Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, kamuda uygulanan mali disiplin ve özel sektörde sağlanan basiretli borçlanma eğiliminin devam ettiği belirtilerek, "Bu sayede cari işlemler açığının eğilimi Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYİH) oranla Avrupa Birliği (AB) normu olan yüzde 4 eşiğinin altında seyretmeye başlamıştır" değerlendirmesi yapıldı.

TCMB tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu"nun ikincisi bankanın internet sitesinde yayımlandı.

Rapor'un ön sözünde, TCMB Başkanı Erdem Başçı'nın değerlendirmelerine de yer verildi. Buna göre Başçı, şunları kaydetti:

"Finansal İstikrar Raporu'nun son sayısından bu yana yurt içi ve küresel piyasalar oynak seyrini sürdürmüştür. Son yıllarda alınan makroihtiyati önlemlerin katkısıyla küresel şokların yurt içi ekonomi üzerindeki etkisi sınırlı kalmış ve finansal sistemimiz aracılık faaliyetini sağlıklı bir şekilde devam ettirmiştir. TCMB bu dönemde, enflasyon görünümüne karşı sıkı, Döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici duruşuyla ekonomimizin şoklara karşı dayanıklılığına katkıda bulunmuştur. Küresel ve yurt içi makroekonomik görünümün yanı sıra finansal istikrara ilişkin güncel gelişmelerin irdelendiği Finansal İstikrar Raporumuzun 21'inci sayısının okuyucular için faydalı olmasını dilerim."

Raporun "Genel Değerlendirme" bölümünde ise küresel büyümeye dair aşağı yönlü riskler nedeniyle finans piyasalarındaki oynaklıkların devam ettiği belirtildi.

Buna göre, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırım süreci, Çin ekonomisindeki yavaşlamaya ilişkin endişeler ve emtia fiyatlarında oluşan aşağı yönlü eğilim, gelişen ülkeler üzerinde özellikle yılın üçüncü çeyreğinde önemli ölçüde etki yaptı. Bu dönemde, gelişen ülkelere yönelik portföy hareketleri zayıf ve dalgalı bir seyir izledi.

Kamuda uygulanan mali disiplin ve özel sektörde sağlanan basiretli borçlanma eğilimi devam ediyor. Bu sayede cari işlemler açığının eğilimi GSYİH'ye oranla AB normu olan yüzde 4 eşiğinin altında seyretmeye başladı. Dış ticaret hadlerindeki pozitif gelişmeler ve tüketici kredilerinin ılımlı seyri de cari dengedeki iyileşmeyi destekledi.

Yılın üçüncü çeyreğinden itibaren artan iç ve dış belirsizlikler nedeniyle kredilerin büyüme hızında ilave bir yavaşlama olduğu dikkati çekiyor. Kredilerdeki yavaşlamanın iç ve dış belirsizliklerin kademeli olarak azalması sonucunda geçici olabileceği değerlendiriliyor.

Hanehalkının borçluluğu makul ve sürdürülebilir düzeylerde seyrediyor. Kur oynaklığının arttığı ve faiz oranlarının yukarı yönlü seyrettiği bu dönemde, hanehalkının döviz cinsinden ve değişken faiz oranı ile borçlanmasını önleyen düzenlemelerin faydaları görüldü. Reel sektör firmalarının borçluluğu döviz kuru gelişmelerinden sınırlı oranda etkilendi. Firmalar yabancı para açık pozisyona sahip olmakla birlikte kısa vadeli pozisyonun fazla veriyor olması, yabancı para kredilerin uzun vadeli olması ve önemli bir kısmının sınırlı sayıda ve gerek doğal gerekse finansal koruma yöntemleriyle kur riski yönetiminde göre daha başarılı olan büyük ölçekli firmalar tarafından kullanılması, döviz kuru kaynaklı riskleri azaltan faktörler olarak öne çıkıyor.

- Bankalar yurt dışı kaynak temininde ilave maliyet baskısı hissetmedi

Bankaların aktif kalitesinde önemli bir değişiklik görülmüyor. Takipteki alacak oranı yatay seyretmekle birlikte özellikle teminatsız bireysel krediler ve KOBİ kredilerinin oranlarında bir miktar artış dikkati çekiyor. Yabancı para firma kredilerinde tahsili gecikmiş alacak oranı düşük seyrini koruyor. Bankaların sermaye yeterlilik oranları bir miktar azalmakla birlikte sektörün özkaynaklarının beklenmeyen zararları karşılayabilecek güçte olduğu gözleniyor.

