Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta içinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu görüşmeleri için New York’taydı. Genel Kurul’da bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı, diğer konuk ülkelerin liderleriyle de ikili görüşmelerde bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’deki bu yoğun görüşme trafiğinin ardından dönüş yolunda, gezisinde kendisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtlarken gündeme ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. FETÖ’yle ilgili bütün belge ve bilgileri ABD’yle paylaştıklarını belirterek “FETÖ konusunda herkes gereken hassasiyeti göstermeli. Bunlar kaçacak delik bulamamalı” diyen Cumhurbaşkanı bu konudaki soruları şöyle yanıtladı:

Fethullah Gülen’in iadesi konusunda Türkiye’nin ABD nezdindeki girişimleri sürüyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’la New York’ta yaptığınız görüşmede bu konuda somut bir gelişme var mı?

ABD’li yetkililer, bu konunun yargı sistemiyle de alakalı olduğunu belirtiyorlar. Bunu hatırlatarak bize verdikleri mesaj da şu: ‘Gönderdiğiniz belge ve bilgiler, mahkemelerimizde değerlendirilecektir. Yargıdan olumlu istikamette bir karar çıkması halinde, biz hemen gereğini yaparız, bundan hiç endişeniz olmasın’.

ABD sizce niye direniyor?

Bunun değerlendirmesini, yorumunu siz yapacaksınız. Biz iade talebiyle ilgili olarak üzerimize düşeni yapıyoruz. Meseleyi Obama’ya, Biden’a anlattık. ABD makamlarına 17-25 Aralık’la alakalı 85 koli belge gönderdik, 15 Temmuz ve sonrası ile ilgili yargıda birikenler de gönderiliyor, gönderilecek. Adalet bakanlıklarımız görüşmeye devam ediyor.

Gülen’in ABD’den başka bir ülkeye gidişi için zemin hazırlandığı şeklinde iddialar var. Sizde bu yönde bir bilgi var mı? Değerlendirmeniz nedir?

Bu tür iddialar, dedikodular var. Bu tür iddialar bizim aleyhimizde olan şeyler değil. Başka bir ülkeye gitseler de bunlar kaybederler. Bu kez o ülkeye markaj yaparız. Hepsinden önemli olan şey, halkımın bunları artık tanımış olmasıdır. Süreç artık onların lehlerinde değil, onların aleyhlerinde işliyor. İnşallah neticeyi de bir an önce görürüz

'ANAMUHALEFET LİDERİNDE MHP'DEKİ HASSASİYET YOK'

FETÖ ile mücadele konusunda, içeride ne durumdayız. Tehlike geçti mi?

FETÖ konusunda kanser hücresi benzetmesini yaptım. Metastaz yapmış durumda. Mücadele kanserli hücrelere rastlandığı müddetçe devam edecek. Bu mücadelede anamuhalefet liderinde, MHP’deki hassasiyeti görememek üzücü. MHP, bu mücadelede beklenen netice alınana kadar hükümeti destekleyeceğini söylüyor. OHAL’in amacı da bu mücadelenin en etkin biçimde verilmesi. Mücadelede ciddi mesafe alındı. Kanserli hücreler tümüyle bertaraf edilene dek, mücadeleyi aynı kararlılıkla devam ettireceğiz.

'ABD, RIZA SARRAFI FETÖ'NÜN YEDİRİP İÇİRDİĞİ İSİMLERE TESLİM ETTİ'

“Biden ile görüşmemizde yargı konusu açıldığında Rıza Sarraf konusunu da gündeme getirdim. ‘Bu kişi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Eşi ve çocuğu ile birlikte ABD’ye giriş yaptığı anda kendisi tutuklandı, eşi ve çocuğu da hemen Türkiye’ye gönderdildi. ‘Bu tutuklama hangi kurala göre yapıldı?’ diye sordum. Neticede bizim vatandaşımız olduğu için, hukukunu aramak zorundayız. Bu Rıza Sarraf değil de bir başka vatandaş da olabilirdi. Kaldı ki gerek adalet gerek ekonomi bakanlığımızın yaptıkları çalışmalara göre, bu kişinin bir suçu da bulunmuyor. İran da aynı şeyi söylüyor. Ancak buna rağmen bu kişi 6 aydır ABD’de tutuklu durumda.

