Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye ekonomisine ilişkin kararını ciddiye aldıklarını ancak bu durumun dünyanın sonu olmadığını belirterek, "Tekrar kredi notumuzun yükseltilmesi için yoğun bir çaba içerisine gireceğiz. Güneş balçıkla sıvanmaz. Türkiye eski Türkiye değil, onun bunun reçetesine ihtiyacı yok." dedi.

Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Şimşek, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Milli Güvenlik Kurulunda olağanüstü halin (OHAL) uzatılmasına yönelik alınan tavsiye kararını değerlendiren Şimşek, "OHAL ilk çıktığında da bunun millete karşı değil, terör örgütlerine karşı yapıldığını, bir de devletin yeniden yapılandırılmasını hızlandırmaya yönelik olduğu açıklanmıştı. Gerekçede yine değişen bir şey yok. Milletin temel hak ve hürriyetlerini kullanabilmesini sağlamak, milletimizin huzuru, barışı ve geleceği için gerekli olduğundan ötürü MGK böyle bir tavsiye kararında bulundu. MGK'nın tavsiyesinin esası, milletimizin özgürlüklerini en iyi şekilde kullanabilmesini sağlamaktır." ifadelerini kullandı.

Şimşek, şu anda Türkiye'nin çok boyutlu bir terör tehdidi ile karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, "15 Temmuz'da FETÖ'nün darbe kalkışması var. Başarısız oldu ama onunla mücadele çok önemlidir. İkinci olarak yakın coğrafyada çok ciddi sorunlar var. Bu sorunların diğer terör örgütleri üzerinden ülkemize ciddi yansımaları var. MGK kararının arka planına bakıldığı zaman, milletin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak, ülkemizin huzurunu, barışını, kardeşliğini pekiştirecek geçici bir karar. Dolayısıyla 3 ay daha uzatılması tavsiyesinde bulunuldu, hükümet olarak bunu değerlendireceğiz ve ona uygun olarak da gerekeni yapacağız." diye konuştu.

- "Not indirimlerinin etkileri sınırlı oldu"

Şimşek, kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in not indirimine gitmesinin etkilerinin sorulması üzerine de ülkenin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altına indirildiğini, ülkeyi hala yatırım yapılabilir seviyeden gören kredi derecelendirme kuruluşlarının olduğuna işaret etti.

Dünya piyasalarının S&P, Moody's ve Fitch'ten, ikisinin yatırım yapılabilir seviyede kredi notu vermesini önemsediğini kaydeden Şimşek, "Etki son derece sınırlı oldu. Bunun iki basit sebebi var. Birinci olarak Türkiye'nin temelleri sağlam ikinci olarak da genelde kredi notu düşüşleri önceden piyasada fiyatlanır. Nitekim darbe girişimi başarısız olmasına rağmen, onun etkileri bir miktar fiyatlandı. Dolayısıyla iki türlü bakmak lazım; kısmen not indirimi fiyatlanmıştı ama esas belirleyici faktör ise Türkiye'nin temellerinin sağlam olmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, kredi notundan sonraki dönemde göstergelerde önemli bir bozulma olmadığına dikkati çekerek, "Yakın dönemde kredi notu düşürülen Brezilya ve Rusya var. Not indiriminden sonra bu ülke piyasalarının tepkisi Türkiye'ye göre çok ağırdı. Not indiriminin ülkemiz piyasalarına etkilerinin sınırlı olması, Türkiye'nin temellerinin diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha sağlam olduğunu gösteriyor." diye konuştu.

Kredi notu düşüşünü düşüşünü ciddiye aldıklarını dile getiren Şimşek, "Önemli bir durum. Tekrar kredi notumuzun yükseltilmesi için yoğun bir çaba içerisine gireceğiz. Temellerimizin sağlam olması ve piyasalar tarafından kısmen öngörülmüş olması etkiyi sınırlamıştır. Fakat biz orta ve uzun vadede reel sektöre, büyümeye yansımalarını, ülkenin orta ve uzun vadeli kredi temininde maliyetleri makul düzeyde tutma çabalarına devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

- "Dünyanın sonu değil"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, Türkiye'nin kredi notu geçmişine ilişkin de bilgi vererek, şöyle devam etti:

"Kredi notunun düşürülmesi dünyanın sonu değil. Önemsiz de değil ama dünyanın sonu da değil. Çünkü yatırımcılar sadece kredi derecelendirme kuruluşlarına bakmazlar. Piyasalar bu kuruluşlara göre çok daha hızlı hareket ederler, genelde 6 ay ve birkaç yıl sonrasına odaklanırlar. Türkiye'nin risk primleri zaten çok uzun bir zamandır yatırım yapılabilir seviyenin altında işlem görüyordu. Dolayısıyla kredi derecelendirme kuruluşları zaten geriden takip ederler. Yatırım yapılabilir seviyenin altındaki ülkelere yatırım yapmam diyen fonlar o kadar da çok büyük değiller. O fonlar da genelde gelişmiş ülkelere yoğunlaşırlar, gelişmekte olan ülkelere odaklanan fonlar yatırım yapılabilir seviyenin altındaki seviyelere zaten yatırım yaparlar.

