Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "ateşkes" konusunda tek taraflı çağrı yapmadığını belirterek, "Anında PKK silahları susturmalı, ellerini tetikten çekmelidir. Buna karşılık hükümet de operasyonları durdurduğunu, ölümlere yer vermeyecek bir yaklaşımla diyaloğa ön açtığını ifade etmelidir" dedi.

Demirtaş, il başkanları toplantısı için geldiği HDP Genel Merkezi girişinde gazetecilerin sorularını cevapladı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Demirtaş, Parti Meclisi Toplantısı'na ilişkin bir soru üzerine, "Bütün gelişmeleri değerlendirilip, söz konusu çatışmaların, savaşın önüne nasıl geçebiliriz, nasıl durdurabiliriz ve neler yapabiliriz? Ülkemizde barışı, huzuru tekrar nasıl sağlayabiliriz? Yaşanan bütün sorunların çözümü için parti olarak üzerimize düşen neler var, bunları nasıl yerine getirebiliriz? Teşkilatlarımızla tüm kurum ve yapılarımızla bunları masaya yatırıyoruz" diye konuştu.

Merkez yönetimi, teşkilatlar, Meclis grubu ve sivil toplum örgütleriyle yapılan tartışmaları değerlendirmelerinin neticesinde bir planlama çıkacağını dile getiren Demirtaş, her gün, her saat ülkenin bir yerinden acı haber geldiğini anımsattı.

Bir gazetecinin "bu sabah da şehit haberinin geldiği"ni hatırlatması üzerine Demirtaş, "Evet, maalesef her gün evlatlarımızı yitiriyoruz, her gün bu ülkenin anneleri ağlıyor. 'Analar ağlamasın' diye yola çıkılmış süreçte, bugün iktidar uğruna her gün anaların ağlatıldığı bir süreci yaşatmaya kimsenin hakkı yok. Bu ülkeye, bunları yaşatmaya kimsenin hakkı yok" ifadelerini kullandı.

HDP'nin şiddete, silaha karşı durumu ve tutumunun net olduğunu belirten Demirtaş, bunları asla kabul edilemez gördüklerini ve asla doğru bulmadıklarını vurguladı.

"Bir an önce bu çatışmaların durması ve yeniden diyalog ve müzakere süreciyle sorunların kalıcı bir şekilde birbirini aldatmaya, kandırmaya değil, iktidar hırsına dayalı değil, samimi bir şekilde çözümü için gayret sarf ediyoruz" diyen Demirtaş, şöyle devam etti:

"Zannediyorum bütün toplumda bu konuda ciddi bir duyarlılık var. Benim herkesten ricam şudur. Şu günlerde ısrarla AKP yanlısı çevreler toplumu kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Toplumda şiddet yanlısı olanlar bir de AKP gibi barış sevdalısı olanlar varmış gibi. Hayır. Türkiye toplumunun tamamı barış istiyor. Saray ve çevresi, onu iktidarda tutmak isteyenler dışında bu ülkede çatışma, savaş isteyen yok. O nedenle hiç kimse birbirine karşı asla düşmanlık, kin besleyecek duygularla yaklaşmamalıdır. Bugünler geçecek. Elbette bütün bu zorlu zahmetli, sıkıntılı günleri atlatacağı ve ülkemizde barışı hakim kılacağız. O nedenle asla kimse kimseye kinle öfkeyle yaklaşma konusunda tahriklere kapılmamalıdır ve bizler hep birlikte barış sesimizi yükseltirsek inanıyorum ki bütün bunların önüne geçeceğiz. Toplantılarımızı da bu çerçevede gerçekleştiriyoruz."

Terör örgütlerine yönelik düzenlenen operasyonlarda, bir köyde sivillerin öldüğüne ilişkin iddiaların sorulması üzerine Demirtaş, bugün akşam Merkez Yürütme Kurulu'nun toplanacağını, dün de PM'de, bu katliamın yaşandığı yere bir heyetin gönderilmesi konusunda öneri yapıldığını anlattı.

