Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Yunanistan'nın cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü ve son turunda başarısız olmasının ardından ülkede zorunlu olarak erken seçime gitme kararı alındı. Başbakan Antonis Samaras, ana muhalefet Radikal Sol Koalisyon Partisi'nin (Syriza) seçimleri kazanması durumunda ülkeyi iflasa sürükleyeceğini ve ülkeyi Avrupa Birliği dışına iteceğini ifade etti. Samaras her ne kadar partisi Yeni Demokrasi'nin seçimleri kazanacağını savunsa da kemer sıkma önlemlerini sona erdireceğini vaat eden Syriza anketlerde önde çıkıyor.

Yunanistan’daki politik çalkantılar küresel piyasalarda oldukça geniş etki yarattı. Küresel tahviller ralli yaparak faizleri rekor düşük seviyelere çekerken, euro dolar karşısında dokuz yıla yakın bir sürenin en zayıf seviyesine geriledi. Öte yandan Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Mario Draghi’nin parasal genişlemeye yönelik açık bir sinyal vererek deflasyon riskinin göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Ancak Yunanistan’daki durum, ülke tahvili alımlarına hazırlanıldığı dönemde Draghi'nin gündemini daha karmaşık hale getirebilir.

Yunanistan'daki seçim öncesinde BloombergHT.com'a değerlendirmelerde bulunan uzmanlar erken seçimin piyasalara olan yansımaları ve olası sonuçlarının Türkiye'ye etkileri ile ilgili farklı görüşler bildiriyorlar.

"Yunanistan seçimi piyasa açısından AMB'nin devlet tahvillerini alması adına oluşan beklentinin bir katalizörü olarak değerlendiriliyor"

"Yunanistan'daki seçim sürecine ve Türkiye'ye etkilerine AB tarafından bakarak yorum getirmek yerinde olur" diyen Saxo Capital Markets Uluslararası Piyasalar Uzmanı Burak Demirpehlivan, "Ana borcun kim tarafından üstlenileceğinin belirlenmesi veya AMB'nin kendisi tarafından bunun absorbe edilmesi konusu. Bu da Yunanistan borçları başta olmak üzere İspanya, Portekiz gibi ülkelerin bulunduğu bir sepetten oluşuyor. Şimdi bu ortamda bu tip bir seçim ortaya çıkmasını daha önceki konjontürle karşılaştırdığımız zaman büyük bir kriz olmadığını görüyoruz. Önemli olan şu, tam bu kriz çıktığı anda piyasanın devlet tahvillerini almaya, özellikle de Avrupa devlet tahvillerini almaya devam etmesi, hatta ivme vermesi ve faizlerde rekor düşüklerin gelmesi oldu. Yunanistan seçimi piyasa açısından AMB'nin devlet tahvillerini alması adına oluşan beklentinin bir katalizörü olarak değerlendiriliyor. Yani daha fazla hareketin tetiklenmesini sağlayan bir durum. Çünkü başka türlü bir çıkışın olmadığını biliyoruz. Yani bu borç ya bir şekilde üstleniliyor olacak. Bunun dışında başka bir şeyin yapılması gibi bir durum yok. Anlaşılan piyasa da buna oynuyor. Öte yandan bu durum Fed'in toksik varlıkları satın alma kararını vermesi ve bu varlıklarda yeni yükselişler görülmesi. Teoride hiçbir farkı yok. Çünkü o borçlar o zaman da Amerikan bankaları içerisindeki bir zarar kalemi gibiydi. Şimdi burda da devlet borçları olarak oluşuyor. Bunu şöyle görüyoruz. Yunanistan seçimi ile ilgili bu fiyatlama oluştuğu gibi Avrupa'da bankacılık hisselerine de talebin doğduğunu görüyoruz. Demek ki piyasa gerçekten hem banka hem de bu bankalardaki borcun temizlenmesine oynayacak şekilde tam anlamıyla katalizör olarak alıyor. Bu iki gelişmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum.  Çünkü bu önümüzdeki yılın tam anlamıyla yatırım planını ortaya koyacaktır. Avrupa endekslerinin yukarı gitmesi, euronun önemli bir rahatlamaya ulaşması gibi süreçler başlatacaktır diye düşünüyorum.  Buna ek olarak içeriden baktığımızda Yunanistan'daki  sol yapılı partinin iktidara gelmesi ve bahsettiği hareketlerin oluşması çok muhtemel gözükmüyor. Avrupa bu konuda çok net" yorumunu yaptı.

