Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye bu yıl gıda ürünleri ve fiyatlarına yönelik gelişmeleri daha yakından takip ediyor ve konuşuyor. Bunda, bu yıl yaşanan olumsuz iklim koşullarının yarattığı rekolte kaybı, tezgahlarda artan fiyatlar ve dolayısıyla enflasyona etkileri hakim. Biz bu gelişmelere üretici tarafından bakmaya çalışacağız.

Genelde gıda ürünlerinde artan fiyatlar karşısında üreticiler, en kolay hedef olarak gösterilir. Ama işin aslı, tüketicinin pahalıya tükettiği gıda ürünlerine karşılık üretici çoğu zaman para kazanamaz.  
Peki bu nasıl oluyor?

Üreticinin kazanamadığı, tüketicinin ise pahalıya tükettiği ürünlere bakarsak sistemde bir yanlış ya da eksik olduğu kesin.

Bu konuda Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un önemli bir analizi dikkat çekiyor.

Tarım ürünlerinin tarladan ya da çiftlikten sofraya gelinceye kadar çok halkalı bir pazarlama zincirinden geçtiğini hatırlatan Prof. Dr. Gülçubuk, zararına da olsa küçük ve orta ölçekli çiftçilerin üretimine devam ettiğini belirtiyor.

Prof. Dr. Gülçubuk, mevcut durumu şöyle özetliyor: “Çiftçi pazarlamanın, satışın ilk halkası oluyor, son halkada ortaya çıkan fiyattan ise payını alamıyor. Burada temel varsayım, çiftçimiz yüksek maliyetle üretiyor ve pazarlamada örgütlenemiyor. Bunda doğruluk payı elbette var. Ama üretim maliyetlerinin yani girdi fiyatlarının istikrarlı (!) yükseldiği, ürün fiyatlarının ise bunun gerisinde kaldığı bir ortamda çiftçi zaten ne kadar ve nasıl kazanabilir?”

Pahalı konumdaki yem fiyatlarının canlı hayvan fiyatlarındaki artışın çok üstünde gerçekleştiğini, yine pahalı konumdaki mazot ve gübre fiyatlarının bitkisel ürün fiyatlarındaki artışın çok üstünde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gülçubuk, bu şartlar altında çiftçinin kazanmasının zor olduğu görüşünde.

-Gıdada girdi fiyatlarındaki artış, tüketici tarafından göz ardı ediliyor

Tarımda artan girdi maliyetlerinin her zaman ürün fiyatlarının üzerinde olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gülçubuk, tarımsal ürün fiyatlarının artışında girdi fiyatlarındaki yükselişin özellikle tüketici boyutunda hep göz ardı edildiğini ve ‘Neden ürünler bu kadar pahalı?’ sorusunu gündeme getirdiğini sorguluyor.

Belki burada asıl sorulması gereken soru ürün fiyatları ile girdi fiyatları arasındaki pariteye yönelik olmalı.

Prof. Dr Gülçubuk, “Tarımda son 7-8 yılda mazot maliyeti 3.5-4 kat, tohum, gübre ve yem 3-4 kat, elektrik 2-2.5 kat arttı. Diğer yandan tarımsal ürün fiyatları değişmekle birlikte 1-2 kat artış gösterdi. Bu hem bitkisel hem de hayvansal ürünler için geçerli. Sonuç, çiftçi ürününü ucuza satıyor, kazanamıyor. Son tüketicinin tarım ürünlerine ödediği bedelin küçük bir bölümü çiftçiye ulaşıyor” diyerek tabloyu ortaya koyuyor.

Türkiye’de enflasyon sepetinde en çok artış gösteren ürünler arasında genel gıda ürünleri ön plana çıkıyor. Bu da kamuoyu açısından üreticiyi hedef tahtasına oturtuyor. Burada hemen hatırlatalım TÜİK verilerine göre temmuz ayında tarım ürünleri üretici fiyat endeksi yüzde 0.73 geriledi. Burada üreticilerden çok ürünün tüketiciye kadar ulaşan kısmındaki zincirin diğer halkalarına da bakmakta fayda var.  

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Tarım ÜFE rakamlarını değerlendiren Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar da enflasyonun sorumlusunun çiftçi olmadığının ortaya çıktığını söylemişti.

Çiftçinin Haziran ve Temmuz ayında ürünlerini düşük fiyata satmak zorunda kaldığını belirten Bayraktar, bu durumda çiftçinin fiyat istikrarı istemesinden daha doğal bir şey olamayacağını ifade etmiş ve “Çiftçimiz, sürekli genel enflasyonun altında fiyat artışlarıyla üretimi sürdürmekte zorlanıyor. Enflasyon artışına neden olanların üreticiler değil, üreticiden malı alıp, tüketiciye ulaştıran aracılar olduğu en yetkili ağız tarafından ortaya konulmuş oldu” açıklamasında bulunmuştu.

-Pazarlama zincirindeki halkalara dikkat

Bu açıklamaya paralel olarak bazı araştırmaları örnek gösteren Prof. Dr. Gülçubuk ise “Bitkisel ürünlerde son tüketicinin ödediği bedelin ancak %25-30’u çiftçinin eline geçiyor. Burada pazarlama zincirinde yer alan halkaların yani aktörlerin önemli etkisi var” diyor.