Sivillerin yaşamını yitirdiği iddia edilen köye ve bölgedeki duruma ilişkin somut bir raporla dönme amacıyla bir heyetin gönderileceğini aktaran Demirtaş, "Dışişleri Bakanlığı da biliyorsunuz olayı doğrulayan bir açıklama yaptı. Araştırılacağını belirtiyor ama sivillerin öldüğü aşikar. Dışişleri Bakanlığı da bunun farkında. Dolayısıyla bu sivil katliamların da sorumlularının hem ulusal hem uluslararası düzeyde yargı önüne çıkması için biz de elimizden geleni yapacağız" değerlendirmesinde bulundu.

"Partimizin kapatılma ihtimali yüzde sıfırdır"

Bir basın mensubunun, "Parti kapatmalarına ilişkin bir açıklamanız oldu. Burhan Kuzu'nun ofisinde çalışmaların başlatıldığını söylediniz. Bu konjonktürde HDP'nin kapatılma ihtimali var mı sizce?" sorusuna karşılık Demirtaş, şöyle konuştu:

"Ben 'partimiz kapatılacak' demedim. 'Bunun çalışmasını yapıyorlar' dedim. Partimizin kapatılma ihtimali yüzde sıfırdır. Amaçları şu. 'Bir dava açtırabilirsek' diye düşünüyorlar. 'En azından HDP'yi hazine yardımından muaf tutacak bir ceza çıkarabiliriz oradan.' Amaç bu. Yoksa parti kapatılmayacağını kendileri de biliyor. Çünkü partimiz kapatılmayla ilgili en küçük bir suçlamayla, ithamla karşı karşıya kalamaz. Yok böyle bir şey. Varsa hakkında soruşturma açılacak parti, AKP'dir. Roboski'yi yapan onlardır, Gezi'yi yapan onlardır, 134 çocuğu sokakta gösterilerde katlettiren ve gurur duyan onlardır. Her gün yurtdışına yasadışı silah gönderen onlardır, IŞİD terör örgütünü besleyen onlardır. Varsa hakkında soruşturma açılması gereken bir parti, AKP'den başkası değildir. Yoksa ben 'partimiz kapatılacak vesaire' o anlamda bir şey ifade etmedim. Birileri heveslenmiş durumda soruşturma açtırmaya çalışıyor."

Demirtaş, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde partimizle ilgili başlatılmış resmi bir soruşturma da yoktur, bunu da öğrendik. Yargıtay'ın böyle bir resmi soruşturması henüz yok. Ama anladık ki AKP çevreleri soruşturmayı başlatmış, kendi özel bürolarında. Bunu bir resmi soruşturmaya dönüştürmek için de baskı yapıyorlar" ifadesini kullandı.

Bir başka gazetecinin, "Burhan Kuzu'nun da 'Ne bürom oldu geçmişte, ne de şimdi var' şeklinde karşı açıklaması oldu. Bir yandan da partinin kapatılması değil ama sorumluların cezalandırılması yönünde bir ifadesi var" şeklindeki soru üzerinde de Demirtaş, "Muhatap almayım en iyisi, müsaade ederseniz" karşılığını verdi.

"PKK silahları susturmalı, ellerini tetikten çekmelidir"

"Operasyonların durdurulması çağrınızla ilgili yaptığınız açıklamalar iktidar cephesinde samimiyetsiz bulunuyor. İlk önce operasyonlar değil, şehit haberleri gelmeye başladı. Siz Kandil'le de görüştüğünüzü söylemiştiniz. Şehit haberleri neden hala gelmeye devam ediyor. Kandil'den size ne yanıt geldi?" sorusuna Demirtaş, şu yanıtı verdi:

"Görüşemedik. Türkiye'de biliyorsunuz bir müzakere yasası var. Bu yasa çerçevesinde taraflarla görüşme yapan kişilerin bu konuda yasal güvencesi var. Biz bugüne kadar yaptığımız bütün görüşmeleri bu yasa çerçevesinde yaptık. Yeniden yaparız, yine yaparız ama bu koşullarda. Kandil'de sivil insanların köylerinin bombalandığı bir koşullarda oraya heyetimizi nasıl göndereceğiz? Bu ciddi bir handikap. Ben çağrıyı tek taraflı falan yapmıyorum. Anında PKK silahları susturmalı, ellerini tetikten çekmelidir. Buna karşılık hükümet de operasyonları durdurduğunu, ölümlere yer vermeyecek bir yaklaşımla diyaloğa ön açtığını ifade etmelidir. Şunun altını çizerek ifade ediyorum. Çarpıtacak birileri... Ben, 'Devlet silah bıraksın' falan demiyorum. Devlet, silah bırakır mı? Silahsız devlet olmaz. Devlet kendini koruyacak, bir şey demiyoruz. Ama elini tetikten çekmek başka bir şeydir. Karşılıklı ateşkes durumundan, birbirine ateş etmeme durumundan söz ediyorum. Bu çağrı, aynı zamanda ve acil olarak PKK'yadır. Tabii ki ölümler geldiği her gün siyaseten konuşmak, çözüm aramak, giderek zorlaşır. Siyasetin alanını daraltan şey, silahtır, şiddettir. Hükümetin de buna bir şekilde hizmet eden bu politikalardan vazgeçmesi lazım. Bir yandan biz silahları susturmaya, durdurmaya çalışıyoruz. HDP olarak, sivil toplum örgütleriyle, barışseverlerle birlikte... Bir yandan hükümet, partimizi kapatmak, dokunulmazlıkları kaldırmakla bir şekilde baskı altına almak istiyor. Siz demokratik siyaset kanallarını tıkamaya çalışmak yerine, tam tersine demokratik siyaseti büyütecek, itibar kazandıracak bir yol izlemelisiniz ki şiddeti hep birlikte bertaraf edebilelim."

"Ölen insanların hepsi, bizim evladımız"

"Operasyonlar devam ediyor, her gün şehit haberleri geliyor. Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan operasyonların devam edeceğini söylüyorlar. Ne zaman kırılma olur, ne zaman biter sizce bu saldırılar PKK tarafından?" sorusu üzerine de Demirtaş, bütün Türkiye toplumunun sesini yükseltmesi durumunda herkesin cevap vermek zorunda kalacağını söyledi. Demirtaş, herkesin barış istediğini yüksek sesle haykırması gerektiğini belirtti. Kendisinin neredeyse her gün çağrı yaptığını dile getiren Demirtaş, şunları söyledi:

"Sayın Başbakan da her gün iki veya üç defa konuşuyor ve her seferinde 'Bitirene kadar biz devam edeceğiz' diyor. Bu mudur yani barış anlayışı? Çıkıp diyecek ki 'Bize silah sıkmayana biz de silah sıkmayacağız.' Bu kadar net. 'Hepsi silahlarını teslim edecek, hepsi ülkeyi terk edecek ama son terörist kalıncaya kadar bilmem Kandil'i dümdüz edinceye kadar...' bu söylemler çok eski de kaldı artık. Türkiye'nin bundan kurtulması lazım. Ölen insanların hepsi, bizim evladımız. Bu ülkede cenazesini omuzlarımızda taşıdığımız her tabutun yükü, en başta siyasi iktidarın sorumluluğunda, omuzlarında bir yüktür. Biz kendi payımıza düşen yükü görüyor, gereğini yapmaya çalışıyoruz. Ama bu şekilde yani Türkiye'yi hem savaşa sürükleyip hem de sorumluluğunu HDP'ye atarak bir ucuz sandık, seçim hesabı yaparlarsa, Türkiye toplumu buna sessiz kalmayacaktır. Herkes farkındaki barış bu ülkede kazanacak ama bugün kazansak barışı, yarın yitirme ihtimali olan evlatlarımızı kurtarmış olacağız, bu iş bu kadar nettir."

"Şehit haberleri gelirken, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in kızının düğününde eğlenildiği" yönünde sosyal medyada eleştirilerin olduğunun hatırlatılması üzerine Demirtaş, şunları kaydetti:

"Sırrı Bey'in tek evladı var. Uzun süredir bu mevzulardan dolayı ertelediği bir nikahtı. Biz de oraya eğlenmeye gitmedik. Nikah şahitliği yapmaya gittik. Şahitliğimizi yaptık. Allah mesut bahtiyar etsin. Şehit haberleri gelirken, cenazeler kalkarken orada eğlendiğimize dair tek bir görüntü göstersinler biz de özür dileyelim. Hayat devam ediyor. Ölümler de var, doğumlar da var, düğünler de var. Bu cenazeler gelirken paraları koyacak yer bulamayanlara sorsanız bu soruları daha iyi olur."

HDP PM sonuç bildirgesi

HDP Parti Meclisi (PM) bildirgesinde, "barış ve çözüm mücadelesinin" sürmesi vurgusu yapıldı.

