Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2015 yılı bütçesinin geneli üzerindeki görüşmelerin gerçekleştirildiği TBMM Genel Kurulu'nda hükümet adına yaptığı konuşmada, tüm bölgelerin kalkınma hızlarının artması ve birbirine yakınsaması için kamu yatırımlarını çok önemsediklerini söyledi.

Ulaştırma yapısına, sağlık ve eğitim gibi alanlarda altyapının güçlenmesine önem verdiklerini belirten Babacan, 3. havaalanını ve köprüyü yaptıklarını, İzmir-İstanbul otoyolu gibi büyük projeleri gerçekleştirdiklerini söyledi.

Tartışmalarda bütçede kamu yatırımlarına ayrılan payın yeterli olmadığının ifade edildiğini kaydeden Babacan, şöyle devam etti:

"Bu aslında bizim de katıldığımız bir tespit ama şunu hatırlamalıyız ki; biz artık kamu yatırımlarını sadece bütçe kaynaklarımızla yapmıyoruz, etkin bir şekilde kamu-özel ortaklığı projeleri uygulamaktayız. Hatta Türkiye'deki uygulamalar pek çok dünya ülkesine şu anda örnek teşkil etmekte. Biz G20 çalışmalarımız çerçevesinde biliyorsunuz dönem başkanı olduğumuz G20'de de altyapı yatırımlarını temel bir öncelik alanı olarak ilan ettik. Üç önemli öncelikten birisi olarak kamu yatırımlarını ilan ettik. Dünya Bankası'ndan bir çalışma istedik 'kamu-özel ortaklığı projeleri için siz standart şablonlar oluşturun, standartlar oluşturun ki o standartlara uygun hazırlanan projelerin finansmanı da yine dünya finans kanallarından daha kolay yapılabilsin' diye. Şu anda bu çalışma devam ediyor. İnşallah önümüzdeki yıl kendi dönem başkanlığımızda bu çalışmanın neticesini de tüm G20 ülkeleriyle paylaşacağız. Sadece kendi alt yapımız için değil, pek çok ülkenin alt yapısında daha çok kamu-özel ortaklığı modeli oluşması için özel bir çaba ortaya koyacağız."

Küresel krizin etkileri

Babacan, küresel kriz sonrasında hala tam bir toparlanmadan söz edilemediğine dikkati çekerek, büyüme eğilimi devam etmekle birlikte, henüz geneli kapsayan dengeli ve sürdürülebilir bir toparlama sağlanamadığını kaydetti.

Kriz sürecinde biriken sorunlardan kaynaklanan kırılganlıkların ekonomik büyümenin önünde engel oluşturduğunun altını çizen Babacan, "Finansal piyasalara ilişkin riskler geçen yıla göre azalmış olsa da önümüzdeki döneme ilişkin belirsizlikler varlığını sürdürmekte" diye konuştu.

Küresel büyüme ve dünya ticaretindeki artışın kriz öncesi dönemin altında seyrettiğini ve son bir yıllık dönemdeki gerçekleşmelerin beklentinin de altında kaldığını ifade eden Babacan, ekonomik aktivitenin toparlanma sürecinin bölgeler ve ülkeler arasında önemli farklılıklar gösterdiğini söyledi. Babacan, Amerikan ekonomisinin nispeten hızlı toparlanırken avro bölgesi ve Japonya ekonomilerindeki büyümenin düzensiz ve yavaş seyrettiğine işaret etti.

Euro Bölgesi'nde yavaş, kırılgan ve ülkeden ülkeye değişen bir büyüme yapısı görüldüğünü, finans sektöründeki kırılganlıkların devam ettiğini ve reel sektörde istenen toparlanmanın henüz sağlanamamış durumda olduğunu belirten Babacan, bölgenin enflasyon oranında sert düşüşler olduğunu ve deflasyon riskinin bugün itibarıyla arttığını söyledi.

Babacan, Çin ekonomisindeki büyümenin yavaşlaması ve doların değer kazanması nedeniyle emtia fiyatlarının gerilediğini, özellikle petrol fiyatlarının arz artışı ve zayıf talebe bağlı olarak son dönemde de önemli ölçüde düşüş göstermiş durumda olduğunu kaydetti.

