Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Türkiye'de kendi uçağımızı yapmak istiyoruz, orta menzilli bölgesel jet üretmek istiyoruz. Bir şirket ile yakın bir zamanda ortaklık kurup bir yola çıkacağız" dedi.

Babacan, ABD'deki Türk Yatırım Haftası etkinlikleri çerçevesinde bir hafta süren ABD temaslarını, yurda dönüşü öncesindeTürk basın mensuplarına değerlendirdi. Babacan, 2023 hedefleri yolunda atılması gereken adımlar konusunda da değindi. ABD gezisi kapsamında büyük gövdeli uçak yapımında dünya devi olan Boeing'in Seattle'daki uçak yapım tesislerini ziyaret ettiğini dile getiren Ali Babacan, Türkiye'nin artık kendi uçağını üretmesi gerektiğini şu sözlerle ifade etti:

"Biz de Türkiye'de kendi uçağımızı yapmak istiyoruz, orta menzilli bölgesel jet üretmek istiyoruz. Bir şirket ile yakın bir zamanda ortaklık kurup bir yola çıkacağız. Sıfırdan kendimiz gerçekleştirmektense mevcut hazır bir platformu ele almak gibi bir stratejik planı ele aldık. 4 alternatif firma var. Biz Türkiye'de bizim mühendislerimizin çalışmasını ve kendi gözümüzün önünde olmasını istiyoruz. Boeing ziyaretinde bu gündeme geldi, konuştuk. Onlarda, bizim üretmek istediğimiz orta menzilli jet konusunda, ileride bir rekabetin gelmesi beklentisi var."

- "Tohum ekmeye benziyor bu işler"

Amerikan Ticaret Odası'nın Türkiye'ye duyduğu ilginin 3 yıl öncesine dayandığını belirten Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Hillary Clinton ile 2009'da başlattığımız, Başbakanımızın açıkladığı stratejik işbirliği çerçevesinde ABD-Türkiye ilişkileri yeni bir safhaya girmiş oldu. TOBB ile Amerikan Ticaret Odası'nın girdiği ilişki bu stratejik işbirliğini güçlendirmiş oldu'' dedi.

TOBB VE Amerikan Ticaret Odası birlikteliğinde gerçekleşen Amerika temasları sırasında TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun iki kurumun ortak çalışma planı ile ilgili basına verdiği açıklamalarla ilgili soruyu cevaplandıran Ali Babacan, "TOBB ile Amerikan Ticaret Odası'nın beraberce girdiği işbirliği, iki ülke arasındaki ilişkilerin ticaret ayağını kurumsal bir yapıya bağlamış oldu. Bütün bunlar bir başlangıç olarak görülmeli'' dedi.

Babacan, ABD'deki iş potansiyelini ve iki ülkenin ticari oluşumlarının işbirliğini şu şekilde yorumladı:

"Kriz, borç tavanı tartışmaları diyoruz ama, ABD hala dünyanın en büyük ekonomisi. Olduğu yerde dursa bile dünyanın en büyük ekonomisi. Burada şirketlerin iş yapma kapasitesi çok büyük. Ziyaret ettiğimiz firmaların ne kadar büyük işler yaptıklarını gördük, boyutlar çok ötede. Türkiye'nin devlet ve özel sektör toplam 7 milyar dolar Ar-Ge harcaması var, burada sadece bir şirket Ar-Ge'ye 9 milyar dolar para harcayabiliyor. Bizim hükümet ile iş dünyasının beraber hareket ediyor olması Türkiye için ayrıca bir değer, onlar da bu birlikteliğe ilgi ile bakıyorlar. Bu tür programların somut sonuçlarının nereden ne zaman alınacağını bilemiyorsunuz. Tohum ekmeye benziyor bu işler. Bu ekim zamanının mutlaka hasat zamanı da olacaktır."

ABD'nin doğu yakasını çeşitli nedenlerle sık ziyaret ettiklerini, batı yakasına ise en son 2005 yılında gitmiş olduğunu belirten Babacan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklığlu ve beraberindeki 40 etkin iş adamı ile birlikte, Los Angeles, San Francisco, Seattle ve Chicago şehirlerini kapsayan temaslarının bu açıdan çok önemli olduğunu belirtti.

"ABD'nin en büyük 500 şirketinden 133 tanesinin merkezi Chicago'da" diyen Babacan, bu şirketlerin Türkiye ile daha yakından ilgilenmesi ve bilgilerinin artırılmasının çok faydalı olduğuna değindi.

Amerikan Ticaret Odası'nın İstanbul'da ofis açmasını çok önemli bulduğunu ve Türkiye'ye daha önce hiç yatırım yapmamış daha küçük ölçekli Amerikan şirketlerini bu konuda cesaretlendireceğine inandığını dile getiren Babacan, "Büyük firmaların zaten kendi danışmanları ve hukuk büroları var. Ama küçük ve orta ölçekli firmalar, teknoloji ile ilgilenen firmaların bu imkanı yok. İstanbul'da bir ofis olursa, bu firmalar 'Türkiye'ye gider, onlara sorar, danışırım' diye düşünecektir" dedi.

- "Aslında Türkiye'nin ekonomik istikrarı en büyük teşviktir"

Amerika'da uluslararası boyuttaki şirketlerin birçoğunun uzun vadeli bakışlarındaTürkiye'de yatırım yapma planı olduğunu, ancak kısa vadede bunun artması için teşviklere ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Yatırım ortamı ile ilgili sorunlarımız var, bunları bir an önce ortadan kaldırmamız lazım. Kendi vatandaşımız olsun ya da uluslararası yatırımcının önündeki engelleri giderecek tedbirleri hızlı bir şekilde almamız gerekiyor" dedi.

