Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Durmuş Yılmaz, bankacılık sisteminin güvene dayalı bir sistem olduğunu, tamamen itibarın üzerinde duran bir sistem olduğunu belirterek, "O nedenle bankalar hakkında konuşurken bir orta yol bulmamız ve dolayısıyla güvene dayalı bir endüstri olan bu kuruluşların itibarını da göz ardı etmememiz gerekiyor" dedi.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde Uluslararası İşbirliği Platformu (UİP) tarafından Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ev sahipliğinde "Sürdürülebilir Küresel Rekabette Ortadoğu ve Kuzey Afrika" başlığıyla düzenlenen 4. Boğaziçi Zirvesi'nin ikinci gününde "Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da Yapısal Dönüşümün Finansmanı, Bankacılık ve Yeni Fırsatlar" konulu panel gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü yaptığı panel öncesinde kısa bir konuşma gerçekleştiren Yılmaz, finans kesiminin içinde bulunduğu, hizmet verdiği toplumla arasında iletişim ve güven sorunu olduğunu söyledi.

2007'de başlayan krizle ve ondan sonra ortaya çıkan durumla birlikte bankaların bazı işlerini açık, net ve şeffaf bir şekilde yapmadıklarını, bazı verileri manipüle ettiklerini ve toplumun da bundan zarar gördüğünü aktaran Yılmaz, söz konusu bu bankaların bugün milyarlarca dolara malolan zararlar ödediğini anımsattı.

Bunun bankaların ve finansal kuruluşların itibarı ile ilgili olan bir konu olduğunu kaydeden Yılmaz, Türkiye'de ve diğer ülkelerde aldıkları komisyon ücretleri ile ilgili bankalara yöneltilen eleştiriler olduğunu dile getirdi.

Bankaların sütten çıkmış ak kaşık olmadığının kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:

"Onlar da yanlış yapabilirler ve yapıyorlar. Şunu da akıldan çıkarmayalım; bankacılık sistemi güvene dayalı bir sistem. Tamamen itibarın üzerinde duran bir sistem. Reel sektörde herhangi bir şirket battığında, bu belki sadece sektörde duyuluyor, ülke geneline yayılmıyor. Ama küçük de olsa bir finans kuruluşunun başına, bir bankanın başına bir sorun geldiğinde bu ekonominin tümünü etkiliyor. O nedenle bankalar hakkında konuşurken bir orta yol bulmamız ve dolayısıyla güvene dayalı bir endüstri olan bu kuruluşların itibarını da göz ardı etmememiz gerekiyor. Buradan hareketle bankalar finansman sağlayacaklar ve yapısal dönüşümü sağlayacaklar. Ekonomik aktivitenin nihai amacı büyümektir; ve büyümeyi de hakça, adaletli bir şekilde bölüşerek sosyal ve ekonomik kalkınmayı sağlamaktır. Bunun da temeli verimliliği artırmaktan geçiyor. Biz yapısal dönüşümü sağlayacak olan finansmanı bulurken şunu göz ardı etmememiz lazım; yapısal sorunlar ile konjonktürel sorunları karıştırmayalım. Yapısal sorunlar uzun vadeli çözüm gerektiren, üzerinde düşünülmesi gereken sorunlar. Örneğin bizim dış ticaret açığımız, cari açığımız yapısal bir sorundur. Bu akşamdan sabaha, kur hareketleriyle, geçici olarak konjonktürel olarak yardım eder ama, çözülebilecek bir sorun değil. Dolayısıyla uzun vadeli düşünmemiz gerekir."

- "Bölge ülkelerle bankacılık konusunda ciddi ilişkiler içerisindeyiz"

Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Sekreteri Osman Akyüz ise Türkiye'deki kredi stokunun 1 trilyon doları geçtiğini, bunun yüzde 30'unun KOBİ'ler tarafından kullandırıldığını kaydetti.

KOBİ'lerin kayıt içine girmeleri ve daha efektif proje üretmelerini beklediklerini aktaran Akyüz, fizibilitesi yapılmış, verimliliği yüksek proje bulmakta zorlandıklarını anlattı.

Bölge ülkelerle bankacılık konusunda ciddi ilişkiler içerisinde olduklarını vurgulayan Akyüz, Türkiye'deki katılım bankalarının MENA Bölgesi'nden (Ortadoğu, Kuzey Afrika) olduğunu ifade etti.

Ayrıca MENA Bölgesi yatırımlarında Türk şirketlerinin teminat mektubu ihtiyacını karşıladıklarını hatırlatan Akyüz, şunları dile getirdi:

"Şu an itibariyle teminat mektubu stoku 10 milyar doların üzerindedir. Bölgeden 8 tane banka Türkiye'de faaliyet gösteriyor, bu bankaların aktif toplamı da 70 milyarı geçmiş durumda. Bölgenin kalkınmasında, Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesiyle paralel olarak bizim etkinliğimiz artacaktır. Bölgeye olan sinerjimiz, bölge ile olan ticari ilişkilerimizin de geliştirileceğini tahmin ediyoruz. Katılım bankacılığı sisteminin finansal toksit asit üretmediğini, reel bir finansman işlemine tekabül ettiğini, dolayısıyla krizlere dayanıklı bir sistem inşa edildiğini, tasarruf sahibi ile gelirin paylaşıldığı, iş sahibi ile işin gelirinin paylaşıldığı bir mekanizmayı içermesi nedeniyle sıhhatli bir finansman modeli olarak dünyaya bu model sunuluyor. Ülkeler artık katılım bankacılığına özel bir önem atfediyor."

- "MENA Bölgesindeki KOBİ'lerin en önemli sorunlarından birisi finansman bulamaması"

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Merkez Bankası Banka Denetleme Kurumu Müdürü Nariman A. Kamber, Arap Baharı'nın daha fazla sosyoekonomik problemlere yol açan bir durumu ortaya çıkardığını söyledi.

Kamber, MENA Bölgesindeki KOBİ'lerin en önemli sorunlarından birisinin finansman bulamaması olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin 1990'lardan sonra KOBİ'lere eğilmeye başladığını anımsatan Kamber, Türk bankalarının KOBİ'lerle çalışma noktasında uzun süredir tecrübeli olduğunu dile getirdi.

Kamber, KOBİ'lere destek sağlamada TEB ile Garanti Bankası'nın önemli bir rekora sahip olduklarının altını çizdi.

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül de TÜİK verilerine göre şu anda yoksulluk sınırı altında Türkiye'de 3 milyon aile olduğunu söyledi.

Öte yandan Arnavutluk Merkez Bankası Başkanı Adrian Fullani da panelde kısa bir konuşma yaptı.

AA