Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Sayın Başbakanımızın liderliğinde ve talimatlarıyla ve pek çok bakan arkadaşımızla Merkez Bankası, Hazinemiz, BDDK, TMSF, SPK akla gelecek pek çok kuruluşumuzla beraber gelişmeleri çok yakından izliyoruz ve gerektiği zaman da gerekli kuruluşlarımız ne gerekiyorsa yapıyorlar. Korkmadan, çekinmeden yapıyorlar" dedi.

Babacan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Keçiören Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirilen bazı tesislerin temel atma ve açılış törenine katıldı.

Buradaki konuşmasında, ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Babacan, ülkeler için en tehlikelisinin içe kapanmak olduğunu belirterek bunu asla yapmayacaklarını ifade etti. İnsanların, ürünlerin, sermayenin serbestçe dolaşması için bugüne izledikleri sağlam çizginin bundan sonra da aynen devam edeceğini vurgulayan Babacan, "Türkiye'yi dışa daha da açacağız. Uzun vadeli hedeflerimizden de asla taviz vermeyeceğiz" diye konuştu.

Türkiye'de hep özel sektör odaklı bir ekonomik çizgi izlediklerini dile getiren Babacan, devletin özelleştirmelerle pek çok sektörden çıktığını, ağırlıklı olarak düzenleme ve denetleme fonksiyonlarıyla ön planda olduğu bir ekonomik model benimsediklerini, bunun aynen devam edeceğini söyledi.

Babacan, şunları kaydetti:

"Altını çizerek söylüyorum: Biz Türkiye'de kuralları iyi konulmuş ve rekabete dayanan bir piyasa ekonomisi izliyoruz. Çünkü böyle bir ekonomiden kuşkusuz reel sektör, finans sektörü en önemlisi de halkımız istifade eder. Bu ana çizgimizden asla taviz vermeyeceğiz, değiştirmeyeceğiz.

Politikalarımızda hep şeffaf olduk, olmaya devam edeceğiz. Özellikle içinde yaşadığımız konjonktürde iyi yetişmiş, tecrübeli bir ekonomi yönetimi son derece önemli. Sayın Başbakanımızın liderliğinde ve talimatlarıyla ve pek çok bakan arkadaşımızla Merkez Bankamız, Hazinemiz, BDDK, TMSF, SPK akla gelecek pek çok kuruluşumuzla beraber gelişmeleri çok yakından izliyoruz ve gerektiği zaman da gerekli kuruluşlarımız ne gerekiyorsa yapıyorlar. Korkmadan, çekinmeden yapıyorlar. O günün doğrusu ne ise ekonominin gereği neyse ekonominin doğruları neyi gerektiriyorsa birimlerimiz o adımları atıyorlar ve gereğini yapıyorlar.

Ama şunu da unutmayacağız: Türkiye fanusta kapalı bir ülke değil, dışa açık bir ülke. Dışarda fırtınalar varsa bu fırtınaları biraz hissedeceğiz. Denizlerde dalgalar varsa bu dalgaları da hissedeceğiz. Ama en önemlisi nedir? Ekonomik yapınız sağlamsa ve ehil kadrolarla bu ekonomi yönetiliyorsa bu fırtına da bu dalgalı deniz de o yapıya zarar vermez ve inşallah sapasağlam bir duruşla bu dalgalı dönemi hep beraber geçireceğiz."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Eskisi gibi döviz kuru Türkiye'nin genel ekonomisiyle ilgili bir şeyler söyleyen bir gösterge değil. 'Kur yükseldi her şey kötüye gidiyor', 'Kur düştü her şey iyiye gidecek' diye bir şey artık yok" dedi.

Babacan ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Keçiören Belediyesi iş birliğinde yaptırılacak tesislerin açılış ve temel atma törenine katıldı.

Projelerin hayırlı olması temennisinde bulunan Babacan, Ankara'ya saymakla bitirilemeyecek kadar çok güzel eseri kazandırdıklarını söyledi.

Ankara'nın en önemli ihtiyaçlarından birinin ulaşım olduğuna dikkati çeken Babacan, başkentte inşaatı devam eden 3 önemli hattan Batıkent-Sincan ve Kızılay-Çayyolu hatlarının çok yakında tamamlanacağını, Keçiören metro hattının ise daha sonra devreye gireceğini bildirdi.

