Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Günümüzün savaşlarının ekonomik olduğunu dile getirmediğimiz gün yok gibi. Sadece söylemiyoruz yaşıyoruz da. Darbe girişiminin ertesi gün başta hükümet ve ardından finans piyasalarının düşündüğü ilk şey pazartesi günü piyasaların nasıl açılacağıydı.

 Net olarak dillendirilmese de askerler ile başarılamayan darbenin finans piyasalarına müdahale ile yani ülkenin ekonomisinin çökertilmesi yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılabileceği birçok kişinin kafasındaki en güçlü korkuydu. İlk gün korkulan olmadı çünkü halk 11 milyar dolar bozup bankalarda Türk Lirası mevduat yaptı. Böylece ilk atak savuşturuldu.

 Ardından kredi derecelendirme kuruluşlarının bildik tehditleri ve açıklamaları geldi. Tabii bu açaklamalar piyasaları gerdi, piyasalar bir yana ekonominin temellerini bozabileceği, dahası ciddi bir kriz doğurabileceği endişesi ekonominin tüm aktörlerini sardı. Nasıl sarmasın ki?

 Gitgide düşüyor olsa bile hâlâ 29 milyar dolarlık cari açıkla ekonomiyi yürütmeye çalışıyoruz. Yabancılar 158 milyar dolarlık tahvil ve hisse senedini ellerinde bulunduruyor. Özel sektörün yurdışından sağladığı 224 milyar dolarlık kredinin sürekli çevrilmesi gerekiyor. Bu nedenle Moody’s’in Standart and Poors’un notu önemli hale geliyor.

MİLLİ MESELE NE DEMEK?

 İşte Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Uğur Erkan’ın “BES milli bir meseledir” açıklamasının ana nedeni de bu. Borç eğer yabancıya olursa pek de yiğidin kamçısı olmuyor.

 Örneğin Japonya’da borçluluk oranı milli gelirin iki katı. Ama reyting kuruluşlarının notu Japonya için hayati sorun haline gelmiyor. Çünkü devletin borçlu olduğu kişiler zaten kendi vatandaşları. Sorun hayat memat meselesine evrildiği an vatandaşın bilinci devreye giriyor. Bizde de darbe girişiminin ertesi 11 milyar dolarını bozduran vatandaş davranışı ile görüldü bu milli mesele.

 Japonya bu yüzden takmıyor reyting kuruluşlarını. Kimse de onları tehdit edemiyor. Erkan’ın dikkat çektiği nokta da bu uluslararası finans devleri ve her fırsatta elindeki sopayı sallayan reyting kuruluşlarının birlikte vurduğu bu prangalardan kurtulmak için BES’in bir kurtuluş olabileceği yönünde.Yapılması gereken tek şey ise halka otomatik katılımın iyi anlatılması.

 Daha önceki tasarrufu teşvik ve konut edindirme fonlarındaki gibi devletin zorunlu olarak kestiği ve sonuçta birikimlerin yok edileceği bir sistem şeklinde algılanmaması. Bunun tek yolu yeni sistemin düzenlemeleri iyi yapıp özel sektörün eline vermesi.

 Böylece 57 milyar lirayı geçen mevcut BES birikiminin yaklaşık iki katına çıkması 100 milyar liralık otomatik katılım ile birlikte 20 milyar liralık birikimle yeni cephaneye sahip olabileceğiz.

STANDART FONU ŞİRKETLER AYRI YÖNETSİN

 Hazine’nin çalışmasına göre otomatik BES’te çalışanların birikimi önce standart bir fona konulacak, 2 aylık bekleme sürecinin sonunda eğer istenirse fon tipini değiştirilecek. Çalışanların yüzde 90’ının standart fonu değiştirmeyeceği tahmin ediliyor. Geri kalan yüzde 10 ise daha riskli fonları tercih edecek. Böylece yılda 8 milyarlık birikimin oluşacağı dev bir standart fon oluşacak.

 Bu fonun tek çatı altında yönetilmesi yönünde düşünceler olduğunu kaydeden Erkan “Fonu kamu değil profesyoneller yönetmeli. Algı olarak daha önceki fonlar çağrıştırılmamalı. Böylece güveni sağlayabiliriz. Aksi halde bizim için çok önemli olan otomatik BES ile ilgili kaygılar oluşabilir” dedi.