Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Olağanüstü bir tablo oluşmazsa jeopolitik alanda ya da küresel ekonomi alanında, Türkiye'yi çevreleyen şartlar beklentilere uygun bir şekilde gelişirse, 2015 her açıdan 2014'e göre daha iyi bir yıl olacak, seçim olmasına rağmen. 2015'te büyüme 2014'e göre daha iyi olacak, enflasyon ve cari açık 2014'e göre daha düşük olacak" dedi.

Babacan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Ali Babacan, 2014 yılının kolay bir yıl olmadığını belirterek, "İçeride ve dışarıda olağan üstü şartları yaşadığımız bir dönemdi. 2013 Mayıs'ta gezi olaylarıyla başlayan arkasından 17-25 Aralık operasyonlarıyla yoğunlaşan, içeride hem yerel seçimleri hem ilk defa yaptığımız cumhurbaşkanlığı seçimlerini geçirdiğimiz bir dönem oldu" diye konuştu.

Avrupa ekonomisinde toparlanmanın zayıf devam ettiğine dikkati çeken Babacan, "Hala riskler büyük, deflasyon riski artık görülebilir hale geldi Avrupa'da. Amerikan Merkez Bankasının (Fed) parasal sıkılaştırma süreci bitti, fiili faiz artışlarının ne zaman başlayacağı konuşulur hale geldi" ifadelerini kullandı.

Geçen yıl bölgede yaşanan gelişmelere de değinen Babacan, şunları kaydetti:

"Suriye'de iç savaş çok farklı bir evreye girdi. Artık terör örgütlerinin birbiriyle çatıştığı bir dönem yaşadık, yaşıyoruz. Irak, şu anda topraklarının üçtebiri fiilen bir terörist örgüt tarafından işgal edilmiş bir ülke haline düştü. Rusya ile Ukrayna arasında gerginlik son 2 yıldır ciddi boyutlara ulaştı. Kırım'ın işgali, Doğu Ukrayna'da yaşanan sorunlar hem Ukrayna'nın hem Rusya'nın ekonomisini olumsuz etkiledi.

Bu iki ülke bizim temel ticaret ortaklarımız, Irak ikinci büyük ihracat pazarımız hale gelmişti. Bütün bu tabloya bakıldığında Türkiye'nin 2014 yılında yüzde 3 civarında büyüme performansı ortaya koyması fena bir tablo değil, tabii arzu ettiğimiz bir rakam değil tatmin olduğumuz bir rakam değil ama şartlara dikkat ettiğinizde çok kötü de değil."

- "2015'te de Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olacağız"-

Babacan, 2014 yılı için yüzde 3 civarındaki büyümenin, Avrupa'nın en yüksek büyüme rakamlarından birisi olacağını belirterek, "2015 yılı içinde yine böyle bekliyoruz. Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olacağız. Ticaretimizin büyük kısmı Avrupa Birliğiyle, doğrudan sermaye girişinin yüzde 70'i buradan geliyor. Bizim ekonomimiz Avrupa ile çok bağlı, iç içe. Dolayısıyla Avrupa'nın genel tablosu, bizi olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebiliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin büyüme oranın makul bir seviyede olmasına rağmen istihdamda önemli gelişmeler kaydedildiğini anlatan Babacan, "Ekim 2013'ten Ekim 2014'e toplam istihdam çalışan sayısı 1 milyon 358 bin kişi artmış. Böyle bir istihdam artışı bugün dünyada eşine benzerine az rastlanan bir istihdam artışı. Ekonomimiz büyüyor ama bununla mukayese ettiğinizde çok daha yüksek miktarda istihdam üretmeye devam ediyor" diye konuştu.

Ali Babacan, başta kadınlar olmak üzere son yıllarda işgücüne katılma oranının arttığını belirterek, "Son 3 yılda iş hayatına katılan her 100 kişiden 46'sı kadın, eskiden 30-70 gibi oran vardı şimdi yarıya yaklaştı. Üniversite mezunu kadınlarımızın işgücüne katılma oranı erkeklerle aynı seviyeye ulaşmış oldu. Böyle bir yapısal değişim içerisinde işgücü piyasamız" dedi.

