Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki payının en az yüzde 20'lere yükselmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Akben, Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin (TKBB) 14. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, katılım bankacılığı sisteminin öne çıkan en önemli yanlarının, finansal aktiflerin reel ekonomiye paralel ve bağımlı bir şekilde büyüme göstermesi, aşırı spekülasyonlara ve risk iştahına izin vermemesi ve risk paylaşımını esas alması olduğunu ifade etti.

Kendisine atfedilen fonksiyonu dikkate alındığında, katılım bankacılığı sistemini yalnızca dini referanslar bağlamında ele almanın mümkün olmadığını dile getiren Akben, bugün faizsiz finansın, dünyanın birçok ülkesinde alternatif bir finans modeli olarak benimsendiği ve önemli aşamalar kaydettiğini, bireylerin, riskin kontrol edilebildiği bu sisteme ilgi duyduklarını ve ürünlerine başvurduklarını söyledi.

Son on yılda yaklaşık 15 kat büyüme kaydeden ve bugün itibariyle 1,2 trilyon doları aşan küresel faizsiz finans sisteminin, gelecek yıllarda aynı yüksek büyüme trendini istikrarlı olarak sürdürmesinin ve 2020 yılı itibarıyla 6,5 trilyon dolara ulaşmasının beklendiğini kaydeden Akben, "Öngörülerde ayrıca; faizsiz esaslara göre faaliyet gösteren bankaların 8-10 yıllık bir zaman dilimi içerisinde dünyadaki Müslüman nüfusun tasarruflarının yarısını çekebileceğine ve kaydedilecek büyümede özellikle sisteme yeni girecek ülkelerin de etkili olacağına dikkat çekilmektedir" dedi.

Büyümeye ön sıralarda katkı sağlayacak ülkelerden biri olarak gösterilen Türkiye'nin bu süreçte bölgesel bir merkez haline geleceğinin hazırlanan birçok raporun ortak görüşü olduğuna işaret eden Akben, İslami Finansal Hizmetler Kurulu (IFSB) tarafından 2014 yılı için hazırlanan yıllık rapora göre Türkiye'nin Endonezya, Pakistan ve Bangladeş'le birlikte faizsiz bankacılık sektörünün büyümesinde en etkili dört ülkeden birisi olduğuna işaret edildiğini söyledi.

Akben, ayrıca rapora göre Türkiye'de, bankacılık sektörü içinde faizsiz bankacılık sisteminin önem kazanacağını belirterek, buna imkan sağlayacak en önemli unsurun ise hükümetin ve düzenleyici kuruluşların son dönemde faizsiz finans sektörüne yönelik artan desteği olarak görüldüğünü vurguladı.

"Faizsiz finans küresel düzeyde en yüksek büyüme kaydedecek sektörlerden birisi olacak"

Mehmet Ali Akben, Türkiye'nin 2023 finansal hizmetler vizyonunda da faizsiz bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünün 10 yıl sonra üçe katlanarak 100 milyar doların üzerine çıkması ve bu sayede katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki mart 2015 itibarıyla yüzde 5,1 olan payının yüzde 15'e yükselmesinin hedeflendiğini aktardı.

Geçmiş dönemde elde edilen başarıları ve sektöre dahil olacak yeni kuruluşlar da dikkate alındığında, mezkur hedefe ulaşmanın kendilerini zorlamayacağını ifade eden Akben, şunları kaydetti:

"Bilakis ülkemizin sahip olduğu potansiyele ve faizsiz finansa yönelik dünyadaki gelişmelere bakarak önümüzdeki dönemler için çok daha büyük hedeflere ulaşmanın mümkün olduğunu görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Faizsiz finansın küresel düzeyde en yüksek büyüme kaydedecek sektörlerden birisi olacağı beklentisinden hareketle bugün birçok ülke, dini kimliklerini bir tarafa bırakarak, faizsiz finansa yönelik stratejik kararlar almakta ve hatta bu kararları bir süredir titizlikle uygulamaktadırlar. Bizim de ülke olarak yaşanan gelişmelere seyirci kalmamız düşünülemeyecektir. Dolayısıyla belirlenen hedefi yeterli görmediğimizi ve sistemin mevcut ve müstakbel temsilcilerinden çok daha büyük başarılar beklediğimizi, katılım bankalarının bankacılık sektörü içindeki payının en az yüzde 20'lere yükselmesi gerektiğini düşündüğümü ifade etmek isterim.

