Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Büyüme, hem yüksek hem kapsayıcı. Sanayi esas itici güç. Bir yıl öncesine göre hiç kimsenin hayal edemediği kadar güçlü bir performans söz konusu." dedi.

Şimşek, TRT Haber'de katıldığı programda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bugün açıklanan büyüme rakamlarına değinen Şimşek, üçüncü çeyrekte beklentilerin oldukça üzerinde bir büyümenin söz konusu olduğunu söyledi.

Bunun çok olumlu bir gelişme olduğuna işaret eden Şimşek, "Geçen sene bu vakitlerde Türkiye'ye ilişkin çok olumsuz senaryolar, analizler yapılıyordu. Bunların hepsi boşa çıktı." diye konuştu.

Büyümenin detaylarına bakıldığında, çok olumlu sayılacak trendler bulunduğunu vurgulayan Şimşek, makine-teçhizat yatırımlarında çok büyük artış olduğuna dikkati çekti.

Yatırımların gelecek açısından çok önemli olduğunun altını çizen Şimşek, şöyle devam etti:

"Yatırım her şeyin başı. Yatırımla birlikte üretime geçiş, istihdam, ihracat... Yatırımlar da nitelik olarak eğer makine-teçhizat yatırımı varsa, kaliteli yatırım kategorisine girer. Özellikle makine-teçhizat yatırımı üretken kapasiteyi artırıyor yani geleceğe ilişkin beklentileri, büyümenin devamı ve refahın kalıcı artması noktasında olumlu etkiliyor. Rakamlara bakıldığında üçüncü çeyrekte makine-teçhizatta yüzde 15,3'lük artış var. Bu son derece önemli bir rakam. Son bir yıldır her ne kadar Türkiye büyüdüyse de makine-teçhizat yatırımları eksideydi. Yatırım kısmına bakıldığında daha çok inşaat yatırımlarında artış vardı. İnşaat her ne kadar bir ihtiyaçsa da esas olan makine-teçhizat, yazılım ve Ar-Ge yatırımlarıdır. Üçüncü çeyrekte yatırımlarda bu kadar güçlü bir artış, gelecek açısından son derece pozitif bir sinyaldir."

Şimşek, yılın ilk yarısında net ihracatın büyümeye katkısının güçlü olduğunu hatırlatarak, "Büyüme dengeliydi. Büyümeye baktığınız zaman yılın ilk yarısında, neredeyse yarısına yakını dış talepten geliyordu. Üçüncü çeyrekte dış talebin katkısı oldukça düşmüş, yüzde 0,2'ye gerilemiş. Bir tek olumsuz olarak bu görülebilir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Yılın tamamında hedefimizin üzerinde büyüme olacak"

İhracatın büyümeye katkısının düşmesine iç talebin güçlenmesinin yol açtığını vurgulayan Şimşek, ithalattaki artışının çok güçlü olduğunu bildirdi.

Şimşek, "Her ne kadar ihracat pozitif bir seyir içindeyse de netinin büyümeye katkısı sınırlı oldu ama büyük resme baktığımız zaman gerçekten çok güçlü bir büyüme. Yılın 9 ayında yüzde 7,4 gibi çok güçlü bir büyüme söz konusu. Büyüme, dördüncü çeyrekte de devam ediyor. Dolayısıyla yılın tamamında bizim yüzde 5,5'lik hedefimizin epey üzerinde bir büyüme söz konusu olabilir. Şu anda muhtemelen rakamlar yüzde 6,5 üstü bir büyümeye işaret ediyor. Rakamlar güçlü." dedi.

- "Türkiye sanayileşerek büyüyor"

Büyümenin sektörel analizine bakıldığında, sanayinin lider noktada olduğuna işaret eden Şimşek, bu dönemde sanayide yüzde 15,9 ile çok güçlü bir artışın söz konusu olduğunu söyledi.

Şimşek, bunu yüzde 11'in üstünde artışla hizmetler sektörünün takip ettiğini aktararak, tarımın katkısının ise sınırlı olduğunu, bu sektördeki büyümenin yüzde 2,8'i bulduğunu kaydetti.

Türkiye'nin sanayileşerek büyüdüğünün altını çizen Şimşek, büyümenin hem yüksek hem de kapsayıcı olduğunu dile getirdi.

Büyümenin istihdam yarattığına da dikkati çeken Şimşek, son 12 ayda 1 milyon 350 binin üzerinde vatandaşa iş ve aş bulunduğunu vurguladı.

- "Büyüme, hem yüksek hem kapsayıcı"

Şimşek, büyümede Kredi Garanti Fonunun (KGF) da etkisinin bulunduğunu belirterek, bu kapsamda 200 binin üzerinde KOBİ'nin krediye erişim sağladığına dikkati çekti.