Ülkemizin notu 2002'li yıllar ve daha sonra yatırım yapılabilir seviyede miydi? 2013 yılının Mayıs ayından yatırım yapılabilir seviyeye geldi. Peki bu tarihten sonra ülkeye para girişi arttı mı? Azaldı. Doğrudan yatırımlar, portföy yatırımlar azaldı. Bu şunu gösteriyor yatırım fonları kredi derecelendirme kuruluşlarına bakarak karar vermezler. Herkesin risk iştahı farklı boyutlardadır.

Türkiye'nin kamu maliyesindeki güçlü duruş yatırım yapılabilir seviyeyi hak ediyor. Son yıllarda ülkenin algısında gerek FETÖ'nün çabaları ve yakın coğrafyada olup bitenler, ülkenin iç gelişmeleri nedeniyle, Türkiye'nin uluslararası algısında bir bozulma var. Türkiye'nin gerçekliği algısından daha güçlü, gerçeklik daha da iyileştirilebilir. Türkiye'nin reformlara ihtiyacı var mı? Kesinlikle var. Ülkenin algısı ile gerçekliği arasında fark var mı ve olumsuz mu? Evet. Peki haklı bir gerekçeye dayanıyor mu? Hayır."

Algının en az gerçeklik kadar önemli olduğunun altını çizen Şimşek, "Türkiye'nin algısında birçok şer çevrelerinin çabasıyla ciddi bir bozulma var. Türkiye'nin kendi iç gelişmeleri ve yakın coğrafyadaki gelişmeler de bu algıyı bozdu. Türkiye yoluna güçlü şekilde devam edecek. Piyasaların tepkisi de bunun gösteriyor. Yatırım yapılabilir kredi seviyesi arzulanır bir durum ama olmaması dünyanın sonu değildir." şeklinde konuştu.

Şimşek, kredi notunu yukarıya taşımaya çalışacaklarını belirterek, bu noktada sorunların farkında olduklarını ve tedbirler almayı sürdürdüklerini kaydetti.

Türkiye'nin üretim ve ihracatının teknoloji yoğun olmadığını kaydeden Şimşek, bu sorunların aşılması için de Ar-Ge reformu yapıldığını dile getirdi. Şimşek ayrıca işgücü piyasasının esnek hale getirilmesi, adalet sisteminin iyileştirilmesi noktasında da çalışmalar yaptıklarının da altını çizdi.

Türkiye'nin reform sürecini devam ettirmesinin önemini vurgulayan Şimşek, yargıda karşılaşılan sorunlara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"17-25 Aralık sürecinde nasıl politize olduğunu yani yargının bir kısmının milletimize, kanunlara Anayasa'ya karşı sorumluluğunu bir kenara itip 10 bin kilometre öteden birilerinin talimatıyla hareket ettiğini gördük. Bu adalet sisteminin reforme edilmesi lazım. Adalet sisteminin hızlandırılması, performansa dayalı olması lazım. Adalet sisteminin bu veya şu ideolojinin etkisi altında hareket etmemesi lazım. Onun bunun talimatlarıyla hareket eden değil, bağımsız, Türkiye'nin menfaatlerine uygun, milli iradeye, millete karşı sorumlu, gücünü milletten alan, hesabı millete veren bir adalet sistemine ihtiyacımız var. Bu konuda reform gerekiyor.

Dışarıda diyorlar ki "Bu kadar hakim ve savcıyı görevden uzaklaştırdınız, böyle bir hukuk devleti olabilir mi?' Ben diyorum ki aklını, iradesini 10 bin kilometre öteden birilerine satmış yargı mensuplarının yargıdan temizlenmesi hukuk devleti ilkesini pekiştirir, zayıflatmaz. Politize olmuş, onun bunun talimatlarıyla hareket eden bir yargı zaten niteliğini kaybetmiştir. Esas şimdi hukuk devletini, Türkiye'nin demokrasisini güçlendiriyoruz. O nedenle çok rahatız."

