tarihi sorumluluk da var üzerimizde. Ülkemizin yanı başında kendi halkına karşı kimyasal silahı barbarca kullanan bir rejimin varlığı bizatihi bir risk unsurudur. Biz hiçbir zaman hiçbir yerde bir rejimin değişmesi ya da indirilmesi için çaba sarf etmedik. Ancak Suriye'de kendi halkına karşı açık bir suç işleyen rejime karşı da net bir tavır aldık. Burada yine benzer bir algı oluşturulduğu için söylüyorum. Sanki bazı kararlar alınacak ve Türkiye bir şekilde şu veya bu planın bir parçası olacak şeklinde bir kanaat doğru değil."

Davutoğlu, Türkiye'nin yalnız kaldığını söyleyenlerin şimdi Türkiye uluslararası bir koalisyonla hareket ettiğinde bu koalisyona alet olacakmış gibi kanaat uyandırdıklarını ifade etti. Herkesi sorumluluk içinde davranmaya davet eden Davutoğlu, Ortadoğu'daki değişim sürecinin Cumhuriyet tarihinin belki de en kritik süreçlerinden biri olduğunu söyledi. Davutoğlu, 1990'lı yıllarda Balkanlar'da olduğu gibi Türkiye'nin yine acı çekenlerle birlikte olması gerektiğini ve yaşananlara karşı tavır almak zorunda olduğunu kaydetti.

- "Ucuz politika yapma günü değil"

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Tarihi bakımdan gerçekten kritik bir eşikte bulunduğumuz bu dönemde her şeyden önce kamuoyumuzun hem sükunetle, suhuletle olayları değerlendirmesi hem de yürütmekte olduğumuz bu kapsamlı diplomasi çerçevesinde Suriye'de etnik ve mezhebi kökeni ne olursa olsun bütün kardeşlerimizin çektiği bu acıların sona ermesi için yürüttüğümüz bu çabalara destek vermesi gerekir. Bugün ucuz politika yapma günü değil. Herkesin Ortadoğu'nun kaderinin şekillendiği bu günlerde, bu aylarda üzerine düşen sorumluluk içinde davranması büyük önem taşıyor."

Davutoğlu, Suriye'ye askeri müdahale tartışmaları konusunda birtakım ülkelerin Türkiye'den bazı taleplerde bulunduğuna ilişkin oluşturulmaya çalışılan bir algı olduğunu belirterek, "Aslında bunun bir ülke grubunun bir başka ülkeden talebi şeklinde değil, birlikte sürekli istişare edilerek oluşturulan ortak bir çizgi arayışı olarak değerlendirilmesi gerekir" dedi.

ABD'nin Türkiye'den bir talebi olup olmadığı sorusuna karşılık Davutoğlu, bu tür durumlarda birtakım ülkelerin bir yerde oturup Türkiye'den bazı taleplerde bulunduğuna ilişkin oluşturulmaya çalışılan bir algı olduğunu söyledi. Türkiye'nin son 2,5 yıldır bölgedeki her gelişmede aktörlerle temas içinde olduğu bir diplomasi yürüttüğüne dikkati çeken Davutoğlu, son 3-4 ay içinde Suriye'nin Dostları Grubu'nun İstanbul'da toplantı yaptığını hatırlattı. Davutoğlu, "aslında bunun bir ülke grubunun bir başka ülkeden talebi şeklinde değil, birlikte sürekli istişare edilerek oluşturulan ortak bir çizgi arayışı olarak" değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye'nin, Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı gün Birleşmiş Milletler'i olağanüstü toplantıya çağıran ilk ülkelerden biri olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Suriye'deki BM ekibinin yetkisinin ve sahasının genişletilmesi konusunda talepte bulunan 37 ülke arasında taleplerin oluşması sürecinde de Türkiye'nin rol aldığını ve bu süreçte bütün taraflarla görüşüldüğünü anlattı. Davutoğlu, "Bütün çabamız delilleri karartacak gelişmeler olmadan BM heyetinin oraya ulaşmasıydı. Bütün çabamız oydu. Ancak bu yönde maalesef çok geç adım atıldı. Suriye rejimi 3,5-4 gün bekleyerek bir yanıt verdi. Bunun delile yaptığı etki hep sual uyandırdı ve eldeki çok kuvvetli istihbaratlar var" diye konuştu.

Başından itibaren Suriye ile ilgili en aktif diplomasiyi 10 ay Türkiye'nin yürüttüğünü vurgulayan Davutoğlu, buna Rusya ve İran'ın da dahil olduğunu ifade etti.

Davutoğlu, Suriye'ye olası bir müdahaleye Türkiye'nin muharip güç olarak katılıp katılmayacağının sorulması üzerine, Türkiye ile Suriye'nin 910 kilometrelik bir sınırı olduğu için yoğun bir güvenlik riski bulunduğunu söyledi. Davutoğlu, geçen yıl bir Türk savaş uçağına düzenlenen saldırı, sonra angajman kurallarında yapılan değişiklikler ve çıkarılan tezkereyle Türkiye'nin her türlü güvenlik riski karşısında gerekli tedbiri aldığını kaydetti. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Mademki güneyimizde 910 kilometrelik alanda 100 bin insanın öldüğü bir iç savaş yaşanıyor ve bunun bizi etkileme riski var, Türkiye, kendi stratejik çıkarları çerçevesinde ne tedbir alması gerekiyorsa bunu alır. Geçen sene verdiğimiz angajman kuralları ki silahlı kuvvetlerimiz son derece başarılı bir şekilde bu angajman kurallarını yerine getirmiştir, düşen her mermi ve her bir top mermisi karşısında muharip unsur olarak karşı tarafı cezalandırıcı, nereden gelmişse kimden gelmişse cezalandırıcı tedbir almıştır. Burada terminolojik tartışmalar üzerinden yürümekte bir fayda yok. Sayın Başbakanımızın başkanlığında yapılan birçok güvenlik toplantılarında, ki önümüzdeki günlerde tekrar bu çerçevede toplantılar yapılacaktır, verilen hükümet talimatı açıktır. Suriye'den veya herhangi bir yerden gelebilecek herhangi bir güvenlik riski karşısında her türlü tedbir, herhangi bir sınır konmaksızın ifade edilen bir husustur bu, alma yetkisi ve angajman kurallarınca misillemede bulunma yetkisi de silahlı kuvvetlerimize verilmiştir. Bu kimyasal silahlardan önce böyleydi. Şimdiyse daha müteyakkız bir durumdayız. Alınabilecek tedbirleri bütün kurumlarımız gözden geçiriyor. Bu tür kritik durumlarda, bütün alternatiflerin, bütün opsiyonların ve ihtimallerin, senaryoların tartışıldığı bir durum söz konusudur."

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugüne kadar her zaman güvenlik riskleri karşısında ne yapılması gerekiyorsa yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "Bundan sonra da inşallah ihtiyaç olmaz. İnşallah hiçbir zaman böyle bir durumla karşı karşıya kalmayız. İnşallah BM Güvenlik Konseyi bu sınavı geçerek ortak bir tavır takınır bu kez. İngiltere'nin yeni bir müracaatı var Güvenlik Konseyi'ne. İnşallah bütün bu riskler yaşanmaz. Bu insanlık suçu işleyen, o zavallı çocuklara. kadınlara. sivillere bu zulmü uygulayanlar insanlık vicdanında olduğu gibi uluslararası hukuk nezdinde de mahkum olurlar. İnşallah bütün bunlara ihtiyaç kalmaz. Ama ihtiyaç kaldığında da Türkiye Cumhuriyeti devletinin kudretinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kapasitesinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır" dedi.

AA