Geçen yıl cari açıkla mücadelede önemli başarılar elde edildiğini vurgulayan Babacan, "Yılın tamamına etkileyen bizim cari açıkla ilgili aldığımız kararlar, makro ihtiyati tedbirler oldu. Cari açık 2013 yılında milli gelirin 7,9'una, neredeyse 8'ine yaklaşmışken, 2014'te bunu 5,6'ya indirmiş olduk muhtemelen. Muhtemelen diyorum çünkü ne yılın tamamının cari açığı henüz net olarak açıklandı ne de yılın milli geliri tam açıklandı. Ama bizim tahminimiz yüzde 5,6" diye konuştu.

Babacan, Orta Vadeli Program (OVP) açıklandığında petrol fiyatlarındaki düşüş trendinin başladığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bizim 2015 yılı için varsaydığımız petrol fiyatı 102 dolardı. Biz buna göre hesabımızı yaptık. Her 10 dolarlık düşüş bize yaklaşık 4,4 milyar dolarlık cari açık avantajı sağlıyor. Bunu doğalgazda biraz geç görüyoruz çünkü bizim bugün satın aldığımız doğalgaz 6 ay ya da 9 ay önceki petrol fiyatlarına endeksli. Hala biz o yüksek petrol fiyatlarından doğalgaz alıyoruz. Petrol günlük piyasa üzerinden girdiğini için Türkiye'ye anında yansıyor. Dolayısıyla bunun tam etkisini biz muhtemelen haziran, temmuz aylarından itibaren daha iyi göreceğiz. Cari açığın da geçen yıla göre çok daha düşük bir rakam olacağını bekliyoruz."

- "Türkiye'ye ciddi fon girişi söz konusu"-

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2014 yılının bütün olumsuzluklara rağmen oldukça iyi tamamlandığını, hedeflerin önemli bir kısmına ulaşıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Enflasyonda bir miktar yükselme oldu, kurdaki değer kaybından ve gıda fiyatları sebebiyle ama onun etkisi inşallah bu yıl ortadan kalkıyor. Genel anlamda şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim; olağanüstü bir tablo oluşmazsa jeopolitik alanda ya da küresel ekonomi alanında, Türkiye'yi çevreleyen şartlar beklentilere uygun bir şekilde gelişirse, 2015 yılı her açıdan 2014'e göre daha iyi bir yıl olacak, seçim olmasına rağmen. 2015'te büyüme 2014'e göre daha iyi olacak, enflasyon ve cari açık 2014'e göre daha düşük olacak.

Petrol fiyatları düşmeseydi yine de daha iyi bir yıl olacaktı. Biz bunu zaten Orta Vadeli Program'da açıklamıştık. Ama petrol fiyatlarının düşmesi senaryoyu biraz daha iyileştirecek, büyüme, enflasyon ve cari açık açısından. 2015 yılı Türkiye'ye aynı zamanda yüksek miktarda fon, sermaye girişinin olacağı bir yıl olacak diye kuvvetle bekliyoruz. Bu zaten ilk haftalarda ortaya çıktı. Şöyle 10 güne baktığımızda ciddi miktarda Türkiye'ye fon girişi söz konusu. Borsada, faizlerde ve kur üzerindeki etkilerini zaten hissediyorsunuz, bunun arkasında çok ciddi miktarda her gün fon girişi olduğunu görüyoruz. Bu doğrudan sermaye olarak daha çok girerse Türkiye'nin önümüzdeki dönemde önü çok daha açık olacak."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) kesintileriyle ilgili vatandaşların lehine bir düzenleme yapılacağını belirterek, "Düzenleme, 1 hafta, 10 gün içinde Resmi Gazete'de yayımlanır" dedi.

