Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Bir ekonomistin, "Son dönemde yurt dışındaki swap faiz oranlarının sizin politika faizinizin oldukça altında seyrettiğini görüyoruz. Bu sizin parasal aktarım mekanizmanız açısından bir problem yaratır mı?" şeklindeki sorusu üzerine Çetinkaya, swap faiz oranlarında, uygulamaya başladıkları tarihten itibaren zaman zaman farklılaşmalar gördüklerini kaydetti.

Çetinkaya, Döviz likiditesi, TL likiditesi ve bankaların pozisyonları gibi muhtelif faktörlerin etkili olduğunu ifade ederek, "Biz şu ana kadar parasal aktarım mekanizması açısından herhangi bir sorun görmüyoruz. Bunlar bazı dönemsel faktörlerle şekillenebiliyor. Bu aracı kullanmaya başladığımız tarihten itibaren aktarım açısından oldukça etkili olduğunu gördük. Piyasaya buradan önemli bir yön vermeyi başardık." diye konuştu.

Gelecek dönemde parasal sıkılaştırmanın geç likidite penceresiyle mi devam edeceğine yönelik soru üzerine Çetinkaya, enflasyona tepki verirken ve para politikasını şekillendirirken temel yaklaşımlarının politika bileşiminin yaşanılan şokların niteliğine doğru yanıt verebilmesi ve riskleri dengelemesi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Özellikle bu dönemde para politikası yukarı yönlü esnekliğini koruyarak enflasyondaki riskleri sınırlayabilecek bir bileşimde oluştu ve sıkı bir duruşu yansıtıyor. Bu bakımdan öncelikle buna odaklanılması daha anlamlı. Bizim öncelikle baktığımız husus, para politikasının enflasyona ilişkin riskleri sınırlaması ve kontrol altında tutması. Bugün itibarıyla bunu başarabildiğimizi düşünüyoruz.

Para politikasında temkinli ve sıkı duruş söz konusu. Uygulama çerçevesine dair önümüzdeki dönemde sadeleşme hedefimizi koruduğumuzdan daha önce de bahsetmiştim. Para politikası aslında geçmiş dönemlere, yıllara kıyasla önemli ölçüde sadeleşmiş durumda. Bunu da fırsattan istifade belirtmek isterim. Örneğin, günlük fonlama bileşimimiz oldukça istikrarlı bir seyir izliyor. Parasal duruşumuzu ağırlıklı ortalama fonlama faizinden ve kompozisyonundan görmek mümkün. Bizim duruşumuzu temsil eden ortalama fonlama faizi ve bankalararası piyasa faizi birbirine oldukça yakın düzeyde. İki kurul toplantısı arasında likidite politikası sürpriz değişiklikler göstermiyor. Bu anlamda sadeleşme yönünde zaten önemli adımlar atılmış durumda. Ama geçen yıldan bu yana bahsettiğimiz tek bir politika faiz uygulamasına da şartları uygun gördüğümüz dönemde geçmeyi Para Politikası Kurulu ortak kanaati olarak koruyoruz."

- "Biz net bir biçimde orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate alıyoruz"

Enflasyonda yıl içerisinde beklenen dalgalı seyre TCMB'nin nasıl tepki vereceğine ilişkin soruya Çetinkaya, "Biz net bir biçimde orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate alıyoruz. Mayıs ayından itibaren gıda fiyatlarından kaynaklı baz etkilerini görebiliriz. Yılın ikinci yarısında bazı aylarda baz etkilerinin ve vergi ayarlamalarından gelen etkilerin manşet enflasyonda dalgalanmaya yol açması olası. Bu süreçte biz geçici dalgalanmalardan ziyade ana eğilime odaklanmaya devam edeceğiz. Kısa vadeli, özellikle baz etkisinden kaynaklı unsurlara, aşağı yönlü dalgalanmalara erken tepki vermeyeceğiz. Nisan ayı kararımız bu yaklaşımı net bir biçimde ortaya koyuyor." yanıtını verdi.

