Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, sektörde dengeli ve orantılı bir büyümenin dayanıklılığı beraberinde getirdiğini belirterek, "Yani daha orantılı bir büyüme geçici bir güzellik değil, kalıcı bir güzelliğe sebep olur" dedi.

Başçı, küresel finansın liderlerini buluşturan "5. İstanbul Finans Zirvesi"nin (IFS) ikinci gününde yaptığı konuşmada, İstanbul'un finans merkezi olma iddiasının çok değerli olduğunu kaydetti.

Söz konusu projenin farklı boyutları olduğunu ve atılması gereken önemli yapısal reform adımları bulunduğunu dile getiren Başçı, bu adımların atılmaya başlandığı ve devam edeceğini söyledi.

TCMB Başkanı Başçı, bunların derli toplu ifadesi ve bir takvime bağlanmış halinin gelecek 1-2 ay içerisinde kamuoyuna ilan edileceğini bildirdi.

TCMB'nın yakın zamanda bir yarışma ile Türk Lirası'nın simgesini belirlediğini anımsatan Başçı, simgede altın orana özellikle dikkat ettiklerini dile getirdi.

Benzer şekilde Türkiye'deki finans sektörünün de her türlü iş ve işleminde orantısallığa dikkat ettiğini vurgulayan Başçı, tecrübeli, başarılı yöneticilerin olduğu bir finans sektörünün olduğunu ve herkesin dengeli gitmeye dikkat ettiğini ifade etti.

Başçı, sektörde dengeli ve orantılı bir büyümenin dayanıklılığı beraberinde getirdiğine işaret ederek, "Yani daha orantılı bir büyüme geçici bir güzellik değil, kalıcı bir güzelliğe sebep olur" dedi.

Bu orantının pek çok açıdan değerlendirilebileceğine dikkati çeken Başçı, "Bunlardan bir tanesi, ülkede yapılan iş ve işlemlerin ne kadarı pay senetleri ile yapılıyor, ne kadarı borç senetleri ile yapılıyor, bunların arasındaki orantı. Eğer borç senetleri ile yapılan işlemlerde aşırıya kaçarsanız o zaman ilerde bazı sorunlarla karşı karşıya kalma riskiniz daha yüksek oluyor, dünya tecrübesi bize bunu gösterdi. Ne kadar çok hisse senetleri ağırlığı fazla olursa ve burada dengeli bir şekilde giderseniz, ekonominizin şoklara dayanıklılığı daha fazla oluyor" diye konuştu.

 "Kriz sonrası merkez bankaları belki de ilk borç verme mercii haline geldi"

TCMB Başkanı Başçı, 2008 krizinden sonra merkez bankalarının bir değişikliğe tabi olduğunu, normalde klasik merkez bankalarının son borç verme mercii olması gerektiğini, ancak kriz sonrası merkez bankalarının belki de ilk borç verme mercii haline geldiğini söyledi.

Erdem Başçı, Bunun da reel faizlerin, daha önce tarihte görülmedik derecede düşük hale gelmesine ilave bir faktör olarak ön plana çıktığını belirtti.

Merkez Bankalarının bilanço büyüklüklerine bakıldığı zaman dev oyuncular haline geldiğini gördüklerini bildiren Başçı, merkez bankalarının kriz sonrasında bir takım önemli yenilikler yaptığını, bu yeniliklerin ihtiyaçtan doğduğunu ifade etti.

TCMB Başkanı Başçı, portföy çıkışları ile hisse senetleri, faiz ve kurun yeni dengesine oturduğunu belirtti.  Finans ve finansdışı kesim Döviz cinsi borçları ile başa çıkabilabileceğini söyleyen Başçı, öncelikli yapısal dönüşüm programları tamamlanma aşamasında olduğunu ve ekonomik büyümenin büyüme yapısal reform süreci sayesinde olacağını dile getirdi.