Bireysel Emeklilik Sistemi kesinti oranlarına ilişkin soru üzerine Ali Babacan, BES'in en önemli özelliğinin devlet desteğinin olması olduğunu söyledi. Teşvik edilen bu sistemin gönüllülük esasına dayandığını anımsatan Babacan, "Mecburi hale getirdiğinizde, bu teşvik unsuruna ihtiyaç kalmaz. Devletin düzenleme gücüyle dersiniz, herkes mecburen gelecek, o zaman teşvik niye olsun, yüzde 25 destek veriyoruz. Dolayısıyla bu gönüllülük kuralını bozmayacağız asla. Yani sektörden, çevreden talepler geliyor ama yüzde 25'lik devlet desteğini vatandaş kendi rızasıyla ve kendi seçeneği olarak gitsin buraya kaydolsun diye kurduk ve çok da faydalı oldu" diye konuştu.

Sistemin başlayalı iki yıl olduğunu, iki yılda katılımcı sayısının 3,1 milyondan 5,1 milyona, toplam fonun ise 20 milyardan 37 milyara çıktığını anlatan Babacan, trendlerin bu şekilde devam etmesi halinde sistemin hedefine ulaşacağını, çok fazla yeni arayış içinde olunmaması gerektiğini ve sistemin ruhuna dokunmamak gerektiğini kaydetti.

Türkiye'de tasarruf oranlarının düşüklüğünün büyük bir problem olduğunu, tasarruf oranlarını artırmak için devlet katkısı getirdiklerini ifade eden Babacan, "Türkiye'nin toplam risk algısına faydası o harcadığımız devlet katkısından çok daha fazla" dedi.

- BES'te yeni düzenleme yolda-

Babacan, kesintiler konusunun önemli olduğunu belirterek, "Kesintilerle ilgili bir düzenleme yapıyoruz. Geçen hafta bir araya geldik. Hazine Müsteşarlığında düzenleme yetkisi. Kesintilerle ilgili yeni düzenleme, vatandaşların lehine bir düzenleme gelecek" diye konuştu.

Kesintilerin biraz fazla olduğunu, özellikle sistemden çıkışın çok pahalı olduğuna dikkati çeken Babacan, "Onu daha makul hale getirecek düzenleme, 1 hafta, 10 gün içinde Resmi Gazete'de yayımlanır ama sektörle istişareler bitsin ki son halini yapalım. Biz her kararda, her adımda etkileyecek çevrelerle önce konuşuyoruz, nihai karardan önce" dedi.

Sektörden gelecek itirazın sebebinin önemli olduğunu anlatan Babacan, "İtiraz haklı bir itirazsa tamam ama başka bir şeyse gereği neyse... Düzenleme devletin, onu da devlet, usule uygun, sektörün önünü açıcı, sistemi büyütücü yönünde kullanması lazım" diye konuştu.

- "Altına dayalı bankacılık sisteminde altın ekonomiye kazandırılıyor"-

Altın bankacılığına ilişkin soruyu yanıtlarken de Babacan, altının Türk halkının geleneksel tasarruf aracı olduğunu belirtti. Özellikle ekonomide istikrarın olmadığı, dalgalanmanın büyük boyutta olduğu, Türk Lirası'nın hızlı değer kaybettiği dönemlerde vatandaş için altının emniyetli liman olduğunu ifade eden Babacan, Türkiye'de bir miktar üretimi olan altının, ithal edilen bir ürün olduğunu söyledi.

Yastık altına konulan altının, ithalatı ve cari açığı artırdığını bildiren Babacan, makro dengeler açısından çok büyük faydasının olmadığını kaydetti. Altına dayalı bankacılık sisteminde altının ekonomiye kazandırıldığını ifade eden Babacan, açılan altın hesabında, bankanın altını kullandığını ve küçük de olsa onun üzerine nema geldiğini belirtti.

Altının alım satımı arasındaki farkın büyük olduğunu ancak bu alım satımın banka üzerinden yapıldığında aradaki farkın çok düşük olduğunu dile getiren Babacan, "Hem altın yine altındır, hem yastık altı gibi riskli bir yer değil, banka gibi emniyetli bir müessesedir hem de ülke ekonomisine döner ve faydası olur. Biz, bunun için altın bankacılığını önemsedik. Son birkaç yılda önemli bir artış oldu, bankalardaki altın mevzuatında. Bunun böyle olmasını ve devam etmesini arzu ediyoruz. Vatandaşlarımıza tavsiyemiz, evde, yastık altında riskli ortamlarda altın tutmak yerine, bankada altın hesabı açması ya da katılım bankalarında altın bazlı katılım hesabı açması ve birikimlerini oralarda değerlendirmesi" diye konuştu.