Kredi derecelendirme kuruluşlarının bildiğinden çok çok daha fazlasını, sorunların tespiti ve çözümlerini Türkiye'nin iyi bildiğini dile getiren Şimşek, "Türkiye eski Türkiye değil, onun bunun reçetesine ihtiyacı yok. Türkiye, kendi iradesine, reçetesine, çözümlerine odaklanacak" dedi.

- Dan Brown'ın kitaplarına, Jason Bourne filmlerine benziyor

Şimşek, son yıllarda Türkiye'nin başına gelmeyen felaket kalmadığını, Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadele edilirken yurt içinde ve dışında bunu anlatmakta güçlük çektiklerini söyledi. Mehmet Şimşek, "Zaman zaman uluslararası basınla sohbet ederken Dan Brown'ın kitaplarındaki komplolara, Jason Bourne filmlerine benziyor dedim. Akıl erdiremeyeceğiniz bir gizlilikte ve illegal yollarla iktidarı, devleti ele geçirmeye çalışan uluslararası ve yerel yapıdan, 170 ülkede faaliyet gösteren bir yapıdan, terör örgütünden bahsediyorsunuz. Türkiye bu badireyi atlatmaya çalışıyor. Bununla mücadele devam ediyor" ifadelerini kullandı.

- "Önümüze bakacağız"

Türkiye'nin aynı andan çok fazla cephede mücadele verdiğini vurgulayan Şimşek, şunları kaydetti:

"Moody's'in, diğerlerinin kararlarına tepkimizi Türkiye'nin temellerini daha da sağlamlaştırarak koyacağız. Türkiye'nin eksikliklerini gidererek, temel yapısal sorunlarını çözerek cevap vereceğiz. Duygusal tepkiler olabilir ama önümüze bakacağız. Türkiye, Moody's, S&P veya başkalarıyla bu noktaya gelmedi. Milletin güçlü desteği olduktan sonra, Türkiye'nin birliği, beraberliği korunduktan sonra, siyasi istikrar devam ettiği müddetçe Türkiye bütün bu sorunların üstesinden gelecektir. Kredi notumuzu da inşallah tekrar yükselteceğiz. Çalışacağız, çabalayacağız, çünkü eninde sonunda güneş balçıkla sıvanmaz."

Şimşek, dünyadaki ekonomik ve politik sorunlara rağmen Türkiye'nin geldiği noktanın önemli olduğunu belirtti.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye'nin kredi notunu ilişkin değerlendirmesinin acele bir karar olduğunu belirterek, "Türkiye'nin temelleri sağlam. Daha yüksek bir notu gerektiriyor." dedi.

Şimşek, Moody's'in Türkiye ekonomisine ilişkin açıklamasının ilk kısmında Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi nedeniyle oluşan şokun atlatıldığı ancak yapısal problemlerin devam ettiği yönünde bir değerlendirme yapıldığını anlattı.

Moody's'in, kredi notunu yapısal problemler nedeniyle indirdiğini ifade eden Şimşek, "Dolayısıyla not indirimini darbe etkisi ile ilişkilendirmiyor. Neden? Çünkü Moody's ile görüşmelerimizde Standart and Poor's (S&P) ve diğerleri ile görüşmelerimizde zaman zaman bu soruları sordum. 'Bugün Tayland'da 3 tane başarılı darbe oldu. Notları indirdiniz mi?' dedim. 'Hayır' dediler. Dolayısıyla not indirimini darbeyle ilişkilendirmediler." diye konuştu.

Piyasaların açıklamayı yanlış okuduğunu dile getiren Şimşek, Batı'da genelde diplomatik olarak açıklamanın ilk kısmının olumlu, esas kısmının olumsuz olduğunu kaydetti.

Herkesin yapılan açıklamayı kendi perspektifinden değerlendirebileceğini anlatan Şimşek, şöyle devam etti:

"Moody's'in açıklamasında not indiriminin sebebi darbe teşebbüsü değildir. Ön plana çıkarttığı şey şu, 'Sizin dış finansmana bağımlılığınız arttı. Milli gelirin yüzde 26'sı kadar brüt dış finansman ihtiyacı var. Bu, size benzer ülkelere oranla yüksek bir rakamdır. Esas unsur bu. İleride büyümeyi sınırlayabilir. Ayrıca rekabet gücünüzde zayıflama var.' diyor. Raporun tamamını okursanız o çerçevede."