"Bunlara rağmen büyümeye devam ediyoruz"

Böyle bir durumda, böyle bir ortamda Türkiye'nin gelecek dönemde neler yapacağının son derece kritik olduğunu belirten Babacan, şunları kaydetti:

"Hemen yanı başımızdaki Suriye'de bir iç savaş var ve bu iç savaş evreler değiştirerek devam etmekte. Hemen sınırımızın 50-100 metre ötesinden tutun da, Suriye'nin derinlerine kadar çok ciddi bir güvenlik riski söz konusu. Irak'ta siyasi istikrar hala sağlanabilmiş değil ve şu anda Irak topraklarının neredeyse 3'te 1'i bir terör örgütünün işgali altında. Öbür taraftan, hemen kuzeyimize bakıyoruz, Rusya ve Ukrayna arasındaki problemler ve gerginlik Ukrayna ekonomisi üzerinde son derece olumsuz etkiler göstermişti, Ukrayna ekonomisi bu sene yüzde 6-7 daralacak. Rusya'da ise finansal kriz, Rus ekonomisinin en az iki yıl boyunca ciddi bir resesyonun içine düştüğünü bizlere göstermekte. Yani, jeopolitik ortam maalesef son derece negatif. Avrupa'da ekonomide ciddi bir zayıflık söz konusu, bir toparlanma söz konusu değil. "

Amerikan Merkez Bankası'nın parasal sıkılaştırmaya başlamasının ve faiz artımına geçmesinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkilediğini ifade eden Babacan, bütün bunlara rağmen, bütün bu şartlarda Türkiye'nin büyümeye devam ettiğini vurguladı. Babacan, "Bu sebeplerden bir tanesi dahi, jeopolitik konumlar, tek başına Türkiye'yi bir resesyona düşürebilirdi. Suriye'deki bir iç savaş Türkiye'yi bir resesyona düşürebilirdi. Irak'taki bu son tablo Türkiye'yi resesyona düşürebilirdi. Bunların her birisi tek başına Türk ekonomisini bir durgunluğa, eksi büyümeye itebilecek güçte gelişmeler. Bunları mutlaka dikkate almamız gerekiyor. Biz bunlara rağmen büyümeye devam ediyoruz" dedi.

Türkiye'nin bu yıl yüzde 3,3, gelecek yıl ise yüzde 4 büyümesini beklediklerini anımsatan Babacan, içinde bulunulan küresel ekonomik konjonktür ve jeopolitik şartlar dikkate alındığında Türkiye'nin büyümesi ve istihdam üretmeye devam etmesinin başlı başına önemli bir başarı olduğuna dikkati çekti.

Orta Vadeli Program

Babacan, 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program'a değinerek, büyümenin gelecek yıl 4, 2016'da ve 2017'de yüzde 5 olmasını beklediklerini söyledi.

2015-2017 döneminde ortalama istihdam artışının yıllık yaklaşık yüzde 2,2 olmasını öngördüklerini ve dönem sonunda işsizliğin yüzde 9,1'e düşmesini beklediklerini kaydeden Babacan, enflasyonun gelecek yıl yüzde 6,1, 2016 ve 2017 yıllarında ise yüzde 5 olmasını hedeflediklerini vurguladı. Babacan, Orta Vadeli Program'da cari açıktaki düşüşün devam etmesini beklediklerini belirtti. Babacan, "Geçen sene yüzde 7,9 olan cari açığın bu sene yüzde 5'e doğru ineceğini ve gelecek yıl petrol fiyatları düşük olmaya devam ederse yüzde 4 civarında bir cari açığı gelecek sene görmemiz de mümkün" dedi.

Bunları elde etmek için bütçedeki sıkı duruşu devam ettirdiklerinin altını çizen Babacan, "Bütçe açığımız 2014 yılı için, bu yıl için, bu yıl şu anda uygulamakta olduğumuz bütçede milli gelirin yüzde 1,9'u olarak hedefleniyordu. Yüzde 1,9 açık verecek şekilde biz bu yılın bütçesini yaptık. Ama şu gün itibarıyla bakıyoruz ki inşallah yüzde 1,4'le bitireceğiz, yani milli gelirimizin yüzde yarımı kadar daha düşük bir bütçe açığı ile bu yılı kapatacağız" şeklinde konuştu.

Babacan, 2015 bütçesinin açık hedefinin yüzde 1,1 olduğunu vurguladı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "2015 yılının büyümesi 2014'e göre daha yüksek bir büyüme olacak. 2015'te cari açık 2014 'e göre daha düşük bir cari açık olacak. 2015'te enflasyon 2014'e göre daha düşük olacak" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda 2015 yılı bütçesi üzerinde hükümet adına konuşan Babacan, 2015 yılının 2014'e göre her açıdan daha iyi bir yıl olacağını söyledi. 2015 yılı büyümesinin 2014'e göre daha yüksek olacağını ifade eden Babacan, "2015'te cari açık 2014 'e göre daha düşük bir cari açık olacak. 2015'te enflasyon 2014'e göre daha düşük olacak. 2015 yılı seçimin olduğu bir yıl, asla seçim ekonomisi olmayacak. Zaten yüzde 1.9 hedeflemiş yüzde 1.4'lük bütçe açığıyla kapatıyoruz. Gelecek yıl yüzde 1.1 bütçe açığı hedefliyoruz. Sadece bu parametrelere bakın, hiç kimse tutup da 2015 yılının bir seçim ekonomisi yılı olduğunu zaten iddia edemez. Bütün bunun teknik şartları da bunu bize göstermekte" diye konuştu.