- Öncelikli dönüşüm programları-

Babacan, öncelikli dönüşüm programları eylem planlarına ilişkin soruyu yanıtlarken, söz konusu programların Türkiye açısından son derece önemli olduğunu söyledi.

Büyüme ve istihdamın, potansiyel büyümenin artırılarak gerçekleştirileceğini anlatan Babacan, "Yani saman alevi gibi büyüme değil ki bunun metotları var. 6 ay, 1 yıl gibi bir sürede ekonomiyi suni olarak büyütebilirsiniz ama temeller sağlam değilse o saman alevi gibi olur, geriye kül kalır, daha kötü duruma da memleket düşebilir. Potansiyel büyümemizi artırmak için yapısal reformlar olmazsa olmaz konular" dedi.

Babacan, 25 ayrı dönüşüm programı ve 1300 eylem planının bulunduğunu ifade ederek, şu anda G20 ülkeleri içinde hiçbir ülkenin bu kadar detaylı eylem planı ortaya koyamadığını bildirdi. Söz konusu eylem planlarının üçte ikisinin tamamlandığını anımsatan Babacan, "Geriye 3. paket kaldı. Burada çok önemli konular var. Hem ikinci pakette açıklanmayan üçüncü pakete bırakılan kayıt dışı ekonominin azaltılmasıyla ilgili konu var. Ama aynı zamanda temel ve mesleki becerileri geliştirme programı son derece önemli" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından son paketin muhtemelen ocak ayının son haftasında kamuoyuyla paylaşılacağını bildiren Babacan, şöyle devam etti:

"Böylece 25 programın açıklanması tamamlanmış olacak. Türkiye için son derece önemli, yeter ki bunların uygulaması yapılsın. Her üç ayda bir bunun ilerleme değerlendirmesi yapılacak. Yani ne söz verdik, hangi tarihlerde neler yapılacaktı, onlar yapılabildi mi, aksama var mı? Bununla ilgili takip mekanizması kuruyoruz ki bütün kuruluşlarımız, bakanlıklarımız olanca ciddiyetiyle bu takvimi uygulasınlar."

- "Komitenin amacı genel arz talep dengelerini izlemek"-

Gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki etkilerinin azaltılması için yapılan çalışmalarla ilgili soruya Babacan, Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme Komitesinin kurulduğunu ve ilk toplantısını yaptığını belirtti.

Amacın, temel gıda ürünlerinde arz güvenliğini kontrol etmek olduğunu belirten Babacan, şöyle konuştu:

"Temel gıda ürünlerinin piyasada bol miktarda olmasını sağlamak. Hiçbir üründe bir kıtlık olmamasını garanti etmek. En önemli amaçlardan biri o. Bunun yanında ürün miktarı, iyi planlanırsa o zaman fiyatlar da daha istikrarlı seyredecek. Ne zaman ki bir üründe arz tarafında azalma olsa hemen o ürünün iç piyasadaki fiyatları artıyor. Bunlar halkın temel ihtiyaç kalemleri. Halkımızın en çok tükettiği temel ihtiyaç kalemlerindeki fiyatların makul seviyelerde seyretmesi gerekiyor ve aşırılıkları önlememiz gerekiyor. Bunu iş olup bittikten sonra ele almak yerine önleyici tedbirler almak önemli. Bu komitenin de en önemli vazifesi bu olacak."

Babacan, Komitenin amacının genel arz talep dengelerini izlemek, arz talep dengesinde oluşacak sıkıntıları önleyici tedbirlerle çözerek fiyatlara istikrar kazandırmak olduğunu söyledi. Babacan, bundan temel gıda ürünlerinde fiyat aşırılıklarının önlenmesiyle vatandaşın istifade edeceğini, makro ekonomi açısından enflasyonun daha makul seyretmesinin sağlanacağını kaydetti. Babacan, bu yapının, temel gıda maddelerinin raflarda ve depolarda her an bol miktarda olmasını sağlayacağını ifade etti.