ABD Adalet Bakanlığı’nın bu davayı havale ettiği mahkeme de ilginç. Savcı Bharara da hâkim Richard Berman da, Türkiye’de daha önce FETÖ tarafından ağırlanmış isimler. Yani Adalet Bakanlığı Sarraf’ı tutup orada FETÖ’nün yedirip içirdiği isimlere teslim ediyor. Biden ‘Ben bu kadarını bilmiyordum’ dedi. Hukukla değil, ilişkiler ağıyla başka işler çevirme peşindeler. Enteresandır, mesela tutup iddianameye eşimin TOGEM’in kurucusu olduğu, benim o dernekle ilişkim olduğu falan yazılıyor. Ama o derneğin kurucuları arasında ne eşim var ne de ben. Böyle bir şey olmamasına rağmen, bunun söz konusu edilmesi adamların art niyetlerinin ne istikamette olduğunu gösteriyor.

ABD hukuk sisteminde ‘egemen bağışıklık’ diye bir madde var. Buna göre devlet başkanlarının herhangi bir mahkemeye konu yapılabilmesi mümkün değil. Buna rağmen iddianamede adımızın geçirilmeye çalışılması, işin içinde art niyet olduğunu ortaya koyuyor.”

'ABD'NİN ALDIĞI O KARAR YANLIŞ'

“Son dönemdeki enteresan durumlardan biri de, ABD Temsilciler Meclisi’nin 11 Eylül terör saldırısıyla ilgili olarak aldığı karar. Suudi Arabistan’ın suçlu olduğunu, dolayısıyla tazminat istenebileceğini iddia eden bir karar. Suudi Arabistan bu karardan dolayı ciddi anlamda rahatsız. Obama’nın bu kararı onamayabileceği de konuşuluyor. Biz böyle bir kararı asla kabul etmiyoruz. Hukukta suçların şahsiliği esastır. Birkaç Suudlu terör suçu işledi diye Suudi Arabistan’ı devlet olarak sorumlu tutamazsınız. Farklı bir örnek vereyim. FETÖ’nün elebaşı ABD’de yaşıyor. Şimdi bizim ABD’yi cezalandırmamız mı lazım? Bu bizim adalet ve hukuk anlayışımızla bağdaşmaz. Suudi Arabistan’a karşı ciddi bir yanlış yapılıyor. Bunu Biden’a söyledim.”

'KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI GÜVENİLİR DEĞİL'

Kredi derecelendirme kuruluşlarıyla ilgili eleştirel tavrınız devam ediyor mu?

Kredi derecelendirme kuruluşlarını pek ciddiye almadığım doğru. Bunu bir televizyon mülakatında da sordular bana. Bunların çoğu kez sipariş üzerine derece verdiklerini, dolayısıyla güvenilir olmadıklarını düşünüyorum. Çünkü bunların bize kendilerince kusur bulurken, batmak üzere olan bir ülkenin durumunu dört derece birden yükselttiklerini gördük. Bunları görüp yaşadığımız için onların değerlendirmelerine de güvenmiyoruz.

'ILIMLILARDAN MİLLİ ORDU KURULMALI'

Fırat Kalkanı Harekâtı ne durumda?

