Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Fed parasal genişlemeden çıkmaya hazırlandığını açıkladığından beri gelişmekte olan ülkeler ve piyasaları pek de huzurlu günler yaşamıyorlar. Önce Ekim ayında BRIC'in yerini BIITS aldı, ardından Aralık ayında "Kırılgan 5'li" karşımıza çıktı.

BITTS yani Brezilya, Hindistan, Enzdonezya, Türkiye ve Güney Afrika. Fed'in politikalarından en çok etkilenen 5 ülke... Deyimi kullananlar arasında JP Morgan ve HSBC başı çekiyordu.

Ardından JP Morgan yeni bir deyimi literatüre ekledi: Kırılgan 5'li. Deyim ile BIITS ülkelerinin "kırılganlığı" vurgulanmaya başlandı.JP Morgan'ın dikkat çektiği üzere söz konusu ülkeler 2013 yılında politika faizlerini artırırken para birimlerini ise koruyamadılar.

Dolar cinsinden Brezilya Reali 2013 yılında yüzde 13.15, Hindistan Rupisi yüzde 11.01, Endonezya Rupisi yüzde 19.54, Türk Lirası yüzde 17.02 ve Güney Afrika Randı da yüzde 19.42 geriledi.

Brezilya, 200 baz puan ile politika faizini en çok artıran ülke oldu, ülkenin Mayıs ayında yüzde 8 seviyesindeki politika faizi kasım ayı sonu itibarı ile yüzde 10'a ulaştı. Hindistan merkez bankası eylül ayından sonra politika faizini 50 baz puan yükselterek yüzde 7.75'e çıkardı. Endonezya da mayıs ayında yüzde 5,75 düzeyindeki politika faizini 6 ayda 175 baz puan artırarak yüzde 7,50'ye yükseltti. Türkiye ise bu süreçte gecelik borç verme faizleri, temmuz ve ağustos aylarında olmak üzere sırasıyla 75 baz puan ve 50 baz puan artırıldı. Güney Afrika mayıs 2012'den bu yana faiz oranlarını değiştirmeyerek yüzde 5'te bıraktı.

 

-Dev bankalar ve derecelendirme kuruluşları uyardı

Ardından gerek Wall Street'in dev bankaları gerekse kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya uyarılarda bulundular.

Golmand Sachs Grup yatırımcılarına gelişmekte olan ülkelere ayrılan yatırım miktarını 3'te 1'e indirmesini tavsiye ederken JP Morgan Chase & Co. ise yerel para birimi cinsinde tahvillerin 2004 yılından bu yana ortalama getirisinin  gelecek yılın altında kalacağını belirtti. Morgan Stanley ise Brezilya Reali'nin, Türk Lirası'nın ve Rus Rublesi'nin 2013 yılındaki ortalama yüzde 17'lik kaybını genişletmeye devam edeceğini öngördü.

JP Morgan Çarşamba günü servis ettiği raporunda Türk hisse senedi piyasası için yakın vadede öngördüğü negatifleri açıkladı. Parasal sıkılaştırma ve makro ihtiyati önlemler büyüme görünümünü düşürüyor. Ekonomistlerimiz kısa vadede olası politik sorunların ileri gitmesinin TL üzerinde daha fazla baskı oluşturacağını öngörüyor." denildi.

JP Morgan, bu sebeple, aynı bölgede Türk hisseleri yerine Rus hisselerini tavsiye etmeyi sürdüreceğini belirtti.

Citi ise raporunda Türkiye'yi "ağırlıklarınızı azaltın" bölümüne ekledi. Risklerin fonlama açısından Türkiye ve Güney Afrika için daha fazla öne çıktığını vurguladı.

Reuters'ın haberine göreyse Moody's yaptığı açıklamada siyasi riskin Türkiye'nin mevcut kredi notuna dahil olduğunu belirtirken fakat bununla birlikte Türkiye'de politik risklerin azalmasının daha yüksek kredi notu için tek başına yeterli olmayacağı vurguladı. Kurum, yabancı sermaye akımında ani kesintinin notu olumsuz etkileyebileceğini de duyurdu.

JCR Eurasia Başkanı Orhan Ökmen ise mevcut siyasi tansiyonun yüksekliğine rağmen Türkiye'den ani sermaye çıkış riskinin düşük kalabileceğini söyledi.

