Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

(Güncellendi 14:05)

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Piyasa derinliği için bazı vergileri kaldırabiliriz.Türkiye'de mali disiplin var ve sürecek" dedi.

Ağbal, "Almış olduğumuz tedbirlerin bütçe açığına etkisi milli gelirin yaklaşık 0,74'ü kadar. Almış olduğumuz tedbirler geçicidir. Tedbirlerin etkisinde oran gelecek yıl yüzde 0,38, 2019 yılında yüzde 0,30'a düşüyor" şeklinde konuştu.

Bakan Ağbal, "Destek ve tedbirler etkisini göstermeye başladı.Ekonomide yukarı yönlü bir ivmeyi çok rahat bir şekilde görüyoruz" açıklamasını yaptı.

Maliye Bakanı Ağbal, "KGF'den 203 bin firma, 146,4 milyar TL faydalandı. Genişlemeci kamu maliyesi sonuç veriyor, rakamları izliyoruz. İstanbul Finans Merkezi kapsamında kanun çalışması Mayıs'ta meclise gelir" dedi.

Bakan Ağbal, " Finansal piyasalara yeni enstrümanların kazandırılmasını öngören düzenlemeler var" şeklinde konuştu.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, kamu maliyesinin görünümüne ilişkin zaman zaman değerlendirmeler yapıldığını belirterek, "Bu değerlendirmeleri hayretle izlediğimi söylemem lazım. Türkiye, mali disiplinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Hükümet olarak hiçbir dönemde mali disiplini göz ardı etmedik. Türkiye'de mali disiplin bugüne kadar vardır ve bundan sonra da aynı şekilde devam edecektir." dedi.

Ağbal, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) düzenlediği Türk Bankacılık Sektöründe Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörün Finansmanı ile Mücadele Çalıştayı'nın açılışında yaptığı konuşmada, ​Türkiye'nin kara para aklama ile mücadelesinin çok uzun yıllara dayanan, köklü bir geçmişe sahip olduğunu, Türkiye'nin bu noktalardaki çabalarına devam edeceğini söyledi.

Bugün ülkelerin güvenliğinin sadece sınırlarının güvenliğinden değil, ekonomilerinin güvenliğinden geçtiğini ifade eden Ağbal, "Terör uygun finansman koşulları oluştuğu sürece kendisini sürdürecektir. Eğer uluslararası terörle mücadele edilecekse mutlaka terörizmin finansman kaynaklarının kökünün kazınması lazım. Bu açıdan bankacılık sektörü çok önemli." dedi.

Ülkelerin ekonomilerinin güçlü olmasını sağlayan birçok faktör bulunduğunu belirten Ağbal, Türkiye'nin, ekonomisi itibarıyla çok güçlü parametrelere sahip olduğunu vurguladı.

Ağbal, 2009 yılından sonra global ekonomide yeni bir döneme girildiğini, bu dönemin küresel büyüme oranlarının aşağı geldiği bir dönem olduğunu, finansal kırılganlıkların arttığı, uzun zaman sürdüğü, hala bir noktada kırılganlıkların öbek öbek devam ettiği bir küresel ekonomik görünümle karşı karşıya bulunduklarını söyledi.

Yeni dönemde ortaya çıkan trendlerin ileriye dönük küresel ekonomideki beklentileri ihtiyatlı hale getirdiğine dikkati çeken Ağbal, "Verimlilik oranları düşüyor. Düşen yatırımlar neticesinde, düşen faktör verimliliği ile düşen karlar ve bunun karşısında da küresel ticaret hacmindeki artış da yavaşlamakta. Bunlar ister istemez bütün küresel döngüyü olumsuz yönde etkiliyor." ifadelerini kullandı.

"Bütçe açığı performansı bakımından Türkiye örnek gösterilen bir ülke olmayı başardı"

Naci Ağbal, Türkiye ekonomisinin, yakalamış olduğu olumlu makroekonomik parametreler sayesinde küresel kriz sonrasında ortaya çıkan bütün risklerin üstesinden gelebildiğini, bu dönemde kamu maliyesinde son derece olumlu bir performans yakalandığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"2009 yılında bütçe açığı milli gelire oran olarak bir anda yüzde 5,2'ye çıktı. Ama ardından 2009 yıllarının ekonomik koşulları içerisinde hükümet olarak o dönemde uyguladığımız para politikası ve maliye politikası ile yaptığımız düzenlemeler neticesinde bir taraftan ekonomide hızlı bir toparlanmayı yakaladık. Diğer taraftan hızlı bir şekilde bütçe açıklarını aşağıya indirmeyi başardık. 2009'da bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 5,2 iken, 2011'de bu oranı yüzde 0,3'e düşürdük. Yani 3 yılda kamu maliyesi, küresel krizin getirdiği yüksek bütçe açıklarını bir şekilde aşağı çekmeyi başardı."