Bazı önemli projelerde hukuki ve teknik sorunların gecikmeye neden olabildiğine işaret eden Babacan, metro projelerinin hiçbirinde bütçe sorunu yaşanmadığını vurguladı.

Babacan, şöyle devam etti:

"Bundan 10 yıl öncenin Ankara'sı ile bugünün Ankara'sı çok farklı. Biz, içinde yaşadığımız için, her gün bu şehirde olduğumuz için fark etmiyoruz ama şöyle 10-15-20 yıldır Ankara'ya gelmeyenler, Ankara'nın eski haliyle bugünkü halini mukayese ettiklerinde çok çok şaşırıyorlar. Daha havaalanına indiklerinde o terminal binasıyla karşılayan ve havaalanından şehre gelen yolun yeniden tanzimiyle devam eden, yeşilin, parkların artık çok daha fazla olduğu ve imar planının çok daha düzgün olduğu bir Ankara var artık çok şükür. Kentsel dönüşüm projeleri de Ankara'nın çehresini hızla değiştiriyor. Artık gecekondu mahallesi diyebileceğimiz semtler hızla modern semtlere dönüşüyor."

- "10 yılın toplam yatırımı 1 trilyon lira" -

Babacan, Ankara'daki değişikliklerin sadece Türkiye'de değil, dünyada da yakından izlendiğini dile getirerek, AK Parti Hükümeti'nin iktidara geldiğinden beri taş üstüne taş koymaya, yatırım yapmaya devam ettiğini ve süratle devam edeceğini söyledi. Babacan, şöyle konuştu:

"Bakın gelecek sene sadece devlet bütçesinden yapacağımız yatırımların toplamı 73 milyar lira. Meclis kapanmadan önce gelecek 10 yılı kapsayan yeni bir plan kabul ettik. Önümüzdeki 10 yılı kapsayan ve 2023 hedeflerini ortaya koyan ama 5 yıla daha fazla konsantre olmuş Onuncu Kalkınma Planımız, 2014-2018... Bu plana göre, Türkiye'de yapılacak toplam sabit yatırım tutarı 417 milyar lira. Önümüzdeki 10 yılın toplam yatırımına baktığımızda, 2014-2023 tam 1 trilyon lira. Bu rakamlar eskiden hayal edilemeyecek rakamlardı. Kimsenin aklının, hafızasının almayacağı rakamlardı. Katrilyonluk yatırım büyük yatırımken, 15 sıfır, 18 sıfırı içeren yatırım rakamlarını konuşuyor artık Türkiye. Bununla da kalmıyoruz artık özel sektörümüz de altyapı yatırımlarına giriyor. Enerji tesislerinden tutun da havalimanlarına kadar. Köprülerden, tünellerden tutun şehir hastanelerine kadar pek çok yatırımı özel sektör eliyle de yapıyoruz. Yani devlet bütçesinden para harcamıyoruz bunlara. Özel sektörümüz yapıyor-işletiyor ya da yapıyor devlete kiraya veriyor. Bu şekilde gerçekleşiyor bu dev yatırımlar."

Türkiye'de bu yatırımlar yapılırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle "Türkiye'yi asla bir israf ekonomisine dönüştürmeyeceklerini" vurgulayan Babacan, "Türkiye'yi verimlilik üzerine kurulmuş bir ekonomi halinde yürütmemiz gerek. Harcadığımız her bir liranın, kuruşun mutlaka üretken, geri dönüşü olan yerlere harcanması gerekiyor. Bu tür yatırımlara konsantre olmamız gerekiyor" dedi.

Türkiye'nin genel ekonomik yapısının son derece önemli olduğunu dile getiren Babacan, bu yatırımların ülkedeki güven ve istikrar sayesinde gerçekleştiğini ifade etti.

Babacan, son 10 yılda Türkiye'nin ekonomik ve siyasi istikrar konusunda çok farklı bir noktaya geldiğini dile getirerek, Türkiye'nin artık dünyanın dört bir tarafından gıpta edilen, örnek alınan bir ülke haline geldiğini aktardı. Babacan, "Ama maalesef özellikle son aylardan itibaren daha yoğun bir şekilde hissettiğimiz gibi artık çekilemeyen, kıskanılan, bir ülke, 'Çok oldu bu Türkiye' diyorlar, 'Fazla ileri gitti' diyorlar. Biz, evet, çok olacağız, doğru bildiğimizden şaşmayacağız. karşımıza ne çıkarsa çıksın prensipli, ilkeli olacağız" ifadesini kullandı.

