Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz, "Yerel seçimler; sert siyasi çatışmalar, keskin kutuplaşmalar, vahim yolsuzluk ve devlet içi örgütlenme iddiaları ile maalesef hayli yıpratıcı geçti. Önümüzdeki dönemi de böyle geçirirsek demokrasimizi geliştirme konusunu tartışmaya toplumca mecalimiz kalmayacak korkusundayım" dedi.


Yılmaz, Sheraton Oteli'nde düzenlenen yılın ilk TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 15 aya yayılan bir seçimler döneminin ilk aşamasını geride bıraktığını söyledi.


30 Mart yerel seçimlerinin ardından önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanının da ilk kez halk oylaması ile seçileceğini ve daha sonra genel seçimlerin yapılacağını hatırlatan Yılmaz, "Bu uzun maratonun ilk etabı olan yerel seçimler; sert siyasi çatışmalar, keskin kutuplaşmalar, vahim yolsuzluk ve devlet içi örgütlenme iddiaları ile maalesef hayli yıpratıcı geçti. Önümüzdeki dönemi de böyle geçirirsek demokrasimizi geliştirme konusunu tartışmaya toplumca mecalimiz kalmayacak korkusundayım. Bu yüzden yönetim üslubumuzu, demokrasiye verdiğimiz anlamı tartışmak için en uygun zamandayız diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Herkesin özgür bireylerin, mutlu ve müreffeh yaşadığı bir Türkiye için çalıştığını dile getiren Yılmaz, "bu hedefe, eksik demokrasiyle, yeterince katma değer yaratmayan ekonomiyle, kutuplaşmış bir toplumsal yapıyla ulaşılamayacağını" vurguladı.

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz, "Toplumu bir bütün olarak kucaklayan yönetim anlayışını; kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, idari tasarrufların denetime açıklığı, yönetimde şeffaflık, hesap verebilirlik gibi özelliklerle de zenginleştirmeliyiz" dedi.

Yılmaz, Sheraton Oteli'ndeki yılın ilk TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin gelişmiş ülkeler seviyesine yükselmesi için gelişmiş demokrasiye de sahip olması gerektiğini söyledi.

Toplumu bir bütün olarak kucaklayan, çoğunluğun verdiği yetkiyi azınlığın haklarını da koruyarak kullanan bir yönetim anlayışının önemine işaret eden Yılmaz, "Bu yönetim anlayışını; kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, idari tasarrufların denetime açıklığı, yönetimde şeffaflık, hesap verebilirlik gibi özelliklerle de zenginleştirmeliyiz" ifadesini kullandı.

Demokrasilerin temelinde hukuk ve hukukun üstünlüğünün bulunduğunun altını çizen Yılmaz, hukuka ve hukuk devleti ilkesine sımsıkı bağlı olunmasının önemini dile getirdi.

Hukuk devleti ile yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının birbirinden ayrılmaz bir bütün olduklarını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

"Yargı kurumunun toplumun mutlak güvenine sahip olarak olarak çalışması şarttır. Gelişmiş demokrasiler, demokratik kurumları ve ilkeleri güçlendirmek, bireysel hak ve özgürlükleri genişleterek garanti altına almak, daha katılımcı sistemleri oluşturmak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Merkezi yönetimleri, yerel yönetimlerle desteklemenin yollarını arıyorlar. Siyaset kültürünü geliştirmeyi, siyasi ahlakı yaygınlaştırmayı, yolsuzluklarla mücadeleyi gönüllü davranış kodları benimseyerek ve benimseterek sağlıyorlar. Türkiye'nin de buna ihtiyacı olduğuna itiraz edebilir miyiz? Bunlardan herhangi birini yok sayarak sağlıklı bir demokrasi kurabilir miyiz? Sağlıklı işleyen bir demokrasi, toplumda bir arada ve karşılıklı saygı içinde yaşamanın, 'biz' kavramını yüceltmenin tek yolu değil midir?"

Zaman zaman TÜSİAD'ın "siyaset üzerine çok konuştukları için eleştirildiğini" belirten Yılmaz, siyaset ve ekonominin aynı gerçekliğin iki farklı yüzü olduğunu söyledi.