Demirpehlivan şöyle devam etti:

"Senaryoyu biraz genişletirsek, Yunanistan'ın drahmiye geçmesi ne zaman makul olur? Tabii ki piyasada hiç Yunan borcu kalmadığı zaman. Yunanistan'ın eurdan çıkışı o zaman bankaları da reel piyasayı da etkileyemecektir. Nitekim reel sektördeki yeri çok az. O nedenle bu durum gerçekleşene kadar açıkçası Yunanistan'ın çıkışını beklemek doğru değil. Ama ne zamanki devlet tahvili alımları gerçek anlamıyla başlar ve piyasadaki bu yapı rahatlar ki bunu bankaların performansından az çok çıkarma ihtimalimiz olur, o zaman Yunanistan'ın gayet açık hale gelir. O zaman derler ki 'güle güle'. Almanya'da gelen son açıklamaları bir tür politik göz dağı olarak nitelendirebiliriz. Nitekim Yunanistan'daki yapı içerisindetek başına bir iktidar oluşur mu bilemiyoruz. Ay sonunda nasıl bir şeçim sonucu ile karşılaşıcağımız önemli."

"AMB kararı Euro/TL için kritik öneme sahip"

Demirpehlivan, "Yunanistan'ın drahmiye geçmesi Yunan halkı için başka bir şey ifade edeceğinden  seçimden 'Yunanistan AB'ye bu kadar karşı olmayı tercih edecek mi?' sorusunun da cevabını alacağız. Seçim, AB karşıtlığı açısından önemli. AB'de mali politika ile para politikasının birbirinden uzak olduğunu hatırlamak gerekiyor. Sebebi bu tip ülkelerin mali politikalarının güçsüz olması, para politikasını karşılamıyor. Onların çıkması euro için mali politkanın para politikasına yakınsaması anlamına geleceğinden aslında olumlu. Bu bir tür kol kesme sürecine dönüşecektir. Avrupa buna oynamayı tercih edebilir. Trans Atlantik anlaşmasının oluşacağı bir döneme yaklaşıyoruz. O nedenle Yunanistan'ın kontrollü çıkışına dönük yaklaşımların artacağı bir gelecek bizi bekleyecektir. Fakat bunun için ilk etapta Draghi'den adım gelmesini bekleyeceğiz. Ondan sonra piyasanın özellikle bankacılık sektörüne verdiği tepkinin olumlu olmasını bekleyeceğiz. Şu aşamada piyasa bu beklentileri fiyatlıyor. Bu da Türkiye açısından olumlu çünkü TL'nin euroya ve dolara karşı çok aşırı değer kaybetmediğini görüyoruz. Bu önemli, piyasaya bir süre destek verebilir. Fakat özellikle 22 Ocak'taki AMB toplantısından çıkacak sonuca göre bunun tam tersine döndüğü bir süreç başlayabilir. Euro/Dolar paritesi çok sert bir yukarı hareket yapmayabilir. Ama euro/TL kurunda ani bir dönüş ile karşılaşma ihtimalimiz var. O yüzden AMB kararı sepet ve euro/TL için çok daha kritik bir nokta oluşturuyor" diye konuştu.

Yunanistan'ın eurodan olası çıkışının korkulduğu ölçüde felaket senaryolarına yol açmayacağını dile getiren HSBC Hazine Grup Başkanı Fatih Keresteci,  “Son dönemde düzenlenen anketler, Euro ve hatta AB karşıtlığı ile tanınan ana muhalefet partisi Syriza'nın seçimleri kazanabileceğine işaret ediyor” şeklinde konuştu.

