Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, şirketlere yönelik kur riskine ilişkin, "Şirketlere yönelik aslında ufak tefek birtakım sınırlamalar var ama belki de arzuladığımız düzeyde değil. Onu şimdi çalışıyoruz ciddi bir şekilde. Yarın öbür gün Finansal İstikrar Kurulu toplanacak, orada biz bu konuları konuşacağız." dedi.

Şimşek, NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Ekonomide 2016'yı değerlendiren Şimşek, "2016 çok zor bir yıldı. Ona rağmen Türkiye büyük bir direnç gösterdi" diye konuştu.

Ekonomide zorlukların çok boyutlu olduğuna işaret eden Şimşek, bu yıl Rusya ile büyük bir gerginlik yaşandığını, bunun turizm, ticaret kanalıyla ciddi ekonomik etkileri olduğunu hatırlattı. Türkiye'nin bu dönemde hain darbe girişimine sahne olduğunu anlatan Şimşek, genel resme bakıldığında tarımın bile kötü hava koşulları nedeniyle destekleyici olmadığını, diğer taraftan terörün koalisyon halinde azdığını, çok zor bir terörle mücadele dönemi yaşandığını söyledi.

Dünya ekonomisine bakıldığında, büyümenin neredeyse yüzde 3'ün altına düştüğü, küresel ticaretin yüzde 1,7'ler civarına indiği bir dönemden bahsedildiğini dile getiren Şimşek, "2016 başına piyasalara büyük bir volatilite ile başladık, çünkü küresel faiz patikasının çok farklılaşacağı, emtia fiyatlarının çöktüğü, böyle bir dönemde başladık. Şimdi düşünüyorum, 2017 bundan daha kötü olabilir mi?" şeklinde konuştu.

Şimşek, olumlu hususlara bakıldığında Rusya ile normalleşme sürecinin olduğunu, yılın ikinci yarısında reformlarda hız kazandıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Ortalık toz duman diyebilirsiniz ki şu anda kimse pek bardağın dolu kısmına bakmaz, zaten reformlar orta ve uzun vadede etkisini gösteriyor. Ama bardağı doldurabilmek önemli. Çünkü şartlar bir miktar normalleştiğinde, ortalık biraz yatışmaya doğru gittiğinde bunlar önemli. Çünkü anlatılabilecek bir hikaye olacak. Sonuçta fon akışı, Türkiye'de yatırımlar, Türkiye'ye dışarıdan yatırımlar bir hikayenin ürünüdür. Bir hikayenizin olması lazım."

"Reel sektör tedbirleri 2017 ikinci çeyrekte etkisini gösterecek"

Yılın son çeyreğine bakıldığında kapasite kullanım oranında, kredi hacminde hafif bir kıpırdanma olduğuna dikkati çeken Şimşek, "Ben şuna inanıyorum, reel sektöre yönelik açıkladığımız tedbirler ki özellikle kredi boyutu çok önemlidir, onlar muhtemelen önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde olmasa bile, ikinci çeyreğinde kendini güçlü bir şekilde hissettirir." dedi.

Gelecek yıl ilk çeyrekte anayasa değişikliğinin bir miktar gündem maddesi oluşturacağını dile getiren Şimşek, "Onun yarattığı tartışmalar, gürültü veya belirsizlik, bir miktar etkili olabilir ama ben inanıyorum ki ondan sonrası Türkiye ekonomisi ciddi bir toparlanmaya girebilir." şeklinde konuştu.

Dünya genelinde çeşitli riskler ve tehditler bulunduğuna işaret eden Şimşek, bunları ABD'deki seçimler sonuçları şekillenen beklentiler, Fed'in kararları, doların daha değer kazanması, petrol fiyatlarındaki toparlanma, güneyde devam eden kaos, terör, savaş hali olarak sıraladı.

Şimşek, yakın coğrafyada, jeopolitik gerginlikler anlamında birtakım riskleri de geçen seneye göre daha yönetilebilir gördüğünü dile getirdi.

"Kur riskine ilişkin tedbirleri görüşeceğiz"

Türk lirasındaki değer kaybına ilişkin soru üzerine Şimşek, sorunların yapısal olduğunu, bunun da yapısal çözümler gerektirdiğini söyledi. Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:

"Kur tabii ki etkisiz değil, mutlaka etkili fakat kur çok boyutlu. Mesela enflasyonu gecikmeli olsa bir miktar yukarı doğru etkiler. Cari açığı muhtemelen bir miktar sınırlar bu da bir gerçek. 2000'li yıllarda Türkiye'de istikrar, TL'nin değer kazanmasıyla insanlar Dövizle borçlanmayı cazip buldular. Şimdi bu bir sorun. Biz 2008'de hanehalkı açısından bu riski bir makro ihtiyati tedbir kapsamında engelledik, sınırladık. Şirketlere yönelik de aslında ufak tefek birtakım sınırlamalar var ama belki de arzuladığımız düzeyde değil. Onu şimdi çalışıyoruz ciddi bir şekilde. Yarın öbür gün benim başkanlığımda Finansal İstikrar Kurulu toplanacak, orada biz bu konuları konuşacağız. Ne yapabiliriz, bu riski nasıl yönetiriz, bu riskin daha da artmaması için ne tür tedbirler alınabilir."