Fitch Ratings'ten bugün yapılan açıklamada ise Türk lirasının son dönemdeki zayıflığının, Türkiye'nin kurumsal kredi profillerini ciddi boyutlarda etkilemeyeceği belirtilirken bu zayıflığın devam etmesi ve artmasının 2014 yılı kredi notları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacağı söylendi.

-Babacan: Kırılgan 5'linin ortak tek özelliği cari açıkları

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, BloombergHT.com Genel Yayın Koordinatörü Cüneyt Başarana'a verdiği ropörtajda konuya değindi, önemli açıklamalarda bulundu.

Babacan, "Gelişmekte olan ülkeler için cari açık önemli bir göstergedir. Parası rezerv para olan ülkeler için belki o denli değil ama dışardan finansman sağlayan ülkeler için cari açık önemli bir göstergedir. Cari açık hangi ülkelerde fazlaysa o ülkelerde piyasa hareketlerinin bu dönemde biraz daha yüksek olduğunu görüyoruz." vurgusunda bulundu.

"Şöyle bir dönüp baktığımızda Kırılgan 5'li diye anılan bu ülkelerin ortak tek özelliği cari açıklarının olması, başka bir şey değil." diyen Babacan, "Fakat cari açık her ne kadra önemli bir gösterge olsa da tek gösterge değil. Tüm veri setine bakıp bir ülkeyi değerlendirmek lazım ve ülkeler için en tehlikelisi de çifte açıktır. Cari açık, yanında da yüksek bir bütçe açığı varsa o ülkenin riskliliği gerçekten daha yüksek demektir." açıklamasında bulundu.

Türkiye'nin petrol ve gaz ithalatına bağımlılığına dikkat çeken Babacan, "Düşük tasarruf oranları sebebi ile cari açık yüksek. Ama geçen sen bizim bütçe açığımızın milli gelire oranı sadece yüzde 1.2'ydi. Borcumuzun milli gelire oranı yüzde 35'ti. Hanehalkının borçluluğunda yine tüm ülkeler içerisinde en düşük ülkelerden biriyiz." dedi.

Babacan, "Dolayısıyla tüm bunların yanına bir de sağlam bankacılık sistemini koyduğunuzda tüm bunlar büyük resimde dengeleniyor ve Türkiye'nin hala güven uyandıran hala yatrımcıların ilgi gösterdiği bir ülke olmasının devam etmesini sağlıyor. Aldığımız tedbirleri de düşündüğümüzde açıkçası endişe edecek hiçbir şey yok." mesajı verdi.

"2014 yılı için öngördüğümüz tedbirlerin büyük bir oranını uygulamaya başlamış durumdayız." diyen Babacan, "2012 yılından başlayan ve özellikle iç tüketimi kontrol altında tutmaya yönelik aldığımız tedbirler, özellikle Fed'in bu yeni uygulaması ile beraber düşündüğümüzde, ne kadar isabetli olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyoruz." açıklamasında bulundu.

"Eğer biz bu döneme böyle yüzde 6 - 7 değil de yüzde 10'luk bir cari açık ile girseydik Türkiye ekonomisi üzerinde çok büyük hasarlara neden olurdu." diyen Babacan, "O zaman da belirtiyordum: İnce ve virajlı bir yoldayız, mutlaka dikkatli gitmek gerekir. Bu sözlerin ne kadar haklı olduğu bugün ortaya çıkmış durumda." bilgisini aktardı.

 

-Babacan: Tamamen iç tüketime dayanan bir büyüme ile Türkiye'nin geleceğini parlak göremiyoruz


"Aynı ihtiyatlı duruşu önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz." diyen Babacan, "Özellikle büyümenin kaynağının biz yatırım, üretim ve ihracat olmasını istiyoruz. Tamamen iç tüketime dayanan bir büyüme modeli ile Türkiye'nin ekonomisinin geleceğini maalesef parlak göremiyoruz." uyarısında bulundu.

"Kuşkusuz tüketim de gereklidir." diyen Babacan, "Ama ölçülü bir şekilde ve kazancımızla doğru orantılı olarak. Sadece kredi almaya dayanan, borçlarımızı yükseltmeye dayanan bir tüketim modeli ve oradan gelen büyüme kısa vadede büyüme rakamlarını biraz yukarı doğru götürür ama orta ve uzun vadede Türkiye'nin büyük risklerle karşı karşıya kalmasını baraberinde getirir." sözleri ile olası risklere dikkat çekti.

