Advertisement
HABERLER ABONE OL

Birleşmiş Milletler 72. Genel Kurulu için gittiği ABD’nin New York kentinde tarihi görüşmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yurda memnun döndü. Ankara’ya dönüşü öncesi gezisini izleyen aralarında Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli'nin de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, hem yoğun diplomasi trafiğini hem de bölgemizdeki gelişmeleri değerlendirdi.

Gerçekleştirdiği 20’ye yakın ikili görüşmeyi “Nefes almadan diyebileceğimiz şekilde sürdü” sözleriyle anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temaslarına ilişkin yaptığı değerlendirmeler ve sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:

“Bu görüşmelerde Irak ve Suriye en öne çıkan konular oldu. Irak’taki son gelişmeler, malum referandum konusu, Irak’ı da öne çıkarmış vaziyette. Donald Trump ile yaptığımız görüşmenin merkezinde yine Suriye ve Irak vardı. Yine malum FETÖ meselesi vardı. Onların gündeminde de papaz meselesi vardı. O tabii ki şu anda yargının hakkında tutuklama kararı verdiği bir kişi. Yargının verdiği karar nedeniyle içeride. FETÖ’nün başıyla ilgili olarak malum bizler, ABD makamlarına 85 koli belge-bilgi verdik. Kendisi ABD’de yargı ve benzeri bir sürecin içinde de değil. Ama buna rağmen bize vermiyorlar. Halbuki isteseler, kişisel tasarruflarıyla rahatlıkla Türkiye’ye gönderebilirler. Ama nedense buna yanaşmıyorlar. Bunlar düşündürücü. Vakti geldiğinde ne düşündüğümüzü çok daha açık ortaya koyarız. Burada özellikle de Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi’nin himayesinde Türk Amerikan ile Amerika Müslüman temsilcileriyle bir araya geldiğimiz toplantı önemliydi. 2 binin üzerinde katılımın olduğu ve sadece Türk-Müslümanları değil, dünyanın değişik yerlerinden birçok ülke Müslüman halkı katıldı. Doğrusu bundan önce ABD’de böyle bir toplantıyı yapmamıştık. Ondan dolayı da bunu düzenleyen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

‘ARAKANLILARI KURTARALIM’

Arakan konusuna gelince... Dünya maalesef hâlâ sessiz. Bir toplantı yaptık. Reisicumhur noktasında bir ben katıldım, bir de İran Cumhurbaşkanı katıldı. Pakistan ile Afganistan Başbakanları vardı. Endonezya Devlet Başkan Yardımcısı katılmıştı. Bunun dışındakilerin dışişleri bakanı düzeyinde veya mülteci konularıyla ilgili bakanların katıldığı bir toplantı yaptık. Katılımda sayı iyiydi ama bana göre genel itibarıyla katılımcılar düşük düzeydeydi. Kim nasıl bir noktaya gelecek, tam olarak ne yapacak? Görünürde henüz ciddi bir şey yine yok.

Bangladeş Başbakanı, ülkelerinde bir adayı tahsis etmekten bahsetti. Biz bu adanın durumunu öğrenmek için; Kızılay, AFAD gibi heyetlerle gidip adayı incelemekte fayda var. Bangladeş Kızılayı ile birlikte incelemekte fayda var. Burada ne gibi adımlar atmamız gerekir ki bu insanları şu sıkıntılı hayattan kurtaralım.

‘GELECEĞE YÖNELİK YAPTIRIMLAR’

Bir diğer konu ise Irak’ta yapılacak referandum... Bugün Binali Bey ile görüşmemiz oldu. Ardından da ‘Parlamentoyu toplantıya çağıralım’ dedik. Bu, Irak merkezli bir adım. Bu adımı atmak suretiyle de herhangi bir durumda artık bütün adımlar atılmış olmalı ve buna göre de bu işin üzerine gitmeliyiz. Kuzey Irak yönetiminin de ne yapacağını düşünmesi lazım. Irak Anayasa Mahkemesi zaten kararını verdi. ‘Attığınız adım yanlıştır. Geçerliliği yoktur’ kararını vermiştir. Ama hâlâ direniyorlar.

ABD bizimle aynı düşünüyor. İkili görüşmemizin ardından, ortak kısa bir basın açıklaması yapıldı. Mutabakat o açıklamada da belirtildi. Yapılan işin yanlış olduğu, bunun olamayacağı vurgulandı. Tabii İran ile görüşmemiz çok önemli. İran’ın kararı bizimle örtüşüyor. Geleceğe yönelik bazı yaptırımlar konusunda İran ile adımları atmamız lazım ki geri adım atılmasın.