AMB’nin devlet tahvili alım aracı etkinliğini yitirir mi?

Keresteci, “Krizin ilk dönemlerinde bu tarz bir senaryonun bulaşıcı etki doğurmasından kaygı duyuluyor ve euronun sonunu getirebileceğinden korkuluyordu. Ancak, atılan adımlar sonrasında Portekiz ve İrlanda gibi ekonomilerin artık daha güçlü olduğu belirtilirken mevcut mekanizmaların bulaşıcılığı oldukça azaltacağı belirtiliyor. Bu fikre ben de katılıyorum. Bu nedenle Yunanistan'ın eurodan çıkışı korkulduğu ölçüde felaket senaryolarına yol açmaz. Bununla birlikte, Papandreu'nun yeniden siyasete dönecek olması, seçim sonucunun mevcut anketlerin işaret ettiğinden farklı olabilmesi anlamına da geliyor. Ancak, konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşmak istiyorum. AMB'nin devlet tahvil alımı yapmaya hazırlandığı bir dönemde Yunanistan'ın eurodan çıkma ihtimali garip bir duruma işaret ediyor. Bu durum AMB’nin Yunanistan tahvili alamayacak olması anlamına geliyor. Dahası, Yunanistan'ın çıkması başka ülkeler için de örnek teşkil edecekse, AMB’nin devlet tahvili alım aracı da etkinliğini yitirmiş olacak. Bu da AMB’yi zor durumda bırakıp Euro Bölgesi'ndeki toparlanma umutlarını sekteye uğratabilir” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

"Eurodan herhangi bir ülkenin çıkması birliğin çökmesi ile eşdeğerli"

Dört D Ekonomi Yönetim Danışmanlığı Ekonomisti Sengül Dağdeviren, "Yunanistan seçimleri bir süredir gündemde geri plana düşen Euro bölgesinin sürdürülebilirliği tartışmalarını yeniden gündeme taşımaya aday görünüyor. Bunun bölgede ekonomik belirsizliklerin arttığı bir dönemde gündeme gelmesi de riskleri biraz daha arttırıyor. Çünkü özellikle oy potansiyelini arttırmış görünen radikal sol Syriza Partisi'nin politikalarının beklentileri zorlayacağı kesin gibi. Draghi'nin Project Syndicate sitesindeki son değerlendirmesinin başında bölgenin sadece bir ekonomik birlik değil politik birlik olduğu vurgusu yer alıyor ki kanımca Yunanistan seçimleri bu anlamda yeni bir sorgulama döneminin başlangıcı olabilir. Şunu da ayrıca kabul etmek gerekiyor ki kriz sonrasında uygulanan politikalar sadece Yunanistan değil aslında genel olarak AB'de kalıcı istihdam artışı yaratamadı. Hemen hemen tüm ülkelerde bir memnuniyetsizlik var. Bence eurodan herhangi bir ülkenin çıkması birliğin çökmesi ile eşdeğerli çünkü ortadan mevcut politik birliği kaldırmış oluyor. Draghi'nin bahsettiğim değerlendirmesinde "Euro Bölgesi'nden bir çıkıştan nihayetinde tüm üyelerin zarar göreceği" yorumunu görüyoruz. Tüm bunların Türkiye ve piyasalara etkisi ise doğrudan risk iştahı ve oynaklık şeklinde olacaktır. Yaşanacak çalkantının boyutu tamamen gelişmelere bağlı. Mayıs ayında İngiltere parlamento seçimlerinin de bu yaşanacaklardan etkilenmesi ve üzerine yeni çalkantılar yaratma potansiyelini de unutmamak gerekiyor, çünkü Euro bölgesinde olmayan İngiltere'nin şu andaki lideri eğer Muhafazakar Parti olarak 2015'te yine iktidarda kalırlarsa 2017'de AB'den çıkma konusunda referandum yapacağı sözü vermişti" değerlendirmelerini yaptı.

