Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin, demokratik ve ekonomik reformları tekrar güçlü şekilde başlatmasının şart olduğuna inandığını belirterek, "Bizim genç, çalışkan ve dinamik nüfusumuz, ancak demokratik standartlarla, hukukla birleştirdiğimizde üretken olabilir." dedi.

Türkiye Kalite Derneği'nce (Kalder) düzenlenen 25. Kalite Kongresi'nin açılışında konuşan Gül, Türkiye, Türk insanı ve gençliği için çok değerli çalışmaları yapıldığına inandığını söyledi.

Kaliteli iş yapma ve hizmetler üretmenin kaliteli ülkelerde gerçekleştiğini ifade eden Gül, "Ülkemizi nasıl daha üstün kalitede mal, hizmet üreten, insanımızı mutlu eden bir noktaya getirebiliriz?" diye sordu.

Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşıldığını hatırlatan Abdullah Gül, ülkenin bu süreçte birçok siyasi, ekonomik birikimler, başarılar ve sınavlardan geçtiğini, büyük başarıların yanında çok büyük fırsatları da kaçırdığını anlattı.

Herkesin hemfikir ve gayret içinde hareket ettiği konunun "muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak" olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

"Cumhuriyetin başından beri bütün hükümetlerin, siyasilerin ve devlet adamlarının aslında söylediği bugünkü anlamda çağdaş, gelişmiş, demokratik ülkelerin seviyesine ulaşmak olduğunu tarif ediyoruz. Bunun bir siyaset ayağı, şüphesiz bir de ekonomik ayağı vardır. Siyaset ayağına baktığımız zaman Cumhuriyet iradesini ne kadar çok demokrasi ile taşlandırırız, ne kadar ileri demokratik standartlarla bir araya getiririz, en büyük sınavımız burada. Bu açıdan baktığımızda çok partili nizama geçtiğimizden beri, şüphesiz ki çok büyük ilerlemeler gerçekleşti. Zaman zaman kesintiler yaşadıysak da, ara dönemler gerçekleştiyse de. Özellikle 1980'li yıllarda Türkiye'nin dünya ile birleşmesi aynı zamanda Türkiye'nin gelişmiş, demokratik ülkelerin hukuk standartlarını ve ekonomik kurallarını adaptasyonuna mecbur etti."

"Köklü anayasal değişiklikler yapıldı"

Türkiye'de 2000'li yıllarda köklü anayasa değişikliklerinin yapıldığını hatırlatan Gül, özellikle 2002'den sonra kendisinin de içinde yer aldığı hükümetlerin Avrupa Birliği çıtası uğruna, bunu fırsat bilerek ve değerlendirerek çok önemli ekonomik ve demokratik gelişmeler gerçekleştirildiğini söyledi.

11. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin bugün orta gelirli bir ülke haline geldiğini dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:

"Her ne kadar milli gelirimiz 800 milyar doların altına düştüyse de bundan birkaç yıl önce 850 milyar dolara kadar çıkan ve fert başına milli geliri 10 bin doları aşan ve harcama paritesine göre 15 bin dolara kadar çıkan bir seviyeye gelmiştik. Bütün bunlarla ekonomik açıdan baktığımızda biz, gelişmekte olan bir ülkeyiz. 188 ülke içerisinde insanlık, gelişmişlik gelişmişlik endeksi açısında bakıldığında maalesef hala çok ortalardayız. Orta gelirin üstünde olan bir ülke olarak yolumuza devam etmek mi, yoksa önümüzdeki kritik eşiği aşarak üst gelir gruplarının içinde olan ülkelerin arasına katılabilmek mi? Şüphesiz ki hedefimiz; muasır medeniyetlerin seviyesine ulaşmak. Şüphesiz ki hedefimiz; çağdaş, demokratik, kalkınmış ülkelerden biri haline gelmek. Dolayısıyla bugün içinde bulunduğumuz orta gelirden kurtularak, hepinizin çok yakinen bildiği gerek ekonomik gerekse politik literatürde çok kullanılan orta gelir tuzağının içine düşmemektir. Bu konuya çok dikkati çekmişimdir. Çünkü bu gerçekten tuzak. Alıştığınızda, buna razı olduğunuzda, bu sizi tatmin ettiğinde, bundan çıkamazsınız. Onun için yeni normlar gerekiyor. Asla mevcut normlara alışmamak gerekiyor. Yeni normlar da tatmin edici değilse, buna rıza göstermemek gerekir. Bunu da daha güzelle ve daha mükemmelle ve daha kaliteye ulaşmak için zorlamak gerekiyor."