- "Para politikasındaki sıkı duruşumuzu koruyacağız"

Murat Çetinkaya, "Sizin enflasyon tahmininiz ile piyasadaki beklentileriniz arasında 1 puanlık fark var. İyimserlik sebebiniz nedir?" şeklindeki soru üzerine de, şunları kaydetti:

"Raporda bahsettiğim bölümde, riskler ve para politikası bölümünde enflasyon tahminimizin matematiğini daha detaylı bulmak mümkün. Ama özetle şunu söyleyebilirim; o hesaplamanın arkasında var olan temel unsur, para politikası başta olmak üzere ilgili tüm aktörlerin katkısıyla gösterilecek ilave çaba... Biz para politikası kısmında bu çabayı ve enflasyona odaklı sıkı duruşu sürdürmeye devam edeceğiz. Bunun beklentiler kanalı başta olmak üzere enflasyondaki iyileşmeyi önemli ölçüde destekleyeceğini düşünüyoruz. Bunun dışında gıda vesaire diğer unsurlar ile ilgili de Gıda Komitesi başta olmak üzere diğer kanallardan destek gelmesini bekliyor ve bu sürece olabildiğince kendi katkımızı vererek yönlendirmeye ve ilave destek almaya çalışıyoruz."

Çetinkaya, ocak ayından bu yana, "Biz para politikasını sıkılaştırdık, bu kayda değer bir sıkılaştırmadır. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme görünceye kadar da bu sıkı duruşa devam edeceğiz. İhtiyaç olursa ilave sıkılaştırma yapacağız." dediklerini anımsatarak, "Biz burada şu andaki enflasyonu değil, gelecekteki enflasyonu da dikkate alıyoruz. Gelecekteki enflasyonu birçok farklı unsur belirliyor. Beklentiler, fiyatlama davranışları, maliyet ve talep koşulları, enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeleri takip ediyor olacağız. Tüm bunların bileşimine bakarak ve tüm bu göstergelerde hissedilebilir bir iyileşme olduğuna kanaat getirene kadar para politikasındaki sıkı duruşumuzu koruyor olacağız." şeklinde konuştu.

- "Reeskont kredilerinde bir kredi sınırı yok"

Reeskont kredileri limitlerine ilişkin soru üzerine Çetinkaya, reeskont kredilerinde bir kredi sınırının olmadığını belirterek, "Geçtiğimiz yıl Merkez Bankası olarak ihracatçılara sağladığımız bu imkanın hem miktarını artırdık hem kullanım koşullarını kolaylaştırdık. Yoğun bir talep var. Kaynakla ilgili herhangi bir sıkıntı yok. Kullanımlar devam ediyor. İhracatçılara reeskont kredileri desteği devam edecek, bir yandan da rezervimizi destekleyecek." ifadelerini kullandı.

Çetinkaya, banka olarak orta vadede büyümeye sağlayabilecekleri en büyük katkının finans istikrarının sağlanması ve tüm ekonomik aktörler tarafından kabul görmesi olduğunu vurguladı.

Brüt döviz rezervlerindeki dalgalanmaya ilişkin soru üzerine Çetinkaya, brüt dövizdeki dalgalanmaların belli faktörlerle bağlı gerçekleştiğini, kısa sürede rezerv artışının net olarak görüleceğini söyledi.

- "Yapısal konularda çok kısa vadede radikal sonuçlar beklemek makul değil"

Çetinkaya, Gıda Komitesine sundukları somut önerilerin neler olduğuna dair soru üzerine Gıda Komitesinin yoğun bir çalışma içerisinde bulunduğunu ifade etti.

Gıda sektörünün uzun vadeli stratejik önemi dikkate aldığında arz ve fiyat oluşumuna dair aksaklıkların giderilmesi ve gıda enflasyonunda yaşanan yüksek oynaklıkların ortadan kaldırılabilmesi için adımlar atıldığına dikkati çeken Çetinkaya, önümüzdeki dönemde etkileri daha net görülecek bazı çalışmaların tamamlandığını belirtti.

