Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, siyasi istikrardaki en ufak bir şüphenin ekonomide darboğaza neden olabileceğini söyledi.

Babacan, bir TV kanalında katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Ekonomik kriz beklentilerine ilişkin bir soru üzerine Babacan, Türkiye ekonomisinin dışa açık bir ekonomi olduğunu belirtti. Babacan, dışarıda yaşanan gelişmelerin Türkiye ekonomisine yapacağı hasarın minimumda tutulmasının önemine işaret etti.

Babacan, Gezi olayları ve 17-25 Aralık operasyonları gibi olayların Türkiye ile ilgili soru işaretlerini artırdığına dikkati çekerek, "Ancak bir ülkede istikrar zeminine herkes güveniyorsa, aynı ülkede doğru ekonomi politikaları uygulanıyorsa, o ülkede kolay kolay bir kriz tablosu göremezsiniz. Onun için Türkiye'de siyasi istikrar zemini bu dönem içerisinde sapasağlam güçlü oldu" diye konuştu.

Son iki yıldır yaşanan dalgalanmalara rağmen Türkiye içerisinde doğru politikayı gözlerini kırpmadan uyguladıklarını dile getiren Babacan, 2002'den bu yana Türkiye'nin her türlü ekonomik göstergelerinin olumlu seyir gösterdiğini bildirdi. Babacan, ekonomik göstergelerin içerisinde en fazla dikkat edilmesi gereken hususun cari açık olduğunun altını çizerek, cari açığın, dışarıdan sermaye veya finansman girişi ile kapatılması gerektiğini söyledi.

- "İstikrar ortamının kıymetini bilmeliyiz"-

İstikrar olmayınca ekonominin çarklarının dönmeyeceğini dile getiren Babacan, "Siyasi istikrardaki en ufak bir şüphe ekonomide bizi darboğaza sokabilir" dedi.

Babacan, Türkiye için seçimlerde güven ortamını güçlendiren bir tablo gerektiğini ifade ederek, "İnsanın serveti, geliri varken, onun kıymeti bilinmiyor ama bunları kaybedince 'vah, tüh' diyor ama iş işten geçiyor. İstikrar da böyle. Biz Türkiye olarak içerisinde bulunduğumuz istikrar ortamının kıymetini bilmeliyiz. Allah korusun, bu bir sarsıldığı zaman bunun güçlendirilmesi yıllar alır. Biz 'aman' diyoruz. Aman istikrarın, güvenin kıymetini bilelim. Önümüzdeki 7 Haziran seçimlerinde inşallah Türkiye'deki istikrarı ve güveni güçlendiren bir tabloyu göreceğiz" diye konuştu.

Babacan, Türkiye'de son 1 yılda KOBİ kredilerinin yüzde 25 arttığını belirterek, "Biz diyoruz ki 'Kaynağımızı yatırıma, üretime, ihracata ayıralım.' Eğer kazanmadan, üretmeden, borçla refahımızı yükseltiyorsak, bu suni bir refah artışı olur, aynı Yunanistan gibi gün gelir onun hesabı görülür. Yunan Dışişleri Bakanlığının bir yetkilisi bana 'Benim maaşımın yüzde 60'ı kesildi' dedi" ifadesini kullandı.

"Türkiye ekonomisi bu yıl hedeflenen büyüme rakamlarına ulaşılabilecek mi?" sorusuna Babacan, "Şu an itibariyle baktığımızda yüzde 4 hedefi iddialı, biraz zor ama hala gerçekçi bir hedef. İlk çeyrek beklediğimizden bir miktar daha zayıf gelecek ama daha sonraki çeyreklerde biz bunu hızlı bir şekilde telafi edileceğine inanıyoruz. Seçimden sonraki yumuşama atmosferi, geleceğe doğru güvenle bakışın özellikle yılın ikinci yarısında büyüme konusunda çok daha farklı bir tabloyu göstereceğine inanıyoruz. Dolayısıyla yüzde 4 hedefimizde biz oynamış değiliz. Piyasa beklentilerinde belki bunun çeyrek, yarım puan altında rakam görülebilir ancak bu bizim yüzde 4'lük tahminimizi bozacak bir tablo bir değil" cevabını verdi.

Kur hareketlerinin ekonomi üzerindeki etkisinin eskisi kadar fazla olmadığını vurgulayan Babacan, "Yine de ölçülü gitmemiz gerekiyor. Özellikle reel sektörün ve bankaların dış borcunun milli gelire oran olarak önümüzdeki dönemde çok da artmaması gerekiyor" ifadelerini kullandı.

- "Muhalefet partileri iktidar olmanın sorumluluğuyla bunları konuşmuyorlar"-

Babacan, "ekonomide çok fazla ihtiyatlı davranılıyor" eleştirilerine yönelik, "Dünya ekonomisinin hem sisin yoğun, yağışın, yolun dar ve virajlı olduğu bir dönemden geçtiğini düşünelim. Eğer birileri çıkıp da 'daha hızlı gidelim' diyorsa, işi bilen tecrübeli bir kaptanın bunu yapması mümkün değildir" dedi.