Moody's'in Türkiye'yi 2014 yılında negatif izlemeye aldığını hatırlatan Şimşek, darbeden bir gün sonra Moody's ile temasa geçtiklerini ifade etti. Şimşek, S&P'nin ise Türkiye ile diyalog kurmadan notu düşürdüğünü belirtti.

- "S&P, aceleci tavrından dolayı memnun değil"

S&P'nin not indiriminin diğer kuruluşlar üzerinde aşağı yönlü baskı yarattığına dikkati çeken Şimşek, "Yani keşke bizimle diyalog kursalardı ve biz darbenin etkilerini, ne kadar geçici olacağını konuşabilseydik. S&P bu kadar aceleci davranmazdı. Nitekim daha sonra Ankara'ya geldiler. Bizimle yapılan görüşmelerde benim edindiğim izlenim, aceleci tavırlarından dolayı pek memnun değiller. Kasım ayında tekrar bir gözden geçirme gündeme gelebilir." dedi.

Fitch'in ise genelde Türkiye'ye yönelik kararlarda aceleci davranmadığını dile getiren Şimşek, kuruluşun Türkiye notunun şu anda "yatırım yapılabilir", görünümün ise negatif olduğunu söyledi. Şimşek, Moody's'in ise zaten uzun süredir notun görünümünü negatife aldığını ifade etti.

- "Türkiye ekonomisi darbenin şokunu atlattı"

Geriye bakmanın artık bir anlamı olmadığını kaydeden Şimşek, "Piyasalar değerlendiriyor. Açıklama yerinde miydi, dengeli miydi, doğru mu yapıldı yoksa yanlış bir yönlendirme var mı? Ben yıllarca piyasada çalışmış bir insan olarak açıklamaya baktığım zaman, açıklamanın ikinci kısmı doğrusu notun yönü konusunda beni kaygılandırdı. İlk kısım da zaten bizim uzun süredir anlattığımız kısmıydı. Yani darbenin şokunu Türkiye ekonomisi atlatmıştır. Yapısal sorunlar esastır." değerlendirmesinde bulundu.

Darbe girişimi sonrası Türkiye demokrasisinin güçlendiğini, hızla normalleştiğini, reform yapma kapasitesinin arttığını belirten Şimşek, "Ondan dolayı not indirimini bu anlamda aceleci buluyorum. Türkiye'nin temelleri sağlam. Daha yüksek bir notu gerektiriyor. Biz bunu anlattık." ifadelerini kullandı.

- "Amacımız ülkenin temellerini daha da sağlamlaştırmak"

Şimşek, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'de gerilim ve iç savaş beklendiğini ama Türkiye'nin birlik ve beraberliğini ortaya koyduğunu söyledi.

Mevcut ortamın reform yapmaya daha müsait hale geldiğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Reform yapma kapasitemizde, irademizde, kabiliyetimizde azalma mı var, artış mı var? Artış var. Bugün devletimizin, Hazinemizin borç ödeyebilme kabiliyeti, borç ödeme iradesi ve kabiliyeti yüksek mi? Yüksek. Neden? Çünkü bizim borcumuz devlet olarak zaten düşük, bütçemiz sağlam. Burada en ufak bir tereddüt var mı? Yok. O nedenle Türkiye, daha yüksek bir kredi notunu hak etmekle birlikte dışa bağımlılık nedeniyle, bu kaygılarla Türkiye'nin notu indirilmiştir. Bir de kurumsal yapıdaki erozyondan bahsediliyor. Orada rekabet gücüne referans var."

Duygusal tepki vermek yerine bütün küresel öneriler gibi Moody's'in önerilerine de bakmak ve yapısal sorunları köklü bir şekilde çözme çabasına girmek gerektiğinin altını çizen Şimşek, "Bizim amacımız ülkenin temellerini daha da sağlamlaştırmak ve kredi notumuzu çok çok daha yatırım yapılabilir seviyelerin üstüne çıkarmak. Bunu başaracağız. Başarmak için de çalışmamız lazım. Çalışmanın içeriği de daha çok reform, doğru uygulamalar. Türkiye'nin algısı da iyileştirilmeli." diye konuştu.