2011 yılından bu yana Türkiye'nin ortalama bütçe açığının yüzde 1 mertebesinde olduğunu, OECD ve AB ülkeleri arasında bütçe açığı performansı bakımından Türkiye'nin örnek gösterilen bir ülke olmayı başardığını vurgulayan Ağbal, aynı dönemde borcun milli gelire oranında da çok ciddi olumlu bir performans yakaladıklarını söyledi.

"Türkiye ekonomisi, kendisini toparlama kabiliyetine sahip"

Maliye Bakanı Ağbal, 2009'da, küresel krizin yaşandığı dönemde Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 43,8 olduğunu, bunun 2000'li yıllardan sonraki en yüksek oranı oluşturduğunu ifade ederek, "Şu anda Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 28,3. Yani 2010 ila 2016 arasında borcun milli gelire oranında yüzde 15,5'lik bir azalma sağladık." dedi.

Türkiye ekonomisinin, karşılaştığı iç ve dış şoklara karşı alınan doğru, rasyonel ve isabetli kararlar sonucu ciddi anlamda kendisini toparlama kabiliyetine sahip olduğunu vurgulayan Ağbal, şunları kaydetti:

"Kamu maliyesinin görünümüne ilişkin zaman zaman değerlendirmeler yapılıyor. Bu değerlendirmeleri hayretle izlediğimi söylemem lazım. Türkiye, mali disiplinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Hükümet olarak hiçbir dönemde mali disiplini göz ardı etmedik. Her zaman dedik ki; 'ekonomimizin en temel itici güçlerinden bir tanesi sağlam kamu maliyesidir ve mali disiplindir.' 2002 yılından bu yana sürekli bir şekilde gerek 2009'a kadar uyguladığımız program dönemlerinde gerekse 2009'dan sonra hükümet olarak kendi yapmış olduğumuz Orta Vadeli Program dönemlerinde bütçe disiplinini, mali disiplini en ön plana koyduk. Biraz önce ifade ettiğim oranlar da çok net bir şekilde gösteriyor ki, Türkiye'de mali disiplin bugüne kadar vardır ve bundan sonra da aynı şekilde devam edecektir."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, İstanbul Finans Merkezi için gelen yasal düzenleme önerilerinin mayısın 10'u ya da 11'i gibi Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda (EKK) görüşüleceğini belirterek, "Vergiler ve diğer kamusal maliyetlerin azaltılması konusunda da tabii ki mali disipline dikkat edeceğiz ama bir taraftan da finansal piyasaların gelişmesi ve derinleşmesi için (İstanbul Finans Merkezi için) rekabet halinde olduğumuz ülkelerle rekabetimizin önünde engel oluşturabilecek bir takım vergiler varsa onları da kaldırmaktan kaçınmayacağız." dedi.

Ağbal, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Türkiye Bankalar Birliğince (TBB) düzenlenen "Türk Bankacılık Sektöründe Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörün Finansmanı ile Mücadele Çalıştayı"nın açılışında yaptığı konuşmasının ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin İstanbul Finans Merkezini geliştirme amacıyla üzerinde çalışılan vergi yüklerinin kaldırılmasına ilişkin soru üzerine Ağbal, İstanbul Finans Merkezi programında, kapsamlı bir yasal düzenleme yapılması gerektiğini, Maliye Bakanlığı olarak bunun koordinasyonunu üstlendiklerini anımsattı.