Ancak bu noktada özellikle vurgulamak isterim ki faizsiz bankacılık ve finans sektörünün yalnızca rakamlar üzerinden büyümesi, bizim için dikkate alınan tek kriter kesinlikle olmamalıdır. Sektörün büyümesi kadar, sağlam temeller üzerinde yükselmesi ve bu süreçte temel prensiplerine ve felsefesine sadık kalması oldukça önemlidir. Unutulmamalıdır ki bu yaklaşım, uzun vadede istikrarlı büyümenin temel anahtarı olacaktır."

Katılım bankalarının bugünkü aktif yapılarını incelediğinde, neredeyse tümüyle, "peşin al vadeli sat" şeklinde gerçekleşen ve borç finansmanına dayanan murabaha işlemlerine yoğunlaştıklarını, mudarebe ve müşareke gibi ortaklık türünden özkaynak finansmanı uygulamalarına yeterince başvurmadıklarının görüldüğünü belirten Akben, katılım bankalarının bu konuda aktif olmalarını, yani varlık yapılarını çeşitlendirmeye yönelik öneriler ve hatta ürünler geliştirmelerini, diğer taraftan kamu kurumları olarak gelecek dönemde kendilerinin göstereceği desteğe karşılık vermelerini beklediklerini ifade etti.

"Faizsiz finans sistemine yönelik mevcut algı iyileştirilmeli"

BDDK olarak Katılım Bankaları Birliğiyle ortaklaşa yürüttükleri çalışmalarla belirledikleri hususlara yönelik çözüm önerilerini, somut ifadelerle orta vadeli bir eylem planına dönüştürdükleri bilgisini veren Akben, "Bu eylem planı TBMM kararıyla onaylanan ve ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda, toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma yolunda önemli bir kilometre taşı olacak, 2014-2018 yıllarını kapsayan Türkiye'nin Onuncu Kalkınma Planı'nda bağımsız bir bileşene dönüşmüş durumdadır" dedi.

Bahsi geçen süreçte sektör temsilcilerinin katkılarına ihtiyaç duyduklarını ve bu süreci sahiplenmelerinin kendileri için çok önemli olduğunu söyleyen Akben, Onuncu Kalkınma Planı altındaki İstanbul Finans Merkezi Öncelikli Dönüşüm Programı kapsamında yer alan "Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans Sisteminin Geliştirilmesi" adlı bileşene ilişkin bazı bilgiler verdi.

Bileşenin, 4 temel politikadan oluştuğunu aktaran Akben, bunları şöyle sıraladı:

"Sektörün gelişmesi noktasında belirlenmiş olan bu politikalardan birincisi 'faizsiz finans sitemine yönelik mevcut algının iyileştirilmesi'dir. Katılım bankacılığının kendine özgü prensiplere bağlılığını daha net bir şekilde vurgulaması ve işlemlerin arka planında bu hassasiyetin yer aldığının gösterilmesinin toplum nezdinde katılım bankacılığına yönelik pozitif bir algının oluşması ve yerleşmesi için son derece önemli olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle söz konusu politika altında, sektörün daha iyi tanıtılmasına, şeffaflığının artırılmasına ve sektöre yönelik olumsuz algıların giderilmesine yönelik eylemler yer almaktadır. Hepimizin kabul edeceği gibi bu noktada Türkiye Katılım Bankaları Birliğine önemli görevler düşmektedir. BDDK olarak bu alanda Birliğe her türlü desteği vereceğimizi belirtmek isterim.

