Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Bu sıkıntılı dönemde kamu maliyesi aslında hala güçlü. Bu da aslında şoklara karşı bir miktar direnç göstermemizi sağlıyor." dedi.

TBMM Genel Kurulunda, Hazine Müsteşarlığı bütçesi üzerinde hükümet adına konuşan Şimşek, "Bu sıkıntılı dönemde Türkiye'nin bilançosu, devletin bilançosu, kamu maliyesi aslında hala güçlü. Bu da aslında şoklara karşı bir miktar direnç göstermemizi sağlıyor. Türkiye'nin bugün brüt kamu borç stokunun, devletin brüt kamu borç stokunun milli gelire oranı yaklaşık yüzde 33. Bu da gelişmekte olan ülke ortalamaları olan yüzde 47'nin oldukça altında. Yine, avro bölgesi yüzde 90'ın üzerinde, OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 116'lar civarında." değerlendirmesinde bulundu.

Bütçenin geçen sene devlette neredeyse sıfır açık verdiğini ama bu yıl milli gelirin yüzde 2'si oranına kadar yükseldiğine işaret eden Şimşek, gelecek yıl da bu düzeyde tutulmasının hedeflendiğini söyledi. Şimşek, "Ülkemizin gerek bütçe açığı gerek borç oranı itibarıyla bakıldığında güçlü bir konumu söz konusu. Bu mali alanı da bu zor dönemde ekonomiyi desteklemek üzere kullanıyoruz." dedi.

Borç yapısında önemli iyileşmenin sağlandığına işaret eden Şimşek, borcu azaltmakla kalmadıklarını, borcun yapısını da önemli ölçüde iyileştirdiklerini kaydetti. Şimşek, 2003 yılından bu yana stratejik ölçütlerle borçlanma politikası uyguladıklarını hatırlatarak, borçlanmaları ağırlıklı olarak TL cinsinden ve sabit faizli enstrümanlarla gerçekleştirdiklerini ve vadeyi piyasa koşulları elverdiği ölçüde uzatmaya çalıştıklarını söyledi.

Şimşek, 2002 yılında merkezi yönetim borç stokunun yüzde 58'i Döviz cinsinden iken, 2016 yılı ekim itibarıyla bu oranının yüzde 35,9'a düştüğünü, benzer şekilde borç stokunun eskiden yüzde 25'i değişken faizli senetlerden oluşurken,bu oranın yüzde 30,9'a kadar gerilediğini ifade etti.

Stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası sayesinde borç stokunun faiz, kur ve likidite risklere karşı duyarlılığın da önemli ölçüde azalttıklarını, 2003 yılından beri ağırlıklı olarak sabit faizli borçlanma yaparak borç stokunun faize karşı duyarlılığında önemli iyileşmeler sağladıklarını anlatan Şimşek, "Sürdürülebilirlik analizlerimize göre bu tek seferlik tüm şokların hepsinin bir arada gerçekleştiği varsayılsa bile ki oldukça kötümser bir senaryo olur, büyüme 2 puan düşer, faizler 500 puan yükselir, lira yüzde 10 değer kaybederse; bu durumda bile AB tanımlı borç stokunun milli gelire oranı, orta vadeli program dönemi sonunda yüzde 38'in altında bir borç/milli gelirle karşı karşıya oluruz ki bu bile Maastrihct kriterinin oldukça altında olur. Bütün bu analizler kamu maliyemizin, kamu borç yapımızın ne derece sağlam olduğunu, şoklara karşı ne kadar dirençli olduğumuzu ortaya koyuyor." diye konuştu.

HAZİNENİN BORÇ ÜSTLENİMİ

Şimşek, Hazine Müsteşarlığının kamu-özel işbirliği modeliyle gerçekleştirilen belirli altyapı projeleri için borç üstlenim taahhüdü sağladığını belirterek, bugüne kadar Avrasya Tüneli projesi için 960 milyon dolar, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu projesi için yaklaşık 5 milyar dolar, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi 3. Köprü kesimi için 2,7 milyar tutarında olmak üzere toplamda 8,7 milyar dolarlık borç üstlenim anlaşması imzalandığını ifade etti.