Demokrasi derken karşılaşılan her durumda bu ifadenin kullanılması gerektiğini, özgürlüklerden bahsederken dünyanın her köşesinde bunu savunulması gerektiğini vurgulayan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kendimiz için özgürlükleri isterken başka ülkelerde baskı, zulüm rejimlerini asla desteklemeyeceğiz. Hep insan hakları diyeceğiz. Temel insan haklarını Türkiye'de nasıl geliştirdiysek, nasıl bu uygulamaları daha iyi bir noktaya getirdiysek, dünyanın her noktasında yaşayan herkese 'İnsandır, biz yaradılanı yaradandan ötürü severiz' deyip böyle yaklaşacağız ve dünyanın dört bir köşesinde insana sahip çıkacağız. Komşumuz Suriye'den başlayın da Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da sıkıntı çeken tüm halklarla gönül bağımızı sıkı tutacağız, onların hakları, özgürlükleri için de mücadele edeceğiz. Asla bu konularda bencil, sadece içimize bakan bir tutum içerisinde olmayacağız."

- "Halkların, insanların gönlünü kazanıyoruz"-

Babacan, Türkiye'nin politikalarından şaşmadıktan, doğru hareket ettikten sonra hiçbir şeyden korkmaya gerek olmadığını ifade ederek, geleceğin, dosdoğru çalışanın, ilkeli, dürüst, doğru davranan ülkelerin olacağını dile getirdi.

Bugün devlet yönetimiyle halkların iletişim açısından birbirinden ayrılamayacağını dikkati çeken Babacan, cep telefonuyla dünyanın her köşesindeki habere kolayca ulaşılabildiğini, telefonu olan herkesin "küçük bir yayın istasyonu, medya organı gibi" haber, yorum yapabildiğini ve dünyanın her yerine yayabildiğini söyledi.

Babacan, "(Şu böyle demiş, bu böyle demiş), (yalnız mı kaldık, kalmadık mı) Bu tartışmaların hiçbir bazı yok. Biz dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, hele hele komşu bölgelerimizde halkların, insanların gönlünü kazanıyoruz, ilkeli olmakla, dosdoğru olmakla. İnşallah bunun neticesini de er ya da geç göreceğiz. Hiçbir şeyden çekinmeye, korkmaya gerek yok" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ekonomisine ilişkin görüşlerini de paylaşan Babacan, şöyle konuştu:

"Özellikle son 3 aydır tüm dünyayı ekonomik açıdan etkileyen yeni bir dönem yaşıyoruz. Özellikle kriz döneminde büyük merkez bankalarının, Amerikan, Avrupa, Japonya Merkez Bankası olsun dünyada parası rezerv para olarak kullanılan ve dünyanın her yerinde parası kullanılan ülkelerin merkez bankaları Amerikan Merkez Bankası'ndan başlayarak yeni bir döneme giriyor. Likiditenin eskisi kadar çok olmadığı, hatta piyasaya verilmiş likiditenin yavaş yavaş geri çekildiği bir döneme giriyoruz. Aslında bu dönem bir normalleşme dönemi. Yani krizin o en derin döneminde 'Aman bankalar batmasın, ülkeler iflas etmesin' diye piyasaya sürülen trilyonlarca dolar, avronun özellikle Amerika'dan başlamak üzere 'Bu kadara gerek yok yavaş yavaş toparlanma sinyalleri alıyoruz' deyip yavaş yavaş geri çekilmeye başladığı bir dönem. Büyük resme bakacak olursak aslında normalleşme dönemi, olağanüstü dönemden normal bir döneme geçiyoruz şu anda. Fakat her dönem değişikliğinde olduğu gibi bu dönem değişikliğinde de piyasalarda hareketlilik gayet doğal. Bizim kendi piyasalarımızda yaşadığımız hareketliliğin aynısını, hatta bazı durumlarda daha şiddetlisini bugün pek çok gelişmekte olan ülke yaşıyor. Hindistan, Brezilya, Endonezya, Güney Afrika Cumhuriyeti yaşıyor. Komşumuz Rusya da belli ölçülerde yaşıyor.Burada ismini sıralamakla bitiremeyeceğimiz sayıda ülke bunu yaşıyor. Dolayısıyla bütün bu olan biten dünya piyasalarıyla alakalı ama her ülkenin de kendi içinde dikkatle takip edip tedbirli olmasını gerektiren bir tablo."