Çetinkaya, Erken Uyarı Sisteminin tamamlandığını belirterek, şöyle devam etti:

"Yani sağlıklı fiyat oluşumunun önüne geçebilecek unsurlar da dahil gıda fiyatlarına yansımadan önce tedbir alınmasını gerektirebilecek erken uyarıları görüyoruz. Fiyat artışlarını değerlendiriyoruz. Etkin dış ticaret mekanizmalarının geliştirilmesi için yürütülen çalışmada sona gelmiş durumda. Burada bazı adımlar da atıldı. Lojistik süreçte fire oranları azaltacak tedbir ve teşvikler üzerine çok detaylı çalışma Gümrük ve Ticaret Bakanlığının katkılarıyla tamamlanmış durumda.

Lisanslı depoculuğun devreye girmesi, tarım sektörünün finansmanının kolaylaştırılması, üretici örgütlerinin güçlendirilmesi ana başlıklarında atılan adımların çoğu tamamlandı ya da tamamlanma aşamasına çok yakın. Tabi bunlar yapısal sorunlar. Yapısal konularda çok kısa vadede radikal sonuçlar beklemek makul olmayacaktır. Ancak biz kısa dönemde de Gıda Komitesi'nin aldığı tedbir ve adımların etkilerini göreceğiz."

- "Hem manşet hem de çekirdek enflasyonda iyileşme bekliyoruz"

Murat Çetinkaya, faiz konusunda haziran ve sonrası için ek sıkılaştırma düşünülüp düşünülmediği ve çekirdek enflasyondaki katılığa ilişkin ne gibi önlemlerin alınacağına ilişkin soru üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu yıl enflasyonda baz etkisiyle birlikte dalgalı bir seyrin izlenme ihtimali yüksek. Enflasyonun yılın ikinci yarısında tek haneye ineceğini öngörüyoruz. Enflasyonun seyrinde yılın ikinci yarısından itibaren sıkı para politikasının da etkisi ile hem manşet hem de çekirdek enflasyonda bir iyileşme bekliyoruz. Para politikası, hem şu anki enflasyon hem de gelecekteki enflasyon beklentileri göz önüne alındığında yeterince sıkı. Bununla birlikte olası gelişmelere göre ilave sıkılaştırma yapılabilir. Ocak ayından bu yana atığımız adımlarla kafalarda soru işaretlerinin kalmadığını görüyoruz. Yabancı yatırımcılarla temaslarda bunu görebiliyoruz."

- "Teşvikler ile para politikasındaki sıkılaşma arasında tezatlık yok"

Kamu maliyesi teşvikleri ile para politikasının genel sıkılaşma eğilimi arasındaki tezatlığın oluştuğu iddialarına ilişkin soru üzerine Çetinkaya, burada bir tezatın söz konusu olmadığını belirtti.

Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz enflasyona odaklı olarak maliyet kanalından para politikasında gerekli adımları atıyoruz, ancak geçtiğimiz yıl bildiğiniz sebeplerle oluşan iktisadi faaliyetteki aşağı yönlü riskleri önlemek adına alınmış bazı tedbirler var. Bu tedbirlerin mali disiplin üzerindeki olası etkileri, bunların geçtiğimiz yıllarda uzun süre korunmuş olan mali disiplinin bize sağladığı bir alan olarak geçici bir süre için kullanılacağına dair Maliye Bakanlığımız başta olmak üzere ilgili otoritelerin yaptığı iletişim var. Bu anlamda biz para politikası ve genel olarak ülkenin en önemli çıpalarından birisi olan mali disiplin açısından herhangi bir sorun görmüyoruz."

Para politikası tepkileri ve enflasyon gelişmelerine de değinen Çetinkaya, hem gerçekleşmekte olan enflasyonun hem de gelecekteki enflasyonun bileşenleri olan beklentilerin tüm kalemlerini yakından takip ettiklerini belirterek, "Bu anlamda tek bir göstergeye ya da gelişmeye bakmıyoruz. Daha kapsamlı ve orta vadeli bir bakışımız var. Bunlarda belirgin bir iyileşme görülünceye kadar, buna kanaat getirinceye kadar para politikası sıkı olmaya devam edecek. Şu an için öngörmediğimiz riskler ortaya çıkarsa ilave sıkılaştırma yapıyor olacağız." ifadelerini kullandı.