- Merkez Bankasının faiz politikaları-

Merkez Bankasının faiz politikalarına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Babacan, bankanın piyasa gelişmelerini çok yakından izlediğini ve bütün görüşleri de dinleyerek dikkate aldığını belirtti.

Babacan, Merkez Bankasının elindeki veri setinin başka hiçbir kuruluşta olmadığına dikkati çekerek, resmin tümünü detaylı olarak görebilen bir kurul ve operasyonel bağımsızlığa sahip olduğunu ifade etti.

Dolayısıyla Merkez Bankasının ne yapması gerektiği konusunda herhangi bir şeyi prensip olarak söylemediklerinin altını çizen Babacan, "Bu yeni de değil, benim 12 yıldır Merkez Bankası ile ilgili 'şöyle yapsın, böyle yapsın' gibi bir ifadem olmadı. Bunun mutlaka ruhuna da dikkat etmek lazım. Para Politikası Kurulumuz bütün bu gelişmeleri eminim ki dikkate alır, değerlendirmelerini yapar, karar günü geldiği zaman da kararını açıklar" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sanayi yatırımlarını desteklemeye yönelik paket üzerinde çalıştıklarını belirterek, "Bunu yaklaşık 1 ay içerisinde tamamlarız diye düşünüyorum. KOBİ'lerin sanayi yatırımlarını daha çok destekleyebilecek, büyük sanayi yatırımlarının finansmanını belki biraz daha kolaylaştırabilecek, bankalarımızı kredi verirken biraz daha imalat yatırımlarına doğru yönlendirebilecek bir model üzerinde çalışıyoruz" dedi.


Enflasyon, büyüme, cari açık gibi makro ekonomi alanlarına ilişkin 2015 yılına yönelik beklentilerine ilişkin soru üzerine Babacan, 2014 yılının Türkiye ekonomisinin yeniden dengelenme yılı olduğunu söyledi. Türkiye'nin geçen yıl iç talebe dayalı bir büyümeden dış talep ve iç talebin daha dengeli olduğu bir büyüme dönemine girdiğini ifade eden Babacan, "2015 yılında da bunun böyle olmasını arzu ediyoruz. 'Arzu ediyoruz' diyorum, çünkü ihracat pazarlarımızın performansı konusunda daha önümüzde net bir tablo yok" diye konuştu.

Babacan, söz konusu pazarlardan Irak'ta durumun ne olacağının, AB ekonomisinde toparlanma yaşanıp yaşanmayacağının, Rusya'daki krizin ülkedeki iç tüketime etkisinin henüz bilinmediğini dile getirdi.

Sanayi yatırımlarının arzu ettikleri noktada olmadığına ve son yıllarda sanayinin milli gelir içindeki payının düştüğüne dikkati çeken Babacan, "2015 yılı içerisinde büyümenin kompozisyonunu biraz daha sanayiye doğru yönlendirmemiz gerekecek" değerlendirmesinde bulundu.

- "Yüzde 5'li enflasyonları görebiliriz-

Babacan, petrol fiyatları düşmeye başlamadan önce bu yıl için öngörülerinin enflasyonun yüzde 6,3 olduğunu anımsattı. Bu oranın bazı çevreler tarafından iddialı bulunduğu belirten Babacan, "Petrol fiyatları düşmeye başladıktan sonra yüzde 6 artık çok rahat ulaşılabilir bir rakam olarak görülüyor. Tabii bu, petrol fiyatlarına çok bağlı. Biz şimdiden resmi enflasyon beklentimizi 6,2 den daha aşağı indirmiş değiliz. Bu seviyelerde giderse muhtemelen yüzde 5'li enflasyonları görebiliriz" dedi.