Kendilerinin siyaset yapmış olmak için siyaset yapmadıklarını, demokrasiyi konuştuklarını anlatan Yılmaz, "demokrasiyi konuşmanın aynı zamanda piyasa ekonomisini konuşmak anlamına geldiğini" ifade etti.

"Yavaş demokratikleşme büyümek isteyen ülkeleri kısıtlıyor" -

Tarihsel olarak düzgün işleyen, büyüme ve refah üretebilen piyasa ekonomileriyle başarılı demokrasilerin iç içe geçmiş durumda olduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Yavaş ya da istikrarsız demokratikleşme hızlı büyümek ve refahı yaygınlaştırmak isteyen ülkeleri bu hedeflerine ulaşmakta kısıtlamaktadır. Bu tespit, Türkiye neden yakın geçmişindeki ortalama yüzde 5 gibi büyüme bandından yüzde 2,4 bandına indi ve neden bir süre daha orada kalabileceği şüphesinin cevabını da belki içinde barındırıyor" diye konuştu.

Büyümedeki sert düşüşün birçok teknik ekonomik nedenleri de olduğuna işaret eden Yılmaz, bunlara bağlı olarak cari açık ve finansmana ilişkin sorunlar da bulunduğunu dile getirdi.

Söz konusu düşüşte siyasi gelişmelere bağlı nedenlerin de etkili olduğunun altını çizen Yılmaz, "4-5 yıl öncesine kadar dünyada demokratikleşme, makro-reform motivasyonu ve AB ile uyum bağlamında örnek gösterilen Türkiye, bugün tüm başlıklarda geride kalmış gibi hissediliyor" ifadesini kullandı.

"Ekonomide reform iradesi eksikliği var"

Son yıllarda demokratikleşme iradesinde eksiklik gözlemlediklerini ve hatta bunu duyduklarını belirten Yılmaz, "Yavaş demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş oluyor" dedi.

Ekonomideki yavaşlamanın bir diğer nedeninin de piyasa ekonomisinin, üzerinde faaliyet gösterdiği hukuk zemininde oluşan hasarlar olduğunu anlatan Yılmaz, bu yüzden hukuk devleti dediklerinde aslında siyaset konuşmadıklarının, ekonominin en temel gereklerinden birine değindiklerinin altını çizdi.

Türkiye'yi düşük büyümeye iten bir diğer nedenin de ekonomide reform iradesinin eksikliği olduğuna işaret eden Yılmaz, kalıcı ve yüksek büyümeyi sağlayacak mikro-yapısal reform ajandasına bir türlü odaklanamadıklarını dile getirdi.

"Başlatılan reformların ya yarım kaldığını ya da uygulama aksaklıklar yaşandığını" kaydeden Yılmaz, "Piyasaların adil ve şeffaf çalışmalarını sağlayacak, bağımsız ve düzenleyici kurumlar da etkilerini yitiriyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, iş dünyası olarak dünyadaki gelişmeler karşısında hızlı tedbir alma gereğini gördüklerini belirterek, Türkiye'nin yüksek büyüme sağladığı yılların koşullarının hızla ve lehte olmayacak şekilde değiştiğini ifade etti.

"Büyük fırsatları kaçırma endişesi taşıyoruz" -

Küresel ekonominin yeniden yapılanmasının geciktiği ve yeni bir sistemin oluşturulamadığı bu dönemde teknolojik gelişme ve yüksek katma değerli mal ve hizmet üretme yarışında ve reform yapmakta gecikilirse büyük fırsatları kaçırma endişesini taşıdıklarını aktaran Yılmaz, büyümenin temel motoru olması gereken imalat sanayisinin son 10 yılda milli gelir içerisindeki payının yüzde 25'ten yüzde 15'lere düşmesinin, büyümenin sürdürülebilirliği ile ilgili ciddi bir alarm sinyali olduğunu düşündüklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"Ekonominin geleceğini, toplumun refahını piyasa ekonomisinde görüyorsak, bunu ancak küresel ekonomiye entegre olarak sağlayabileceğimizi de görmemiz lazım.