Son dönemde kredi faizleri ile mevduat faizleri arasındaki farkın oldukça daraldığı ve bunun finansal istikrar açısından bir risk oluşturup oluşturmadığı ile para politikasının aktarım mekanizması ile ilgili burada KGF’nin etkisinin olduğunu düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine Çetinkaya, finansal aktarım mekanizmasının Türkiye'de oldukça güçlü çalıştığını söyledi.

Çetinkaya, bu anlamda para politikası kararlarının da normal, para politikası çerçevesi teorik olarak beklenen gecikme de dikkate alınarak, piyasa faizleri üzerinde etkili olduğunu kaydetti.

KGF kanalı ve diğer teşviklerle oluşan etkinin burada bir miktar yavaşlama oluşturmuş olabileceğine işaret eden Çetinkaya, "Ancak KGF belli bir dönem için, yoğun bir kredi kullanımı, bir paket kullanım şeklinde gerçekleşiyor. Bunun zaman içerisinde normalize olmasını bekleriz. KGF'nin yoğun kullanımının bir miktar dolaylı olarak mevduat faizleri üzerinde de yukarı yönlü etkisini gördük. Para politikasının aktarım mekanizmasını o anlamda orta vadede önemli ölçüde etkilemeyecek unsurlardır. Bir süre sonra para politikası aktarım mekanizması bu etkilerle de birleşerek normalize olacaktır." dedi.

Çetinkaya, kendilerinin ocak ayında adımlarını atarken özellikle hedefe odaklı bir sıkılaştırma gerçekleştirdiklerini ve diğer faizlerde sınırlı bir artış öngördüklerini, bunun da gerçekleştiğini anımsattı.

Parasal sıkılaştırmanın devam ettiğini vurgulayan Çetinkaya, KGF'den gelen etkinin bunu bir miktar yavaşlatsa da gelecek dönemde sıkılaştırmanın etkisinin net olarak görüleceğinin altını çizdi.

-"Rezervlerimizin yeterli olduğunu düşünüyoruz”

Murat Çetinkaya, döviz rezervlerinde belirgin düşüşler olduğunun hatırlatılması ve gelecek dönemde nasıl bir seyir izleneceğinin sorulması üzerine, brüt rezervlerde dönemsel olarak dalgalanmaların normal olduğunu söyledi.

Burada çoğunlukta döviz kurunun etkisi olduğunu belirten Çetinkaya, ancak net rezervlerde geçen yıla göre önemli bir değişim olmadığını, hatta net rezervlerde artış bulunduğunu vurguladı.

Çetinkaya, swap ihalelerinin geçici etkisi de dikkate alındığında net rezervlerin artış trendinde olduğuna işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bizim rezerv stratejimizi geçen yıldan beri net biçimde bahsettik. Rezervlerimizin yeterli olduğunu düşünüyoruz ancak güçlendirilmesi noktasında da adımlar atıyoruz. Geçtiğimiz yıl 28 Nisan 2016'dan bu yana piyasada doğrudan döviz satışı gerçekleştirmedik. Net rezervlerimiz düzenli olarak arttı. Son dönemde olan husus sadece ihracat reeskont kredilerinde mayıs ayı sonuna kadar sağladığımız ihracatçılara TL cinsinden geri ödeme imkanının buradaki rezerv biriktirmeyi bir süre yavaşlatmış olmasıdır. Bugün itibariyle bu imkânı uzatmayı düşünmüyoruz. Yani Haziran ayından itibaren net rezervlerimiz yine aylık, yaklaşık bu sene için beklentimiz muhafazakâr bir senaryoda, 1,5 milyar dolar olabilir. Her ay katkıyı net rezervlere buradan almaya devam ediyor olacağız."

-"KGF'de herhangi bir risk görmüyoruz"

TCMB Başkanı Çetinkaya, büyüme ve çıktı açığı ile ilgili, "Alınan tedbir ve teşviklerin bu sene için etkisini hesaplıyoruz. Kredi kanalından büyümeye gelen bir etki var." dedi.

Burada bu tedbir ve teşviklerin, özellikle KGF'de sağlanan desteğin, KOBİ'lerin krediye erişimini ve finansman koşullarını kolaylaştırdığını gördüklerini belirten Çetinkaya, bunun da büyüme cephesinde aşağı yönlü riskleri ve kırılganlıkları sınırlayacak bir unsur olduğunu dile getirdi.