Sol eğilimli Syriza’nın anketlerde önde olduğu görünse de süreçte yaşanacak gelişmelerin seçmen görüşlerini etkileyebileceğini söyleyen Erste Securities Baş Ekonomisti Nilüfer Sezgin, Syriza Partisi’nin seçimi önde tamamlaması durumunda dahi tek başına iktidar olamayacağı ve koalisyona gitmesi gerekeceği görüşünün ağırlık kazandığını belirtti.

Syriza koalisyonu olasılığı

Syriza'nın Troika, (Avrupa Komisyonu, IMF, ve Avrupa Merkez Bankası) ile yapacağı görüşmelerde borcunun bir kısmının silinmesini istediğini kaydeden Baş Ekonomist, "Ancak, hali hazırda zaten kendi bütçe ve borç düşürme hedeflerini bile yerine getirmekte zorlanan Avrupa ülkelerinin buna yanaşmama ihtimali süreci çetrefilli hale getiriyor. Ayrıca tasarruf tedbirlerinin de durdurulması gerektiğini savunan Syriza, asgari ücreti artırmak, ücretsiz sağlık hizmeti sunmak, gıda yardımı yapmak ve hane halkı borçlarının bir kısmını silmek gibi teşvik paketlerine ihtiyaç olduğunu dahi düşünüyor. Yunanistan'ın alacağı 7.2 milyar Euro'luk üçüncü kredi dilimi için Troika ile görüşmeler Aralık ayında sonuçlanamamış ve Şubat sonuna ertelenmişti. Ocak sonunda yapılacak seçimler sonrasında koalisyon hükümetinin kurulması ve Troika ile görüşmelerin Şubat sonunda sonuçlanabilmesi biraz düşük ihtimal olarak görülüyor. Dolayısıyla, bu kredi diliminin serbest bırakılması ve görüşmelerin sonuçlanması en azından Mart ayına ertelenebilir. Bu da Yunanistan'daki politik ortamın küresel piyasalar üzerinde yaratacağı belirsizliklerin en azından birinci çeyrek boyunca devam edebileceği anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Mart ayında yapılacak görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanma riskinin bulunduğu ifade eden Sezgin konu ile ilgili Erste Group'un yaptığı araştırmaya dayandırdığı yorumlarında, “Yunanistan'daki politik durumun olası etkilerini anlayabilmek için aslında Syriza'nın Avrupa Para Birliği (EMU) ve AB üyeliği konularına bakışını ve ülkenin %80'i IMF'ye ve Avrupa ülkelerine olan borç yükümlüklerini yerine getirme konusundaki istekliliğine aşina olmak gerekiyor”  dedi.

"Yunanistan nüfusunun ciddi bir çoğunluğu AB'de kalmak istiyor"

Sezgin, "Syriza artık Yunanistan'ın Avrupa Birliği’nden çıkması gerektiğine dair çağrılar yapmıyor ve Yunanistan nüfusunun ciddi bir çoğunluğu AB'de kalmak istiyor. Borç yükünün azaltılması konusunda Syriza'nın Troika ile pazarlık yapmasını beklemek mantıklı, ancak bunun kabul görmesi zor görünüyor. Bu da Yunanistan'ın tek taraflı olarak IMF ve EFSF programlarını iptal etmesi ve iflas açıklaması veya diğer alternatif olarak Syriza'nın bazı taleplerinden geri adım atması anlamına gelebilir. Yunanistan'ın programı tek taraflı feshettiği durumda ise AB'ye üyeliğinin devam etmesini beklemek çok da gerçekçi değil" ifadelerini kullandı.