Hazine garantili borç stokunun 2016 yılı ikinci çeyreği itibarıyla 12 milyar dolar civarında gerçekleştiğini anlatan Şimşek, hazine garantili üstlenim oranının 2016 yılı ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 2,9 olduğunu, bu oranın 2002 yılında yüzde 52 dolayında gerçekleştiğini, hem Hazinenin garanti ettiği dış borç stokunun bu çerçevede sınırlı, hem de bu riskin gerçekleşme riskinin de oldukça düşük olduğunu anlattı.

Hazine Müsteşarlığının finansman programı hakkında bilgi veren Şimşek, "2017 yılında 80,5 milyar lira anapara, 52,7 milyar lira da faiz olmak üzere toplam 133,1 milyar lira tutarında borç servisi gerçekleştirilecektir. Borç servisinin 98,1 milyar lirasının iç borç, 35 milyar lirasının ise dış borç servisi olarak yapılması planlanmaktadır. Geleneksel eurobond, Japon yeni ve kira sertifikası ihraçları yoluyla uluslararası sermaye piyasalarından 6 milyar dolar finansman sağlanması ve 96,2 milyar tutarında iç borçlanma yapılması planlanmaktadır." dedi.

"ÜYELİĞİ KAYBOLMUYOR"

Şimşek, uluslararası ve bölgesel kalkınma bakanlarıyla olan ilişkileri başarılı şekilde sürdürdüklerini belirterek, "Ülkemiz üç yıl süreyle aktif görev aldığı G-20 Troyka üyeliği pozisyonunu bu yıl 1 Aralık itibarıyla tamamlamıştır. G-20 üyelik mekanizması 1999 yılında oluşturulmuş olup platform küresel sistemde sistemik öneme sahip ülkeleri bir araya getirmektedir. G-20 üyelerinin seçiminde ekonomik büyüklük göz önüne alınmış olsa da G-20'yi en yüksek gayrisafi yurt içi hasılaya sahip ilk 20 ülkeyi temsil etmemektedir. G-20 üyeliği yıllar itibarıyla değişkenlik göstermemektedir, sabit bir yapıya haizdir. Eğer bir ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası dolar bazında düşse dahi G-20 üyeliği kaybolmuyor ki Türkiye'nin şu anda böyle bir riski de söz konusu değildir." diye konuştu.

Gelecek dönemde, ekonomide sıkıntıları aşmak, özellikle KOBİ'lerin, ihracatçıların finansmana erişimini sağlamak için Kredi Garanti Fonu mekanizmasını çok daha güçlü bir şekilde kullanacaklarını anlatan Şimşek, şunları kaydetti:

"Kredi Garanti Fonu aracılığıyla 11 bin 590 firmaya hazine destekli kredi kefaletleri sağlanmıştır. Temmuz 2009-Ekim 2016 döneminde kullandırılan toplam kredi tutarı 8,6 milyar liraya, kefalet tutarıysa 6,1 milyar liraya ulaşmıştır. Kredi Garanti Fonunun hazine destekli kefalet kullandırmasını etkin hale getirecek ve daha çok KOBİ ve ihracatçının ihtiyaçlarına cevap verilmesini sağlayacak yeni düzenlemeleri yaptık, yapacağız. Bu çerçevede, yüksek hacimli kredi kefalet taleplerinde kredi onay süreçlerindeki verimliliği artırmak üzere kredi derecelendirme sistemine geçiyoruz. İhracatçılar için getirilen yeni imkanla kefalet oranı, Eximbank'ın doğrudan sağladığı kredilerde yüzde 100'e kadar, diğer bankalar tarafından ihracatçılara sağlanan kredilerde ise yüzde 85'e kadar çıkartılacaktır.

Kredi Garanti Fonu'na sağlayacağımız ilave kaynaklarla firmalarımızın krediye ulaşımını kolaylaştırmayı planlıyoruz. Ayrıca, Portföy Garanti Sistemiyle her bankaya ayrı ayrı kredi tazmin üst limitini belirleyeceğiz. Bu sayede, Kredi Garanti Fonuna herhangi bir başvuru yapılmaksızın küçük ölçekli krediler doğrudan bankalar tarafından KOBİ'lere verilebilecektir. Yani bürokrasiyi azaltıyoruz. Bu uygulamayla Kredi Garanti Fonunun ve bankaların kredi verme süreci birkaç güne inebilecektir. Yeni düzenlemelerin faaliyete alınmasıyla birlikte, 3 milyar lira olan kefalet bakiyesi kısa vadede 10 milyar liraya çıkacaktır. Önümüzdeki sene içinde bütçeden belki aktarılacak imkanlarla bu miktar çok daha yüksek seviyeye çıkartılabilecektir."

