Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Gelişmekte olan piyasalar, yatırımcıları 4 yıl içerisinde 3. kez hayal kırıklığına uğrattı. Gelişen piyasalar, MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi’nin bu kez yüzde 4.87’lik başka bir kayıp vermesi ile yılı aşağıda sonlandırdı.  Gelişen Piyasa ETF’lerinden çıkışlar, Aralık ayında zirve seviyeye ulaştı. Yatırımcılar, Aralık’ta gelişen piyasa fonlarından geçtiğimiz 18 aydan daha fazla miktarda çıkış yaptılar. 2014 yılının son ayında gelişmekte olan piyasa fonlarından 11.5 milyar dolar, tahvillerden 7.8 milyar dolar ve hisse senetlerinden 3.7 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Bu durum, gelişen piyasaların en sabırlı yatırımcılarının bile direncini test etmek için yeterli görünüyor.

Gelişen piyasalar ile ilgili karşı bir tutum sergilemek, güçlenen dolar, Çin, Japonya ve Avrupa’da yavaşlayan ekonomik büyüme ve gerileyen petrol fiyatlarının karışık etkileri gibi kadar pek çok endişenin varlığı dolayısıyla şu an için genel geçer bir tavır olarak görünüyor. Tüm bunlara jeopolitik istikrarsızlık korkuları da eklenince pek çok yatırımcı dışarı açılmamayı tercih ediyor.

Tarihsel olarak piyasalardaki gerileyen akışlar ve değerlemeler hızlı bir biçimde terse döndü. 6 Mart 2009’da Dow Jones Industrial Average, Ekim 2007’den bu yana değerinin yarısın oranında gerilemesinin ardından 12 yılın en düşük seviyesini gördü. Ancak Dow Jones, süreci tersine çevirdi ve 3 hafta içerisinde yüzde 20 yükseliş gösterdiği bir sürece girdi. Bu durumun Küresel Finans Krizi’nin dönüm noktası olacağını kimse bilemezdi. Geçmiş performansların gelecekteki sonuçların göstergeleri olamayacağını biliyor olsak da gelişmekte olan piyasa hisseleri, kötü geçen yılların ardından genel anlamda önemli ölçüde ve hızlı bir biçimde toparlandı. MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi, geçtiğimiz 25 yılda ardı ardına sadece 3 yıl geriledi, 1999’dan 2002’ye kadar olan dönem.

Dolayısıyla, “Şu an gelişen piyasaları yeniden düşünme zamanı mı?” sorusu akla geliyor. Yatırımcıların gözden kaçırdığı ve mevcut hisse senedi değerlemelerinin yansıtmadığı en önemli nokta, dünyanın gelecekteki ekonomik büyümesinin büyük bir bölümünün gelişmekte olan piyasalardan gelecek olmasının geniş anlamda kabul edilmesi. Gelişen piyasaların toparlanarak gelişmiş olanları geride bırakması senaryosu tarihsel anlamda daha büyük destek görüyor.