Hindistan'da, Endonezya'da reel sektör açısından kur riski yönetimine ilişkin çok önemli adımlar atıldığını anlatan Şimşek, kendilerinin bu deneyimleri incelediklerini söyledi.

Şimşek, "Şu anda bir mevcut risk var, açık pozisyon. Bunu yönetmede biz reel sektöre nasıl yardımcı oluruz, bu birinci husus. Firmalar açısından bakacağız. Bu işin esası bir veri. Sağlıklı güçlü bir veri tabanınız olacak. Firma bazında dahi bileceksiniz. Ondan sonra kendi finans sektörünüzde türev piyasalarda bu işin yönetilmesini nasıl sağlarsınız, bunlara nasıl yardımcı olabilirsiniz. Farkındalık bile çok önemli, yani bunun yönetilmesi gerektiği konusu. Bunun ötesinde makro ihtiyati bir çerçeveyi nasıl oluştururuz. Bizim bakış açımız bu 3 başlık altında olacak." ifadelerini kullandı.

"Hiçbir şekilde ne içeriye ne dışarıya yönelik piyasa normlarının dışında herhangi bir konu şu anda hayal etmiyoruz."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, sermaye giriş-çıkışlarına kısıtlama getirileceği iddialarına ilişkin, "Hiçbir şekilde ne içeriye ne dışarıya yönelik piyasa normlarının dışında herhangi bir konu şu anda hayal etmiyoruz." dedi.

Şimşek, NTV'de katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Yabancıların Türkiye algısı ve 16 Aralık haftasındaki tahvil piyasalarına giriş yapmalarına ilişkin bir soru üzerine Şimşek, Türkiye'nin yurt dışındaki algısının arzuladıkları çerçevede olmadığını söyledi.

Türkiye'ye dair algının birkaç yıldır kendi gerçekliğinin çok ötesinde olumsuz olduğunu ifade eden Şimşek, "Bir gerçek var. FETÖ, PKK çok ciddi kaynaklarda dışarıda aleyhimize çalışıyor. Yakın coğrafyada olup bitenler bizi ekranlara genelde DEAŞ, Suriye, Irak, Rusya bağlamında taşıyor. Bunlar da etkili fakat Türkiye'nin her şeye rağmen gösterdiği direnç, temellerinin sağlam olduğunu gösteriyor. Çok boyutlu temeller sağlam. Bir milletin, tankları durdurup bir darbe girişimini engellemesi demokrasi, Türkiye'nin geleceği anlamında inanılmaz umut verici bir gelişme." diye konuştu.

Şimşek, Türkiye'nin 2015 yılının kasım ayından bu yana yaşadığı gelişmelere bakıldığında ekonomik anlamda ciddi daralma yaşayabileceğini ancak bunun olmadığının altını çizerek, tam aksine ülkenin güçlü bir şekilde yoluna devam ederken darbe girişiminin gerçekleştiğini ifade etti. Bu tip bir girişimin yaşandığı ekonomilerde sistemin çöktüğünü dile getiren Şimşek, buna rağmen Türkiye'nin ayakta, güçlü ve dirençli olduğunu kaydetti.

Londra'daki temasları sırasında yabancı yatırımcılara, Suriyeliler dahil 80 milyonun üzerinde nüfusa sahip olmasının yanında orta üst gelir grubunda yer alan, avantajlı bir coğrafyada bulunan, küresel bağlantıları güçlü, etkisi kendi sınırlarının çok ötesinde hissedilen kaç tane ülke sayabileceklerini sorduğunu aktaran Şimşek, "Bir elin parmaklarını geçmez. 'Bu değişmedi, yerli yerinde duruyor. Bütün bu şeylere rağmen hala güçlü bir irade, bir hükümet var.' dedim." ifadelerini kullandı.

Şimşek, bu açıdan bakıldığında yabancı yatırımcıları sakinleştirdiklerini anlattı.

"Son 11,5 ayda 1,6 milyar dolar net fon girişi var"

Türkiye'nin yaşadığı travmaların, geçirdiği badirelerin yurt dışındaki algısını etkilediğini vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:

"Her şeye rağmen liranın bundan sonraki gidişatı önemli ölçüde fon akışı ile ilgili. Son 2 yıldır küresel ölçekte gelişmekte olan ülkelerden ciddi fon çıkışları yaşandı. 2017'de Uluslararası Finans Enstitüsünün tahminlerinden yola çıkıyorum. Onlar, bu sene çıkışların azalacağını öngörüyordu. Nitekim öyle oldu. Hatta Türkiye'ye net giriş oldu. Son 11,5 aya baktığınız zaman 1,6 milyar dolar net fon girişi var. Halbuki ciddi çıkışlar öngörülüyordu. Küresel doğrudan yatırımlarda da Türkiye'ye net giriş var."

Fon akışının yanı sıra jeopolitik gerginlikler ve bir takım risklerin yönetilmesinin önemine de işaret eden Şimşek, bu anlamda büyümenin önemine dikkati çekti.