Çetinkaya, etkilerini gözlemledikçe hem büyüme hem de çıktı açığı üzerindeki projeksiyonlarını buna göre tekrar gözden geçiriyor olacaklarını ifade etti.

Buradaki ve büyümedeki ivmelenmeye bu yıl için ihracat kanalından daha fazla katkı beklediklerini vurgulayan Çetinkaya, "Yatırımların bir miktar artış yönde hareket etmesini bekliyoruz. Yapısal reformların katkısı her zaman için önemli, onu kesinlikle dışlayamayız. Bu anlamda tedbir ve teşvikler, dönemsel, ekonomideki aşağı yönlü riskleri sınırlama amaçlı tedbirlerdir ve geçicidir. Burada kalıcı bir büyümeyi sağlayacak unsurlar önemli ölçüde yapısal faktörlerle bağlantılıdır ve bunların hızlı bir biçimde uygulanmaya devam edeceğini umuyoruz." diye konuştu.

Çetinkaya, "KGF kapsamında verilen krediler sayesinde kredi büyüme hızları uzun zamandır görülmemiş seviyelere ulaştı. Büyüme ile ilgili bu kanalda önemli bir katkı bekliyor musunuz?" sorusuna ilişkin, kur etkisinin 2016 yılı sonunda güçlenmeye başladığını anımsattı.

Kur etkisinden arındırıldığına kredi büyümesinin yüzde 15 seviyelerini aşmış gibi göründüğünü aktaran Çetinkaya, burada kompozisyonun önemli olduğunu ifade etti.

Çetinkaya, TL, firma ve bireysel kredi büyümelerinin güçlü olduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"TL firma kredisi yüzde 25'ler seviyesinde. Döviz kurundaki dalgalanmalarla birlikte yabancı para cinsinden firma kredilerinde duraksama görmüştük. Son dönemde alınan tedbirler, maliyet, teminat ve vade konularında bir iyileşme sağlamış oldu. Kredi büyümesine KGF'nin sağlayacağı katkı, hepsinin yeni kredi olduğunu varsayarsak, 5 puan ve üzerinde gerçekleşebilir. Önümüzdeki dönemde bu talep bir miktar yavaşlayacaktır. Çünkü başlangıçta yoğun bir kredi kullanımı gözlemledik. Para politikasının gecikmeli etkileri bu arada tüketici kredileri üzerinde hissedilecektir. Temel olarak kredi büyümesinde finansal istikrar açısından geçtiğimiz yıllarda yaptığımız iletişim de dikkate alındığında biz KGF'de herhangi bir risk görmüyoruz.

Şu anlamda; toplam kredi büyümesi bir miktar artış gösterebilir. Ancak kompozisyon ağırlıklı olarak ticari kredi kanalında gerçekleştiği için, KOBİ segmentini de desteklediğini düşündüğümüzde, kredi büyümesine dair geçtiğimiz yıllarda yaptığımız iletişimin iki unsuru olan kredi büyümesinin bir yandan finansal derinleşmeyi desteklerken, bir yandan finansal istikrarla da uyumlu olması beklentimizi gerçekleştireceğini düşünüyoruz. O anlamda burada herhangi bir risk unsuru görmüyoruz."

 -"Kredilerin hızlanması herhangi bir koordinasyon sorununa işaret etmiyor"

 Murat Çetinkaya, kredi artış hızının kendileri için bir sınırının olup olmadığın sorulmasına ilişkin, "Kredi artışı ile ilgili olarak geçtiğimiz yıllarda yaptığımız iletişim aslında bir hedef değil, temel olarak finansal istikrar ve finansal derinleşmeyi dikkate alan bir kredi büyümesi bakışımızı kamuoyu ile paylaşmamızdı." dedi.

Yüzde 15 kredi büyümesini o dönem için paylaştıklarını anımsatan Çetinkaya, çünkü öncesinde toplam kredi büyüme hızının oldukça arttığını hatırlattı.