Küresel risk iştahının dalgalı seyrettiği bu dönemde bankaların yurt dışı kaynak temininde ilave maliyet baskısı hissetmediği görülüyor. Bankaların yurt dışı borçlanmalarında sınırlı bir düşüş gözlenirken, bu gelişmenin büyük ölçüde yurt içi bankaların tercihlerinden kaynaklandığı değerlendiriliyor. Son Rapor tarihinden bu yana, TCMB tarafından Türk lirası cinsinden zorunlu karşılıklara çekirdek yükümlülükleri teşvik edecek şekilde ödenmekte olan faiz oranının artırılmasının yanı sıra bankaların çekirdek dışı yabancı para yükümlülüklerinin vadesini uzatma amacıyla ilave önlemler alındı. Bu önlemler, bankaların kısa vadeli dış borçlarının azalmasına ve kredi/mevduat oranının iyileşmesine katkı sağladı. Ayrıca TCMB'nin döviz likiditesi önlemleriyle bankaların Merkez Bankası nezdindeki döviz ve efektif piyasalarında işlem yapma limitleri artırıldı. Böylece bankalara tahsis edilen depo limitleri ile Rezerv Opsiyonu Mekanizması kapsamında TCMB'de bulundurulan döviz ve altın varlıklarının toplamının, bankaların gelecek bir yıldaki dış borç ödemelerinin tamamını karşılayacak seviyeye ulaşması sağlandı.

Bu değerlendirmeler çerçevesinde, son altı aylık süreçte, küresel piyasalar ve yurt içi ekonomideki gelişmelerin finansal istikrar üzerinde belirleyici olduğu görüldü.

Küresel para politikalarına dair belirsizlikler ve küresel büyümeye dair endişeler nedeniyle finans piyasalarındaki oynaklıkların yaşandığı bu ortamda, TCMB tarafından kamuoyuyla paylaşılan "Küresel Para Politikalarının Normalleşme Sürecinde Yol Haritası" kapsamında alınan ve alınması öngörülen adımlar küresel oynaklıklara karşı ekonominin dayanıklılığını artırıyor. Önümüzdeki dönemde gerekli görülmesi halinde TCMB, Türkiye Cumhuriyeti Hazine Müsteşarlığı tarafından ihraç edilen Eurotahvillerin teminata kabulündeki oranları kademeli olarak artırabilecek.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu'nda, "Türkiye'de yerleşik bankaların yurt dışı borçlanmalarını daha makul ve sürdürülebilir düzeylerde devam ettirdikleri ve bazı borçlanma türlerinde maliyetlerin geçen seneye göre daha düşük gerçekleştiği gözlenmektedir" değerlendirmesine yer verildi.

TCMB tarafından yılda iki kez yayımlanan ''Finansal İstikrar Raporu"nun ikincisi bankanın internet sitesinde yayımlandı.

Raporun "Makroekonomik Görünüm" bölümünde, finansal piyasalardaki oynaklıkların devam ettiği, gelişen ülkelere yönelik portföy hareketleri ve risk göstergelerinin dalgalı bir seyir izlediği belirtildi.

Buna göre, gelişen ülkelere yönelik risk algısının değişmesinde, Çin ekonomisine ilişkin endişeler, emtia fiyatlarındaki aşağı yönlü eğilim ve ABD'nin para politikasıyla ilgili belirsizlikler etkili oldu. Gelişen ülkelerde dış şoklara karşı dayanıklılığı artırıcı yönde alınmakta olan önlemler önem arz ediyor.

Türkiye ekonomisine dair açıklanan öncü veriler yılın ikinci yarısında yurt içi talebin ılımlı bir seyir izlediğine, net dış talebin ise bir miktar güçlendiğine işaret ediyor. Tüketici enflasyonu, artan gıda fiyatları ve döviz kuru gelişmeleri nedeniyle yılın ikinci yarısında bir miktar yükseldi. Küresel para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve özellikle gelişen ülkelerdeki yavaş büyüme eğilimi, küresel risk iştahını portföy yatırımları açısından olumsuz etkiledi. Buna karşılık, Türkiye'de yerleşik bankaların yurt dışı borçlanmalarını daha makul ve sürdürülebilir düzeylerde devam ettirdikleri ve bazı borçlanma türlerinde maliyetlerin geçen seneye göre daha düşük gerçekleştiği gözlendi.

Diğer taraftan, yurt dışındaki gelişmelerle ilintili belirsizliklerin ne zaman ve nasıl sonuçlanacağını öngörmek mümkün görünmüyor. Bu nedenle aşırı borçlanmaya yönelik alınan makroihtiyati politika önlemleriyle dengelenme sürecinin desteklenmesi, makro finansal dengesizliklerin makul seviyelerde tutulması açısından önemli oldu. Bu bağlamda, çekirdek yükümlülükleri destekleyen ve dış borçlanmada uzun vadeleri teşvik eden uygulamaların sonuç vermeye başladığı görülüyor.

- "Hanehalkı kaldıraç oranındaki kademeli iyileşme devam etmekte"

Rapor'un "Finans Dışı Kesim" bölümüne göre ise hanehalkı kaldıraç (yükümlülük/varlık) oranındaki kademeli iyileşme devam ediyor. Bu iyileşmeye varlıklardaki artışı olumlu katkı verirken, yükümlülüklerde sınırlı düzeyde bir artış gerçekleşti. Finansal varlık artışında, kur gelişmelerinin de etkisiyle yabancı para (YP) cinsi tasarruf mevduatında gerçekleşen güçlü büyüme etkili oldu. Ayrıca hanehalkının borç servis oranı da yatay seyretti.

