Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, G20 için esas olan makro ekonomik koordinasyonun teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, "İyi dizayn edilmiş makro ekonomi politikalarına ek olarak, yapısal reformlar da kritik önemde. Yapısal reformların uygulanması, yüksek öncelik olarak G20 2015 yılı ajandamızda" dedi.

Babacan, ABD'nin başkenti Washington'da, IMF-Dünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları kapsamında düzenlenen G20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'nın "Küresel Ekonomi" başlıklı oturumun açılış konuşmasını yaptı.

Son zamanlarda üç önemli gelişmenin takip edildiğini dile getiren Babacan, ilk olarak, potansiyel büyümenin hala zayıf olmasına ve büyüme oranlarının ülkelere göre çeşitlilik göstermesine rağmen, son zamanlarda birçok gelişmiş ekonomi için daha güçlü büyüme beklentilerinin olduğunu kaydetti.

Babacan, ikinci olarak, şu anda petrol krizinin mevcut düşük düzeyinin küresel ekonomiye olumlu etki yapmasının beklendiğini bildirdi. Üçüncü olarak da döviz kurlarında farklı para politikaları nedeniyle büyük bir dalgalanma yaşandığını ifade eden Babacan, bunun özellikle döviz kuru riskine maruz kalan şirketleri etkilediğini belirtti.

Babacan, bazı ülkelerdeki deflasyon tehlikesine ek olarak finansal ve jeopolitik risklerin hala geçerliliğini koruduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ilımlı (büyümenin olduğu), düzensiz bir iyileşme ve finansal piyasalarda göreceliğin hakim olduğu bir ortamda, öncelikle G20 için esas olan makro ekonomik koordinasyonu teşvik etmemiz lazım. İyi dizayn edilmiş makro ekonomi politikalarına ek olarak, yapısal reformlar da kritik önemde. Bunlar, uzun vadeli potansiyelleri artırmak için ekonomilerimizin sağlıklı olması açısından önemli."

"Yapısal reformların uygulanması, yüksek öncelik olarak G20 2015 yılı ajandamızda" diyen Babacan, bu konuda önemli adımlar atıldığını söyledi.

Babacan, G20 Çerçeve Çalışma Grubu eşbaşkanlarının detayların üzerinde duracağını anlatarak, bu sürecin ülkelerin kendi öncülüğü ile sahipliğinde olacağını ve ülkelerin kendi uygulama takvimine karar vermekte esnekliklerinin bulunacağını kaydetti.

Sorumlu tutulabilirlik sürecinden ayrı olarak bazı ana engellerin ele alınmasının önemine işaret eden Babacan, örneğin gelir eşitsizliğinin azaltılması konularının konuşulabileceğini, bunun yanında dış dengesizlikler gibi yeni unsurların ele alınabileceğini ifade etti.

Babacan: "En kötü dönemi geride bırakmış olabiliriz, ancak ilerleme tatmin edici değil"

Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın Bahar Toplantıları kapsamında ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Babacan, "Küresel Ekonominin Karşısındaki Zorluklar ve G20'nin Rolü" başlıklı "Think 20" etkinliğine özel konuşmacı olarak katıldı.

Babacan, Türkiye'nin liderliğinde toplanacak G-20 Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'nda küresel ekonominin sorunlarına odaklanacaklarını belirtirken, ağırlıklı olarak petrol fiyatlarındaki gerileme, güçlenen dolar ve zayıflayan dünya ticaretini masaya yatıracaklarının bilgisini verdi.

Küresel ekonomik büyümenin zayıf ve dengesiz olduğuna dikkati çeken Babacan, "Küresel kriz başladığında, bunun etkilerinin derin ve uzun süreli olacağını söylemiştik. Yaklaşık 10 yıl sonra haklı çıktığımızı görüyoruz. Krizin etkileri hala tam anlamıyla atlatılabilmiş değil. En kötü dönemi geride bırakmış olabiliriz, ancak ilerleme tatmin edici değil" değerlendirmesini yaptı.

Babacan, ABD ve İngiltere'nin büyüme beklentilerinin olumlu olduğuna işaret ederken, Avrupa ve Japonya merkez bankalarının genişleyici para politikalarının umut verdiğini, ancak yapısal reformlar konusunda hala eksik kalındığını dile getirdi.

Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin de yavaşladığını kaydeden Babacan, "Küresel büyümenin büyük bölümü hala gelişmiş ülkelerden geliyor ve bu ülkelerin küresel ekonomideki payları artmaya devam ediyor" dedi.

Babacan, düşen petrol fiyatlarının bazı ülkeleri olumlu, bazılarını ise olumsuz etkilediğini ifade ederken, bu gelişmeden kaynaklanan net etkinin nispeten olumlu olduğunu anlattı. Güçlenen doların etkilerine de değinen Babacan, döviz kurundaki dalgalanmaların birçok ülke ve şirketi etkilediğini ve bu nedenle dikkatle izlenmesi gerektiğini bildirdi.

Babacan, ayrıca düşen ticaret hacmini yükseltecek girişimlere ihtiyaç duyulduğunu ve G20'nin bu konudaki girişimlerini sürdüreceğini kaydetti.

Türkiye'nin G20 öncelikleri

G20 dönem başkanlığının rotasyonla değil, seçimle belirlendiğini ve Türkiye'nin de bu göreve üç yıl önce seçildiğini anımsatan Babacan, bu görev süresince öncelik tanıdıkları 3 başlığı kapsayıcılık, uygulama ve yatırım olarak sıraladı.

Babacan, G20'nin dünya ekonomisinin yüzde 85'ini, nüfusunun üçte ikisini, küresel ticaretin yüzde 75'ini temsil ettiğinin altını çizerken, kapsayıcılık başlığı altında özellikle düşük gelirli ülkelere odaklanılacağını ifade etti.

Bu noktada "G20 olarak düşük gelirli ülkeler için neler yapabiliriz sorusuna yanıt arayacağız. Bu yaklaşımımız sadece bağış toplama faaliyetinden ibaret olmayacak. G20 masasında aldığımız tüm kararlarda 'düşük gelirli ülkeleri yeteri kadar hesaba katıyor muyuz, kararlarımızın bu ülkelere ne gibi etkileri olacak?' sorularını soracağız" ifadelerini kullanan Babacan, bu akşam G20 üyeleri ve düşük gelirli ülkelerden temsilcilerin ilk kez birlikte iştirak edeceği bir etkinliğe ev sahipliği yapacağını bildirdi.

Babacan, düşük gelirli ülkelerin katılımının G20'nin temsil gücünü ve aldığı kararların meşruiyetini artıracağını vurguladı.

G20'nin KOBİ'ler için ne yapabileceği, onları daha etkili hale getirmek ve mali koşullar da dahil olmak üzere iş ortamını onlar için daha kolay kılmak için daha KOBİ odaklı politikaları nasıl geliştirebilecekleri üzerinde durduklarını ifade eden Babacan, KOBİ'lerin küresel anlamda seslerini daha fazla duyurabilmeleri amacıyla Uluslararası Ticaret Odası'na (ICC) bir dünya KOBİ forumu kurulması önerisini dile getirdiklerini ve ICC'nin de bunu memnuniyetle kabul ettiğini belirtti.

Babacan, "Şu anda 100'ü aşkın ülkede ICC, KOBİ'ler için kendisini yeniden hazırlıyor ve artık G20 KOBİ'lerin küresel ölçekte temsil edileceği bir küresel platform olacak. Bunun bizim (G20) dönem başkanlığımız adına sadece bu yıl değil, bundan sonraki yıllar için de önemli bir başarı olacağını düşünüyoruz" dedi.

G20'de bir ilk: Kadın20 (W20)

G20'nin pek çok farklı çalışma gruplarına sahip olduğuna işaret ederek, buna Think20 (T20), Business20 (B20), Labor20 (L20), Youth20 (Y20), Civil20 (C20) gibi yapıları örnek veren Babacan, şu anda da W20 (Kadın20) adı altında yeni bir grup başlatmakta olduklarını dile getirdi. Babacan, G20 bünyesinde bir ilk niteliği taşıyan ve G20 ülkelerinden de geniş destek gören W20'nin, kadınların iş dünyasındaki rolünün ve etkinliğinin nasıl artırılabileceği, kadın girişimciler için nasıl daha fazlasının yapılabileceği konularına odaklanacağını kaydetti.