Muhalefet partilerinin seçim vaatlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Babacan, şunları kaydetti:

"Muhalefet partileri iktidar olmanın sorumluluğuyla bunları konuşmuyorlar. Ana muhalefet partisi genel başkanı 'Ben yüzde 35 hedefliyorum' diyor. Yüzde 35'le iktidar olunmaz ki bu ülkede, Meclis aritmetiğini tutturamazsın. Hem yüzde 35 hedefleyip iktidar olmayacağım diyor, hem de emekliye, işçiye şunu vereceğim diye açıklama yapıyor. Bu tamamen bir göz boyama ve aldatma. Seçime giderken acaba 1-2 puan daha bir yerlerden tırtıklayabilir miyim bunun sonucudur. İktidar olamayacağım, muhalefet olacağım ama işçiye şunu, emekliye bunu vereceğim, bunun hiçbir güvenilirliği yok, inandırıcılığı yok."

Babacan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun emeklilere yönelik seçim vaadini noterden onaylattığının hatırlatılması üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Kendisi belki bürokratlıktan gelmiş olabilir ama ben esnaf bir ailenin çocuğuyum Çıkrıkçıklar Yokuşundan yetişmeyim. Anadolu'da şu atasözleri vardır; 'Söz senettir, doğru söz yemin istemez' denir. Eğer birileri böyle bir senet peşindeyse, gidip noterden... Söylediklerine yemin ediyorsa zaten orada bir problem vardır. Söze güven olacak. Eğer söz yetmiyorsa bir de bunu senete, notere bağlamak gerekiyorsa demek ki kimse güvenmiyor, inanmıyor ki buna ihtiyaç var. Bunlar sağduyu vatandaşlarımızın inanacağı, güveneceği yaklaşımlar değil. Şu anda muhalefet partilerine oy verecek vatandaşlarımız gerçekten onları çok da beğenip destekledikleri, iktidar olacaklarına inandıkları için bu kadar destekledikleri kanaatinde değilim."

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Seçimler, Türkiye'nin istikrarının bozulacağı bir tabloyu önümüze koyarsa, siyasi istikrar ortamı bozulduğu anda bizim ekonomimizin çarklarını çevirmek cari açık sebebiyle çok çok zor olur. Siyasi istikrar bozulduğu anda refahımızı finansa edemeyiz" dedi.

Türkiye'deki sağlık hizmetlerine bakıldığında şehir hastanelerinin yapılacağını ifade eden Babacan, "Milli geliri 50 bin dolar olan ülkelerde bu kalitede sağlık tesisi, hizmeti yok" dedi.

Babacan, Türkiye'deki sağlık reformunun dillere destan olduğunu belirterek, iki sene önce Davos'ta yapılan toplantıda sağlık sistemini anlattıklarını söyledi.

Türkiye'deki sağlık sisteminin, milli geliri 50 bin dolar seviyesindeki ülkelerdeki düzeye geldiğini anlatan Babacan, 2'si Ankara'da olmak üzere 22 şehir hastanesi yapılacağını ve ileri teknoloji kullanılacağını kaydetti.

Eski bakanlardan Kemal Derviş'in, "ekonomik kriz görünmüyor" sözlerinin anımsatılması üzerine Babacan, Türkiye'de kriz tablosunun olmadığını söyledi. Ancak bu tablonun bazı gerekçeleri bulunduğunu ve bunların korunması gerektiğini belirten Babacan, "Bu seçimler, Türkiye'nin istikrarının bozulacağı bir tabloyu önümüze koyarsa, siyasi istikrar ortamı bozulduğu anda bizim ekonomimizin çarklarını çevirmek cari açık sebebiyle çok çok zor olur. Siyasi istikrar bozulduğu anda refahımızı finansa edemeyiz" dedi.

Türkiye'nin 12 yılda basamak basamak yükseldiğini anlatan Babacan, siyasi istikrar zemininin bozulması halinde bu noktadan düşüşün hızlı olabileceğini bildirdi. Mevcut refah seviyesinin istikrar ve güven ortamı ile dışarıdan sürekli gelecek finansmanla bu noktada durabileceğini anlatan Babacan, şöyle devam etti:

"İstikrar bozulursa, finansman çerçevesi bozulursa, Türkiye'ye olan finansman akımında bir sıkıntı olursa, bu çok hızlı bir refah ve milli gelir kaybını da beraberinde getirebilir. Bu bir risktir. Böyle garantisi yok. Türkiye'de bir kriz riski yok, bu kadar rahat söyleyemem. Bunun şartları var. Eğer siyasi istikrar zemini sağlamsa onun üzerine de iyi bir ekonomik program uygulanıyorsa o zaman Türkiye'yi biz krizlerden uzak tutarız, Türkiye'de refah artmaya devam eder. Ama siyasi istikrar zemini bozulursa veya kötü bir ekonomi politika uygulanırsa Türkiye'de her zaman için kriz ihtimali ilerde belirebilir. Doğru politika lazım, siyasi istikrar lazım ve doğru ekonomi politikası lazım. Bu beraber olacak, aksi halde sıkıntılar her zaman olabilir, dikkatli olmamız lazım."