Hanehalkı finansal borç kompozisyonu içinde konut kredisinin payının artmış ve incelenen dönemde konut kredisi ortalama vadesinin uzamış olması, faiz oranlarındaki yükselişe karşın borç servis oranının yukarı yönlü hareketlenmesine engel oldu. Belirsizliklerin yükseldiği bu dönemde, hanehalkının döviz ve değişken faiz oranı üzerinden borçlanmasına engel olan düzenlemelerin finansal istikrara katkı yaptığı değerlendiriliyor.

Reel sektör firmalarının toplam finansal yükümlülüklerinin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYİH) oranında döviz kuru gelişmeleri nedeniyle son dönemde artış gözlenirken, kur etkisinden arındırıldığında söz konusu firmaların borçluluklarının daha makul bir seviyede seyrettiği görüldü. Bu gelişmede, yurt dışından finansmandaki yataya yakın seyrin yanı sıra son dönemde yurt içi bankalardan temin edilen kredilerdeki ivme kaybı da etkili oldu.

Reel sektör firmalarının yurt içi ve dışı YP finansmanının uzun vadeli olması, YP kredilerin önemli bir kısmının sınırlı sayıda ve daha ziyade büyük ölçekli firmalar tarafından kullanılması döviz kuru kaynaklı riskleri azaltan faktörler olarak öne çıkıyor. Reel kesimin net YP pozisyon açığında bu dönemde önemli bir değişiklik yaşanmazken, kısa vadeli net YP pozisyonun sınırlı da olsa fazla veriyor olması pozitif değerlendiriliyor.

- "Yurt içi belirsizliklerin azalması, ertelenen kredi talebini canlandırıcı etki yapabilecektir"

Rapor'un "Finansal Kesim" bölümüne göre, makul düzeylere çekilen kredi büyümesi, son dönemde yurt içi ve yurt dışı piyasalardaki artan belirsizliklerin de etkisiyle bir miktar daha ivme kaybetti.

Bu dönemde, kredi büyümesinin aşağı yönlü hareketlenmesinde TL ticari kredi büyümesi belirleyici oldu. Yurt içi belirsizliklerin azalmasının ise ertelenen kredi talebini canlandırıcı etki yapabileceği değerlendiriliyor.

Bankacılık sektörünün maruz kalabileceği faiz riski, düşük düzeyini koruyor. Menkul kıymetlerin bilanço içindeki ağırlığının azalıyor olması, değişken faizli TL ve YP varlıkların düzeyi, vade uyumsuzluğundan kaynaklanabilecek riskleri önemli ölçüde telafi ediyor. Sektörün mevcut özkaynakları, muhtemel zararları karşılayabilecek düzeyde bulunuyor.

TCMB'nin küresel para politikalarının normalleşme sürecine ilişkin yayımladığı yol haritasında yer alan döviz likiditesi önlemleri kapsamında yapılan düzenlemelerle bankaların gelecek bir yıldaki dış borç ödemelerinin tamamını karşılayacak seviyede bir YP likiditeye, Merkez Bankası'ndan ulaşması sağlandı. Ayrıca TCMB tarafından bankaların çekirdek dışı YP yükümlülüklerinin vadesini uzatma amacıyla zorunlu karşılık oranlarında bir dizi değişiklik yapıldı. Çekirdek fonlamayı daha avantajlı hale getiren ve yurt dışı yükümlülüklerin vadelerini uzatmayı teşvik eden bu düzenlemeler, ılımlı kredi büyümesi ile kredi / mevduat oranının iyileşmesine katkı sağlıyor.

- Enflasyon oynaklığı ve finansal kısıtlar

Rapor'un "Özel Konular" bölümünde, Türkiye'de enflasyon seviyesi ve oynaklığının sermaye piyasası noksanlıkları ve finansal kısıtlara etkisi incelendi.

Buna göre, firma bazında mikro veri seti kullanılarak, yatırım ve GSYİH'de yaşanan hareketlerin finansal kısıtlara tabi olduğu ve söz konusu kısıtların Türkiye'deki iş çevrimlerinin belirleyicileri arasında olduğu görüldü. Enflasyon oynaklığının enflasyonun seviyesine göre finansal kısıtları artırmada daha etkili olduğu gösterildi.

Yüksek enflasyon dönemlerinde finansal kısıtların artışında enflasyon seviyesinin, dezenflasyon ve düşük enflasyon dönemlerinde ise enflasyon oynaklığının daha etkili olduğu sonucu elde edildi.

Ayrıca söz konusu bulgular sektör, firma büyüklüğü ve faaliyet süresi bazında incelendi. Enflasyon seviyesi ve oynaklığının imalat sektöründe, küçük firmalarda ve yeni/genç firmalarda finansal kısıtlara etkisinin daha fazla olduğu gösterildi.

AA