Sektöre yönelik ikinci politikamız, 'faizsiz finans alanına ilişkin insan kaynağının geliştirilmesi ve literatürün zenginleştirilmesi'dir. Şüphesiz bu konuyla ilgili en büyük eksiklik, katılım bankacılığı ve faizsiz finansın akademik alanda yeterince yer bulamamasıdır. Bu eksikliği gidermek için üniversitelerde bu alanla ilgili bölüm ve programların açılması ve mevcut olanların sayısının artırılması gerekmektedir. Tabii ki açılacak bölüm ve programlarda ders verecek akademisyenlerin yetişmesi belki de en acil ihtiyaçlardan biridir. Sabahattin Zaim Üniversitesi ile Sakarya Üniversitesinde İslam Ekonomisi ve Finansı Araştırma ve Uygulama Merkezlerinin kurulması eylem planımızın hayata geçirilmesi açısından önemli adımlardır."

"Faizsiz finans ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılmalı"

Sektöre ilişkin üçüncü politikalarının, "faizsiz finans sisteminin kurumsal yapısının ve hukuki altyapısının geliştirilmesi" olduğu bilgisini veren Akben, söz konusu politika altında toplam 10 eylem yer aldığını, bunlar arasında belki de en önemlisinin bankacılık mevzuatı başta olmak üzere faizsiz finans sistemini ve katılım bankacılığını ilgilendiren bütün mevzuatın taranması ve sistemin ihtiyaç duyduğu düzenlemelerin ortaya konulması olduğunu vurguladı.

Akben, sektöre yönelik dördüncü politikalarının "faizsiz finans ürün ve hizmet çeşitliliğinin artırılması" olduğunu belirtti.

Hiç şüphesiz bu alandaki en önemli eylemin faizsiz finansın özünü teşkil eden özkaynak finansman yöntemlerinin geliştirilmesi olduğuna işaret eden Akben, "Bu yöntemlerin kullanımını özendirmek için kamu kurumlarının gerekli mevzuat değişiklikleri başta olmak üzere atacağı önemli adımlar olacaktır. Katılım bankalarının da konuyla ilgili olarak üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu noktada eylem planımız içinde de yer alan eylemlerden biri olan, girişim sermayesi yatırım fonları ve ortaklıklarının kurulması, sektörün arzu edilen yönde gelişmesine önemli bir katkı sağlayacaktır" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'de kullanılmayan veya sınırlı ölçüde kullanılan çeşitli faizsiz finans yöntemleri bulunduğunu dile getiren Akben, Katılım Bankaları Birliği nezdinde kurulacak bir komitenin söz konusu yöntemleri araştırması ve bir rapor hazırlamasının beklendiğini ifade etti.

Mehmet Ali Akben, İstanbul'un faizsiz finans alanında bir merkez haline gelebilmesi için en kısa zamanda faizsiz prensiplere uygun yeni piyasaların oluşturulması, son dönemde açılan piyasaların derinleşmesi ve ihtiyaçlara cevap verir hale getirilmesinin şart olduğunu vurguladı.

Bu eylemin özellikle yurt içi tasarrufların yeterli olmadığı noktalarda yurt dışı kaynakların sektörün gelişmesine kanalize edilmesi için kritik öneme sahip olduğunu söyleyen Akben, katılım bankacılığının gelişmesinin iki açıdan çok önemli olduğunu belirtti.

Akben, ilk olarak krizlere karşı dayanıklılığı artık bütün taraflarca kabul edilen, reel ekonomiyle bağlantıyı daha iyi kuran katılım bankacılığının ekonominin sağlıklı ve istikrarlı büyümesi noktasında kilit bir rol oynayacağını ve ikinci olarak İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesinin hedefine ulaşması için öncelikle İstanbul'un İslami finans alanında da bir merkez olması, bunun için de katılım bankacılığının gelişmesinin hayati öneme sahip olduğunu sözlerine ekledi.

AA