Türkiye'nin algısının düzeltilmesi konusunda herkese büyük iş düştüğünü belirten Şimşek, "Tabii ki bazı eksiklerimizi eleştireceğiz, iyi analiz edeceğiz. Bunlara yönelik reform yapacağız ama haksız bir algı varsa, Türkiye aleyhine sistematik bir lobi, propaganda, Türkiye'yi kötüleme çabası ki kesinlikle var. Bu çok net. Bölücü terör örgütü bunu yapıyor, yandaşları yapıyorlar. FETÖ, DAEŞ yapıyor. Olumsuz Türkiye algısını satın alacak hazır bir kıta var. Bütün bunlara rağmen yılmayacağız, çok çalışacağız, çabalayacağız. Ülkemizi bu zor konjonktürde daha güçlü bir şekilde ileriye götüreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in Türkiye ekonomisine ilişkin kararının piyasalara etkisinin son derece sınırlı olduğunu belirterek, "Piyasalar herhangi sıradan bir olay gibi tepki verdi. Ancak bu bizi yanıltmamalı. Orta ve uzun vadeli borçlanma maliyetlerinin yükselmemesi için ilave çaba göstermemiz lazım." dedi.

Şimşek, ekonominin yeniden ivme kazanması için yeni dönemde yapısal reformların önemli rol oynayacağını vurgulayarak, 1-2 yıl içerisinde Türkiye'nin yapısal sorunlarını çözecek reformlarla kredi notu görünümünün hızla olumluya döneceğini ve notların yükselmeye başlayacağını söyledi.

Gelişmekte olan ülkeler arasında kredi notunu, indirildikten sonra en hızlı şekilde yeniden yatırım yapılabilir seviyeye çıkarabilmiş ülkenin Güney Kore olduğunu anlatan Şimşek, Türkiye'de ise bu sürenin çok daha uzun olduğunu ifade etti.

Şimşek, yapısal reformların olumlu bir döngü oluşturduğuna dikkati çekerek, "AK Parti hükümetleri 2002'den itibaren bunu başardı. Kredi notumuz B düzeyinden hızla pek çok kademe yükseldi. Tüm dünyada 2008-2009'da kredi notları düşerken Türkiye, kredi notu düşmeyen nadir ülkelerdendi." diye konuştu.

- "Hukuk devleti ilkelerinden geri adım atmıyoruz"

Türkiye'nin, vahşi, şiddet dolu bir darbe girişimini atlattığına değinen Şimşek, buna rağmen, hukuk devleti ilkelerinden geri adım atılmadığına, demokrasi prensiplerine devam edildiğine dikkati çekti.

Şimşek, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Türkiye, başına gelen bu felakete rağmen, demokratik ilkeler çerçevesinde hukuk devletini pekiştirir, yargıda gerçek anlamda bir reformu oturtur, adalete olan güveni tesis eder, beşeri sermayesinin kalitesini eğitimle arttırır, Ar-Ge yoluyla katma değer zincirinde yukarı çıkar, iç tasarruflarla yatırımlarını arttırır ve dışa bağımlılığı azaltırsa derecelendirme kuruluşlarının ne dediği önemli mi? Ne zaman karar verdiği önemli mi? Önemli olmadığını 2003 ve 2007 döneminde görmedik mi?

Türkiye, yaptığı reformlarla hızla büyüdü, uçurumun eşiğinden döndü. Kamu borçları konusunda büyük endişe yok muydu? Türkiye iflas edecek endişesi yok muydu? Türkiye'de faizler ve enflasyon çok yüksek değil miydi? Bugün kimse bunları konuşmuyor. Doğru tepkileri verir, bütçe disiplinini devam ettirir, kalıcı reformlarla dışa bağımlılığı azaltırsak bunları başaracağız."

- "Not indiriminin piyasaya etkisi son derece sınırlı"

Şimşek, piyasalardaki sakinleşmenin sadece reyting kararına değil, birçok gelişmeye bağlı olduğunu belirterek, "Fed'in duruşu, Avrupa'daki gelişmeler, Türkiye'nin bütçe süreci, OVP hazırlığı gibi etkenler var. Piyasaların bundan sonraki seyrini her zamanki gibi iç ve dış gelişmeler etkileyecek. Hazinenin gösterge niteliğindeki kağıdının faizi kredi notu düşürülmeden önceki seviyeye geldi. Türkiye'nin tahvillerinin iflas riskine karşı sigorta pirimi sadece 20 baz puan yükseldi. Moody's'in not indiriminin piyasaya etkisi son derece sınırlı kaldı. Piyasalar herhangi sıradan bir olay gibi tepki verdi. Ancak bu bizi yanıltmamalı. Orta ve uzun vadeli borçlanma maliyetlerinin yükselmemesi için ilave çaba göstermemiz lazım." değerlendirmesinde bulundu.