-Ege Cansen: Sıcak paracılar, kur yeterince yükselince tekrar yatırıma başlarlar

Yönetim danışmanı ve ekonomi yazarı Ege Cansen ise cari açık problemine dikkat çekiyor. Cansen, "Cari işlemlerde ülkeler arasında daima dengesizlikler vardır.  Bununla birlikte küresel olarak cari işlemler bakiyesi daima sıfıra eşittir. Çünkü, her ülkenin bir dış alımı, bir başka ülkenin dış satımıdır. Eksi veren ülkelerin açıkları 'sıcak para' ile finanse edilir. " bilgisini aktarırken "Bu dönemde sıcak paracıların elde ettikleri verim çok yüksektir. Çünkü bu dönemin özelliği açıkçı ülkelerin 'düşük kur- yüksek faiz' politikası uygulamasıdır. Cari açıklarını düşürmek isteyen ülkelerin yapacağı şey 'yüksek kur - düşük faiz' politikası uygulamaktır. Bu ise sıcak paracılarının Döviz cinsinden yatırım getirisini “negatife”  götürür.  Pek tabii bu dönemde EM’lerdeki exposure azaltılır." açıklamasında bulundu.    

Cansen, durumu "Sıcak paracılar, kur yeterince yükselince tekrar yatırıma başlarlar, bu suretle krizler çok derinleşmeden sona erer. Bu da böyle bir oyundur." sözleriyle özetledi.

-Haluk Bürümcekçi: Piyasalar baskı ve belirsizlik altında kalacak

Burgan Yatırım Makroekonomik Araştırmalar Genel Müdür Yardımcısı ve Baş ekonomisti Haluk Bürümcekçi ise yabancı yatırım kuruluşlarının "EM'deki varlıkları azaltın" tavsiyesini yeni bir tavsiye olarak görmediğini belirterek  “EM’ler iyi olmayacak zira para anavatanına (Gelişmiş ülkeler) dönecek” teması geçen yılın başından beri aynı yatırım bankaları tarafından hep tekrarlanıyor. Bu tavsiyenin şöyle bir mantığı var; gelişmiş ülkeler ekonomileri toparlandıkça faizleri tarihi düşük seviyelerinde kalamayacak bu ise tüm dünyada bir yandan borçlanma maliyetlerini artıracak bir yandan da EM’lerde yerel para cinsi tahvil faizlerini yükseltecek. Dolayısı ile bu sürecin tamamlanması da bir kaç sene alacağından bu piyasalar hep baskı ve belirsizlik altında kalacak." açıklamasında bulundu.

"Gerçekten de sıkıntı verici bir senaryo bu" diyen Bürümcekçi,"Ancak gelişmiş ülkelerdeki toparlanma sürecinin hep şimdiki gücünü koruyacağı ve kesintisiz olacağını varsaymak da ne kadar doğru, tartışılabilir. Bence bu durum şöyle bir strateji uygulamalarını getirecek: Piyasalarda fiyatlar ve değerlemeler yeterince cazip olduğunda alım fırsatları değerlendirilecek, ancak bu pozisyonlar uzun süre korunmadan kar realizasyonuna sıklıkla gidilecek ve bunu yaparken yukarıda bashettiğim senaryonun geçerli olduğu bahanesi kullanılacak." öngörüsünü aktardı.

-Tuğrul Belli: Para kısmen geri dönecek olsa da bir kısmı EM'de kalmaya devam edecek

Turkishbank Yönetim Kurulu Danışmanı Tuğrul Belli ise bankaların görüşlerine katılıyor. Belli, gelişmekte olan ülkeleri bekleyen süreçte, Fed'in azaltmaya gitmesine, azalan fon akımlarına ve Çin gerçeğine dikkat çekti.

"Gelişmekte olan ülkelerin, bir varlık sınıfı olarak, 2013 düzeyinde olmasa da, bu sene de zayıf bir performans göstereceği konusunda bankaların görüşlerine katılıyorum." diyen Belli, "Bir defa, her ne kadar Aralık’taki “tapering” sonrasında piyasalar Mayıs’ta olduğu gibi güçlü bir tepki vermemişlerse de bu sene neredeyse her ay bir azaltma olma olasılığı bulunduğunu ve bu durumun da gelişmiş ülke yatırımcılarının GOP iştahını sınırlı tutmaya devam edeceğini söyleyebiliriz." yorumunda bulundu.

Belli, "Geçen sene de gördüğümüz gibi, azalan fon akımları karşısında neredeyse her ülke farklı bir politika tepkisi verdi." diyen Belli, "Bu sene de bu durum devam edecek. Yani, bazı ülkeler daha etkili politikalar uygularken, bazılar daha zayıf politikalar uygulayacak. Bu da, gene, bir “varlık sınıfı” olarak GOP’ların genel performansını etkileyecektir." açıklamasında bulundu.