- "Çok şükür bütçe tarafında çok sağlamız" -

Türkiye olarak mali disiplinden, bütçe disiplininden asla taviz vermediklerini ve vermeyeceklerini vurgulayan Babacan, ülkenin sağlam bir finans sistemi bulunduğunu belirtti. Bugün bankacılık sektörünün sermaye yeterlik rasyosunun dünyanın en yüksekleri arasında bulunduğunu dile getiren Babacan, 2008-2009 yıllarında tüm dünyada bankacılık sektörünün olumsuz etkilendiğini ancak Türkiye'de sektörün tek bir olumsuz olay yaşamadığını ve hiçbir kamu kaynağı aktarılmadan ülkedeki bankaların o süreci gayet iyi bir şekilde yönettiklerini ifade etti.

Türkiye'nin sağlam bir bütçesi, aynı zamanda sağlam bankacılık sektörü bulunmasının ülkeyi 2008-2009 yıllarında yaşanan ve daha sonra devam eden krizden koruyan en önemli etkenler olduğuna işaret eden Babacan, "Ama hatırlarsanız 2006 yılı, 2009 yılı küresel piyasalarda bir dönemden başka bir döneme geçildiği dönemlerde bir hareketlilik oldu. Bir müddet daha devam da edebilir. Özellikle altını çizmek istiyorum ki eskisi gibi Döviz kuru Türkiye'nin genel ekonomisiyle ilgili bir şeyler söyleyen bir gösterge değil. 'Kur yükseldi her şey kötüye gidiyor', 'Kur düştü her şey iyiye gidecek' diye bir şey artık yok" değerlendirmesinde bulundu.

Bu dönemde tüm dünyada her şeyin yeniden fiyatlandırıldığını anlatan Babacan, hisse senetleri, tahvil, bono ve ülkelerin paralarının yeniden fiyatlandırılması aşamasında da dalgalanmalar olduğunu belirtti. Babacan, Türkiye'nin dışa açık ekonomik yapısı burada çok çok önemli olduğuna işaret etti.

Bir ülke için dalgalanma dönemlerindeki en önemli unsurun çifte açık olduğunu dile getiren Babacan, bütçe ve cari açığın bir ülke açısından çok tehlikeli olduğuna değindi. Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çok şükür bütçe tarafında çok sağlamız. Bütçemizin açığı yok denecek kadar az. Bütçe disiplinine çok dikkat ediyoruz ama öte yandan petrol ve gaz konusunda, ithal ettiğimiz bu enerji ürünleri sebebiyle cari açığımız biraz yüksek ama tüm diğer faktörleri beraber düşündüğünüzde bunun da ülkemiz için uzun vadede önemli bir problem olacağını düşünmüyoruz. Günlük konjonktür yönetimiyle zaten kısa vadede yapılan ne varsa, ne gerekiyorsa kurumlarımız yapıyor. Uzun vade için gerekli olan yapısal dönüşümü de reformları da gerçekleştiriyoruz. Başta enerji alanı olmak üzere daha yüksek değerli katma değerli üretim, daha verimli bir sanayi yapısı, Ar-Ge'ye inovasyona, yüksek teknolojiye dayanan bir üretim yapısı Türkiye'yi basamak basamak çok daha farklı bir noktaya götürecek inşallah."

Başbakan Yardımcısı Babacan, tören alanına gelmesinden kısa süre sonra makam aracına dönerek yaklaşık yarım saat telefonda görüştü. Gazetecilerin soruları üzerine, gülümseyerek, "Ne kadar meraklısınız arkadaşlar" diyen Babacan, protokolde otururken de bir süre telefon görüşmesi yaptı.

Bu arada töreni izleyen bir kız çocuğu Babacan'ın yanına giderek Ankara'nın daha yeşil bir hale getirilmesinden dolayı kendisine teşekkür etti. Babacan, daha sonra yanına çağırdığı kız çocuğuna Ankara Valisi Alaaddin Yüksel'in aldırdığı bebeği hediye etti.

AA