Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Bu hafta dikkatler, dünyanın en güçlü merkez bankası olan Fed'in Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) üzerinde olacak. Buna karşın en aydınlatıcı ve ilgi çekici politika kararı Tokyo'da alınabilir. Çıkan kararlar, bize Japonya'nın ürkütücü durumuyla ilgili daha fazla bilgi vermenin yanında, dengesiz makro politika izlemye devam eden diğer merkez bankalarının önünde ne olduğuna ilişkin sinyaller verebilir.

Küresel finans krizinden bu yana geçen zamanın çoğunda merkez bankalarının omuzlarına çok fazla yüklenildiği artık kabul görüyor. Politika kararlarındaki kritik durumlarıyla beraber önemli bir rol oynadılar. Söz konusu süreçte, para enstitüleri, Avrupa ve Japonya'daki eksi faizlerden bankaların geniş çaplı varlık alımlarına kadar deneysel önlemlere giderek daha fazla bağlandılar.

Merkez bankalarının adım atmaya istekli olmasıyla birlikte, merekz bankaları yalnız kalmaya devam ettiği sürece politikalarının etkinliğine ilişkin sorular da artmayı sürdürecek. Bu durum, hiçbir yerde Japonya'da olduğu kadar sert hissedilmiyor. Buna karşın sonuçlar tatmin edici olmaktan çok uzak.

Japonya Merkez Bankası (BOJ) politikaları agresifleştikçe, yen zayıflayarak ihracatı desteklemek yerine daha fazla değer kazandı. Tahvil faizleri geçtğimiz haftalarda önemli ölçüde artarak merkez bankasına ilişkin sorunlara bir yenisini ekledi.

Japonya merkez bankasının politika yaklaşımının kıdemli yetkililer düzeyinde bile tartışmalı olmasına şaşırmamak gerekir. Giderek artan sayıdaki işaretler, politikaların çok daha az etkili hale geldiğini ve hatta ters etki yaratabileceğini gösteriyor.

BOJ toplantısına ilişkin ortam böylesine karmaşıkken, ilk işaretler yetkililerin hayal kırıklığına uğratan ekonomik göstergelere rağmen daha fazla adım atmaya istekli olduğu yönünde. Bazıları eksi faiz bölgesinde daha fazla ilerlenmesini savunurken, bazıları ise varlık alım programının genişletilmesi çağrısında bulunuyor.

Şurası kuşkusuz, bir ülke daha fazla ekonomik sorunla karşı karşıya kaldığında herhangi bir merkez bankasının kenarda beklemesi çok zor. Yine de BOJ için çözüm, politika tedbirlerini, hükümetin daha fazla çaba harcaması (özellikle konu yapısal reformlar olduğunda) şartıyla genişletmesinden geçer. Öte yandan Başbakan Shinzo Abe, kendi tarafında başka zorluklarla karşı karşıya.

Bu “kaybet-kaybet” durumu BOJ'a özel değil. Sistematik öneme sahip en az diğer iki merkez bankası da -Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve İngiltere Merkez Bankası (BOE)- BOJ kadar sert bir şekilde olmasa da benzer zorluklarla karşı karşıya.

Sonuç olarak Fed'in FOMC toplantısında ne karar vereceğini takıntı haline getirirken, gözümüzü Japonya'dan ayırmamalıyız. Adım atılsın ya da atılmasın, BOJ'un piyasa üzerinde etkisi olabilir.

Mohamed A. El-Erian