Erste Baş Ekonomisti Sezgin değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Her ne kadar biz Yunanistan için AB'de kalmanın kendi çıkarına olacağını düşünsek de aksi senaryo da ihtimal dışında da değil. Yunanistan artık faiz dışı fazla ve cari fazla veren bir ülke olduğundan, AB'den ve para birliğinden çıkmayı daha kolay tolare edebilir. Diğer yandan, iflasın tercümesi, para birimindeki değer kaybı, yüksek enflasyon ve yaşam standartlarında düşüş. Ayrıca, iflas durumunda, Yunanistan'ın sermaye piyasalarına erişimi de mümkün olmayacaktır ki bu da Syriza Partisi'nin harcama planlarına kaynak bulmasını zorlaştıracaktır. Ve tabi ki finans sektörü de mevduat çıkışları ile bu süreçten payını alacaktır. Rekabet gücünün artması ise nadir olumlu sonuçlardan olacaktır. Ayrıca AB üyeliğinin halkın %75'i tarafından destekleniyor olması da Yunanistan tarafından bir anlaşmaya varılması için motivasyon oluşturacaktır."

"Yunanistan'ın AB'de ve euroda kalması Almanya'nın da tutumuna bağlı olacaktır"

"Yunanistan'ın AB'de ve para birliğinde kalması Almanya'nın da tutumuna bağlı olacaktır" diyen Sezgin, "Avrupa'nın geneli açısından bakıldığında, 2011/12 krizinden farklı olarak Yunanistan borcu özel sektör üzerinde değil, ağırlıklı olarak IMF ve ülkeler üzerinde. Yine de özel sektörün de tamamen korunmada olduğu soylenemez. Ayrıca, Yunanistan'ın iflası, İtalya ve İspanya gibi ülkelere bakış açısında da olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla, her iki taraf açısından da bakıldığında Yunanistan'ın Euro'dan ve AB'den çıkma ihtimali azalıyor" açıklamalarını yaptı.

Yunanistan ile ilgili durumun AMB açısından da önemli olduğunu söyleyen Sezgin, "Ocak ayında AMB'nin yeni bir niceliksel gevşeme programı açıklaması ihtimali var. Peki AMB, devlet tahvillerini alacağı bir program açılarsa, iflas riski bulunan Yunanistan tahvillerini de alacak mı? Bu nokta AMB'nin elini zorlaştırıyor olabilir, ancak Yunanistan'daki olası istikrarsızlık Avrupa ülkeleri açısından da büyüme için bir risk unsuru ve AMB'nin yeni tedbirler açıklama ihtiyacını da artırıyor. AMB'nin alacağı tahvillere kriterler getirmesi söz konusu olabilir. Ayrıca, Yunanistan'da panik durumunda bankalardan mevduat çıkışı başlarsa, AMB'nin likidite sağlama konusundaki tavrı da önemli olacaktır" dedi.

“Yunanistan sorunu uzar ve küresel risk iştahı üzerinde baskı oluşturursa sermaye girişleri azalabilir"

Yunanistan'ın iflası ve/veya eurodan çıkmasının, Türkiye açısından sermaye, güven ve dış ticaret kanalları üzerinden etkisi olabileceğini vurgulayan Sezgin, “Yunanistan sorunu uzar ve küresel risk iştahı üzerinde baskı oluşturursa sermaye girişleri azalabilir, kur üzerinde baskı oluşabilir ve Merkez Bankası'ndan beklenen faiz indirimlerinin önü kapanabilir. Eğer Yunanistan'daki sorunlar İspanya ve İtalya gibi diğer bazı Avrupa ülkelerine de sıçrayacak şekilde derinleşirse, Avrupa'da zaten kırılgan olan büyüme üzerinde baskı oluşabilir. Bu da bizim ihracatımız açısından olumsuz olacaktır ve büyümeyi yavaşlatabilecektir. Ayrıca, yurtiçindeki güven ortamı da olumsuz etkileneceğinden iç talebin de yavaşladığını görebiliriz. Bu da, beklenenden düşük büyümeye karşın, risk primindeki artış sebebiyle beklenenden yüksek faiz anlamına gelebilir ve oldukça negatif bir bileşimdir.  Ancak, merkez bankasının ve hükümetin elinde böyle durumlar için araçlar bulunuyor. Bunların devreye sokulmasıyla bizdeki olumsuz etkiler azaltılabilir. Örneğin makro ihtiyati tedbirlerin ekonomiyi destekleyici yönde kullanılması ve mali politikanın gevşetilmesi gibi. Genel seçim öncesinde, ekonominin yavaşlamasına seyirci kalınması biraz düşük ihtimal olacaktır. Petrol fiyatlarının düşük seyretmesi, Türkiye'ye geçici olarak iç talep- dış talep dengesini iç talep lehine bozma lüksü verecektir” açıklamasında bulundu.