Başcı, “ABD merkez bankasında (Fed) işlerin biraz daha olumlu gitmeye başlaması ile vade priminde düşüş gözlenince ve uzun vadede kıymetlerin reel faizleri eksi seviyelere kadar düşünce Mayıs 2013’te Fed normalleşme adımı atılması gerektiği yönünde bir işaret verdi. Bu kararın dünya ve ABD ekonomisi üzerinde önemli etkileri oldu. Normalleşme adımı konvansiyonel olmayan bir araç. Bilançonuzu büyütmekteki amacınız vade primini etkilemek, uzun vadeli tahvillerin faizlerini etkilemek. Fakat burada piyasa açısından şöyle bir zorluk var. Piyasa bunun fiyatlandırmasını gerçekleştiremiyor. Piyasa, merkez bankasının fiyatın nerde oluşmasını istediği sorusunun cevabını rahatça veremiyor. Hem analistler, hem merkez bankaları hem de piyasalar için varlık alımlarını şu hızlı yavaş ya da sıfıra indirirse uzun vadeli kıymetlere nasıl bir etkisi olacağı konusunda belirsizlik oluşuyor. Bu konvansiyonel olmayan bir araç, alışık olmadığımız yeni bir araç. Yeni olduğu için elimizde geçmişten veri bulunmuyor ve tam olarak fiyatlayamıyoruz. Fed normalleşme kararı aldığı zaman fiyatlayamıyoruz, bu yüzden uzun vadede kıymetlerin piyasadaki oynaklığı artıyor” dedi.

2013 yılının Mayıs ayında 2014’ün başlarına kadar olan son dönemde yaşanılan süreçte piyasanın fiyatlama sıkıntısı içinde olduğunu ifade eden Başçı, “ABD’de uzun vadeli kıymetlerin fiyatlandırılmasında zorluklar çıktığı zaman gelişmekte olan ülkelerin uzun vadeli kıymetlerini fiyatlamak daha da zorlaşıyor” dedi. Piyasadaki oynaklığın arttığını kaydeden Başçı, oynaklığın cari açık veren ülkelerde daha yüksek seviyelerde olduğunu söyledi. Bu da Türkiye’nin karşılaştığı zorluklardan biri oldu. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler bu duruma karşı döviz rezervleri biriktirmek gibi önlemler aldılar ve portföy çıkışı dönemini başarıyla yönettiler.

Başçı, “Fed ne zamanki faiz oranları dilinden konuşmaya başladı o zaman piyasalar fiyatlama konusunda rahatladı. Bu yüzden Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC), önümüzdeki yıllar için faiz oranı yükseliş beklentilerini açıklarsa uzun vadeli kıymetlerin fiyatlandırılması kolayca yapılabilir” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Merkez Bankası kötü gün dostudur, iyi arkadaştır. İyi zamanlarda bankaları terbiye etmeye çalışır ama kötü zaman geldiğinde bankalara destek verir" dedi.

Başçı, küresel finansın liderlerini buluşturan "5. İstanbul Finans Zirvesi"nin (IFS) ikinci gününde yaptığı konuşmada, ülkelerin kendi kendilerini sigorta etmeleri amacıyla döviz rezervi biriktirmelerinin anlaşılabilir bir durum olduğunu, bu ülkelerin zor dönemlerde de bu rezervlerini kullanmaya hazır olduklarını göstermeleri gerektiğini söyledi.

Amerikan Merkez Bankası'nın (Fed) sözle yönlendirme politikasını etkili bir şekilde kullanmaya başladığını belirten Başçı, "Fed, ne zamanki, geleneksel bir araç olan faiz oranları dilinden konuşmaya başladı piyasa rahatladı" dedi.

Yeni oyun sahasında geleneksel araç olan faiz oranlarının kullanılmasının kendileri için hayatı daha da kolaylaştırdığını anlatan Başçı, şunları kaydetti:

"Peki hayat tamamen kolaylaştı bütün problemlerimiz bitti diyebilir miyiz? Bunu söyleyemeyiz. Çünkü ne olursa olsun ilerde yeni bir belirsizlik ortamına girilirse bu durum bu defa yine Türkiye cari açık veren bir ülke olarak yine mercek altında olacak. Bu uyum sürecinde, cari açık daha güvenli seviyelere yol alırken, Türkiye'nin buradaki finansmanıyla ilgili kaygılarını TCMB giderecek. Bu defa işimiz daha kolay. Çünkü portföy çıkışlarında kullandığınız araç şudur: dövizi iyi zamanlarda bol bol para girerken satın alırsınız, rezervlerinizi biriktirirsiniz.