Çetinkaya, bankacılık sektörünün kredi kompozisyonunda çok hızlı bir biçimde tüketici kredileri lehine bir artış gösterdiğini, bunun da cari açıkla bağlantısını ithal mallarla tüketim talebi kanalı başta olmak üzere analiz ettiklerini dile getirdi.

Bu analizleri düzenli bir şekilde yaptıklarını vurgulayan Çetinkaya, "KGF ve diğer kanallardan gelen büyüme etkisinin hali hazırda gördüğümüz resimde bu anlamda finansal istikrar açısından ve bizim beklentilerimizle uyumlu olduğunu ve bir risk teşkil etmediğini düşünüyoruz." diye konuştu.

Çetinkaya, burada kredi genişlemesi ve kullanımlarının analizlerini gelecek dönemde biraz daha detaylı yapabileceklerine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Çünkü yakın zamanda kullanımlar gerçekleşti ve hala da devam ediyor. Önümüzdeki bir iki ay bunun hız keserek de olsa devam etmesini bekliyoruz. Burada bakacağımız temel unsur; kredi kullanımlarının amaçları ve bu kredilerin genel dağılımı olacak. Oradan hem büyümeye gelebilecek katkıyı, hem de finansal istikrarla ilgili değerlendirmelerimize olası etkilerini daha net görmüş oluruz ve kamuoyu ile paylaşırız. Bu yönüyle önümüzdeki dönemde daha net bir tablo vermemiz mümkün olabilir. Para politikası sıkılaşırken, kredinin kalanı ne olursa olsun, ister KGF ister bankaların genel risk iştahı, bu kredilerin hızlanması herhangi bir koordinasyon sorununa işaret etmiyor.

Çünkü 2016 yılının son çeyreğinden itibaren çok koordineli bir politika çerçevesi uygulanıyor. TCMB olarak enflasyonla mücadele ederken, maliyet kanalına odaklanıyoruz. Makro ihtiyati tedbirler ve KGF gibi destekleyici tedbirler de kredi kanalının sağlıklı işlemesine katkı sağlıyor. Buradan da iktisadi faaliyete dair aşağı yönlü risklerin önemli ölçüde azaldığını gördük. Bu noktadan sonra biz artık önümüze bakıyoruz. Yani TCMB'nin odağı zaten enflasyonla mücadele. Bu kanallardan gelecek herhangi bir unsur olursa değerlendirir, para politikasına etkileri söz konusu olursa gereken tepkiyi vermiş oluruz."

Çetinkaya, TCMB'nin reel sektör şirketlerinin döviz pozisyonu ile ilgili çalışmasına yönelik bir soru üzerine, reel sektörle ilgili çalışmalarında öncelikle bir sistemik risk veri takip sistemini oluşturdukları bilgisini verdi.

Bununla ilgili ilk verilerin toplanmaya başladığını aktaran Çetinkaya, böylelikle daha iyi bir gözetim imkanı, kurumsal firmaların döviz cinsinden borçlanmalarını, bilançolarında taşıdıkları riskleri ve bu riskleri hangi araçlarla, doğal ve finansal hedgeler başta olmak üzere hangi araçla yönettiklerini anlamaya çalıştıklarının altını çizdi.

Çetinkaya, bunun çalışmalarının ilk adımı olduğunu belirterek, "Değerlendirmeler sonrasında eğer düzenlemede daha iyi bir risk yönetimi çerçevesi için teşvikler, düzenlemeye dair bazı unsurlar ön plana çıkarsa onu da önümüzdeki aylarda gündemimize alıyor olacağız. Farklı ülke örnekleri de var bu konuda. O anlamda biz en iyi pratiklere de bakarak, ülkemizdeki kurumsal firma kesimindeki olası risklerin daha iyi yönetilmesi için sağlanabilecek katkıları da düşünerek burada gerekli adımları atıyor olacağız. Bu işin takip kısmı TCMB'nin sorumluluğunda olmakla birlikte, sorunuzun esas cevabını önümüzdeki günlerde Finansal İstikrar Komitesi burada yapılacak değerlendirmeler ve varsa alınacak kararlar belirliyor olacak." ifadelerini kullandı.



AA