Üçüncü nokta olarak Çin'e işaret eden Belli, "Özellikle finansal sektör ile ilgili her gün daha fazla telaffuz edilmeye başlayan (görünen ve görünmeyen) riskler, Çin’in kontrollü bir soğumaya girmesi gerektiğini gösteriyor. Aynı zamanda, bu durum emtialar üzerindeki talep baskısının azalması anlamına geliyor. Emtia ihracatının pek çok GOP için önemli olduğunu dikkate aldığımızda, bu durum söz konusu ülkeleri menfi yönde etkileyecektir. Ayrıca Çin’in bölgesindeki pek çok GOP için önemli bir ihracat pazarı olduğunu da unutmamak gerekiyor." bilgisini paylaştı.

"Son dönemde özellikle merceklerin çevrildiği riskli 5’li için ise fazla yorum yapmaya gerek yok." diyen Belli, "Süregelen cari açıkları bu ülkeleri daha kırılgan yapmaya devam edecek, ve dolayısıyla da yatırımcı ilgisinin daha düşük kalmasına neden olacaktır." açıklamasında bulundu.  

 Belli, "Neticede, bu sene GOP’ların genelde iyi bir performans göstermesi ve keskin bir geri dönüş (rebound) yapmasını beklememek gerekiyor. Ancak, büyük ve endemik bir gelişmekte olan ülkeler krizi ihtimalini de çok düşük buluyorum. 90’ların aksine, gelişmekte olan ülkelerin döviz rezervleri yüksek, maliye ve para politikaları daha iyi yönetiliyor ve bütçeleri daha sağlam. Ayrıca, Dünyada 2008 krizinden beri gelişmiş ülkeler tarafından anormal miktarda para yaratılmış durumda. Bu para kısmen geldiği yere dönecek olsa da, bir kısmı gelişmekte olan ülkelerde kalmaya devam edecektir." sözleri ile durum özeti çıkardı.

-Başaran: Dikkatlerin Avrupa'ya kayması bize bir rakip daha çıkarır

BloombergHT Yayın Koordinatörü Cüneyt Başaran ise farklı bir noktaya dikkat çekti. "İrlanda tarihinin son 10 yılın en seviyesinden borçlanmayı başardı. Portekiz ona keza. Yunanistan hazırlanıyor borçlanmaya." diyen Başaran, "Avrupa'da işlerin bu kadar iyi gittiğine kimse beni inandıramaz. Ama sorun şu ki eğer yatırımcı Avrupa'da işlerin bu kadar iyiye gittiğine inanırsa bizim, Hindistan'ın Brezilya'nın peşini bırakır "Türkiye'yi, Brezilya'yı Rusya'yı, Hindistan'ı, vd..  alacağıma Portekiz'i, Yunanistan'ı, İtalya'yı alırım" der ki bu da bize bir rakip daha çıkartır." öngörüsünde bulundu.

Özetle...

Ege Cansen ve Haluk Bürümcekçi'nin de belirttiği gibi para anavatanına dönecek hikayesi geçtiğimiz yılın hikayesi, yeni bir hikaye değil ve resimde asıl görünmesi gereken de cari açık problemi. Bununla birlikte dikkatlerin EM'e çevrilmiş olması ise içi boş bir strateji değil. Tuğrul Belli'nin işaret ettiği gibi bu süreçte, Fed'in azaltmaya gitmesi, azalan fon akımları ve Çin gerçeği tam göbekte duruyor. Cüneyt Başaran'ın da dikkat çektiği gibi, "Avrupa toparlanmaya başladı" spekülasyonu satın alınmaya başlandığında bizim için bir cephe daha açılmış demektir.  Hepimiz aynı gemideyiz, ülkeler tabii ki toparlansın. Fakat onlar toparlanırken bizim oyun dışı kalmış olmamız bizi iki kere zor durumda bırakacaktır. Ali Babacan'ın da belirttiği gibi bu dönemde yapılması gereken felaket tellallığı yapmak değil; tablonun bütününü görüp, yolun keskin virajlarla dolu olduğunu unutmayıp, yatırım - üretim - ihracatla büyürken tasarrufu da unutmamak.

BloombergHT.com Özel Haber Şefi Süheyla Yılmaz

syilmaz@bloomberght.com