Ağbal, burada birçok boyutu itibarıyla yasal çalışmayı yürüttüklerini dile getirerek, şunları kaydetti:

“Sermaye Piyasası Kurulumuz, Bankalar Birliğimiz, bankalarımız, Finansal Aracı Kurumları Birliğimiz, Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı yine finansal piyasalarla alakalı diğer sivil toplum örgütlerinden görüş, öneri ve yasal düzenleme taslakları aldık. Çok kapsamlı bir öneri paketi ortaya çıktı. Burada hem finansal piyasaların kurumsal yapılarının iyileştirilmesi var hem finansal piyasalara finansal enstrümanların kazandırılması, yine finansal piyasalardaki regülasyonlarda liberalleşme öngören düzenlemeler var hem de kurumlarımız tarafından gönderiler önergeler içerisinde finansal işlemlerin yapılması sırasında ödenen vergilerle ilgili bunların ya kaldırılması ya da indirilmesi yönünde öneriler var.

Şu anda birkaç defa teknik toplantılar yaptık kurumlarla birlikte. Maliye Bakanlığı olarak önerilerin etki analizlerini yaptık. Sanıyorum mayısın 10'u ya da 11'i gibi Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda bütün bu önerilerin üzerinden geçeceğiz. Maliye Bakanlığı olarak getirilen önerilere 'hayır bu olmaz' şeklinde yaklaşımımız yok."

Ağbal, özellikle Brexit sonrası dönemde, aslında Türkiye bakımından son küresel gelişmelere de bakıldığında İstanbul'un gerçekten küresel finans merkezi olabileceğini vurgulayarak, "Eğer bu fırsatı iyi değerlendirirsek, bu konuyla ilgili yasal çerçeve ile ilgili rekabet halinde olduğumuz diğer finansal piyasalardaki regülasyon düzeyini yakalayabilirsek Türkiye gerçekten tarihi fırsatı değerlendirmiş olur. Son derece yapıcı çerçevede meselelere bakıyoruz. Ümit ediyorum mayıs ayında yapacağımız toplantıda (EKK) kararları verdikten sonra Bakanlar Kuruluna bunu süratle getireceğiz. Vergiler ve diğer kamusal maliyetlerin azaltılması konusunda da tabii ki mali disipline dikkat edeceğiz, ama bir taraftan da finansal piyasaların gelişmesi ve derinleşmesi için rekabet halinde olduğumuz ülkelerle rekabetimizin önünde engel oluşturabilecek bir takım vergiler varsa onları da kaldırmaktan kaçınmayacağız." diye konuştu.

"Şaşırdık' diyenler matematik öğrensinler"

CHP'nin verdiği akaryakıt ile ilgili soru önergesinin anımsatılması üzerine Bakan Ağbal, Maliye Bakanı olarak ne söylediğini, ne cevap verdiğini gayet iyi bildiğini, bu işi yıllarca yaptığını söyledi.

Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir mal üzerindeki vergi yükü nasıl hesaplanır? O malın perakende satış fiyatına bakılır, yani akaryakıtın petrol istasyonunda perakende satış fiyatı ne ise ona bakılır, bir de onun üzerindeki vergiler ona bakılır birbirine bölünür. Ortaya vergi yükü dediğimiz bir oran çıkar. Benim söylediğim Maliye Bakanı olarak evet, şu anda akaryakıt üzerinden aldığımız maktu vergiler zaman içerisinde artmış olsa da oran olarak bakıldığında vergi yükü azalma eğiliminde. Yüzde 66-67 mertebesindeki oranlardan, bunu motorin için söylüyorum, şu anda yüzde 59 oranındayız.

Diyebilirsiniz ki 'vergi yükü bu haliyle de yüksek bu ayrı bir şey.' Verdiğim cevap gayet net. Yıllar itibarıyla mukayese yaptığımızda akaryakıt üzerinden alınan vergi yükü azalan bir trend izliyor. Bu da gayet doğal aslında. Biz zaman zaman akaryakıt üzerinden aldığımız maktu vergiyi artırıyoruz ama bunu her yıl da yapmıyoruz. Birçok yılda hiç akaryakıttaki vergiyi değiştirmiyoruz. Zaman içerisinde vergi yükünün oran olarak aşağı gelmesi de gayet doğal. Ben bunu ifade ettim. Burada şaşıracak bir şey yok. 'Şaşırdık' diyenler matematik öğrensinler."