"Hepimizin hedefi; halkımızı mutlu etmektir"

Abdullah Gül, Türkiye nüfusunun 80 milyonu aştığını, nüfusun yüzde 40'ının 25, yüzde 25'inin ise 15 yaşın altında olduğunu belirterek, Türkiye'nin yıllık yüzde 5 oranında büyümeyi devam ettirmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin çok zengin doğal kaynakları, petrol rezervleri bulunmadığını ifade eden Gül, ülkenin dinamik nüfusunun ekonomik ve demokratik değerlerle bütünleştirilerek yeniden reformlar dönemine dönmesi gerektiğine dikkati çekti. Gül, "Türkiye'nin, demokratik ve ekonomik reformları tekrar güçlü şekilde başlatmasının şart olduğuna inananlardanım. Bizim genç, çalışkan ve dinamik nüfusumuz, ancak demokratik standartlarla, hukukla birleştirdiğimizde üretken olabilir. Türkiye'nin enerjisi aslında bu dinamik nüfusuyla, demokrasiyi, hukuku, özgürlüğü, bütün bunları birleştirmektir. Bunları birleştirdiğimizde Türkiye'nin büyük enerjisi ortaya çıkacaktır. Bu işte o zaman Türkiye'ye büyük hamleler yaptıracaktır. Bunun oluşabilmesi için de nitelikli eğitim ve bilimin en kaliteli seviyede yapılması gerekir."

Gül, ekonomik değerlerin yanı sıra hukukun üstünlüğünü, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işler hale gelmesini, kuvvetler ayrılığını barındıran yönetim sistemini gerçekleştirmenin önemine işaret ederek, "Bütün bunları gerçekleştirdiğimizde biz ancak orta gelir tuzağından kurtulup bir üst gelir grubuna geçebiliriz. Yoksa çok daha fazla fabrika kurmak, bizi daha mutlu, özgür ve güvenli ortama taşıyamaz. Ancak ekonomik gelişmelerle, demokratik gelişmeleri birleştirdiğimiz anda biz bu çıtayı yakalayabiliriz ve bu kritik eşiği aşabiliriz. Yani hepimizin hedefi; halkımızı mutlu etmektir." diye konuştu.

"Pozitif gündeme dönme"

Türkiye'nin güçlü şekilde tekrar pozitif gündeme dönmesi gerektiğini aktaran Gül, sözlerini şöyle tamamladı:

"Temmuzda yaşadığımız haince ve kelimelerle ifade edemeyeceğim şekilde Türkiye zarar veren, kötülük yapan bu darbe teşebbüsleri ve bununla ilgilenen bu işleri yapanlarla ilgili hukuki süreçlerin çok güçlü şekilde takip edilmesi ayrı bir husustur. Ama Türkiye'yi bu zeminlerden çıkarmak gerekiyor. Aslında bunu unutturmamız lazım. Bunu 'Kötü bir rüya gördüm.' diyerek geçirmemiz lazım. Onun için de hızlı bir şekilde tekrar pozitif gündeme geçmemiz lazım. Büyük umutlar vermemiz ve Türkiye'nin önünü, ön görülebilir yapmak lazım. Ümit ederim bunlar kısa sürede içerisinde gerçekleştirilir ve yaşadığımız bütün olaylar geçici olarak arkada kalır. Yoksa orta gelirli bir ülkeye razı olmuş oluruz. Türkiye gibi bir büyük ülke her zaman yoluna devam eder. Ama bizim sınavımız üst gelirli, gelişmiş, demokratik ülkeler grubunun içerisine girmektir. Bunu başardığımız anda, vazifemizi yapmış oluruz. Herkesin güven içerisinde, korkusuz, özgürce yaşadığı bir ülke ve mutluluğu herkese yaydığımız, gelir dağılımını adaletli hale getirdiğimiz, herkesin yarınından korkmayacağı bir ülke olduğumuzda o zaman tabi ki gurur duyabiliriz. Yeter ki, Türkiye olarak pozitif gündeme geçelim. O zaman Türkiye'nin krizlerden çıkma kabiliyetini suratlı bir şekilde gösterebiliriz. Türkiye'nin önemli bir vasfı da girdiği krizlerden çabucak çıkmasıdır. Ümit ediyorum bu yaşadığımız dönem uzun sürmez. Türkiye tekrar 2010'lu yıllardan sonra yaşadığı günlere döner ve sürekli ekonomik büyümeyi sağlar. Türkiye'nin potansiyeli çok büyüktür. Sıkıntılar geçicidir. Gelecek her zaman çok daha parlak olacaktır."

Konuşmanın ardından Bloomberg HT Haber Koordinatörü Ali Çağatay, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir söyleşi gerçekleştirdi.

 

AA