DEAŞ’ın Cerablus’u boşaltmak zorunda kalmasının ardından, oraya Cerablus sakinleri yerleşti. Şimdi Münbiç’te de geri dönüş başlıyor inşallah. Buralar boşalıyor, aynı şekilde El Rai boşaldı. Ilımlı muhalifler, obüslerin desteğinde Bab’a ilerliyorlar. Bab da DEAŞ’tan kurtarılacak. Azez’den Fırat’a 90-95 km’lik mesafe var. El Rai’den güneye doğru Bab’ın aşağısına kadar da 40-45 km’lik bir mesafe var. Burada yaklaşık 4 bin 500 kilometrekarelik bir güvenli bölge yapalım diyoruz. Güvenli bölge olarak ilan edilirse, bize de parasal destek verilirse, bu alanda konut yapımına girebiliriz. Hem Suriye’den çıkmaya çalışan mültecilerin hem bizdekilerin yerleşebilecekleri yerel mimariye uygun konutlar yapabiliriz. Ayrıca sınıra yakın bölgelerde biraz daha iç kısımda Türkiye topraklarında da 10 bin konut yapma hedefimiz var. Suudi Arabistan’la müşterek yapacağız bunu.

Güvenli bölgeye liderler ne diyor?

ABD, güvenli bölge konusunda başından beri bize ‘Evet’ diyor. Putin de görüştüğümde ‘Hayır’ demiyor buna. Önemli olan koalisyon güçlerinin yani 65 ülkenin vereceği destektir. Dışişleri bakanları düzeyinde arkadaşlar yoğun biçimde çalışacaklar. Buralardan mali destek gelirse, konut yapımını süratle gerçekleştirebiliriz.

Kerry de son açıklamalarında uçuşa yasak bölgeden bahsetti.

Gelecekleri yer burasıdır. Başka seçenek yok. Bunlar bizim üç dört yıldır söylediğimiz konular. Baştan beri üç şey söylüyorum: Eğit-donat, uçuşa yasak bölge, güvenli bölge. Ama genelde biz söyledik, biz dinledik. Eğit-donata biz halen devam ediyoruz. Ara vermedik. Niye? Her an, biz buraya geliyoruz dedikleri anda, o insanların güvenliği önemli. Bizim orada milli ordunun hazırlanmasını sağlamamız lazım. Bu milli ordu, bölgenin güvencesini eline almalı. Kimlerden oluşacak bu ordu? Ilımlı muhaliflerden oluşacak. Şu anda sayıları 65 bin. Bunlar güçlendikçe halk da onların yanında yer alacak.

'EN ETKİN MÜCADELE EDEN BİZİZ'

“Dünyada DEAŞ karşısında en etkin mücadeleyi veren ülke Türkiye. Yapılan dezenformasyonun tam aksine en etkin mücadeleyi biz veriyoruz. Rakka operasyonuyla ilgili olarak askeri yetkililerimiz ABD’yle temasta. Kendileriyle şartlarımız paylaşıldı. Rakka, DEAŞ’ın en önemli merkezi. Diğer bir hassas konu da Musul. ABD Musul konusunda bizimle aynı yaklaşımı paylaşır paylaşmaz bilemiyorum, ama gördüğüm kadarıyla olumlu bir yaklaşım içindeler. 19 Ekim’de Irak merkezi yönetimi ile Musul’da DEAŞ’a karşı bir operasyon başlatabilecekleri söyleniyor. Ne olacağını göreceğiz. Ama biz hazırlıklı olmak durumundayız.”

'PYD ŞUAN MÜNBİÇ'DE CUZİ OLARAK VAR'

Türkiye’nin uyarılarına rağmen, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, Suriyeli Kürtlere silah verdiklerini ve onları desteklemeyi sürdüreceklerini açıkladı.

Bizim itiraz ettiğimiz husus, terör örgütü olan PYD/YPG’ye silah verilmesidir. Ama o kadar çarpık bir yapı var ki. Biden’a, iki gün önce Kobani’ye iki uçak dolusu silah indirdiklerini söyledim. Bana, ‘Benim bundan haberim yok’ dedi. Ben de, ‘Siz öyle diyorsunuz ama benim haberim var’ dedim. Bu nasıl bir iştir? Başkan Yardımcısı Biden ‘Haberim yok’ diyor, Carter çıkıp ‘Silah verdik, vermeye de devam edeceğiz’ diyor.