HDP'nin dün gerçekleştirilen PM toplantısının ardından açıklanan bildirgede, Türkiye toplumunun, sanki tek parti iktidarının başbakanıymış gibi hareket eden bir AK Parti Genel Başkanıyla karşı karşıya olduğu savunuldu.

Bildirgede, geçici statüdeki başbakanın aldığı kararlarla attığı adımlarla toplumu derinden sarsan, acı kayıplara yol açan bir çatışma ve şiddet dalgasını her geçen gün tırmandırdığı ileri sürüldü.

"Her gün toplumu infiale sürükleyecek konuşmalar yapan Başbakan ve yardımcılarının, 31 genç insanı Suruç'ta katledenler, HDP'ye yönelik Adana, Mersin ve Diyarbakır bombalamalarını gerçekleştirenler hakkında konuşmamaları ise son derece manidardır" denilen bildirgede, şu ifadeler kullanıldı:

"Kutuplaşma ve gerginlik, toplum içi düşmanlık ve karşıtlık yaratma politikasını seven bu anlayış, yargıyı, medyayı ve diğer alanları da kontrol altına alarak ve başlatılan çatışmanın bir parçası haline getirerek, Türkiye'yi hızla güçlü bir fırtınanın içine sürüklüyor. Türkiye'nin birçok ilinde HDP'lilere yönelik yaygın gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla; Ağrı, Şırnak, İstanbul, Cizre gibi yerlerdeki yargısız infazlarla; çeşitli kentlerde gençlere yönelik işkence uygulamalarıyla; IŞİD barbarlarına karşı mücadelede yaralanan Rojavalılara yönelik gözaltılarla; Lice, Hazro, Kulp, Silvan, Mardin, Dersim ve Şırnak'taki orman yangınlarıyla; Ankara'da sendika baskınıyla; cemevinde cenazesini uğurlamak isteyenlere zulüm uygulamasıyla baskı politikalarını derinleştiriyor. Eş Genel Başkanlarımız hakkında soruşturmalar başlatmak, HDP'ye kapatma davası açmak ve vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırma tehditlerini savurmak da bu uygulamaların parçalarıdır."

"Havalanan her savaş uçağı..."

"IŞİD barbarlarına karşı mücadelede yaşamını yitirmiş olan gençlerin cenazelerini, hiçbir inançta yeri olmayan bir tarzda ve başbakanın talimatıyla günlerdir sınırda bekleten ve ailelerine teslim etmeyen, cenazelere adeta işkence yapmayı normal gören bir anlayışla karşı karşıya bulunuyoruz" değerlendirmesinin yapıldığı bildirgede, "Başbakan Davutoğlu'nun 'huzur ve demokrasi operasyonu' adını verdiği bombalamalar esnasında Kandil bölgesindeki Zergele köyünde, aralarında çocukların da bulunduğu, biri hamile 10 sivilin ölmesine ve 15 kişinin yaralanmasına yol açılmıştır. Havalanan her savaş uçağı sadece Irak Kürdistanı'na ve oradaki insanlara zarar vermiyor, aynı zamanda Türkiye ekonomisine ve yoksul emekçi halka da ağır yükler bindiriyor" ifadeleri kullanıldı.

"Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin kurduğu, MHP'nin de koltuk değnekliği yaptığı planın" herkes tarafından görüldüğü belirtilen açıklamada, 7 Haziran seçiminin intikamını HDP'den almak ve kendilerine yine tek parti iktidarının yolunu açmak için bu çatışmalı ortamı başlatan zihniyetin demokratik olmadığı iddia edildi.

 "HDP'yi etkisizleştirme ve barajın altına itme operasyonu"

"Hedef HDP'yi itibarsızlaştırmak, toplumsal meşruiyetini tartışmalı duruma getirmek, 80 vekilimizin temsil ettiği halk iradesini rencide etmektir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, HDP'yi etkisizleştirme ve barajın altına itme operasyonu asla başarıya ulaşmayacaktır" görüşünün savunulduğu açıklamada, şöyle denildi:

"AKP ve Erdoğan, başlattıkları savaşı, seçimi kazanmak için kullanıyor. Ancak bu tutum Erdoğan'a ve AKP'ye kaybettirecektir. Çünkü bu, Türkiye toplumunun değil, saray cuntasının savaşıdır. Hiçbir cumhurbaşkanı veya başbakanın bu halkın çocuklarını kendi siyasi ikbali için feda etmesi kabul edilemez. Vicdani ret hakkı, bu dayatmacı politikalar karşısında da savunulması gereken bir haktır."

