Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye'de büyüme oranlarının düşmekle birlikte esasen sağlam bir zemine oturduğunu belirterek, "Türkiye ekonomisine sermaye girişleri kesik kesikte olsa hala devam etmektedir. Ayrıca büyüme trendleri düşmekle beraber, istikrarlı bir zemine oturan büyüme, küresel sorunlara, iç siyasi belirsizliklere, dış denge ve fiyat istikrarı sorunlarına karşın direncini korumaktadır" dedi.

Ökmen yaptığı değerlendirmede ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (AMB) kararlarının yeni bir krizin ön koşullarını yaratması olasılığı bulunduğunu belirtti.

Orhan Ökmen, üçüncü aşamasındaki küresel krizin şu andaki belirleyici özelliğinin, 2008 krizi öncesinde olduğu gibi finansal genişlemenin ve fiyat balonlarının tekrar şişmekte olması ve yeni bir küresel finansal krizin koşullarının tekrar oluşmaya başlaması olduğunu kaydetti.

Fed kararlarının dünya ekonomilerinin parasal teşviklere bağımlılığının ve anormal durumun devam etmesine neden olmasının, krizin bu üçüncü aşamanın en önemli zorluğunu oluşturduğunu vurgulayan Ökmen, şunları kaydetti:

"Küresel para rejimlerinin senkronize olamaması gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye için olumlu olmasına rağmen nihai durumu Fed kararları belirleyecektir, ayıca, ABD ekonomisi için 'iyi' gelişmeler, 'yükselen piyasalar' için krizi tetikleyen unsur haline gelmiştir. ABD'nin aksine Avrupa Birliği'nin ekonomisindeki durgunluğun canlandırılması amacıyla, para arzının artırılması ve faizlerin düşürülmesi, ayrıca Çin ve Japonya'nın da parasal genişleme politikalarına gitmeleri, ABD'nin parasal daralmasını kompanse edecek güçte ve etkide değildir.

Fed 2015'ten önce faiz artırımına gitmezse bile, 2014 yılı sonbaharında piyasalarda faizlerin piyasa tarafından artırılması olası gözükmektedir. Ekim 2014'e doğru, Fed'in tahvil alım programı sıfırlarlanacak gibi gözüküyor. ABD Hazinesi'nin, bütçe açığı ile orantılı şekilde yıllık 350 - 400 milyar dolara yaklaşan borçlanma senedi ihraçlarına devam etmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla Fed 2015'ten önce faiz artırımına gitmezse bile, 2014 yılı sonbaharında piyasalarda faizlerin artması olası gözükmektedir. Bu durum piyasalar tarafında parasal sıkılaştırma olarak algılanmaktadır."

"Şu anda küresel ekonomi açısından risk farkındalığı azaldı"


Orhan Ökmen, Fed'in destekleyici politikalarına uzun süre daha devam edeceğini açıklaması ve uzun vadeli faiz artırım beklentilerini düşürmesi, ayrıca ECB'in politika faiz oranlarını indirmesi ve yeni bir nicel genişleme programını duyurması küresel likidite koşullarında iyileştirici yönde etki yapan önemli faktörler olduğunu ifade ederek, 2014 yılının ilk çeyreğinin aksine ikinci çeyreğinde, finansal oynaklıkların azaldığını ve likidite koşullarında iyileşmeler yaşandığını, risk iştahının olumlu seyretmeye başladığını ve gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarındaki zayıflama eğiliminin tersine döndüğünü söyledi.

Şu anda küresel ekonomi açısından risk farkındalığının azaldığını, risklerden habersiz olma, para illüzyonu ve likidite sarhoşluğu halinin mevcut olduğuna dikkati çeken Ökmen, bunun önemli bir risk olduğunu belirtti.

Ökmen, bu kapsamda hemen her türlü riskli, standart altı varlıkların dahi piyasalarda alıcı bulabilmekte, birbirinden tamamen farklı risklere sahip olan ülkelerin, şirketler ve diğer finansal varlıkların benzer fiyatlamalara konu olduğunu aktararak, Fed'in çıkış stratejisi bu sarhoşluğu bozacağını ifade etti.

Sarhoşluğun bozulmasının riskten kaçışları doğuracağını, başta Türkiye olmak üzere gelişmekte olan ekonomiler olmak üzere dünya ekonomisi için büyük bir risk unsuru olduğunu belirten Ökmen, küresel piyasalarda, 2014 yılının ilk aylarında, riskli varlıklara olan iştahın artması neticesinde, kırılganlık algılarının azalmış durumda olduğunu kaydetti.