 "Yatırımcılar için hangi kolaylıklar varsa Türkiye'de de onların olması lazım"

Sermaye piyasalarının derinleşmesi için yapılan çalışmada bireysel yatırımcıyı ilgilendirecek teşvik veya vergi indirimin olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Ağbal, şunları ifade etti:

“Temel yaklaşımımız şu İstanbul, eğer finans merkezi olacaksa diğer rekabet halinde olduğumuz finans merkezlerinde gerek bireysel yatırımcı gerek kurumsal yatırımcı bağlamında hangi kolaylıklar varsa, hangi teşvik edici modeller varsa Türkiye'de de onların olması lazım. Eğer küresel finans merkezi olma iddiamız varsa… Rekabet halinde olduğumuz merkezlerin regülasyonlarını tek tek gözden geçiriyoruz. Her bir kurumumuz kendi alanıyla ilgili karşılaştırma, analizler yapılıyor. Bireysel yatırımcının korunmasını önemsiyoruz. Finansal piyasaların derinliğinin sağlanması ve bireysel yatırımcının sermaye piyasalarında çok daha fazla işlem yapması için bireysel yatırımcının hem teşvik edilmesi lazım hem de güveninin artırılması lazım. Bunu sağlayacak gerek şeffaflık düzenlemeleri olsun gerekse bireysel yatırımcıların korunmasını sağlayacak ilave düzenlemelerin hepsini yapacağız."

MASAK ve bankaların çalışması

Ağbal, MASAK ile bankaların yaptığı bir çalışmaya ilişkin soruya ilişkin şu yanıtı verdi:

"Gerek Gelir İdaresi Başkanlığımız gerek MASAK, bankalar ve finansal kurumlardan yapmış olduğu işlemlerden geriye dönük bilgiler alıyorlar. Bunu elektronik ortamda periyodik olarak bankalarımız ve finansal kurumlarımız veriyor. Yapmış olduğumuz çalışma bize verilen verinin en güncel tarihte olmasını sağlamak. Bankalarla yapmış olduğumuz çalışmalarda mümkünse 1 gün önceki durumla finansal bilgileri bankalardan ve finansal kuruluşlardan almak istiyoruz. Bankalarımız yapıcı tavır sergilediler. Çalışmalar hemen hemen tamamlanmak üzere. Bunu sadece MASAK olarak da görmüyorum.

Ben bu çalışmayı arkadaşlara söylediğimde 'hem Gelir İdaresi hem Vergi Denetim Kurulu hem de MASAK olarak birlikte çalışalım' dedik. Özelikle kayıt dışı ekonomi ile mücadele, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele, terörizmin finansmanıyla mücadele noktasında finansal kurumlardaki bilgilerin en güncel hali ile alınması, analize tabi tutulması ve bu konuda da eğer sistemi suistimal eden bir takım suç örgütleri varsa bunlarla çok daha etkin şekilde mücadele edilmesi gerekiyor. Yakın zamanda bu verileri almaya başlayacağız."

 "(KGF ile ilgili iddialar) Öyle bir şey varsa üzerine gideriz"

Ağbal, Kredi Garanti Fonu'nun amacı dışında kullanıldığı iddiasına ilişkin, KGF üzerinden kullandırılan kredilerle ilgili bu yönde söylenti duymadığını belirtti.

KGF'nin her ne kadar kefalet ve teminat da verse bu verilen kredilerden dolayı bankaların hem bankacılık mevzuatı hem de kefaleti ve teminatı aşan risk bakımından sorumlu olduğunu vurgulayan Ağbal, bankaların bu konuda müşteri seçerken, kredi kullandırırken basiretli davrandıklarına inandığını kaydetti.

Zaman zaman sıra dışı belki bir iki olayın yaşanmış olabileceğini ifade eden Ağbal, "O konuda da hükümet olarak varsa öyle bir şey üzerine gideriz. Bendeki bilgi özellikle KGF üzerinden kullandırılan kredilerde böyle bir ihtimal söz konusu değil." dedi.

Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın Amerika'da yürütülen davasına hükümetin devreye girip girmediğine ilişkin soru üzerine Ağbal, Maliye Bakanlığı olarak kendi konusu olmadığını sözlerine ekledi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, bugüne kadar almış oldukları gerek harcama tedbirleri, gerek vergi indirimleri, gerekse işsizlik sigortası fonu üzerinden yapmış oldukları istihdam desteklerinin bütçe açığı üzerindeki etkisinin milli gelirin yaklaşık yüzde 0,74ü mertebesinde olduğunu söyledi.

Ağbal, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) düzenlediği Türk Bankacılık Sektöründe Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörün Finansmanı ile Mücadele Çalıştayının açılışında yaptığı konuşmada, 2016 yılında Türkiyenin bir takım içsel ve dışsal şoklarla karşı karşıya kaldığını, 15 Temmuz darbe girişimin birçok bakımdan ekonomi üzerinde yavaşlatıcı etkilerinin meydana geldiğini kaydetti.