Babacan, 62. Hükümetin 10. Kalkınma Planı'nın daha etkin uygulamasını sağlayacak olan öncelikli dönüşüm programlarının hayata geçirilmesi konusunda ısrarlı olduğunu söyledi. Öncelikli dönüşüm programlarının Türkiye'nin şiddetle ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar olduğuna işaret eden Babacan, bunları somut eylem planlarına döktüklerini kaydetti. Babacan, 25 ayrı alanda 1350 eylemle bu reformları gerçekleştireceklerini vurgulayarak, Başbakan'ın bunlarla ilgili ilk grubu Kasım ayında, ikinci grubu da geçen hafta açıkladığını anımsattı.

İlk grupta 417 eylemi, ikinci grupta ise 425 eylem açıklamış olduklarını belirten Babacan, geri kalanların açıklanmasıyla da sayının yaklaşık bin 350 olacağını belirtti.

Babacan, bu bin 350 eylemin her birinin karşısında bir tarih bulunduğunu ifade ederek, "Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki 12 yıllık iktidarımız döneminde en kapsamlı ve en iddialı yapılasal reform programını işte bugünlerde ortaya koymaktayız. Adeta şimdiye kadar yaptıklarımızın da ötesinde performansı ortaya koyacak şekilde Türkiye'nin gerçek anlamda sürdürebilir ve daha yüksek büyüme oranlarına kavuşmasını sağlayacak reformları önümüzdeki dönemde kararlılıkla gerçekleştireceğiz" dedi.

- Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları

Babacan, 25 ayrı alandaki Öncelikli Dönüşüm Programları Eylem Planları'nı şöyle sıraladı:

"- Üretimde verimliliğin artırılması. Ekonomimizdeki yapıyı daha verimli hale getirebilmek. Daha az kaynakla daha yüksek bir üretim.

-İthalata olan bağımlılığın azaltılması. Türkiye'nin pek çok sektörde rekabet gücünü artırarak kendi ürünleriyle kendi iç piyasasına hakim olması ve böylece ithalat yoluna başvurmak zorunda kalmaması.

- Yurtiçi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi. Tasarruf oranlarımızın artırılmasını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili yeni programlar başlattık. Yeni başlattığımız, geçen sene başında uygulamaya koyduğumuz bireysel emeklilik sisteminde şu anda vatandaş sayımız 5 milyonu geçti, toplanan fon da 37 milyar liraya ulaştı. Gerçekten bu yeni sistem ülkenin tasarruf oranlarına şimdiden katkıya bulunmaya başladı. Orta uzun vadede çok daha güzel sonuçlar alacağımızı bekliyoruz.

- İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması. Finans sektörü son derece önemli. Bir ülkenin kalkınmasının sıhhatli bir şekilde finanse edilmesi o ülkenin kalkınma performansını doğrudan belirleyen bir konu. İstanbul'un sadece Türkiye için değil, bütün içinde bulunduğumuz coğrafya için bir finans merkezi haline gelmesini çok önemsiyoruz. Ülkemizin büyümesini tetikleyecek önemli bir konu olarak görüyoruz.

- Kamu harcamalarının rasyonelleştirilmesi. Doğru mali disiplini sağladık, daha da güçlendiriyoruz. Ama harcama komposizyonumuzu gözden geçirmeliyiz. Harcamaların daha etkin yapılması bir ihtiyaç. İyiyi çok daha iyiye nasıl götürürsün şu anda çabası içindeyiz.

- Kamu gelirinin kalitesinin artırılması. Bütçe gelirlerimizin komposizyonu.

- İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi. Yerli ve yabancı ayırt etmeden Türkiye'nin yatırımcılar, iş yapmak isteyenler için daha kolay bir ülke haline gelmesi.

- İş gücü piyasasının etkinleştirilmesi. Yani buradan daha çok verimi nasıl elde ederiz? İnsan bizim en önemli kaynağımız. Daha iyi yetiştirerek ve eğitim sistemimizle işgücü piyasamızla arasındaki bağları kuvvetlendirerek çalışan insanlarımızın daha yüksek katma değer üretmesini nasıl sağlayabiliriz?