Sert portföy çıkışları olduğu dönemde de geçici olarak dövizleri, günlük döviz satım ihaleleriyle veya doğrudan dövize müdahaleyle satarsınız ve oradaki oynaklığı 'Korkmayın ben buradayım' şeklinde yumuşatmaya çalışırsınız. Bu iş 8-10 ay sürerse işiniz zor. Dolayısıyla o zaman daha dikkatli olmanız gerekir. O zaman faiz aracını devreye almanız gerekir. Faiz oranlarıyla bu portföy çıkışlarını durdurmanız gerekir. Nitekim biz bunu yaptık."

- "Portföy tarafında sürekli çıkış artık bundan sonra olmayacak"-

Erdem Başçı, portföy tarafında sorun olma ihtimalinin azaldığını belirterek, "Çok özel, enteresan şoklar daha gelmezse, büyük ihtimalle portföy tarafında sürekli çıkış artık bundan sonra olmayacak" dedi.

İhracatçılara kısa vadeli finansman imkanı sağlayarak döviz satın aldıklarına da işaret eden Başçı, "Burada da günlük ortalama 50-60 milyon dolar ihracatçılarımızdan döviz satın alıyoruz. Böyle bir ortamda soru, Türkiye'de bankaların ve banka dışı kesimin yabancı para cinsinden borçları var, özellikle bankalarımız borçlarını 1 yıl vadeli olmak şartıyla acaba döndürebilirler mi? Fed normalleşince bu riskle başa çıkabilirler mi? Başa çıkabilirler. Burada Merkez Bankası güven unsuru. Merkez Bankası'nda ne gibi imkanlar var? Bunlardan biri, bize has bir yenilik rezerv opsiyon mekanizması (ROM)" şeklinde konuştu.

Bu yetmezse, orada herkesin, analistlerin, ekonomistlerin ve kredi derecelendirme kuruluşlarının unuttuğu döviz depo piyasalarının olduğuna dikkati çeken Başçı, şunları söyledi:

"Burada Merkez Bankası'nın bankalara borç verme faizi var ve bugün yüzde 10. Bir hafta vadeli veriyoruz. Bu da bir son borç verme mercii imkanıdır. Burada bankalarımızın toplam sektörün toplam limiti 10,8 milyar dolar. Unutulan kısım bu. Normal şartlarda bankalar eğer ROM'da tamamen hepsini kullanırlarsa, bir şok geldiğinde, şok devam ederse gelip bizden pahalıdan borçlanabilecekleri 10,8 milyar dolar daha paraları var. Rezervlerimizden bunu borç verebiliriz.

Bu faiz neden bu kadar yüksek? Bu, kullanılmasın diye konmuş bir faiz. Temel Merkez Bankası, klasik Merkez Bankası teorisine göre, Merkez Bankası'nın likiditesi var olmalıdır ama pahalı olmalıdır. Yani bir güven unsuru olarak orada durmalıdır. Merkez Bankası, 'Herhangi bir problem olursa ben likiditeye erişirim, kısa vadeli borcumu da döndürürüm ama bu bana biraz pahalıya patlar' dedirtmelidir. O yüzden de onun fiyatını biraz yüksek tutmuştur. Ne mutlu bize ki biz klasik merkez bankacılığı yapıyoruz. Bu prensibi tercih ediyoruz ve son borç verme merciiyiz."

Bu faizin 2002 yılında dolar ve avro için yüzde 12 olduğunu anımsatan Başçı, "Dünyada faizler düştü, Türkiye'de risk primi düştü, ve bu faizi yüzde 10'a çekildi. Bu yüzde 10 faiz iyi zamanların faizidir. Kötü zamanlarda TCMB bu faizi indirir. Çünkü TCMB kötü gün dostudur, iyi arkadaştır. İyi zamanlarda bankaları terbiye etmeye çalışır ama kötü zaman geldiğinde bankalara destek verir. Biz küresel kriz öncesinde bu yüzde 10'u yüzde 7'ye çektik, güven verdik" dedi.