- "Şirket kuruluşundaki maliyetleri azalttık"

Reformların "gelecek nesillere yatırım" anlamına geldiğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Reform yapmamak gelecek nesillerden çalmaktır. Reform yapmak, sorun alanlarına ilişkin çözümler geliştirmektir. 2002 öncesinde belki bir şirket kuruluşu aylar alıyordu. Yeni bir işe başlamak Yeni Zelanda'da tek imza ile yarım gün alıyor neredeyse, sıfır maliyetle. Türkiye'de ise temmuzdan önce şirket kurmak için ilk aşamada kişi başına milli gelirin neredeyse yüzde 17'sini harcamanız lazım. İmza için 8-9 gün kapı kapı dolaşmanız lazım. Biz zorladık ve şirket kuruluşunu 2,5 güne, 3 günün altına ve birkaç imzaya düşürdük. Maliyetleri de azalttık. Bunlar mikro düzeydeki reformlar."

Maliye Bakanlığının Vergi Usul Kanunu üzerinde çalıştığını anımsatan Şimşek, kamunun 929 milyar lira civarında kaynak kullandığını ve bu harcamaların verimliliğini arttırmanın reform niteliğinde olduğunu söyledi.

Şimşek, iş gücü piyasasında yapılacak reformların önemine işaret ederek, "Türkiye'de eğitim düzeyi arttıkça iş gücüne katılım isteği artıyor ancak dünyanın en katı iş gücü piyasası mevzuatı OECD'ye göre Türkiye'de. Bu alanda reformlar yapacaksanız, sosyal çevrelerle iş birliği yapmalısınız. Mayıs ayında bu konuda bir adım attık. İş gücü piyasasında atılacak adımlar da reformdur." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Avrupa ile karşılıklı atışma yaşadıklarını belirterek, "Tabiri caizse birbirimize bağırıyorduk, birbirimizle konuşmuyorduk. Birbirimizle konuşmaktan çok, birbirimiz hakkında konuşuyorduk. Şimdi ne oldu? Diyaloglar başladı, onlar geldiler, biz gittik. Şimdi ne diyorlar? 'Efendim biz yanlış okumuşuz, yanlış anlamışız.' Bu önemli." dedi.

Yargı, eğitim, yatırım ikliminin iyileştirilmesi, şeffaflık, iş gücü piyasası ve kamu maliyesi gibi alanlarda birçok reforma imza attıklarına dikkati çeken Şimşek, reformların devam edeceğine işaret etti.

Darbe girişimi sonrası dünya kamuoyuna bazı mesajların net şekilde verildiğini ve Türkiye'nin algısının iyileştirilmesine yönelik çabaların devam ettiğini vurgulayan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

"Bu çabalar kesinlikle sonuç veriyor. Darbe girişiminden hemen sonraki günlerde Avrupa ile karşılıklı atışma vardı. Tabiri caizse birbirimize bağırıyorduk, birbirimizle konuşmuyorduk. Birbirimizle konuşmaktan çok, birbirimiz hakkında konuşuyorduk.

Şimdi ne oldu? Diyaloglar başladı, onlar geldiler, biz gittik. Şimdi ne diyorlar? 'Efendim biz yanlış okumuşuz, yanlış anlamışız.' Bu önemli. Bu diyaloglar kesinlikle çok kritik."

Gelecek hafta yapılması planlanan IMF ve Dünya Bankası toplantılarının önemli olduğuna dikkati çeken Şimşek, yapacakları toplantılarda Türkiye'nin reform sürecini, demokrasisinin nasıl güçlendiğini, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadelenin hukuk devleti içinde nasıl yapıldığını anlatacaklarını dile getirdi.

Söz konusu toplantı çerçevesinde programının oldukça yoğun olduğunu ifade eden Şimşek, "Washington ayağı 4-5 gün, sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar şu anda bile tıklım tıklım dolu. Gelen randevu taleplerinin önemli bir kısımına da cevap veremiyoruz." ifadelerini kullandı.

- "Yatırımlar bütün dünyada zayıflıyor"

Özel sektör yatırımlarının artırılması için atılan adımlara ilişkin bilgi veren Şimşek, "2012 sonrasında maalesef özel sektör yatırımlarında bir artış yok. Aslında Türkiye'ye özgü bir trend değil, dünyada da benzer bir trend var. Yatırımlar bütün dünyada zayıflıyor. Yatırımsız bir ülkenin geleceğini inşa edemezsiniz. Yatırımlar verimliliğin, refah artışının ana motorudur." diye konuştu.