Büyüme için yüzde 4 hedefinin ortaya konulduğunu hatırlatan Babacan, bugün gelinen şartlarda yüzde 4'ün kolay ulaşılabilir bir hedef olduğunun söylenebileceğini dile getirdi.

- "Sanayi yatırımlarını desteklemekle ilgili bir paket üzerinde çalışıyoruz"-

Sanayi sektörüne yönelik tedbirler alınıp alınmayacağına ilişkin soru üzerine Babacan, şunları söyledi:

"Sanayi yatırımlarını desteklemekle ilgili üzerinde çalıştığımız bir paket var. Bunu yaklaşık 1 ay içerisinde tamamlarız diye düşünüyorum. Bizim klasik yatırım teşvik programımız var. Bunun daha ötesinde meseleye biraz daha geniş bakan, KOBİ'lerin sanayi yatırımlarını daha çok destekleyebilecek, büyük sanayi yatırımlarının finansmanını belki biraz daha kolaylaştırabilecek, bankalarımızı kredi verirken biraz daha imalat yatırımlarına doğru yönlendirebilecek bir model üzerinde çalışıyoruz."

Tamamen hizmetler sektörüne dayalı bir ekonomik modelin sürdürülebilir olmadığına işaret eden Babacan, bu anlamda Yunanistan'ın bugün içinde bulunduğu durumu örnek gösterdi.

İstihdama yönelik bir paket üzerinde de çalıştıklarını bildiren Babacan, bu paketin ana hatlarının da yavaş yavaş belirginleştiğini ifade etti.

- Sermayeyi teşvik-

Başbakan Yardımcısı Babacan, sermayenin teşvik edilmesinin de üzerinde çalıştıkları bir başka konu olduğunu dile getirdi.

Şirketlerin bilançolarında daha çok sermaye görmek istediklerini ifade eden Babacan, "Yeni çalıştığımız bir başka paket de 'sermayeyi destek'. Bilançolarda borç yerine sermayeyi desteklemek. İçinde pek çok unsur olacak. Finansal İstikrar Komitesindeki kurumlarımız, Maliye Bakanlığımız, Kalkınma Bakanlığımız beraberce çalışıyoruz, bir kaç tur toplantı yaptık, o da sanırım 1-2 ay içerisinde tamamlanır ve açıklanır" diye konuştu.

Babacan, bu konunun bankacılık düzenlemelerinden, vergi düzenlemelerine, yatırım projelerindeki finansman tasarımına kadar çok geniş bir alanı kapsadığını kaydetti. Dünyada borçluluğun çok büyük bir problem olduğunun altını çizen Babacan, özellikle Avrupa'daki şirketlerin çok borçlu, bankaların sermayesinin ise çok az olduğuna dikkati çekti.

Dünyadaki mevcut düzenlemelere bakıldığında sermayeden çok borçlanmanın teşvik edildiğini belirten Babacan, sözlerine şöyle devam etti:

"Şu anda Türkiye'de bile bir şirketi, sahibi sermayeyle mi kursun, yoksa borç alıp mı kursun? Borç aldığı zaman faizin tamamı vergiden düşüyor, sermayede böyle bir şey yok. Bu tür şeylere mutlaka bakmak gerekiyor. Daha sağlam bilanço yapılarına ulaşmak gerekiyor. Bu çerçevede sermaye piyasalarımız çok önemli. Sermaye piyasalarımızın gelişmesi ile ilgili ayrı bir eylem planı açıkladık. Fakat daha somut olarak baktığımızda katılım bankacılığı ile ilgili uygulamaların gelişmesi önemli. Özellikle katılım bankacılığında bir alışveriş var. Bir de müşavirlikle ortaklık yapısı var. Özellikle Türkiye'de o müşavirliklerin daha fazla olmasını istiyoruz. 'Katılım Bankaları daha çok müşavirliği nasıl yapar, onları nasıl teşvik edebiliriz', bütün bunlar o çalışmalarımızın kapsamında.

