Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Massachusetts Institute of Technology (MIT) İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Uluslararası Şefkat Derneği ve İsveç Konsolosluğu'nun davetlisi olarak İstanbul'daydı. Av. Gönenç Gürkaynak ile birlikte Hukuk ve İktisat: Özgürlüğün Toplumsal Refah Boyutu konulu konferansa katıldılar. 

BloombergHT.com'a özel açıklamalarda bulunan Acemoğlu, Türkiye'de kalkınmanın önündeki 3 büyük engeli; devlet, yetersiz insan kaynağı ve yenilikçiliğe odaklanılmaması olarak özetliyor.

1-Üretkenlik ve insan kaynakları

Prof. Acemoğlu, "Üretkenlik çok önemli bir problem. Hiçbir ülke üretkenliğini artırmadan kişi başına düşen gayrisafi milli hasılayı artıramaz. Üretkenliğini de artırmanın yolu insan kaynaklarının doğru kullanılmasından geçiyor. Örneğin Türkiye'de insan kaynakları hala doğru kullanılmıyor. Tarım sektörü çok verimsiz. Kadın işgücüne bakarsanız yüzde 30'u çalışıyor. Bu durum ise verimlilikle bağdaşmayan bir şey." sözleri ile üretkenlik ve faktörlerine dikkat çekiyor.

2-İnovasyon

Verimliliği artırmanın en önemli unsurlarından birinin de teknolojiyi iyileştirmek olduğunu söyleyen Prof. Acemoğlu, "Teknolojiyi iyileştirmenin yolu ise inovasyon. İnovasyon yani yeni teknolojileri getirmek, yeni teknolojileri yaratmak, yeni teknolojileri doğru şekilde kullanmak ve bunların da hepsinin temelinde Ulusların Düşüşü kitabında vurguladığımız gibi ekonomik ve siyasi kurumlar var." sözleri ile yenilikçiliğin önemini vurguluyor. 

3-Devlet

Acemoğlu, Türkiye'de devletin ekonomide ve politikada oynadığı rolün kurumları doğru bir şekilde ileriye itmediğini söylüyor. Acemoğlu konu ile ilgili ABD ve Türkiye'yi kıyaslayan şu örneği veriyor:

"ABD'ye bakarsanız Mark Zuckerberg olsun, Sergey Brin gibi insanlar olsun, ya da Jeff Bezos gibi insanlar bu büyük milyarlarca dolarlık şirketlerini yarattıkları zaman, hiçbir zaman politikacılarla iş yapmadılar. Önce şirketlerini yarattılar, yeni teknolojilerini getirdiler, onları genişlettiler, piyasalarını milyonlarca insan haline getirdiler. Belki ondan sonra politikacılarla ilişkiye geçtiler.

Türkiye'ye bakarsanız herhangi bir iş adamının başarılı olabilmesi için sürekli bürokratlarla, milletvekilleriyle, bakanlarla görüşmesi  gerektiğini görürsünüz ve bence bu doğru teşvikleri vermiyor. Yani devletin doğru rolü oynaması lazım. Devletin doğru rolü oynamak içinse eğitimi iyileştirmesi, sağlığı iyileştirmesi lazım. Türkiye'de bu konuda bazı ilerlemeler oldu. Ama çok daha önemlisi rekabet yaratması lazım ki bu olmadı. Doğru teşvikleri yaratması ve eşit fırsatlar yaratması... Bu konularda çok çok geriyiz. Bunların iyileşmesi lazım."

Sömürücü kurumlar ve Rusya'nın krizi

Prof. Dr. Daron Acemoğlu kurumların kapsayıcı ve dışlayıcı/sömürücü olarak kategorize edildiğini belirtiyor. Kurumdan ise ülkedeki ilişkileri tesis eden kural ve kuruluşların bütününü anlamak gerektiğini hatırlatan Acemoğlu, Rusya'nın ve piyasalarının şu an içinde bulunduğu kriz durumunu ekonomi - politik açısından şu sözlerle değerlendiriyor:

"Rusya'nın şu anki ekonomisi dışlayıcılık/sömürücülük konusunda sosyalistlerle çok net karşılaştırılır. Yani Putin zamanında Rusya çok daha merkezi, çok daha yolsuz, çok daha birkaç kişinin tüm ekonomik kaynakları kontrol ettiği bir hale geldi. Bu problemler şu ana kadar yüzeye çıkmadı, çünkü petrol fiyatlarının yüksek olmasından dolayı Rusya'da ekonomik büyüme devam etti. Bu büyümenin bir bölümü de halka, özellikle orta sınıfa yansıtıldı. Böylece insanlar sustu, fazla konuşmadı.

Ama hem petrol fiyatlarındaki düşüş hem bu sistemin verimsizliğinin giderek ortaya çıkması hem de dışişlerindeki problemlerden dolayı. Rusya sisteminin ve ekonomisinin problemleri artık çok daha açık."

Rusya krizi Türkiye'yi etkiler mi?

"Bu kriz dünya kirizi değil, daha çok Rusya krizi." diyen Acemoğlu, "Ama nereye gidecek bu belli değil. Çünkü Putin ve çevresindeki eski KGB'den gelen kısım hala devleti çok iyi kontrol ediyor. Devlet de ekonomide çok önemli bir rol oynuyor, önemeli petrol şirketlerine gaz şirketlerine bakarsanız her şey devletin elinde. Yani kolay bir süreç olmayacak. Ama orada tabii ki çok büyük belirsizlikler var. Türkiye'nin de önemli bir ticaret ortağı ve bunun da Türkiye'ye negatif etkileri olacak. Nasıl ki diğer bir partner Avrupa'nın krizinin negatif etkileri oldu, Rusya'nın krizinin de negatif etkileri olacak." yorumunda bulunuyor.

"Gelirler büyüdükçe emlak piyasaları da büyür"

Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye'deki kentsel dönüşüm ile Yapısal Dönüşüm Programı'ndaki gayrimenkul rantlarından kamunun pay alması için hazırlanacak olan çalışmayı ve gelirler büyüdükçe emlak piyasaları da büyür sözüne şöyle açıklık getiriyor:

"Devlet hali hazırda pay alıyor vergilerden. Bunun üzerine çok daha fazla pay almaya kalkarsa burada yolsuzluğa ya da özel mülk haklarındaki belirsizliklere yol açabilir. Yani özellikle insanlar yatırım yaptıktan sonra "Hayır ben payımı artıracağım" demek bence belirsizlik yaratabilir. Ama daha da önemlisi bence, şeffaflık çok önemli. Özellikle Türkiye doğru bir şekilde imara çok önem verdi. Çünkü altyapısında belirli eksiklikler vardı. Ama imar geliştiği sürece yolsuzluk da bazen oluyor, bazen çok oluyor. Ve bunlara çok daha iyi bir denetleme sistemi getirmesi, şeffaflık getirmesi çok önemli."

"Yapısal reform önemli"

Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye için yapısal reformun önemli olduğunu söylüyor.  Yapısal reforma yeterince gitmediğimizi belirten Acemoğlu, "Örneğin yolsuzluklarla ilgilenmek lazım, hukuk sistemini iyileştirmek lazım, rekabeti iyileştirmek lazım. Bunları yapmadığımız sürece yapısal reforma çok gerek var." ifadesini kullanıyor.

BloombergHT.com Haber Şefi

Süheyla Yılmaz

syilmaz@bloomberght.com