Yatırımlar içinde özel sektörün büyük önem taşıdığının altını çizen Şimşek, "Kamu yatırımlarıyla hiçbir ülke iflah olmamıştır. Tam aksine kalkınmanın erken evrelerinde, kamunun milli gelir içindeki payını düşük tutan ülkeler başarılı olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

'Devlet çok harcarsa, çok yatırım yaparsa o ülke kalkınır' gibi bir anlayış olduğunu belirten Şimşek, bunun kalıcı olmadığını, o nedenle özel sektör yatırımlarını canlandırma noktasında büyük çabaları olduğunu ifade etti.

- "Yatırımların canlama ihtimali yüksek"

Şimşek, yatırımların artması konusunda güven ve istikrarın büyük önem taşıdığını vurgulayarak, şunlar kaydetti:

"Bütün bu göstergeler çerçevesinde baktığımız zaman, ben inanıyorum ki 2017'den itibaren bu sıkıntıları da geride bırakarak, Türkiye'nin önü açık, potansiyeli yüksek. Tekrar yatırımların canlanma ihtimalini yüksek görüyorum.

Bir ülkede öngörülebilirlik en büyük teşviktir. Ondan daha büyük bir teşvik hayal edemiyorum. Bütün teşviklerden en önemlisi güven, istikrar. Dolayısıyla yatırımları teşvik etme noktasında gereken adımı zaten attık. İnşallah bu reformlar, uygulamalarla Türkiye'nin geleceğine güven ve istikrar daha da pekişecek."

Türkiye'deki iç talebin son derece güçlü olduğunu belirten Şimşek, "Öbür alanlarda yapacağımız ilerlemelerle talep konusundaki uluslararası ve yerel yatırımcı kaygıları rahat bir şekilde giderilebilir. Dolayısıyla bir noktadan sonra yatırımların tekrar toparlanma ihtimalini görüyorum." değerlendirmesinde bulundu.

- "Empoze etme imkanımız yok"

Şimşek, kredi kartları ve tüketici kredilerine ilişkin düzenlemenin kısa vadede büyümeyi olumlu etkileyeceğini belirterek, "Kısa vadede büyüme yavaşladığı için bunu desteklemek için bir takım tedbirler alındı, alınıyor ve bu doğrudur ama orta uzun vadede kalıcı refah başkanın parasıyla tüketmekten geçmiyor. Kalıcı refah daha çok tasarruf, yatırım, üretim, istihdam ve dışa satmakla olur." ifadelerini kullandı.

Yeniden yapılandırma kapsamında bankaların uygulayacakları faiz oranlarına yönelik Şimşek, "Bizim sisteme faizi, yeniden yapılandırmada empoze etme imkanımız yok, sadece kredi kartlarında Merkez Bankamızın aylık faiz anlamında bir üst limiti var, o dikkate alınacak ama onun dışındaki yeniden yapılandırmalar da bankalarla tüketiciler arasında bankanın maliyetleri, tüketicinin kredibilitesi gibi faktörler etkili oluyor." diye konuştu.

Şimşek, Merkez Bankasının faiz indiriminin, bankaların kredi faizlerine yansımadığına ilişkin eleştirilerin doğru olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

"Faiz indirim süreci başladı, 250 baz puan indirildi. Şimdiye kadar da ortalama olarak konut faizleri ve ticari krediler 240 baz puan inmiş, tüketici kredileri de 100 baz puan inmiş. Dolayısıyla düşmüş. Epey bir yansımış bakıldığında. Tüketici kredilerinde problemli kredi oranı yüksektir ama ticari kredilerde ve konut kredilerinde son derece düşüktür. oraya yansıma daha düşük olmuştur. Piyasa iyi çalışıyor, oldukça da rasyonel işliyor. Nasıl ki Türkiye'ye ilişkin algılarla gerçeklik arasında farklılar varsa, finans sektörüyle ilgili algıyla gerçeklik arasında da önemli farklılıklar var."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Türkiye, teröristlerle onların anladığı dilde konuşurken bir taraftan da yaraları sarmak, vatandaşları kucaklamak ve bölgede istihdam yaratmak için ne gerekiyorsa yapıyor ve yapacak." dedi.

Şimşek, terör saldırılarının Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki yatırımları nasıl etkilediğinin sorulması üzerine, bölücü terör örgütünün en büyük zulmü Kürtlere yaptığını belirterek, devletin büyük teşviklerine, altyapıdaki, eğitimdeki yatırımlarına rağmen bugün hala bölgede işsizlikten, yatırımların eksikliğinden bahsediliyorsa bunun bir tek müsebbibinin bölücü terör örgütü olduğunu söyledi.