Kamu maliyesi ile ilgili tedbirler alırken bütçe performansında ortaya koydukları temel yaklaşımlardan asla vazgeçmediklerini aktaran Ağbal, bugüne kadar almış oldukları gerek harcama tedbirleri, gerek vergi indirimleri, gerekse işsizlik sigortası fonu üzerinden yapmış oldukları istihdam desteklerinin bütçe açığı üzerindeki etkisinin milli gelirin yaklaşık yüzde 0,74ü mertebesinde olduğunu belirterek, "Yani yüzde 1den daha az bir oranda bir tedbir aldık. Bu, 2017 yılında bütçe açığında meydana getireceği etkinin oranı. Almış olduğumuz tedbirler geçici ve seçici oldu." dedi.

Ağbal, bu yıl yüzde 0,74 olan oranın 2018de yüzde 0,38e, 2019da ise yüzde 0,30a düşeceğini dile getirdi.

Kamu maliyesi üzerinden alınan tedbirlerin bütçe açığını kalıcı ve bütçe disiplinini bozacak şekilde bir görünüm arz etmediğini vurgulayan Ağbal, "Tam tersine çok doğru bir zamanlamayla, seçici bir yaklaşımla yıllar itibarıyla azalan ama etkisi sektörel bazda yaygınlaşan bir görünüm arz ediyor. Bunu özellikle söylemek gerekiyor." dedi.

Ağbal, konut, mobilya ile beyaz eşyada yaptıkları ve milli gelire göre bakıldığında etkisi yaklaşık yüzde 0,15 civarında olan bir vergi teşvikini sanki bütün kamu maliyesinin disiplinini bozacak bir yaklaşımmış gibi değerlendirmeler yapıldığını gördüğünü vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Bunlar gerçekten meseleyi çok farklı bir noktada, olduğundan farklı göstermeye dönük. 0,74 olarak ifade ettiğim tedbirlerin sadece 0,15i ekonominin talep tarafında, yani yurt içi talebi artırmaya dönük tedbirler. Buna karşılık 0,60 dediğim kısım ekonominin doğrudan doğruya üretim, yatırım, ihracat ve finans; yani ekonominin arz tarafında destek veren düzenlemeler oldu. İnşallah görüyoruz, bütün bu uyguladığımız desteklemeler ve teşvik düzenlemeleri etkisini göstermeye başladı. 2016nın son çeyreğinde ekonomide yavaş yavaş bir çok göstergede bunları görmeye başladık. Özellikle son günlerde açıklanan veriler, tekrar olumlu bir döngüye girdiğimize işaret ediyor."

"238 bin 595 işletme, KOSGEB üzerinden kredi imkanına erişti"

Naci Ağbal, dün itibarıyla 203 bin 466 firmanın KGFden yararlandığını, şu ana kadar oluşturulan kredi hacminin de 146,4 milyar lira olduğunu söyledi.

İşletmelere KOSGEB üzerinden kredi paketi oluşturduklarını da anımsatan Ağbal, orada da dün itibarıyla 238 bin 595 işletmenin KOSGEB üzerinden kredi imkanına eriştiğini, burada da yaklaşık 5,8 milyar liralık bir kredi hacminin oluştuğu bilgisini verdi.

Ağbal, şu anda uyguladıkları ekonomi politikasının kendi içinde iç tutarlılığı olan, bütünleşik ve birbirini destekleyen bir özelliğe sahip olduğunu dile getirdi.

"Para politikası tarafında enflasyon görünümüne bağlı olarak sıkı para politikası uygulamalarına devam edilecek." diyen Ağbal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Enflasyon görünümünde kalıcı bir düzelme sağlanıncaya kadar para politikası sıkı duruşunu devam ettirecek. Kamu maliyesinde ise şu ana kadar uygulamakta olduğumuz genişlemeci kamu maliyesi zaten sonuçları vermeye başladı. Bu rakamları ve bu gelişmeleri izliyoruz. Burada kamu maliyesi üzerinden üretmiş olduğumuz ilave bütçe imkanı milli gelirin yaklaşık 0,74ü civarında. Bu sonraki yıllarda da aşağı doğru, yani 3 yıl içerisinde tamamen etkisini ortadan kaldıran, bir görünüme sahip. Onun için gerek para politikasında, gerek kamu maliyesi politikasında ihtiyatlı, rasyonel ve doğru politika çerçevesine devam edeceğiz. Bütçe disiplininden asla vazgeçmeyeceğiz. Ama bir taraftan da maliye politikasının değişen koşullara uygun olarak ekonominin büyümesine destek vermesine önem vereceğiz. Bundan herhangi bir şekilde vazgeçmeyeceğimizi özellikle ifade etmek istiyorum."

"Enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı gelmesine özel bir destek vereceğiz"

Maliye Bakanı Ağbal, ekonominin gelişmelerine bağlı olarak makro ihtiyati politikalarda da gerekli çerçeveyi koruyacaklarını söyledi.

Kendileri için şu anda birinci önceliğin ekonominin büyüme oranlarının yukarıya gelmesi, istihdamın artması, işsizliğin azalması ve özellikle de enflasyon dinamiklerinde para politikası üzerinden enflasyonun aşağı çekilmesi olduğunu belirten Ağbal, TCMBnin de zaman zaman işaret ettiğini belirterek, "Enflasyonla mücadelede para politikası tabiki esas belirleyici politika aracı. Ama onun dışında yapısal reformlar ve özellikle de gıda fiyatları başta olmak üzere ekonomi yönetimi olarak alacağımız kararlarla enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı gelmesine özel bir destek vereceğiz." dedi.

Ağbal, ekonominin büyüme potansiyelini yukarıya gelmesini sağlayacak yasal düzenlemeleri bir bir Bakanlar Kuruluna getireceklerini dile getirdi.

Maliye olarak şu anda üzerinde çalıştıkları bir takım yasal düzenlemeler olduğu bilgisini veren Ağbal, bunlardan birisinin İstanbul Finans Merkezi projesi kapsamında özellikle Türkiyedeki finansal piyasaların daha da liberalleştirilmesi, finansal piyasaların derinleştirilmesi, finansal piyasalar üzerindeki dolaylı vergi maliyetlerinin düşürülmesi ve özellikle yeni kurumsal yatırımcıların finansal piyasalara gelmesini sağlayacak çok kapsamlı bir yasal çalışma yaptıklarını ifade etti.

Ağbal, burada bankalar, finansal kuruluşları, Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine ve TCMB ile birlikte bu çalışmayı yürüttüklerini vurgulayarak, şunları anlattı:

"İnşallah mayıs ayı içerisinde Ekonomi Koordinasyon Kurulunda (EKK) bu kanun çalışmasının üzerinden geçtikten sonra hızlı bir şekilde İstanbul Finans Merkezi Kanunu da meclise getirmek istiyoruz. Onun dışında Maliye olarak üzerinde çalıştığımız Gelir Vergisi Kanun Tasarısı var. Burada inşallah yeni bir Gelir Vergisi Kanunu çerçevesi ile çalışmalara devam etmeyi istiyoruz. Yine Katma Değer Vergisi kanunuyla ilgili kapsamlı bir reform çalışmamız var. Buradaki bir çok değişikliği yakında hayata geçirmek istiyoruz. Kamu özel sektör iş birliği modellerine ilişkin bir kanun çalışmamız var. Burada inşallah Hazine Müsteşarlığı ve Kalkınma Bakanlığı ile beraber yürüttüğümüz bir çalışma. İnşallah bu konudaki çalışmaları da yakın bir süreçte sonlandıracağız. Onun için önümüzdeki dönemde ekonomi politikasında büyümeye destek veren bir politikaya devam edeceğiz. Diğer taraftan da orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin görünümünün daha da iyileşmesini sağlayacak düzenlemeleri arka arkaya yapacağız."

"Her zaman şunu söyledik; ekonomi politikaları statik değildir, ekonomi politikaları dinamik olmak zorundadır." diyen Ağbal, bazı çevrelerin ekonomi veya maliye politikasındaki değişimi biraz yadırgamasının aslında genel görünümü kavrayamamalarından kaynaklandığını dile getirdi.

Ağbal, maliye politikasının da, ekonomi politikasının da değişen ihtiyaçlara göre kendisini farklılaştıracağını ve dönüştüreceğini ama mali disiplinden asla vazgeçmeyeceklerini sözlerine ekledi.