G20 dönem başkanlığı olarak ikinci önceliklerinin "uygulama" olduğunu söyleyen Babacan, G20 ülkeleri olarak 1000'in üzerinde yapısal reform taahhüdü de dahil olmak üzere masaya çok sayıda taahhüt ortaya konulduğuna dikkati çekti. Babacan, OECD ve IMF'nin, bu reformlar hayata geçirildiği takdirde küresel GSYH'nin 5 yıllık süre içerisinde normalden yüzde 2 civarında daha fazla artış göstereceğini hesapladığını belirtti.

Babacan, G20'nin Türkiye dönem başkanlığı olarak, taahhüt edilen bu reformların uygulanması için takvim ve takip mekanizması üzerinde çalıştıklarını ve bir şablon oluşturulması noktasında OECD ve IMF'den de destek aldıklarını söyledi.

IMF'nin kota ve yönetim reformunun hayata geçirilmesi konusunun da bu yıl üzerinde çalıştıkları önemli konulardan biri olduğuna değinen Babacan, çok sayıda ülkenin bunu kendi parlamentolarında onayladıklarına dikkati çekerek, "Bu, yeni küresel finansal mimariyle alakalı bir husus. Ülkelerin ekonomik ağırlıkları 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana çok değişti ve yeni ağırlık uluslararası finansal kuruluşların yönetimlerine yansıtılmalı" diye konuştu.

"Los Angeles'ın altyapı yatırım ihtiyacı, Mumbai'ninki kadar yüksek"

Babacan, dönem başkanlığı olarak üçüncü önceliklerinin ise yatırımlar olduğunu ifade ederek, sadece gelişmekte olan ülkeler değil, aynı zamanda gelişmiş ülkelerin de önemli boyutta altyapı yatırımlarına ihtiyaç duyduğunu kaydetti.

Bununla ilgili ABD'den bir örnek veren Babacan, "Geçen yıl Los Angeles'ı ziyaret ettiğimde gördüm ki, Los Angeles'ın altyapı yatırımlarına yönelik ihtiyacı, Mumbai ya da gelişmekte olan ülkelerdeki diğer herhangi bir büyük kentin duyduğu ihtiyaç kadar yüksek" dedi.

Babacan, bu konuda birçok ülkenin ciddi finansal sınırlamalarla karşı karşıya olduğunu dile getirerek, dolayısıyla kamu altyapı yatırımları için kaynakların nasıl daha fazla seferber edilebileceği ve sağlam projeler geliştirilmesi gibi hususların kendileri için önemli bir ilgi alanı olduğunu belirtti.

Babacan, konuşmasının ardından etkinliğe ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından katılan panelistlerin sorularını yanıtladı.

Yatırım finansmanı konusunda bir soru üzerine, Türkiye'nin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS ülkeleri tarafından kurulacak kalkınma bankasını desteklediğini belirten Babacan, Türkiye'nin ayrıca Asya Kalkınma Bankası'nın kurucu üyeleri arasında yer alacağını ifade etti.

Babacan, özelikle altyapı yatırımları konusunda yeni finansman modellerine ihtiyaç duyulduğuna işaret ederken, yeni kurulan kuruluşların buna destek sağlayacağını dile getirdi.

Altyapı sorunlarının sadece gelişmekte olan ülkelere özgü olmadığını vurgulayan Babacan, birçok gelişmiş ülkenin de bu sorunla karşı karşıya olduğu görüşünü paylaştı.

Babacan, buna karşın, gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülkelerin yüksek borçlanma sorunuyla da mücadele ettiğini anımsatarak, bu durumun yatırımları kısıtladığı öngörüsünde bulundu.

"Türkiye, kamu-özel sektör ortaklığında başarılı işlere imza attı"

Bu noktada, kamu ve özel sektör ortaklığının önem kazandığının altını çizen Babacan, Türkiye'nin bu alanda başarılı işlere imza attığını anlatırken, 3. boğaz köprüsü, tüp geçit projeleri, İstanbul - İzmir otoyolu ve dünyanın en büyük havaalanı olacak 3. İstanbul havaalanının kamu ve özel sektör ortaklığı dahilinde hayata geçirileceğini aktardı.

