Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, sağlıklı işleyen, iyi regüle edilmiş bir bankacılık sektörünün ekonomide sadece yüksek büyümeyi değil, kaynakların en verimli projelere dağılımını da sağlayarak kaliteli ve sürdürülebilir büyümeyi destekleyeceğini söyledi.

Bilecik, TÜSİAD ve Koç Üniversitesi ortaklığıyla oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen "Bankacılık Sektörü: Riskler, Kırılganlıklar ve Çözüm Önerileri" başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, EAF'ın, Türkiye’nin sürdürülebilir bir büyüme ortamında, dengeli kalkınmaya katkıda bulunacak kısa ve uzun vadeli ekonomi politikaları üzerine çalışan bilimsel bir araştırma forumu olduğunu söyledi.

2001 krizi sonrasında yapılan reformlarla Türkiye’de bankacılık sektörünün çok büyük gelişme kaydettiğini ifade eden Bilecik, "Gerek büyüme hızı açısından gerekse yeni teknolojilerin adaptasyonu açısından bankalarımızın son 15 yılda parmakla gösterilen bir başarı sergilediği muhakkak. Bankacılık, aynı zamanda en çok yabancı yatırım çeken sektörlerin de başında geliyor. Bugün Türkiye’deki doğrudan yatırımların yaklaşık 4’te biri finansal hizmetler sektöründe ve bunların büyük kısmı da bankacılıkta bulunuyor." şeklinde konuştu.

Bilecik, ekonomik büyüme açısından bankaların performansları ve bankacılık sisteminin sağlıklı işliyor olmasının büyük önem arz ettiğini, reel sektör ile tasarruf sahiplerini buluşturan kurumlar olarak bankaların iş dünyası açısından öneminin çok büyük olduğunu vurguladı.

Türkiye’de tasarrufların yatırımlara kıyasla kısıtlı olduğunu ve ekonomimin cari açık verdiğini belirten Bilecik, şunları kaydetti:

"Küresel ekonomide gelişmiş ülkelerdeki ekonomik canlanma ile sermayenin tekrar bu ülkelere geri dönmeye başlaması, dış finansman imkanlarını ve maliyetlerini giderek zorlaştırıyor. Dolayısıyla kaynakların akılcı kullanımı giderek daha fazla önem kazanıyor. Bankaların ve finansal hizmet sektörünün ekonomide sadece büyüme üzerinde değil, bu kısıtlı kaynakların nasıl dağıtıldığı ve kullanıldığı üzerinde de önemli etkileri var. Kredi büyümesi, ekonomik aktivite ve büyümeyle ne kadar ilişkiliyse, kredilerin sektörel ve proje bazında dağılımı da verimlilik ile o kadar ilişkilidir.

Sağlıklı işleyen, iyi regüle edilmiş bir bankacılık sektörü, ekonomide sadece yüksek büyümeyi değil, kaynakların en verimli projelere dağılımını da sağlayarak kaliteli ve sürdürülebilir büyümeyi destekler. Bu nedenle ekonomi politikaları tasarlanırken ya da Kredi Garanti Fonu gibi kredi büyümesini teşvik eden mekanizmalar oluşturulurken de hedef sadece kredi artışı değil, bunların üretken alanlara dağılımını sağlamak da olmalıdır. Yüksek büyüme, verimlilik artışı temelli olmadığında, bildiğiniz gibi sonuç maalesef yüksek enflasyon olarak karşımıza çıkmakta ve finansal kırılganlıklarımız daha da artmaktadır."

- "Ekonomi pek çok güçlük karşısında dimdik ayakta kalmayı başardı"

Erol Bilecik, Türkiye ekonomisinin kırılganlıkları artırmadan büyüyebildiğini ifade ederek, zaman içerisinde her türlü zorlu koşula rağmen ekonominin büyümeye devam ederken, önemli risklerin de olduğunu söyledi.

Bilecik, 2011 yılında yüzde 35 olan dış borcun milli gelire oranının bu yıl itibarıyla yüzde 51 düzeyine çıktığını belirterek, "Reel kesimin Döviz açık pozisyonu 118 milyar dolardan 210 milyar dolara ulaştı. Enflasyon oranımız yükseldi, neredeyse yüzde 12’ye ulaşmak üzere... TL ise benzer ülke para birimlerine göre negatif ayrışarak yüksek oranda değer kaybediyor." diye konuştu.

Ekonominin pek çok güçlük karşısında önemli bir direnç göstererek dimdik ayakta kalmayı başardığını vurgulayan Bilecik, bunun güçlü bankacılık sektörü, mali disiplin, iyi denetim ve düzenleme mekanizmalarıyla başarıldığını söyledi.

Jeopolitik ve ekonomik belirsizliklerin yükseldiği küresel konjonktüre Türkiye'nin, kırılganlıkları artmış olarak girdiğini belirten Bilecik, şunları kaydetti:

"Bu ortamda finansal sistemimizin en sağlıklı şekilde işleyebilmesi için en azından kendi politika ve söylemlerimizin yeni belirsizlikler yaratmaktan ziyade, belirsizlikleri en aza indirmesi gerekir. Yatırımcılara güven veren, piyasalar açısından anlaşılır net mesajlara ve politikalara ihtiyacımız var. Gerek para politikası gerekse bankacılık üzerine oldukça yoğun ve çeşitli söylemlerin geliştirildiği bir ortamdayız.

Özellikle yükselen kur ve faizler, bu söylemleri son dönemde yoğunlaştırdı. Bazen iyi niyetle yapılan açıklamalar dahi, tam tersi yönde etkilere neden olabiliyor. Oysaki bankacılık sektörü başta olmak üzere finansal kesim belirsizliklerden en fazla etkilenen sektörlerin başında geliyor. Bu çerçevede ekonomi politikalarının, özellikle para politikası iletişiminin ve etkinliğinin güçlenmesi hem finansal kesimin hem de reel kesimin önünü görebilmesine yardımcı olacaktır. Siyasi söylem ve görüşlerin bu iletişimin önüne geçmesi ve yeni belirsizlikler yaratmamasını arzu ediyoruz. Yine bu zorlu küresel konjonktürde yolumuzda sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmek için mali disiplinimizin devamını çok önemsiyor ve bu anlamda son dönemde artan kamu harcamalarının verimlilik temelli gözden geçirilmesinin finansal istikrara katkıda bulunacağına inanıyoruz. Fiyat istikrarının bir an önce sağlanarak enflasyon oranının hedeflenen düzeye düşürülmesi ve ekonomide söylem birliğinin sağlanarak ekonomik reformlara dair net bir ajandanın uygulamaya konulması gerektiğine inanıyoruz."

- "Küresel belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi sürekli büyüdü"

DenizBank Genel Müdürü ve TÜSİAD Bankacılık Çalışma Grubu Başkanı Hakan Ateş de reel sektörün ekonomi için çok önemli olduğunu vurgulayarak, hanehalkı, kamu ve özel sektör iyi olduğu sürece bankacılık sektörünün durumunun da iyi olacağını söyledi.

Bankacılık sektörünün ekonomiye düzen getirdiğini belirten Ateş, iyi regüle edilmiş bir bankacılık sisteminin ekonomik istikrar için önemli olduğunu kaydetti.

Ateş, küresel belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisinin 2006-2016 yıllarında dalgalı da olsa sürekli büyüdüğünü ifade ederek, "Bankacılık sektörünün bu kadar güçlü olması büyüme performansını beraberinde getirdi. Krediler de milli gelire paralel olarak büyüdü." dedi.

AA