Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, "Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki iş birliğinin sonuçlar üretmesini sağlayacağız ve sığınmacılar için bir çerçeve belirleyeceğiz" dedi.

İngiltere'nin başkenti Londra'da dün yapılan Suriye Donörler Konferansı dolayısıyla bulunan Schulz, bugün London School of Economics (LSE) Üniversitesinde konuşma yaptı.

Dünyanın geçen yıl zor zamanlardan geçtiğini ve Suriye'deki krizle bu durumun devam ettiğini ifaden eden Schulz, 2015 yılının siyasi kariyerindeki en zorlu yıl olduğunu ancak bu yılın daha da zorlu geçeceğini tahmin ettiğini kaydetti.

Suriye krizi dolayısıyla yaşanan sığınmacı sorununun, ülkelerin tek başlarına alacakları kararlarla değil, iş birliğiyle çözülebileceğini ifade eden Schulz, şöyle konuştu:

"Sınırı geçerek, siyasi iltica talebinde bulunmak suç değildir. Ancak AB sınırları tabii ki korumalıdır. Bu çerçevede, önümüzdeki haftalar ve aylarda AB ile Türkiye arasındaki iş birliğinin sonuçlar üretmesini sağlayacağız ve sığınmacılar için bir çerçeve belirleyeceğiz. Göçün temel sebepleri sürdükçe, insanlar gelmeye devam edecektir. Suriye'deki iç savaşta şimdiye kadar 250 bin kişi hayatını kaybetti. Nüfusun yarısı yerlerinden edildi. Esed'in bombalamaları ve DAEŞ vahşeti dolayısıyla, insanlar hırçın denizleri ve yüksek telleri aşmaya çalışmaya devam edecektir."

Uzun süre boyunca Suriye halkının acılarının görmezden gelindiğini söyleyen AP Başkanı, Cenevre görüşmelerine devam edilmesini ve acilen ateşkese varılmasını umduğunu kaydetti.

"Kavga çıkarmak için gelmedim"

Türkiye'nin dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke olduğunu dile getiren Schulz, "Bugün Türkiye'de 2 buçuk milyondan fazla Suriyeli var. Bu kişilerin yarısı çocuk. 1,7 milyon Suriyeli sığınmacı ise Ürdün ve Lübnan'da. Tüm bu ülkeler büyük bir cömertlik gösteriyor, bu çok etkileyici" dedi.

Schulz, Türkiye, Ürdün ve Lübnan'ın desteklenmesi gerektiğini belirterek, dün Londra'da yapılan Suriye Donörler Konferansı'nda bu yönde ilerleme kaydedildiğini söyledi.

Konuşmasında Ukrayna'nın doğusundaki duruma da dikkati çeken Schulz, "Rusya Devlet Başkanı Putin'in sorumsuz davranışları, Kırım'ın ilhak edilmesi Soğuk Savaş dönemini anımsatmaktadır" ifadesini kullandı.

"Londra'ya kavga çıkarmak, İngiliz hükümetine tavsiyede bulunmak ya da İngiliz halkına referandumda nasıl oy kullanacağını tavsiye etmek için gelmedim" diyen Schulz, Birleşik Krallık'ın AB'de kalmasını desteklediğini belirtti. Schulz, "İngilizlerin çoğu zaman sabrımızı zorlamalarına, sürekli taleplerine ve ısrarcı tavırlarına karşın Birleşik Krallık'ın AB'de kalmasını istiyorum. Birçok muhattabımız kapalı kapılar ardında bana: 'Yuvarlanan bir taşı durdurma. Eğer İngilizler birlikten çıkmak istiyorlarsa, bırak çıksınlar' diyor. Bunu desteklemiyorum, çünkü AB'nin daha güçlü ve iyi olması için Birleşik Krallık'a ihtiyacımız olduğuna inanıyorum" diye konuştu.

"AP, Tusk'ın belgesini inceliyor"

İngiltere'nin "AB'yi daha demokratik, şeffaf, rekabetçi ve daha az bürokratik yapma" isteğine katıldığını söyleyen Schulz, ancak AB vatandaşlarının ortak faydasına zarar verecek taleplere karşı olduğunu dile getirdi.

AB Konseyi Başkanı Donald Tusk'ın bu hafta İngiltere'nin AB ile yürüttüğü yeniden müzakerelerin temelini oluşturan belgeyi açıkladığını anımsatan Schulz, AP'nin şu anda belgeyi incelediğini söyledi. İngiliz hükümetinin yeniden müzakere sürecinde pazarlık ettiği AB'den gelen göçmenlerin sosyal yardım sisteminden faydalanmalarının engellenmesine de değinen Schulz, bu konuda istismar varsa çözüm bulunması gerektiğini ancak bu yapılırken, AB vatandaşlarının ayrımcılığa maruz kalmaması gerektiğini ifade etti.

İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ülkeye yabancı yatırımların kesilmesi, Londra'nın finansal pazardaki yerini kaybetmesi ve ikinci bir İskoçya referandumuna neden olabileceğini dile getiren AP Başkanı, "İngiltere ticaretinin yarısını AB ile yapıyor. AB'den ayrılmanın iş piyasası üzerinde olumsuz etkisi olacaktır. Birlikte kalmak ise güvenlik ve refahı beraberinde getirecektir" dedi.

2050 yılında Avrupalıların dünya nüfusunun sadece yüzde 5,4'ünü oluşturacağını kaydeden Schulz, 2050 yılında hiçbir AB üyesi ülkenin G7 ülkeleri arasında yer alamayacağını, dünya ekonomisine Çin, ABD ve Hindistan'ın hakim olacağını belirtti.

İngiliz hükümeti, ülkenin 1973 yılından bu yana yürüttüğü AB üyeliğini 2017 yılının sonuna kadar referanduma götürecek. İngiltere Başbakanı David Cameron bu süre içerisinde, birlikle egemenlik, ekonomi yönetimi, rekabet ve göç başlıkları altında yeniden müzakereler yürütüyor. Cameron'ın müzakerelerde istediğini alması durumunda, referandumun bu yıl yapılma ihtimali bulunuyor.