Bu noktada küçük ve orta ölçekli çiftçilerin yerine büyük işletmelerin tarıma giderek daha fazla egemen olma çabası ile uluslararası işletmelerin daha fazla boy göstermesinin de bir başka etken olduğunu kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, çiftçinin dağınık ve örgütsüz olmasının da ayrı bir sorun olduğunu söylüyor.

-Üretimde kopmalar yaşanıyor

Don, dolu, kuraklık gibi olumsuz iklim koşulları nedeniyle üretimde kayıplar yaşanırken, pek çok çiftçinin zarar ettiği bir ortamda üretimden kopmaların başladığı uyarısı dikkat çekici.

Herkesin merak ettiği soru şu: Peki, çiftçi kazanamıyor da kim kazanıyor?

Pazarlama zincirinin halkalarında çiftçinin dışında yer alanlar market, toptancı, aracı ve spekülatörleri sıralayan Prof. Dr. Gülçubuk, bu zincirin iyi incelenmesi ve sorgulanması taraftarı.

Prof. Dr. Gülçubuk, pazarlama marjının ürünlere göre farklılık göstermekle birlikte üretici marjının %25-30, toptancı marjının %25-35 ve perakende marjının da %35-50 arasında değiştiğini, tüketicinin ödediği fiyatın ancak dörtte birinin çiftçiye ulaştığını söylüyor.

Tarım ürünlerinin zaman zaman yükselmesinin yarattığı tedirginliğe dikkat çeken Prof. Dr. Gülçubuk, “Fiyat hareketliliği en çok, tüketici boyutunda dar ve düşük gelirliyi, üretim anlamında ise küçük ve orta ölçekli çiftçileri etkiliyor. Çünkü kazanan hiçbir zaman bu gruplar olmamakta” diyor.  

-Tarımsal üretim politikalarında eksiklikler var

Prof. Dr. Gülçubuk, Türkiye’nin tarımsal üretim politikalarındaki eksikliğini ve ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarını çok somut bir örnekle ortaya koyuyor.

Domateste bazı yıllar üretim fazlası olduğu için fiyatlar çok düşük, bazı yıllarda yetersiz üretim sonucu fiyatlar yüksek oluyor.

Bahçeden kilosu 50-60 kuruşa toplanan bazı ürünler şehirlerde kilogramı neredeyse 4-5 liraya kadar çıkıyor. Aradaki bu fark çiftçinin cebine gitmiyor. Hatta girdi maliyetleri ile toplama ve nakliye giderleri yüksek olduğu için bazı ürünler yerinde bırakılıyor.

-Portakal bahçede 40 kuruş, markette 2.5 lira

Biz de bir Mersinli olarak bu konuya geçtiğimiz sezon yaşadığımız somut bir örneği ekleyelim. Mersin’de ağaç dalında kilogramı 35-40 kuruşa alıcı bulamayan portakalı İstanbul’da 2.50 Lira’dan aşağı bir fiyata yemedik.

Dönem dönem fiyat dalgalanmasında iklim koşulları kadar yetersiz işleme potansiyeli ve pazarlama koşullarının oluşturulamaması da etkili oluyor.

Çiftçinin ürününü nasıl değerlendirdiğinin de önemli bir konu olduğunun altını çizen Prof. Dr. Gülçubuk, “Türkiye'de tarıma dayalı sanayi henüz istenilen düzeyde değil. Bu nedenle işleme tesisleri ile ürünlerin işlenmesi ve depolanması önem kazanıyor. Çiftçinin zarar etmemesi için tüm gıda ve kalite standartlarına uygun üretime de dikkat çekmek gerek. Ülkemizde zarar edilen tek yıllık ürünlerde bir yıl sonrası için çiftçi üretimden vazgeçebilmekte ve sonraki yıl az üretimden dolayı fiyatların aşırı artışı yaşanmakta. Bu da tüketiciyi olumsuz etkiliyor. Buna iklim değişikliklerinden kaynaklanan unsurlar da eklenince fiyatlardaki dalgalanma daha da artıyor” diyor.

-Kooperatif ve birlikler pazarlamada daha etkin olmalı

Türkiye’de kooperatiflerin ve birliklerin pazarlamada etkin olamadıkları aşikâr.

Avrupa Birliği’nde kooperatifler ve birlikler pazarlamada bazı sektörlerde %100’lere varan oranlarda rol alırken, Türkiye’de ürüne göre ve yıldan yıla değişmekle birlikte pazarlamada Tarım Satış Kooperatiflerinin payı pamukta %45-50, zeytinyağında %2-4, incirde yaklaşık %30 seviyelerinde.

Kooperatif ve birliklerin yaş meyve ve sebze ile hayvansal ürünlerde hiçbir işlevinin olmadığı da bir gerçek. Bu konu, üreticilerin sıkıntılarını ve mali açıdan yaşadıkları zorlukları duyurmak açısından bizim için önemli.

Prof. Dr. Bülent Gülçubuk’un ürün fiyatları artarken çiftçilerin neden kazanamadığına dair analizi oldukça dikkat çekici ve devamı var. Biz konunun tespitini bu bölümde sizlerle paylaşırken sorunun çözümünü de diğer bir analizde ele alacağız. O yazıyı da hafta sonunda sizlerle paylaşacağız.

Bloomberg HT Editörü
İrfan Donat

idonat@bloomberght.com