Babacan, başka bir soru üzerine yapısal reformların önemine değinerek, bu konuda kararlılık gösteren ülkelerin olumlu etkileri hemen olmasa da birkaç yıl içinde görmeye başladığını belirterek, "Buna, İngiltere, İspanya, Portekiz ve İrlanda örnekleri gösterilebilir. Bu ülkeler zor olan şeyler yaptı ve şimdi olumlu etkileri görmeye başladı. Öte yandan, yapısal reformları erteleyen ülkeler de var. Ancak, sorunlar maalesef olduğu gibi kalmıyor, büyüyor ve büyüdükçe çözümleri de daha maliyetli hale geliyor" şeklinde konuştu.

Uluslararası denetimin reformların uygulanmasına yardımcı olacağını anlatan Babacan, Türkiye'nin G20 başkanlığı döneminde bu konuya büyük önem vereceğini sözlerine ekledi.

Babacan, "İslami Finans" konferansında konuştu

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İslami finansın büyüme oranının gerçekten olağanüstü olduğunu belirterek, "İslami finans sisteminde net bir başarı bulunuyor" dedi.

Babacan, ABD'nin başkenti Washington'da, IMF-Dünya Bankası Yıllık Bahar Toplantıları kapsamında, Türkiye G20 Başkanlığı ve IMF'nin ortaklaşa düzenlediği "İslami Finans" başlıklı konferansta konuştu.

İslami finansın son yıllarda gösterdiği performansa ilişkin soruyu yanıtlayan Babacan, bu sistemin gayet iyi bir büyüme gösterdiğini kaydetti.

Babacan, "Sadece son 5-6 yılda değil, çıkış noktası ve ne kadar hızlı geliştiğine baktığımızda, İslami finansın büyüme oranı gerçekten olağanüstü" diye konuştu.

Bu model içindeki ülke, şirket ve KOBİ'lerin sistemi canlandırdığını ve yatırımcıların da bundan çok kazanç elde ettiğini ifade eden Babacan, bu noktada iki önemli boyutun önemine işaret etti.

Babacan, ilk olarak, İslami finanstaki tüm sistemlerdeki işlemlerde gerçek bir hareketlilik bulunduğunu ve buralarda yatırım, ticaret ve kalitenin de yer aldığını, diğer önemli boyutun ise risk paylaşımı olduğunu dile getirdi.

"İslami finansta riskler daha iyi yönetildi"

Bu sistemin yatırımcılara daha az risk taşıyan yatırım imkanı sunduğuna dikkati çeken Babacan, "Genel olarak İslami finansın performansı oldukça iyi" dedi.

Babacan, küresel ekonomide 2000 ile 2009 krizlerinin İslami finansta risklerin daha iyi yönetildiğini bir kez daha gösterdiğini vurgulayarak, bu noktada dünyada birçok güzel örneklerin verilebileceğini söyledi.

Şirketlerin şimdi bu sistemi daha çok kullandığını, piyasanın büyüdüğünü belirten Babacan, normal bankalarla zorluk yaşayan KOBİ'lerin de bazen İslami bankalarla daha kolay çalışabildiğini kaydetti.

"Evrensel olarak kabul gören bir finans modeli"

Babacan, İslami finans modellerinin evrensel olarak kabul edildiğini ve diğer finans modelleriyle de uyumlu olduğunun altını çizerek, "İslami finans doğal finans yöntemlerine veya finansın temel kural ve kavramlarına karşı değil" dedi.

İslami finansta regülasyonun çok kritik bir rol oynadığına dikkati çeken Babacan, bu sistemde sadece kanuni çerçevenin değil, aynı zamanda kanuni güvencenin, kesinliğin ve öngörülebilirliğin bulunduğu ama bunların ülkeden ülkeye, bir şeriat sisteminden diğerine değişebildiğini hatırlattı.

Babacan, "Sorunuza kısa yanıt olarak ise, evet, İslami finans sisteminde net bir başarı bulunuyor" ifadesini kullandı.