Ali Babacan, bununla birlikte Türkiye'deki yatırım ortamının güvenli olduğunu, yatırım yapan yabancı firmaların yarısının yatırım sebepleri arasında teşviklerden bahsetmediğini dile getirdi. Bunun teşvikleri gereksiz kılmayacağını belirten Ali Babacan, "Teşvik tamamen bitecek diye bir şey yok, bu devam eder, ama bazı gözden geçirmeler yapılır. Teşvikler yatırımcıya ilave bir sebep veriyor kuşkusuz. Aslında Türkiye'nin ekonomik istikrarı en büyük teşviktir" diye konuştu.

"Son dönemlerde ABD'nin her bölgesiyle olan ilişkilerin geliştirilmesine yönelik stratejik bir yaklaşımımız var" diyen Babacan, yatırım ortamının iyileştirilmesi için bir ya da iki paketi Meclis gündemine getireceklerini belirtti. Babacan, bu konuda şunları kaydetti:

"Geçen senenin aynı dönemine göre başvurularda artış var ve beklenen istihdamda da artış var. Geçen senenin ilk 6 ayı yeni teşvik çıkacak beklentisi vardı, geçen sene ile bu seneyi karşılaştırırken, geçen senenin düşük olduğunu göz önüne almamız gerekiyor. Avrupa'daki bütün bu sıkıntılara rağmen, piyasa hareketliliğine rağmen, Gezi Parkı olaylarına rağmen iş dünyası ileriye çok olumlu bakıyor. Teşvik belgesi, yatırımların öncü belgesidir, teşvik belgesi alıp ta yatırım yapmayan az oluyor."

Ortadoğu Ticaret Diyalog Merkezi ile ilgili bir değerlendirme de yapan Babacan, "Hemen yanımızdaki coğrafyada refahın olması bizim arzu ettiğimiz sonuçlar. Bütün bu çabalar, ona yönelik çaba. Bu işin içinde oldukça fazla Ortadoğu ülkesi var" dedi.

ABD'li şirketlerin Ortadoğu'da iş yaparken, değerlendirme adına Türkiye'yi örnek gördüklerini belirten Babacan, "ABD'nin oralarda Türkiye ile beraber olma gibi bir isteği var. Bu sorun değil, işimize gelen bir durumdur. Ortadoğu'da en önemli sorun istihdamdır. Yanıbaşımızdaki coğrafyada istihdamın artması, bölgede istikrarın sağlanması adına, bizim de arzu ettiğimiz bir durumdur" ifadelerini kullandı.

Ali Babacan, Mısır'da yaşanan sıkıntılı durumdan Türk şirketlerinin geçici bir sıkıntı yaşadığını belirttiği konuşmasında şunları dile getirdi:

"Bizim Mısır'daki firmalarımız iş yapıyorlar. Oradaki yatırımcılarımıza bir sıkıntı verilmesi kimsenin işine gelmez. Mısır'da en büyük sıkıntılardan birisi işsizlik. Türk firmaları orada iş yapıyorlar, firmalarımızla işlerin iyi götürüldüğünü görüyoruz. Bu geçici siyasi sorunları ekonomik tarafa yansıtmak çok rasyonel bir davranış değil. Dönem dönem ülkelerle sorunlar yaşıyoruz, ekonomik ilişkilerde kalıcı bir hasar oluşturacak tutum içine girmiyoruz. Siyasi problemler varsa siyasi yönden tedbirler, önlemler alıyoruz. Uzun vadeli ekonomik ilişkilere olumsuz yansıyacak adımlardan kaçınıyoruz."

Babacan, Kıdem Tazminatı Fonu konusundaki soru üzerine, "Kıdem tazminatı şu anda çalışanların yüzde 10'unun alabildiği hak. Kamu çalışanı yüzde 100 alıyor, KİT'lerde çalışanlar alıyor, özel sektörde kurumsallaşmış firmalarda çalışanlar alıyorlar. Sendikalarımız kendi üyelerine bakıyorlar 'öyle bir problem yok' diyorlar. Sendikasız çok geniş kitleler de var ve bunlar alamıyorlar" dedi. Babacan, bu sorunu çözmek için üzerinde düşünülen konulardan birisinin de, işçi ve işverenin kendi arasında anlaşmasını teşvik edici yollar geliştirmek olduğunu belirtti.

Ali Babacan, Çocuk Teşvik Paketi hakkında ise, "O paketin çalışmaları bitti, açıklama zamanı var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Hanım ile konuşup bir vakte bağlarız. Türkiye'ye döndükten sonra bir açıklama takvimi oluştururuz" şeklinde konuştu.

Babacan son olarak Gezi olaylarına da değinirken, Türkiye'nin yanlış algıları önlemek için çok çalışması gerektiğine vurgu yaptı. Babacan sözlerini şöyle tamamladı:

"Gezi Parkı olaylarının oluşturduğu Türkiye'nin algısı ile ilgili hasar, ciddi bir hasar. Tamir edilmesi çok uzun sürecek. Yaptığımız bütün bu programlarda kendi perspektifimizi, olayların niteliğini anlatıyoruz. Türkiye'de olup bitenin dışarıda algılanış şekli farklı olabiliyor. Amerika'nın 9. Büyük gazetesinin yazı işleri ile bir toplantı yaptık. Çok soru sordular, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Çok anlatmak, izah etmek gerekiyor. Yanlış algıyı önleyici iletişim çok önemli. Hükümet ve sivil toplum olarak, Türkiye'nin gerçeklerini anlatmamız lazım ki yanlış anlamalar ortadan kalksın."