Vade uzatma dediğimiz de çok önemli. Bizim özel sektörün dış borcuna baktığımızda şirketlerimizin dış borcunun vadesi orta ve uzun, orada bir problem yok ama bankalarımız dışarıdan daha çok kısa vade ile borçlanıyor. Bu da Türkiye'nin kısa vadeli dış borcu ile rezervleri arasındaki oranın bozulmasını beraberinde getiriyor. İki hafta önce Merkez Bankamızın yaptığı bir düzenleme ile bankalarımızın yurt dışından kısa vadeli borçlanmasını daha pahalı hale getirmiş olduk ama orta ve uzun vadeli borçlanmasını daha ucuz hale getirdik. Dolayısıyla bundan sonra hızlı bir şekilde bankalarımızın bu vadeli borçlardan ödeme günü geldikçe orta ve uzun vadeye kayacağını bekliyoruz."

Babacan, sermaye teşvik çalışmaları içerisinde halka arz ile ilgili hususlar da bulunduğunu ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, imar mevzuatında yapılacak değişikliklere ilişkin, "Taslağı, muhtemelen önümüzdeki hafta görüşe açacağız. Herkesten gelecek görüşe de açığız" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı Kamu Yönetiminde Şeffaflık Programı'nın ana hedefi ve imar planındaki değişiklikler nedeniyle oluşan değer artışı nedeniyle belediyelere ne kadar pay aktarılacağının sorulması üzerine Babacan, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesiyle hareket eden kamu yönetiminin bir ülke için son derece önemli olduğunu söyledi.

Hazır kaynaklardan harcayan bir ülke için bu iki kavramın çok önemli olmayabileceğini anlatan Babacan, bazı ülkelerde doğal kaynakların miktarı ile şeffaflık arasında ters orantı görülebileceğini ifade etti.

Türkiye'nin ise böyle bir lüksü bulunmadığını ve ekonomiyi güven üzerine inşa etmeleri gerektiğini belirten Babacan, "Bu açıdan baktığımızda şeffaf bir anlayış ve her an halka hesap vermeye hazır bir yönetim tarzı, bir ülkeye olan güvenin inşasının en önemli yollarından bir tanesi" dedi.

Şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından 2002 yılından bu yana çok önemli adımlar attıklarını belirten Babacan, Başbakan Davutoğlu'nun açıkladığı çalışmanın konjonktürel değil yıllardır devam eden bir çalışma olduğuna dikkati çekti.

Bu çerçevedeki imar meselelerinin önemli bir konu olduğunu dile getiren Babacan, pek çok şehirde imar planlarının toplu veya münferit bazda ele alınmasının hassas konular arasında yer aldığını söyledi.

- İmar rantından belediyelerin pay alması-

Çalışma kapsamındaki imar rantının sadece imar değişikliği üzerine oluşan rant olduğunu anlatan Babacan, "Yoksa diyelim ki bir vatandaşımız bir daire almış 200 bin liraya, zaman içinde o daire 400 bin lira olmuş. Bununla ilgili hiçbir yeni uygulama yok, hiçbir vergi yok. Yani Türkiye'deki gayrimenkullerin kendi doğal piyasa şartları içerisindeki değerlenmesinden ve burada oluşan ranta herhangi bir vergi getirmiyoruz. Bunu özellikle vurgulamakta fayda var. Burada bahsettiğimiz imar rantı ile ilgili belediyelerin pay alması, sadece bir gecede, bir anda ya da bir belediye meclisinin oylamasıyla oluşan rantlar bunlar" dedi.

İmar mevzuatında değişiklik içeren düzenlemenin amaçları hakkında da bilgi veren Babacan, önceliği olan konunun imar yapma sürecinin şeffaf hale gelmesi ve her aşamada kamuoyuyla paylaşılması olduğunu söyledi.