Babacan, Türkiye'nin, G20 dönem başkanı olarak, Şubat ayında İstanbul'da yapılan ilk bakanlar toplantısında, İslami finansın gerçek değerini vurgulamaya çalıştıklarını da anlattı.

"Enstrümanlarımız, hayli piyasa ve müşteri odaklı"

Öte yandan, sukuk (faizsiz tahvil) piyasasında hazinenin piyasayı düzenlemede sahada bulunmasının önemine işaret eden Babacan, sukukun mevduat bazlı önemli bir enstrüman olduğunu ve daha az risk içerdiğini söyledi.

Babacan, Türkiye'nin bu alana geç girdiğini ama şu anda şirketlerin konuyla daha fazla ilgilenmeye başladığını ifade ederek, "Ancak halen erken aşamalardayız" dedi.

Türkiye'deki bankacılık düzenlemesinde İslami finansı güvenli finans olarak gördüklerini kaydeden Babacan, bir soru üzerine, Türkiye'deki düzenlemelerde "İslami" tanımlamasını kullanmadıklarını, onun yerine bankacılık sisteminde "katılımcılık" gibi kavramlara yer verdiklerini kaydetti.

Babacan, bu noktada kanuni çerçeveyi, farklı fikirler ve katılımcılık yöntemlerine imkan veren en geniş şekilde hazırlamaya çalıştıklarını dile getirerek, "Günün sonunda şeriata uyumluluk, farklı şeriat yöntemlerine göre değişiyor. Hükümet olarak bizim veya şirketlerin sunduğu enstrümanlar, hayli piyasa ve müşteri odaklı" diye konuştu.

"Kredibilite arttıkça talep de artacaktır"

Babacan, sukukun geleceğini nasıl gördüğüne yönelik soru üzerine, İslami finans endüstrisinin büyümesine bakıldığında, bu sisteme talebi çok olumlu bulduklarını belirterek, "İslami finansa yönelik daha kredibilite ve güven oluştukça ve daha fazla ülke bu finans sistemini destekleyen daha güçlü yasal düzenlemelere sahip oldukça, sisteme talep de artacaktır" dedi.

Bu modele kapsayıcı bakış açısından bakmak gerektiğini ifade eden Babacan, İslami ülkelerin çoğunda toplumun büyük kısmının İslami kurallara karşı çok hassas olduğuna ama aynı zamanda bu kesimlerin İslami kurallarla uyumlu enstrümanların eksikliği nedeniyle bir şekilde sistemin dışında kaldığına dikkati çekti.

Babacan, "Finansal enstrümanların daha geniş çaplı kabul edilmesi, uygulanması ve düzenlenmesi sağlandıkça, toplumun daha fazla kesiminin sisteme dahili olabilir ve finansal dahiliyet, bizim G20 ve diğer uluslararası platformlarda küresel ajandamızdaki önemli konulardan biri" dedi.

"G20 ajandamızdaki kilit unsurlardan biri"

Babacan, "İslami likidite"ye yönelik soru üzerine, İslam'ın evrensel bir din olduğunu ve sadece tek bir ülkenin veya bir grup ülkenin tekeline dahil edilemeyeceğini belirterek, İslami finansal tekniklerin de evrensel kabul gören ve desteklenen teknikler olduğunu söyledi.

İngiltere ve Lüksemburg'un İslami finans ile ilgilenmesinden memnun kaldıklarını ve bunun cesaret olduğunu kaydeden Babacan, bu konuda G20 dönem başkanı olarak da çalıştıklarını dile getirdi.

Babacan, ayrıca, G20 dönem başkanı olarak kamu-özel sektör partnerliği projesine dikkat çektiklerini dile getirerek, sukuk ve diğer finans formlarının, bu tür projeler için önemli seçenekler sunduğunu bildirdi.

Birçok ülkede kamu borcu ve bütçe açığı çok yüksek olduğundan mühim altyapı projeleri için yeterli kamusal finans bulunmadığını anımsatan Babacan, "Dolayısıyla, özel sektör kaynaklarının kamu altyapı yatırımları için yönlendirmek, bizim G20 ajandamızdaki kilit unsurlarından biri" diye konuştu.

AA