Bölücü terör örgütünün bölgedeki iş adamlarına özellikle çözüm süreci döneminde büyük zulümler yaptığına dikkati çeken Şimşek, yatırımın, güvenin ve huzurun olduğu yere gideceğini, özel sektörün bu kaygılarını anladıklarını ifade etti.

Şimşek, devlet olarak çok radikal bir karar verdiklerinin altını çizerek, "Yatırımcının riskini de biz üstleneceğiz. Gideceğiz, fabrikayı yapacağız, çok cüzi bir bedelle kiraya vererek 'üretim yap' diyeceğiz. Devletin tükettiği ürünler üretiliyorsa alma konusunda da çabamız olacak. İşçileri biz eğiteceğiz" diye konuştu.

Bölücü terör örgütünün hiçbir zaman, 'Kürtlerin hak, hukuku daha iyi bir noktaya gelsin', 'Türkiye'nin demokratik standartları yükselsin, 'Türkiye daha iyi bir hukuk devleti olsun', bölgede refah artsın, 'Kürt kardeşlerimiz bu refahtan daha çok pay alsın" diye bir derdinin olmadığını dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

"Böyle olsaydı çözüm sürecinde silahların bırakılması ve terörün terk edilmesi lazımdı. Gittiler, bölgedeki kargaşadan nemalandılar. Daha çok militan devşirdiler, daha çok zulüm yaptılar millete. Neredeyse paralel bir yapılanmaya gittiler. Bu şunu gösterdi, bölücü terör örgütünün derdi Kürt kardeşlerimizin hakkı, hukuku, kalkınması değildir. Bölücü terör örgütünün bu eylemlerine şaşırmıyoruz, sürpriz değil. Bölücü terör örgütünün derdi bölgeyi geri bırakmak, sefaleti, fakirliği ve cehaleti artırmaktır, bölgedeki kanı ve göz yaşını artırmaktır. Bölücü terör örgütü bunun istismarı üzerinden siyaset güdüyor. Bunun istismarı üzerinden varlığını sürdürebiliyor."

- "Teröre rağmen daha çok demokrasi"

Şimşek, bölgedeki Kürtleri hep kucakladıklarını, kucaklamaya devam edeceklerini, bütün Türkiye için demokrasi standartlarını daha da iyileştireceklerini belirterek, "Teröre rağmen daha çok demokrasi, daha çok hak ve özgürlük, teröre rağmen devlet olarak biz daha çok yatırım yapacağız. Teröre rağmen kardeşliğimizi daha da pekiştireceğiz. Ben inanıyorum ki Kürt kardeşlerimiz bunu çok iyi biliyorlar ama örgütün geçmişteki alan hakimiyetinden dolayı seslerini çıkaramıyorlardı. Artık o da geride kaldı. Türkiye teröristlerle onların anladığı dilde konuşurken bir taraftan da yaraları sarmak için, vatandaşları kucaklamak ve bölgede istihdam yaratmak için ne gerekiyorsa yapıyor ve yapacak." değerlendirmesinde bulundu.

Cazibe Merkezleri Projesi'nin muazzam bir proje olduğunun altını çizen Şimşek, bölücü terör örgütünün bu projeye engel olamayacağını söyledi.

Şimşek, Diyarbakır'ın İzmir'le, Van'ın Manisa ile arayı kapatmaya devam edeceğini vurgulayarak, nasıl ki Türkiye Avrupa ile arayı kapatıyorsa, Urfa'nın da Konya ile arayı kapatmaya devam edeceğini bildirdi.

Memleketin dört bir yanına yatırımları götürmeye devam edeceklerine işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

"Vatandaşlarımızın 15 Temmuz'da olduğu gibi Güneydoğu'da da kendi geleceklerine, kendi refahlarına sahip çıkıp terör örgütlerine karşı daha sağlam bir duruş sergileyeceklerine inanıyorum. Bunu başarırsak, birliğimizi, beraberliğimizi daha da güçlü bir şekilde devam ettirirsek bu projelerin hepsi başarılı olur. Bu başarıda tabii ki herkesin katkısı gerekiyor. Oradaki sivil toplum kuruluşlarımızın, iş adamlarımızın, vatandaşlarımızın, idarecilerimizin hepsinin üzerinde büyük bir sorumluluk var. Biz makro düzeyde projeler geliştirir, kaynak aktarırız ve bunların başarısı için çalışırız ama sahada bütün aktörlerin üzerine düşen sorumlulukları iyi bilmesi ve o sorumluluklar çerçevesinde hareket etmesi lazım. Ben inanıyorum ki başarılı olacağız."

AA