Ökmen, getiri arayışının, artan risk iştahı içerisindeki küresel likidite, kredi derecelendirmeleri açısından "çöp" sayılacak varlıklara olan talebi bile artırdığını, risk açısından büyük farklılıklara sahip ülkelerin getirilerinin giderek birbirlerine yaklaşmaya başladığını kaydetti.

Tahvil piyasalarına erişemeyen herhangi bir ülkenin neredeyse kalmadığını belirten Ökmen, dünya genelinde ve küresel ölçekte, varlık fiyatlarında köpük oluşması ve biriken düzeltme ihtiyacının kısa bir sürede bu köpüğü söndürmesi ihtimalinin büyüdüğünü söyledi.

"Türkiye küresel risk iştahındaki artışın yarattığı fırsatları kaçırmıştır"

Türkiye'nin küresel risk iştahındaki artışın yarattığı fırsatları kaçırdığını vurgulayan Ökmen, şunları ifade etti:

"Gelişmekte olan ekonomiler başta olmak üzere dünya genelinde riskli varlıklara yönelik risk iştahındaki artış, gelişmekte olan ekonomiler ve Türkiye'ye dış kaynak temini için zaman, yapısal reformlar için fırsatı ve fiyat istikrarı için esneklik imkanı sunmuş ancak Türkiye bu fırsatları kaçırmış iyi kullanamamıştır. Ancak, Türkiye'nin şu anda özellikle sermaye piyasaları, iş gücü piyasaları, beşeri sermaye, enerji, kayıt dışılık alanları başta olmak üzere birçok alanda yapısal reformlar sürecine girdiğini ve bu yönlü çalışmaların tekrar hızlandığını görüyoruz. Diğer taraftan Türkiye henüz politik istikrara odaklanma eksikliği içerisindedir.

Türkiye'de büyüme oranları düşmekle birlikte esasen sağlam bir zemine oturmuştur. Türkiye ekonomisine sermaye girişleri kesik kesik de olsa hala devam etmektedir. Ayrıca büyüme trendleri düşmekle beraber, istikrarlı bir zemine oturan büyüme, küresel sorunlara, iç siyasi belirsizliklere, dış denge ve fiyat istikrarı sorunlarına karşın direncini korumaktadır. Büyüme yüzde 3,5-4 etrafındaki direnci korunurken, cari açık sorunun ve fonlamanın bileşiminde iyileşme sağlanması, Türkiye'nin makro politika itibarını artırmış ve kırılganlıkları azaltmıştır."

Ökmen, Türkiye'nin, düşük büyüme, imalat sanayinde moment kaybı, artan işsizlik, kronik enflasyon, risk algısında kötüleşme gibi gelişmelerinin yanında, finansal piyasalarında güçlenen bir eğilimin, dış varlık ve yükümlülüklerinde yeniden bir dengelenme içerisinde olduğunu ifade ederek, kısa vadeli fonların toplam fonlar içerisindeki payının düşmeye başlamasının da Türkiye açısından önemli bir pozitif başlık olduğunu kaydetti.

"Türkiye piyasaları şu ana kadar mevcut istikrarını faiz seviyelerini yükselterek korumuştur"

İş gücü katılımındaki yüksekliğin fırsata çevrilememesinin, iş gücüne katılım hızına eşlik edecek şekilde istihdama katkı sunacak yeterlilikte bir büyümesinin olmamasının Türkiye için yeni bir risk unsuru olduğunu belirten Ökmen, özel sektörün yüksek borçluluğunun dış kırılganlık yaratmakla birlikte, kamu, bankalar ve reel sektör toplamına bakıldığında kısa vadeli pozisyon açığının toplam açığın oldukça az bir kısmını oluşturduğunu söyledi.

Ökmen, zorlaşan dış finansman koşullarında, bankacılık kesiminin sahip olduğu dayanıklılık ve küresel rekabet gücüyle, ekonominin dış kaynak temini sürecine etkili biçimde katkıda bulunduğunu aktararak, kamunun ise dış finansman konusunda önemli bir politika alanına ve yüksek manevra yeteneğine sahip olduğunu vurguladı.

Türkiye ekonomisi açısından kısa dönemde destekleyici görünen dış konjonktürün, orta-uzun vadede önemli bir tehdit oluşturduğunu kaydeden Ökmen, "Türkiye'de faiz politikalarının belirlenmesinde 'küresel likidite koşulları' ve Fed kararları temel belirleyici unsurdur. Ancak, zaman zaman bu kıstas unutulabilmektedir. Türkiye piyasaları şu ana kadar mevcut istikrarını faiz seviyelerini yükselterek korumuştur. Türkiye görünümü bu yılbaşındaki aşağı düşüşlere rağmen Merkez Bankası'nın sıkı para duruşu ile istikrar yönünde dengelenmiştir" değerlendirmesinde bulundu.

AA