Risk iştahının büyüme ile yakından ilişkili olduğunu belirten Şimşek, "O nedenle bizim reel sektöre yönelik açıkladığımız destek paketi yadırganmamalı. Bu, büyük resmin bir parçası olarak görülmeli. Çünkü bankalara ilişkin kaygıları azaltan, reel sektörün bir miktar nefes almasını sağlayan, ihracata yönelik çok ciddi destekler devreye giriyor. Kısa vadede likidite riskini yönetmeyle ilgili çok ciddi destekler var. Aslında biz sorunu çok iyi biliyoruz, görüyoruz. Mesele, bunun daha güçlü bir şekilde anlatılması. Ben Türkiye'ye ilişkin algı ile gerçeklik arasındaki büyük farkın azalacağına inanıyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"Piyasa normlarının dışında bir şey hayal etmiyoruz"

Sermaye giriş-çıkışlarına kısıtlama getirileceği iddialarının çok konuşulduğunun belirtilmesi üzerine Şimşek, şu ifadeleri kullandı:

"Hiçbir şekilde tahayyül edilmemiş. Biz, küresel ekonominin önemli bir bileşeniyiz. Ciddi fon ihtiyacı olan bir ülkeyiz ve biz çok iyi biliyoruz ki küresel piyasa ekonomisi normlarına uyarak ancak bu sorunları aşarız. AB'ye entegrasyonu devam ettirerek bu sorunları aşarız ve böylece risk primini düşük düzeyde tutarız. Türkiye, korumacılığın en gözde olduğu bir dönemde AB ile Gümrük Birliğini içine hizmetleri, tarımı ve kamu alımlarını içine alacak şekilde genişletme çabasında, Körfez ile STA imzalama peşinde. Hiçbir şekilde ne içeriye ne dışarıya yönelik piyasa normlarının dışında herhangi bir konu şu anda hayal etmiyoruz."

Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi

AB ile ilişkilere dair soruyu da yanıtlayan Şimşek, son dönemde taraflar arasında yaşanan gelişmeleri aile içindeki gürültülü bir dönem olarak görmek gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin, AB ile çok uzun süredir devam eden bir ilişkisi olduğunu ve bu ilişkinin Türkiye'nin arzuladığı hızda gitmediğini belirten Şimşek, bunun getirdiği kızgınlık ve kırgınlığı zaman zaman ifade ettiklerini kaydetti.

Buna karşın AB'nin oy birliği ile Türkiye ile olan Gümrük Birliği Anlaşması'nın kapsamını genişletme kararı aldığını hatırlatan Şimşek, "Bu, neredeyse eski AB'ye tam üyelik demek. Serbest dolaşım hariç. Biz sanayi, tarım, hizmetler ve kamu alımları çerçevesinde... Bu 1980'li, 90'lı yılların Avrupa Ekonomik Topluluğu gibi bir şey. Bizim eskiden parçası olmak istediğimiz AB'nin tam üyeliğinin önünü açıyorlar." dedi.

Sorunlar aşıldığında tek pazara tam üyelik anlamında çok önemli mesafe katedileceğini anlatan Şimşek, "Ben kötümser değilim. Bu hengamede bile bu gelişmeler oluyor. AB bizim için önemli bir çapa. Bunu kaybetmeyeceğiz ama arada sırada tabii ki anlaşmazlıklarımız olacak. Ben Batı'dan bir kopuş görmüyorum. Bu şu anlama gelmiyor. 'Ortadoğu'yu, Doğu'yu ihmal edelim.' Bu, çok yanlış bir strateji olur." dedi.

"Yatırım yapılabilir kategorideki notumuza geri döneceğiz"

Türkiye'nin kredi notunda düşüşler yaşandığının hatırlatılarak 2017'de bu konuda tersine bir hareket bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine Şimşek, bunun mümkün ama bir miktar şartlara bağlı olduğunu ifade etti.

Anayasa değişikliğinin sükunet içinde başarılı şekilde gerçekleştirilmesi, Türkiye'de sisteme ilişkin taşların tam olarak yerine oturması ve reform seferberliği ile kredi notunun yükseleceğine dikkati çeken Şimşek, "Biz iddialıyız. Yatırım yapılabilir kategorideki notumuza geri döneceğiz. Sadece biraz zaman alabilir." diye konuştu.

Başta Maliye Bakanlığı olmak üzere kamuya alımların başlayıp başlamayacağının sorulması üzerine Şimşek, istihdamın büyük bir kısmının özel sektörde olduğunu dile getirdi. Şimşek, "Devlete umut bağlamak tabii ki bir seçenektir ama orada rekabetin yoğun, alımların sınırlı olacağını görmemiz lazım. Kendimizi geliştirelim. Beceriler, dil çok önemli. Deneyim kazanalım. Özel sektörün önünü açıyoruz. Oradaki fırsatlar sınırsız. Tavsiyem şu. Tabii ki çalışacaklar biz de alacağız ama gerçekten kendilerini geliştirmeye odaklansınlar." dedi.

AA