Şehir dışındaki tarım arazilerinin imar çalışmaları başladığı andan itibaren değer kazandıklarına işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dolayısıyla bunu çok erken aşamada çiftçilerimize haber vermek gerekiyor. 'Bakın, aman dikkat edin, buralar değerlenecek. Çünkü imar geliyor' diye. Bunu baştan bilmesi lazım. Aksi halde ne oluyor? Bu bilgiye içeriden sahip olanlar, arazi toplamaya başlıyorlar. Çiftçinin elindeki araziyi ucuza alıyor. İmar geçtikten sonra çok daha yüksek fiyata satma imkanına sahip oluyor. Dolayısıyla burada bilginin çok hızlı bir şekilde yayılması çok temel bir kriter. Her aşamada vatandaşlarımızın haberi olsun. Bunun asimetrik bilgi sebebiyle haksız kazancı önleme boyutu var hem de aleni ve açık yapıldığı zaman orada daha az yanlışlık yapılıyor."

- "İnşaat sektörünü çok önemsiyoruz"-

İmar yapımının adil ve hızlı bir şekilde olmasının, düzenlemenin önemli özellikleri arasında yer aldığını ifade eden Babacan, bu kapsamda 10 binin altında nüfusu olan belediyelerin imar planı yapmak için kaynağa ihtiyaç duyduklarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığın belediyeye hibe desteğinde bulunacağını dile getirdi.

Bir anda yapılan imar değişikliği nedeniyle oluşan rantlardan belediyelerin pay almasının düzenlemedeki önemli unsurlardan olduğunun altını çizen Babacan, şu anda böyle bir mekanizmanın bulunmadığına dikkati çekti. Babacan, hukuk devleti çerçevesinde şeffaf, açık ve kurala bağlı bir yaklaşım istediklerini ifade etti.

"İnşaat sektörünü çok önemsediklerini" belirten Babacan, sektörün milli gelir içindeki payının daha da artması gerektiğini söyledi. Buna karşın sektörün kurallı bir ekonomik anlayış içinde hareket etmesi gerektiği değerlendirmesinde bulunan Babacan, "Belediyelerimizin, yerel yönetimlerimizin de kural ve hukuk bazında hareket etmesi gerekiyor" diye konuştu.

İmar mevzuatıyla ilgili taslağın, muhtemelen önümüzdeki hafta görüşe açılacağını bildiren Babacan, "Herkesten gelecek görüşe de açığız" dedi.

- "Kamunun sattığı arazilerin imar planı 10 yıl değiştirilemeyecek"-

Düzenlemenin, bazı kamu kurumlarının bir bölgeyle ilgili çıktıkları ihalede, ihaleye katılan bazı kişilerin bölgenin imar planında ileride değişiklik yapılacağı bilgisiyle hareket ederek, kazanç elde etmelerinin önüne geçme amacı taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine Babacan, buna ilişkin düzenlemede maddeler yer aldığını söyledi.

Babacan, özelleştirme ihalelerinde, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının önce imar değişikliğini yaptığını sonra ihaleye çıktığını, 5 yıl boyunca da anılan yerle ilgili imar değişikliği yapılamadığını anımsatarak, "Yeni uygulamada ne yapıyoruz? Eğer arazi kamunun ise öncelikle imar durumu ne olacaksa, bunun adının konması gerekecek. Onun özelleştirilmesi veya satışından sonra tam 10 yıl boyunca imar değişikliği yapılamayacak. Bu, çalışmanın içinde var" dedi.

Bir başka soru üzerine Babacan, kanunen adı konulmasa da belediyelerin her imar değişikliğinden istifade ettiklerini belirterek, düzenleme ile bunun adının konulduğuna işaret etti. Babacan, "Belediye, sırf yüksek gelir elde edebilmek için acaba şehri çok kötü bir hale getirebilir mi? Bunun için ne yapıyoruz? Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza bir denetim yetkisi veriyoruz. Bakanlığımız, kritik gözle izleyecek. Aşırılıkların olduğu illere de müdahale edebilecek" diye konuştu.

Belediye başkanları ve meclis üyelerinin seçilmiş kişilerden oluştuğunu ve seçilmiş insanlara fazla müdahale etmenin yerinden yönetim anlayışına uygun olmadığını ifade eden Babacan, "Ama, biz iktidar partisiyiz, AK Parti'li bir belediyenin ne yapıp ne yapmadığını bilmek istiyoruz. Bunun da bir yerlerden izlenmesi lazım" değerlendirmesinde bulundu.


AA