- "Döviz depo piyasasındaki borç verme faizini yüzde 9'a çekebiliriz"-

Merkez Bankası'nın döviz depo piyasasındaki bankalara borç verme faizi ile ilgili bilgi veren Başçı, "Dünyada faizler kalıcı olarak düştüyse ve ABD'de normalleşme bittikten sonra faiz oranları yüzde 4'ü geçmeyecekse bizim yüzde 10 fazla mı geliyor? Büyük ihtimalle cevap evet. Yani iyi zamanlarda yüzde 10 fazla geliyor. Benim kişisel tahminim, iyi zamanlarda biz bunu rahatlıkla yüzde 9'a çekebiliriz. Arkadaşlara söyledim çalışacaklar. Eğer bu son borç verme faizini iyi zamanlarda kalıcı şekilde bir miktar indirebilirsek, belki orada bir miktar indirim düşünebiliriz" diye konuştu.

Başçı, bunun Türk bankalarına, "Merkez Bankası arkanızda hiç endişe etmeyin, yabancı finansörlere de korkmayın, Türk bankalarının likiditeleri sağlam" mesajı verdiğini söyledi.

Bu yüzde 9'luk faizin kalıcı olup olmayacağına ilişkin görüşlerini paylaşan Başçı, "Büyük ihtimalle kalıcı olur. Fed daha önce yaptığı sıkılaştırmada 2006 yılında yüzde 5,25'e kadar kısa vadeli faizleri artırmıştı, şimdi diyor ki yüzde 4'e kadar artırırım. Dolayısıyla buradaki 1 puanlık fark, kalıcı şekilde bizim son borç verme faizimizi gözden geçirmemize imkan sağlayabilir. Acele edilecek bir durum yok. Teknik çalışmayı arkadaşlar yapacak, ne kadar indirim yapılabilir bakacaklar. Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında değerlendiririz. Belki daha erken belki de aralık ayında yapacağımız toplantımızda bunu bir güven unsuru olarak hatırlatırız. Bilanço büyüklükleri ve TCMB rezervlerindeki artış çerçevesinde de 11 milyar dolarlık limiti de yukarı yönde gözden geçirebiliriz. Rezervlerimiz oldukça fazla" ifadelerini kullandı.

- "Büyüme Türkiye'de yapısal reform süreci sayesinde olacak"-

Türkiye'nin büyümesine ilişkin de görüşlerini paylaşan Başçı, büyümenin yapay şekilde değil, doğal şekilde gerçekleştirilmesinin gerekliliğine işaret etti.

Büyümenin Türkiye'de yapısal reform süreci sayesinde olacağına dikkati çeken Başçı, "Yapısal reformlarda inanılmaz bir potansiyel var. İş aleminin önünden engellerin kaldırılması halinde, genç müteşebbislerin önünün açılması sayesinde, genç müteşebbislerin sadece bankalardan teminatlı borçlanmaya mahkum edilmediği durumda, iş melekleri, girişim risk sermayesi gibi modellerle, teminatı olmadığı halde finansman bulabildiği takdirde bu gerçekleşebilir" değerlendirmesini yaptı.

İş aleminin, büyük şirketlerin önündeki iş yapma konusundaki engelleri gayet iyi bilindiğini ifade eden Başçı, 10. Kalkınma Planı'nın buna ciddi şekilde değindiğini aktardı.

Başçı, 10 Kalkınma Planı'nın 'ete kemiğe bürünmüş şekli' olarak tabir ettiği öncelikli dönüşüm programları konusunda çalışıldığını hatırlatarak, şu bilgileri verdi:

"Kalkınma Bakanı'nın koordinasyonunda, bütün bakanlıkların katkı yaptığı ve hatta Merkez Bankası ve diğer özel kuruluşların da katkı verdiği bir şekille, öncelikli dönüşüm programları hazırlanmak üzere, tamamlanmak üzere. Bunlar yapısal reform yoluyla büyüyebilen bir ülkenin dünyada olabileceğine örnek olacak. Bugün maalesef pek çok ülkede çeşitli sebeplerle yapısal reform yapılamıyor. Ama sağlıklı, kalıcı, sürdürülebilir büyümenin, dengeli büyümenin yolu yapısal reformlardan geçiyor."

Türkiye için yapısal reform alanından çok ümitli olduğu değerlendirmesinde bulunan Başçı, "Türkiye burada çok ciddi bir avantaj sağlayabilir, güven ortamının pekişmesi, yapısal reformların hayata geçmesi sonucunda büyüme potansiyelimiz bizim bugün 4 konuşuluyor ama 4'ün de üzerine daha yüksek rakamlara ulaşabilir, bu da doğal şekilde olur, yapay şekilde olmaz" diye konuştu.

AA