"BEKLEDİĞİMİZİN ALTINDA..."

Hazine Müsteşarlığının 2018 yılına kadar 500 milyon lira tutarında bir kaynağı üst fonlara aktarmak üzere yetkilendirildiğine işaret eden Şimşek, bu tutarın 50 milyon lira ve 60 milyon avrosu iki farklı fona taahhüt edildiğini, ilerleyen süreçte 500 milyon lira tutarındaki tüm kaynağın girişimcilik ekosistemine aktarılmasıyla birlikte toplam yatırım hacminin 1,5 milyar avroya ulaşmasını hedeflediklerini anlattı.

Sigortacılık ve özel emeklilik sektörlerinin 2016 yılı içerisinde büyümeye devam ettiğine dikkati çeken Şimşek, sigortacılıkta 2016 yılı ikinci çeyreği itibarıyla prim üretiminin 2015 yılının aynı dönemine göre yüzde 35,5 artış gösterdiğini, 2016 yılı sonunda prim üretiminin 42 milyar lirayı aşacağını öngördüklerini söyledi.

Trafik sigortası poliçe tazmini esnasında teminat kapsamına girmeyen rizikoların yargı kararlarıyla kapsama dahil edilmesi ve hasar ödemelerinde belirsizliğin başlamasıyla birlikte sorunların baş gösterdiğini hatırlatan Şimşek, yapılan yasal düzenlemeyle fiyatlamada istikrarı bozan yargı kaynaklı yapısal sorunların giderildiğini anlattı. Düzenlemenin yapıldığı mayıs ayından kasım sonuna kadar trafik sigortası primlerinde tüm araç grupları için ortalama yüzde 8, otomotiv araç grubu için yaklaşık yüzde 10'luk bir düşüş gerçekleştiğini belirten Şimşek, "Bu beklediğimizin altındadır. Sektörle diyalog içerisindeyiz. Daha önemli ve daha yüksek düşüşler öngörüyoruz." diye konuştu.

Proje aşamasında bulunan kamu sermayeli şirketlere ilişkin kurumsal yönetim reformunu da çok önemsediğini ifade eden Şimşek, "Reformla, günümüz ticaret koşullarına uygun olmayan mevzuat yeniden düzenlenerek bu şirketlerin ticari hayatın gerektirdiği şekilde faaliyet sürdürmeleri, etkinlik, verimlilik ve karlılıklarını daha yüksek düzeylere çıkarmaları, uluslararası platformlarda da rekabet edebilir düzeye gelmelerini sağlamak istiyoruz. Burada, tabii, bizim için en önemli öncelik şeffaflık ve hesap verilebilirliktir." dedi.

"SAYIŞTAY DENETİMİNİ ÇOK ÖNEMSİYORUZ"

Sayıştay denetimini önemsediklerini, önemli bir rehber olarak gördüklerini ve takdir ettiklerini belirten Şimşek, Sayıştay raporundaki bazı bulgulara değindi. Bulgulardan birinin Darphane ve Damga Matbaası muhasebe birimindeki altın, gümüş gibi menkul varlıkların mali tablolarda gerçek değeriyle gösterilmemesi olduğunu belirten Şimşek, konunun Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığına ait olduğunu ve bir komisyon kurulduğunu, çalışmalara başlanıldığını ve üç-dört ay içerisinde sonuçlandırılacağı bilgisinin kendilerine verildiğini söyledi.

Hazine Müsteşarlığına tahsisli taşınmazların muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmemesi bulgusuna da dikkati çeken Şimşek, "2015 yılında Maliye Bakanlığı nezdinde taşınmazların muhasebeleştirilmesine yönelik çalışmaları başlattık. İlk etapta ana bina ve ek binaların muhasebeleştirilme sürecini tamamladık ve merkez saymanlığına bildirdik. Sadece bir eksiğimiz var, onu da kısa sürede tamamlayacağız. Lojmanlara ilişkin süreç devam ediyor. İnanıyorum ki bu yılın sonuna kadar bunun da gerekli çalışmalarını tamamlamış olacağız." dedi.

HT