Burada görüştüğümüz Amerikalı Türkler, FETÖ’nün diaspora oluşturduğunu ve finansal olarak da eski güçlerine kavuşmak üzere olduğunu söyledi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu tür bir şeye ihtimal vermiyorum. Çünkü bunların elindeki güç etnik milliyetçiliğe bağlı bir güç değil diğerleri gibi. Her yerde kan kaybediyorlar. Hele mahkûmiyetler başladığı zaman bunların durumu çok daha farklı olacak. Bu konu diğerlerinin durumuna benzemez. Diğer taraftan da Türkiye’de barınma imkânlarının olamayacağı çok net ortada. Önemli olan, millet olarak kararlı duruşumuzu koymamızdır.

Amerika’nın Barzani konusunda birlikte hareket etmesi ancak PKK/PYD konusunda farklı hareket etmesiyle ilgili Trump’ın size bir izahı oldu mu?

Bu konuyla ilgili bizim söylediklerimize karşı herhangi bir olumsuz yaklaşım sergilemedi. TIR’ların gönderilmesiyle ilgili bir şey söyleyemiyor. Seri numaraları falan bu konulara da girdiğimizde oraları da savunamıyor. Onun dışında mesela Trump S-400 konusunu açma gereği hissetmedi. Bu, bizim kararlı duruşumuzun önemini gösteriyor. Tabii bir de şu var. ABD’liler, benzer bir şeyi bize sunabilme noktasında değillerse bize bir şey diyemezler. Mesela Sig Sauer’i verme hususunda kongreden onay çıkmamışsa bizim elbette bekleyecek halimiz yok. Biz o işi kendi yerli silahlarımızla da görürüz. Atmaca ile Sarsılmaz ile işimizi görürüz. Öbürü marka, bizimki henüz marka değil. Ama bizimki de kullanmaya başladıktan sonra marka olur.

Trump ile görüşmeniz ne kadar sürdü? Başka neleri görüştünüz?

Yaklaşık 45 dakika sürdü. Ağırlıklı olarak Irak ve Suriye’yi konuştuk. Onun dışında Rıza Zarrab, İzmir’de tutuklu olan papaz gibi konular da görüşüldü. Ayrıca 16 Mayıs’ta geldiğimizde korumalarla ilgili konu vardı. Bunları tekrar gündeme getirdik. Adalet Bakanlığı’mız tüm bu konuların takibini yapacak.

S-400’leri Trump gündeme getirmediğine göre konuyu kabullenmiş görünüyorlar. Putin’le bir araya geldiğinizde bu anlaşma kesinleşecek mi?

Şu anda anlaşmamız tamam. O noktada sıkıntı yok. Bizzat Putin ile biz aramızda konuştuk.

Balistik füze olayı vardı bir de?

Balistik olayı, S-400’lerden çok önce konuşulan bir konuydu. Balistik konusunda da yine ABD’ye güvendik. Ama o konuda da maalesef aynı tavır gelince bunu uykuya aldık. Balistik olayı, Başbakanlık dönemimdeki bir hadiseydi.

Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinizle ilgili bir yorumu oldu. Kimseyle yan yana fotoğraf veremeyeceğinizi ileri sürdü.

(Gülerek) Ey ahali, duyduk duymadık demeyin. Duyanlar duymayanlara, görenler görmeyenlere anlatsın. Burada kimlerle bir araya geldiğimiz fotoğraflarıyla, videolarıyla basında yer almışken o tür şeyler söylenebilmesi gerçekten gülünç.

"EĞİTİMDE KAPSAMLI REFORMU YAŞIYORUZ"

TEOG ile birlikte LYS’nin de kaldırılması gündemde mi?

Bizim eğitim-öğretimde çok ciddi bir dönüşüme girmemiz lazım. Bunların hiçbiri bizim geçmişimizde olan sistemler değil. Sonradan siyasi yaklaşımlarla eğitim-öğretimin içerisine girmiş sistemler. Ben YÖK ile de bu konuyu görüştüm, Milli Eğitim ile de. Başbakan’la da bu konuda mutabık kaldık. En kısa zamanda gereken adımlar atılacak.

Kapsamlı bir eğitim reformunu ne zaman tartışabiliriz?

Şu anda tartışmıyoruz, yaşıyoruz. Mesela TEOG; ben o açıklamayı yapmamış olsam hâlâ ülkenin gündeminde kalacaktı. Baktım ki bu işe yeterince kulak asılmıyor. En iyisi açıklama yaparak gündeme taşıyayım istedim. Çünkü ailelerin hali ortada. Çocuklar bindirilmiş kıta. TEOG ne kazandırıyor bize? Sadece stres, stres, stres... Masraf, masraf, masraf... O sistem, paraların genelde o namussuzlara (FETÖ’ye) akmasını sağlıyordu. Bu nedenle dershaneleri kapattık, hafta sonlarına takviye kursları koyduk. Çocuklarına kurs isteyen göndersin. İnat etmenin hiç- bir anlamı yok. Sen devlet olarak çocuklarını yetiştiremiyorsan bir yerde suç bizimdir. Bunu aşmamız lazım. Ortayı düz ortaokulda okudun; buradan fen lisesine gidecek. Kendisine en yakın yere gidecek. Fazla müracaat varsa lise kendi imtihanını yapar.