Bu uygulamalarla Çözüm Süreci'nin bizzat devleti ve ülkeyi yönetenler tarafından fiilen durdurulduğu iddia edilen bildirgede, şu ifadeler yer aldı:

"Kaosu daha da derinleştirecek bu çatışmacı siyasette ısrar yanlıştır. Çözüm Süreci'nin askıda tutulduğu her bir günün halklarımıza maliyeti çok ağırdır. Bir kez daha ülkeyi yönetenleri sorumluluğa çağırıyoruz. Bir an önce çatışmaları ve can kayıplarını sonlandıracak çözüm politikaları devreye girmelidir. Görev, bu çatışmaları ve ölümleri durduracak adımların bir an önce, karşılıklı ve acilen atılmasıdır. HDP, bugüne kadar çatışma politikaları karşısında üzerine düşenleri yapmıştır, bugünden sonra da yapacaktır. Bizler, çatışmaların durdurulması için çabalarımızı yoğun bir biçimde sürdüreceğiz. Biliyoruz ki yapılması gereken, çatışma politikalarını bir kenara bırakıp, barışçıl çözüm yollarını yeniden devreye koymaktır. Barışı kazanma mücadelesi bugünün vazgeçilmez işidir. Tüm kurumlarımıza ve bileşenlerimize, Türkiye'nin tüm demokrasi ve emek güçlerine, vicdan sahibi ve demokrat insanlarına, inançlı tüm kesimlere, asker ailelerine çağrı yapıyoruz. 'Silahlar derhal susmalı, taraflar çatışmasızlığı sağlamalı, İmralı'da sayın Öcalan'a karşı sürdürülen tecrit sona erdirilerek diyalog ve müzakerelerle çözüm üretilmeli' hedefi ortak mücadele zeminimiz olmalıdır. Barış etkinlikleri, toplantıları, mitingleri ile sivil demokratik mücadeleyi yükseltelim. Silahların sesi karşısında demokratik siyasetin sesini yükseltelim."

Çözüm Süreci

Uluslararası insan hakları örgütlerine ve savaş karşıtı tüm sivil toplum kuruluşlarına da çağrı yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Uluslararası bir sorunu uluslararası destek ve dayanışmayla çözmek için adımlarınızı yoğunlaştırın. Geçici AKP hükümeti, IŞİD'e karşı mücadele adı altında, gerçekte Rojava'ya karşı düşmanca bir politika izliyor. Rojava'da, IŞİD çetelerinin barbarca saldırılarının yenilgiye uğratılması ve bölge halklarının kantonlarda kendi kendilerini yönetmeleri, AKP iktidarının saldırgan politikalarının temel nedenlerindendir. Halbuki bugün Ortadoğu'nun en güvenli bölgelerinden birisi Rojava kantonlarıdır. O coğrafyada yaşayan halklar düşmanımız değil, dostumuzdur, barışın önemli bir parçasıdır. Parti Meclisimiz, yapılan değerlendirmeler ve çıkarılan planlamalar doğrultusunda, MYK başta olmak üzere tüm örgütlerimizin barış ve çözüm mücadelesini sürdürmesi görevini bir kez daha vurgulamıştır. Sarayın savaş hamlesine karşı topyekun barış direnişi yapılacaktır. Merkezi düzeyde yapılan barış mücadelesi hamlelerinin izdüşümleri bütün yerel örgütlerimizde de gerçekleştirilecektir."

Öte yandan ne zaman yapılırsa yapılsın, HDP tüm yerel örgütleri, bileşenleri ve kurumları ile birlikte yeni genel seçimlere hazırdır ve bu yöndeki çalışmalarına hız verecektir. Biz biliyoruz ki, bu savaşın yeneni ve yenileni olmaz. Müzakere masasında, Dolmabahçe mutabakatı zemininde, demokratik siyaseti geliştirmek ve çatışmasızlığı tahkim etmek büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek her adım son derece kıymetlidir. HDP, çatışmalı ortamı sonlandıracak, can kayıplarını önleyecek, barışçıl politikaları ve çözümü üretecek kararlılıktadır ve bunu gerçekleştirecektir."

AA