Demokrasisi oturmuş, çevresiyle ilişkilerini normalleşmiş, demokratik ve ekonomisi değerler üreterek büyüyen bir Türkiye'ye dünyanın ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Kutuplaşmanın yerini toplumsal mutabakatın almasını sağlamak, diyalog yollarını açarak enerjimizi kalkınmaya, demokrasimizi derinleştirmeye harcamak zorundayız.

Seçim barajının düşürülmesinin de toplumsal uzlaşmaya katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki iki seçimden sonra seçimsiz geçecek 4 yılın, reformların hayata geçirilmesi ve AB uyumunun kararlı bir şekilde ilerletilmesi açısından önemli bir fırsat oluşturduğu kanaatindeyiz. Türkiye'nin başta AB olmak üzere reform projelerini başarıya ulaştıracak beceriye biri sahip olduğuna yürekten inanıyoruz. Yakın tarihimizin en önemli siyasi adımlarından çözüm sürecinin de sonuca ulaştırılabilmesi umudu taşıyoruz."

"Devlet yeterli yerel kurallar geliştirebilir" -

TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu, son dönemde izlenen Suriye politikalarının, Türkiye'nin uluslararası camiadan uzaklaştığı algısını arttırdığını ifade ederek, bunun değiştirilmesi gerektiğini belirtti.

Seçimlerde kullanılan kutuplaştırıcı üslubun, basını baskılayıcı tutumun, güvenlik güçlerinin sert müdahalelerinin ve son olarak Twitter ve YouTube'a erişimin engellenmesinin dünyada olumsuz bir Türkiye algısı oluşturduğunu anlatan Yücaoğlu, "Devletin, vatandaşlarını bu zengin haber kaynağından yoksun bırakmadan, vergilendirme ve kişi haklarına saygı gösterme konusunda yeterli yerel kurallar geliştirebileceğini düşünüyoruz" dedi

Devlet içinde devlet algısının kabul edilemeyeceğini, her türlü derin devlet girişimlerinin önlenmesi gerektiğini vurgulayan Yücaoğlu, bu mücadelenin yargı süreçleri aksatılmadan ve objektif kriterlerle yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Anayasa Mahkemesi'nin elektronik haberleşme ve HSYK düzenlemelerine ilişkin son düzeltmelerinin dünya kamuoyunda olumlu karşılandığına işaret eden Yücaoğlu, ayrıca tutukluluk sürelerinin indirilmesi, özel yetkili mahkemelerin görevlerine son verilmesinin son derece olumlu gelişmeler olduğunu belirtti.

Ekonomi alanında ise otomotiv inşaat gibi lokomotif sektörlerde durguluk görüldüğünü anlatan Yücaoğlu, buna rağmen hükümetin büyüme hedeflerini değiştirmediğini kaydetti. Yücaoğlu, bu durumun iç talepteki duraklamaya karşın büyüme ihracatla mı desteklenecek? sorusunu akıllara getirdiğini söyledi. Yücaoğlu, orta vadede Türkiye'nin önündeki riskin orta halli bir demokrasi ve orta gelir tuzağına yakalanan ülke konumuna düşmek olduğunu belirtti.

Amerikan Merkez Bankası Başkanının son toplantıdan sonra yaptığı açıklamayla, yüksek teknoloji hisselerinden çıkan fonların, oldukça uygun duruma gelen gelişmekte olan piyasalara dönüş yaptığını kaydeden Yücaoğlu, "Türkiye'nin de içinde olduğu piyasalarda bir an da bahar havası yaşanmaya başladı. inşallah geçici olmaz" dedi.

Serbest piyasa mekanizmasının ve başta Merkez Bankası olmak üzere bağımsız kurumların hukuk devletinin güvencesi altında olmasının önemine işaret eden Yücaoğlu, şunları kaydetti:

"TÜSİAD olarak çözüm sürecine de büyük önem veriyoruz. Bu sürecin olgun adımlarla sürdürülmesini istiyoruz. Adalete olan güveni yeniden tesis etmeliyiz. Bağımsız, tarafsız yargı algısını yeniden güçlendirmeliyiz. Yasama ve yürütmenin denetlenme fonksiyonunu yargı nezdinde etkin hale getirmeliyiz. Bütün bunları yaparak ekonomide de demokraside de gelişmemizin önünü açacağız . Bu süreçte TÜSİAD olarak her türlü desteği hazırız."