- Kayıtdışı ekonominin azaltılması yani ülkemizde daha kayıtlı bir yapıya geçilmesi.

- İstatistiki bilgi altyapısı. Doğru bilgiye sahip olmak, doğru bilgiyle daha doğru kararlar alabilmek ve bu konudaki elde ettiğimiz başarıları daha da çoğaltmak.

- Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileşme. Araştırmayı, geliştirmeyi, teknolojiyi daha iyi bir rekabet gücü olarak nasıl kullanabiliriz? Bunlar çalışacağımız alanlar.

- Yerli kaynaklara dayalı enerji. Enerjide ithalata bağımlılığımızı azaltmak. Yenilenebilir yerli kaynaklardan Türkiye'nin kendi enerji kaynaklarını daha çok kullanması. Büyüyen, gelişen bir ekonomi olarak şiddetli enerjiye ihtiyaç duyan bir ekonomi olarak bu enerjinin daha çok kendi kaynaklarımızla karşılanması.

- Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi. Küresel ısınma ve çölleşme karşısında su kaynaklarının, sahip olduğumuz suyun her bir damlasını israf etmeden tarımda daha etkin nasıl kullanabiliriz? Bununla ilgili çok önemli bir çalışma alanı var.

- Sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm. Sağlığa artık bir endüstri olarak bakın. İlacıyla, sağlık hizmetleriyle dünya standartlarında ve bu alanlarda rekabet yapacak bir alana nasıl gelebiliriz?

- Taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm. Türkiye'nin sahip olduğu coğrafya eşi benzeri olmayan, paha biçilmeyen bir coğrafya. Tam kavşak noktasındayız. Kıtaların, denizlerin, kültürlerin buluştuğu noktadayız. İşte bunu sadece basit bir taşımacılıktan stratejik lojistik yönetimine nasıl çevirebiliriz çalışacağımız çok önemli bir alan.

- Temel ve mesleki becerileri geliştirme. İnsanımızın günün ekonomik şartlarına uygun niteliklere ulaşmasını sağlamak için neler yapmalıyız? Dünya değişiyor, ekonomik yapımız değişiyor. Genç nüfusumuzu ve büyüyen nüfusumuzu yeni ekonomik yapımıza nasıl adapte edebiliriz bununla ilgili çok önemli bir çalışma alanı.

- Nitelikli insan gücü için çekim merkezi olmak. Dünyanın neresinden gelirse gelsin eğer nitelikliyse, katmadeğer üretiyorsa ve Türkiye'nin ekonomisine, sosyal hayatına destek verecekse kapılarımızı açık tutabilmek.

- Sağlıklı yaşam ve hareketlilik. Toplumumuzun daha sağlıklı ve daha hareketli olmasını nasıl sağlayabiliriz, hükümet olarak neler yapmalıyız?

- Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması. Aile bizim kültürümüzün temeli. Bir siyasi parti, muhafazakar bir siyasi parti olduğunu söylüyorsa muhafazakarlığın uluslararası tanımında mutlaka aile vardır, ahlak vardır, dini değerler vardır, kültür vardır. Bunların hepsini dinamik nüfus yapısıyla beraber nasıl daha iyiye götürebiliriz.

- Yerelde kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi. Türkiye'nin tüm sathında kurumlarımızın yerel yönetimlerden tutun en küçük birimlere kadar kapasitesinin güçlendirilmesi, daha verimli çalışmasının sağlanması.

- Rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren kentsel dönüşüm. Sadece 'kentsel dönüşüm' demiyoruz. 'Rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren bir kentsel dönüşüm' diyoruz. Burada kentsel dönüşüme bir nitelik getiriyoruz.

- Kalkınma için uluslararası işbirliği altyapımızın gelişmesi. Türkiye geçen yıl 3.3 milyar dolarlık dış yardımıyla dünyada artık yükselen bir donör ülke. Geçen yılkı insani yardımlarımıza bakacak olursak dünyada 3. sıraya yükseldik. Dünyada nominal rakam olarak en çok insani yardım yapan 3. ülkeyiz, milli gelire oranla hesap ettiğimizde de birinci ülkeyiz. Burada da komşuluk kültürümüzle hareket ediyoruz. Biz ne diyoruz. Komşusu açken kendisi tok okuyan bizden değildir. Ama komşuluk kavramı değişti. Dünyanın neresinden olursa olsun eğer insanlar sıkıntı çekiyorsa, yardıma ihtiyacı varsa ve biz bundan haberdarsak orada vebal başlıyor, sorumluluk başlıyor. Biz bu anlayışla hareket ediyoruz ve tabii ki kaynaklarımız nispetinde elimizden gelenin azamisini yapmaya çalışıyoruz."