Etüt merkezleri kalkacak mı?

Etüt merkezlerini kalktı diye biliyorum. Milli Eğitim’e talimatı verilmişti bunun. Takviye kursları var onların yerine.

"İLİŞKİLERİ BARZANİ BU HALE GETİRDİ"

Türkiye’nin Barzani ile ilişkileri iyiydi, nasıl oldu da neredeyse kopma noktasına geldi?

“Kopma noktasına geldi” diyorsanız, bunu Barzani bu hale getirdi. Memurlarına maaş ödeyemez hale geldiklerinde onlara biz yardımcı olduk. Başbakanlığım dönemiydi, 2 milyar dolar kredi verdik ki maaş ödesinler. Fakat bunlar kadir kıymet bilmiyorlar. Yoksa bizim onlarla alıp veremediğimiz bir şey yok. Ne ABD ne Rusya, bizim gibi yardım etmedi.

Başta bölge ülkeleri olmak üzere, referandumun yapılmaması konusunda bu kadar uyarı gelmesine rağmen, Barzani neye güvenerek böyle hareket edebiliyor? Türkiye bu konuda ne yapacak?

Cuma ve cumartesiyi izleyelim. O günler çok önemli.

Sınırlarımızı kapatabilir miyiz?

Atılacak adımlar, yapacağımız değerlendirme neticesinde belirlenecek. Kararlarımızı açıkladıktan sonra ne olacağını görmüş oluruz. Ama o topraklar sadece Kürtlere ait değil. Türkmen’i var, Arap’ı var. Dolayısıyla birilerinin orada sadece kendileri varmış gibi hareket etmeleri son derece yanlış. Tarihi boyutuna girersek işler değişir. Orada Türkmenlerin parti merkezini ateşe tuttular. Birilerinin giderek istikametlerini iyice kaybettiğini görüyoruz.

Referanduma en güçlü destek İsrail’den...

İsrail’in bu tavrını doğru bulmuyoruz. Bunu New York’ta görüştüğüm Yahudi kuruluşlarının temsilcilerine de anlattım. İsrail’in ilişkileri menfi yönde etkileyecek tavırlardan uzak durması lazım.

"İADE TALEBİMİZİ TEKRARLADIK"

FETÖ’ünün elebaşını bize iade etmemek için hangi bahaneyi kullanıyorlar?

FETÖ’nün elebaşıyla ilgili olarak biz, talebimizi bir kez daha tekrarladık. 400 dönümlük arazide beyler gibi yaşıyor. Kendilerine belgeleri-bilgileri de gönderdik. Bahane üretilmeksizin, bize iade edilmesi lazım.

Gülen’in görüşlerinin dinle de bağdaşmadığını söyleyenler var...

Mensupları ne diyor? “O bize şahdamarı- mızdan daha yakın.” Ayet-i kerime çok açık ve net oysa. Sadece Rabb’imizdir bize şahdamarımızdan daha yakın olan. Sorduğunuz konuyla alakalı Diyanet’in bir çalışması var. O çalışma, bu adamı İslam’ın içerisinde tutan hiçbir şey kalmadığını açıkça gösteriyor.

28 Şubat çok konuşuldu ama pek bir ilerleme kaydedilmedi sanki, ne dersiniz?

Şu anda 28 Şubat ile ilgili yargının belirli bir hazırlığı var. Onu biliyorum. Çalışma nereye varır; tabii onu yargıda göreceğiz.

"EL NUSRA DAĞILMAYA GİDER"

“Suriye’ye gelince... Aslında Astana’nın son toplantısı yani 14’ündeki toplantıda alınan kararlara uyarak adımlar atılmaya başlandı. Ve bu konuyla ilgili olarak da İdlib, çatışmasızlık bölgesiyle ilgili sınırlarda dışarıdaki karakollar Rusya tarafından, içerideki karakollar ise bizim tarafımızdan kullanılıyor. ÖSO ile buradaki süreci kontrol altında tutuyoruz. Heyet Tahrir-i Şam burada dağılmaya başladı. Bu güneydoğudaki terör örgütlerini zayıflatmış bulunuyor. El Nusra da dağılma sürecine girecektir diye düşünüyorum.”