Sezgin, “Sonuç olarak Yunanistan'daki seçimler sonrasında Yunanistan ve Troika arasındaki anlaşmanın sağlanması sadece Avrupa için değil, Türkiye için de oldukça önemli olacaktır” ifadesini kullandı.

"AB ve Yunan tarafı karşılıklı olarak birbirlerinin ellerini tartmaya bir süre daha devam edecek"

Ak Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Gökhan Şen konu ile ilgili olarak,  “Yunanistan’da 3 tur cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra iktidarın son turdaki yeterli 180 sandalyeyi bulamaması ile anayasa gereği ülkede erken genel seçim çağrısı yapıldı ve 25 Ocak’ta halk sandıklara gidecek.

Buraya kadar herşey mini bir güven bunalımı görünümünde ancak AB yardımının son parçasını almak isteyen, yardım programından çıkmak isteyen ve Mart, Temmuz ve Ağustos aylarında 6,7 milyar euroluk ödeme yapması gereken ülkenin bunları gerçekleştirecek politik iradeye sahip olup olmadığı konusu anketlere göre sallantıda. %30’un hemen üzerindeki oy oranıyla şu anki iktidar Yeni Demokrasi’ye 3 puan fark atan Syriza Partisi piyasaya bunu düşündürten unsur. Parti lideri Tsipras’ın kendi sözleriyle ‘ülkenin bu şartlarda bu borçları ödemesi imkansız ve gereksiz’. Durum böyle olunca da 2010 ve 2012’de yaşanan ‘Grexit-Yunanistan’ın birlikten çıkması’ korkusu yeniden canlandı.

Geçmiş yıllarla bugünün farkı ise daha güçlü bir AB. Portekiz ve İrlanda artık kurtarılmış ve işleri kısmen yoluna koymuş durumdalar. AMB’nin elinde OMT programı (doğrudan tahvil alım programı) var ve faizler o günlerdeki çift hanedense sıfıra çok daha yakınlar. Ayrıca AMB hala bir parasal genişleme açıklayabilir. Bu yüzden önceki yıllara göre birlik daha hazır ve daha güçlü, üstelik de tecrübeli ve benzer hikayeleri görmüş durumda. Bu yüzden olası olumsuz sonuçların etkilerinin daha sınırlı olacağını ve sistemin bir risk yaşanmayacağını tahmin ediyorum. Ancak bu Yunanistan’ın parasal birlikten çıkması arzu edilen bir durumdur anlamı da taşımıyor elbet. Yeniden sermayelendirme planlarını devreye alan bankaları ve faiz dışı fazla vermeye başlayan ekonomisi ile ülke daha iyisini hak ediyor” dedi.

Şen, “Yunanistan’daki politik sonuçları ya da müstakbel iktidarın izleyeceği yolu tahmin etmek hayli güç ancak hem birlik hem de Yunan tarafı karşılıklı olarak birbirlerinin ellerini tartmaya bir süre daha devam edecek. Tamamen piyasa ve risk iştahı kanalı üzerinden bir Türkiye’ye etkileri ne olur yorumunda bulunmak gerekirse, ülkenin birlik içinde kaldığı ve fazladan politik gerilimin fiyatlara girmediği senaryo TL varlıkları için de en pozitif seçenek olacaktır” değerlendirmesini yaptı.

BloombergHT.com Editörü
Güneş Doğan
gdogan@bloomberght.com