AK Parti'nin asgari ücret ve emeklilerle ilgili projeksiyonun ne olacağı sorusuna Babacan, asgari ücret ve emekli maaşında nominal rakam kadar satın alma gücünün önemli olduğunu kaydetti.

Asgari ücret artışının satın alma gücünün artışıyla gerçekleşeceğini dile getiren Babacan, "Asgari ücreti yüzde 30-50 artırmışsınız, eğer piyasadaki fiyatlar bundan daha fazla artacaksa ki kötü ekonomi politikaları bunu hemen getirir, enflasyon yüzde 40-50'ye çıkar. Verdiğiniz zamdan daha fazlasını halkımızın cebinden alır" ifadesini kullandı.

CHP, MHP'nin iktidar oldukları dönemde hiperenflasyon olduğunu ifade eden Babacan, yüzde 30-50'lik zamların verildiğini ancak söz konusu dönemlerde enflasyonun da yüzde 80-100 olduğunu anlattı.

- "Kimse aç gitmesin yatağa doğru ama biz bunu sağladık"-

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "17 milyon yoksul var ve çocuklarımız yatağına aç gitmeyecek" sözlerinin hatırlatılması üzerine Babacan, mutlak ve göreli yoksulluk kavramları bulunduğunu, göreli yoksulluğun bir ülkedeki ortalama gelirinin yarısından daha aşağı olanlara göreli yoksul dendiğini anlattı.

Milli gelirin 50 bin dolar olduğunu bir ülkede, 25 bin doların altında geliri olan kişilere göreli yoksul dendiğini belirten Babacan, şöyle konuştu:

"Sayın Kılıçdaroğlu'nun bahsettiği rakamlar göreli yoksulluktur. Yani Türkiye'nin refahı artmış, 230 milyar dolardan 800 milyar dolar ekonomi büyümüş o hale göreli yoksulluk rakamlarını vererek yanıltmaya çalışıyor. Dünyada asıl kullanılan mutlak yoksulluk rakamıdır. O, 1 doların altında geliri olan vatandaşımızın yüzdesi 2,15'tir, 4,3'tür. Yani bir kişi günlük 1 dolar ve altı geliri olanlara artık açlık sınırı diyoruz dünyada. Dünyada 7 milyar nüfusun 1 milyarı 100 doların altında yaşar. Türkiye'de bunu sıfırladık çok şükür. Kimse aç gitmesin yatağa doğru ama biz bunu sağladık."

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının paralarının daha önce başka yerlere harcandığını belirten Babacan, "Türkiye'de artık böyle bir şey mümkün değil. Yeter ki devletimizin ilgili birimlerinin o vatandaşımızdan haberi olsun. Vatandaşımızın gerçekten sıkıntıda olduğunu yeter ki o birimimiz bilsin. Bildiği anda böyle bir şey mümkün değil, izin verilmez. Kimse aç ve açıkta bırakılmaz artık Türkiye'de" diye konuştu.

- 7 bin kişi istihdam edilecek-

Nüfusun yüzde 2'sinin 4,3 doların altında bir gelire sahip olduğunu, bunun da önümüzdeki dönemde sıfırlanacağını belirten Babacan, her bir aileden sorumlu olacak aile destek uzmanlarıyla toplumun kılcal damarlarına kadar girileceğini söyledi.

Sosyo ekonomik durumu zayıf olan ailelerin her türlü ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili özel görevlendirmeler yapacaklarını anlatan Babacan, 7 bin kişinin istihdam edileceğini bildirdi.

- Bank Asya'nın TMSF'ye devri-

Asya Katılım Bankası'nın (Bank Asya) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devriyle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Babacan, BDDK ve TMSF'nin kanunla kurulan bağımsız kuruluşlar olduğunu anımsattı.

Bağımsız kurulların aldığı kararlar ve attığı adımların üzerine çok fazla yorum yapılmasının doğru olmayacağını vurgulayan Babacan, "Çünkü biz konuştukça o kurumlarımızın bağımsızlığına zarar getirmiş oluruz. Dolayısıyla bu, BDDK ve TMSF'nin yürüttüğü bir konudur. Onlardan gelen sözlü ve yazılı açıklamalara itibar etmek gerekir" diye konuştu.

AK Parti hükümetinin Bankacılık Kanunu'nu çıkardığını, BDDK ve TMSF'nin nasıl işleyeceğinin belirlendiğini anlatan Babacan, şunları kaydetti:

"Kanun çıkarmışız, TBMM'den geçirmişiz, görevlendirmemizi yapmışız ondan sonra geri çekilmişiz. Bunlar bağımsız kurumlardır. Önümüzdeki dönemde onların yazılı ve sözlü açıklamalarını takip etmek daha doğru olur. Her iki kurumumuzun da itibarı çok çok önemlidir. Bankacılık sistemimizin sıhhati açısından, bankacılık sistemimizin tümüne olan güven ve itibar açısından bu iki kurumumun itibarı önemlidir. İki kurumumuzun itibarına zarar verecek herhangi bir söylem, yaklaşımdan uzak durmak gerekir."

AA