Rakka operasyonunda PYD/YPG’nin yer alması durumunda Türkiye’nin yer almayacağı söylendi. Bir gelişme var mı?

Yetkililerimiz Rakka konusunu görüşüyor. Tabii ki ABD Rakka işini PYD ve YPG ile gerçekleştirmek isterse, Türkiye olarak böyle bir operasyonda yer almayız.

PYD Rakka’ya ABD ile kara gücü olarak giderse, biz bu operasyona hava desteği verir miyiz?

İlgili kurumlarımızla istişare yapmadan bu tür konularda bir açıklama yapmam doğru olmaz. Şartların ne olacağı ortaya çıktıktan sonra bir durum değerlendirilmesi yapılır. TSK’nın yaklaşımı, MİT’in yaklaşımı, Dışişleri başta olmak üzere hükümetin yaklaşımı ne olacaktır? Dar kapsamlı bir görüşme yapar, gerekli değerlendirmeleri yapar, verilecek cevabı ona göre belirleriz. PYD Münbiç’ten çıktı mı tam olarak?

Şu anda sadece cüzi olarak varlar. Orası güvence altına alındığında o da gerçekleşir.

'ALMANLARIN SİLAHI TANKIMI VURUYOR'

“DEAŞ’la mücadele için oluşturulan koalisyon bünyesinde 65 ülke bulunuyor. 65 ülkenin yer aldığı bir koalisyonla netice alamamak, ancak netice almak istememe mantığıyla mümkün olabilir. Gerçekten netice almak isteniyorsa, ABD ve Türkiye el ele verse bu iş biter. Şu an Suriye’deki DEAŞ’lı sayısı 10 bin. Bir o kadar da Irak’ta olduğunu kabul edelim. Tüm bunlarla ABD ve Türkiye zaten başa çıkamıyorsa, yazıklar olsun. İmkânlarımızı beraberce ortaya koyarsak, bu işi bitiririz. Bu işin bitmesi için koalisyon ülkelerinin silahlarının benim tankıma değil, DEAŞ’a, PYD’ye, YPG’ye yönelmesi lazım. Ama bir bakıyorsunuz teröristlerin elindeki Almanların Milan silahı, benim tankımı vuruyor.”

'KUZEY IRAK'A BİR HEYET GİDECEK'

Selahattin Demirtaş’ın K. Irak ziyaretine ne diyorsunuz?

Bunun değerlendirmesini şimdi yapmayalım. Yakın zamanda bizim arkadaşlarımız da Kuzey Irak’a bir heyet gönderecekler. Barzani’yle görüşmeleri olacak. Bizim yaptığımız çalışmalar ile onların çalışmalarını yerinde değerlendirecekler. Kendilerince, dışlanmışlıklarını azaltma gayretleri var. Ama artık o mümkün değil. Kamuoyu araştırmaları da ne durumda olduklarını açık net ortaya koyuyor

‘KİM DEMOKRAT, KİM KİME SAHIP ÇIKIYOR GÖRÜYORUZ’

“Uluslararası ilişkilerde önemli olanın darbeye karşı net bir şekilde demokrasinin yanında yer almaktır. Malumunuz, ilginçtir, Mısır’daki darbeyi Milli Savunma Bakanı yapıyor. Yani Mursi’nin göreve getirdiği kişi yapıyor. Haremine sokmuş olduğu kişi ona darbe yapıyor. Bu zat, Mursi’nin arkasında namaz da kılarmış. Tezgâh çok çirkin. Şimdi o darbeci, ABD’de hem Trump hem de Clinton ile görüşmüş. Siyasette bir hayli gelişmeler var. Kim demokrat, kim kime sahip çıkıyor görüyoruz. Bir yandan küresel barış konuşuluyor. Diğer yanda ise Ortadoğu adeta kan gölü.”

SELÇUK TEPELİ/GAZETE HABERTÜRK