Bunun da büyümenin aslında tabana yaygın olduğunun göstergesi olduğunu anlatan Şimşek, "Bir taraftan istihdam bir taraftan KOBİ'ler. Büyüme, hem yüksek hem kapsayıcı. Sanayi esas itici güç, esas belirleyici. Genel anlamda hakikaten bir yıl öncesine göre hiç kimsenin hayal edemediği kadar güçlü bir performans söz konusu." diye konuştu.

Söz konusu büyümeyle üçüncü çeyrekte büyük ihtimalle Türkiye'nin Avrupa ülkeleri, G20, OECD ülkeleri arasında en yüksek büyümeyi sağlayan ülke olacağını belirten Şimşek, şunları kaydetti:

"Yüzde 7,4 yılın 9 ayında son derece güçlü bir büyüme. Yılın tamamı için muhtemel olan yüzde 6,5'lik büyümeyle de yılın tamamı için yine OECD'de birinci, AB'de birinci, G20'de de muhtemelen ilk üçün içindeyiz yani Çin ve Hindistan ile birlikte Türkiye son derece güçlü büyüyor. Biz gelişmiş ülkelerle arayı kapatıyoruz. 2000'li yılların başına gidin, Türkiye'de kişi başına milli gelir Avrupa Birliği'nin üçte biri düzeyindeydi. Bu rakamlarla bu sene muhtemelen Türkiye'nin kişi başına milli geliri AB ortalamasının üçte ikisi düzeyine ulaşacak. Bu son derece güçlü bir performans."

- "Sürdürülebilir olması için reformlar önemli"

Büyümeyi sürdürülebilir kılmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Şimşek, "Yüzde 11 istisnai bir rakam. Geçen sene üçüncü çeyrekteki düşük büyümeyi, düşük bazı yansıtıyor. Yüzde 5,5-6,5'lik büyümeyi sürdürmek için Türkiye'nin daha çok reform yapması lazım." dedi.

Türkiye'nin son bir yıldır birçok alanda önemli reformlar hayata geçirdiğini anlatan Şimşek, bunlara devam edeceklerini söyledi.

Şimşek, "Büyümenin sürdürebilir olması için daha dengeli olması lazım. Sadece iç taleple bunu uzun süre götüremeyiz, orada yeniden dengeleme gerekiyor. Bunu ancak reformlarla yapabiliriz. Reformlar sadece büyüme performansını beklentiler kanalıyla olumluya dönüştürmüyor, aynı zamanda Türkiye'nin büyüme potansiyelini yükseltiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, gelecek sene hem dış talebin hem iç talebin güçlü kalmasını ve büyümenin devam etmesini beklediklerini bildirdi.

Bugün açıklanan üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının çok güçlü ve sevindirici olduğunu ifade eden Şimşek, yerli ve yabancı yatırımlara ilişkin bir soru üzerine Türkiye'deki iş aleminin yaptığı yatırımlarda çok güçlü bir artış bulunduğunu, Türkiye'ye küresel yatırımlarda ise bir miktar zayıflama olduğunu kaydetti.

Şimşek, Türkiye'nin başına birçok felaket geldiğine, Türkiye'ye karşı birçok komplo kurulduğuna dikkati çekerek, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin Türkiye'nin yurt dışındaki algısını olumsuz etkilediğini söyledi. Şimşek, "Her ne kadar en kötüsü geride kaldıysa da Türkiye'nin geleceği çok güçlü ve parlaksa da bu geçici etkiler söz konusu." dedi.

Brüksel'de Avrupa Birliğindeki (AB) iş dünyası temsilcileri ve yetkililerle ekonomi zirvesi yaptıklarına dikkati çeken Şimşek, ekonomide daha güçlü bir işbirliği, iş ortamını geliştirme yolları ve daha büyük bir ekonomik entegrasyon için çalışmalar yürüttüklerini anlattı.

AB'deki yatırımcıların Türkiye'nin geleceğine inançlarının güçlü olduğunu dile getiren Şimşek, Türkiye'nin yatırımlar açısından son derece cazip olduğunu bildirdi.

Şimşek, 1995 yılında gelişmekte olan 7 ülkenin, gelişmiş 7 ülkenin yarısı kadar milli gelire sahip olduğunu, 2015'te bu parametrenin başa baş geldiğini belirterek, şöyle konuştu:

"2040 yılında içinde Türkiye'nin de olduğu gelişmekte olan 7 ülkenin milli geliri, gelişmiş 7 ülkenin iki katına çıkacak. Yatırımcılara bunu söyledim, 'Tabii ki yatırımları Türkiye gibi ülkelerde yapacaksınız, burada olacaksınız ki bu avantajlardan, büyümeden siz de nemalanasınız. Yatırımlar geçici konjonktürel olarak hain darbe girişiminden olumsuz etkilendi ama biz hızlı bir şekilde bunu geride bırakıyoruz. Türkiye reformlarla algısını iyileştiriyor. Türkiye'nin geleceği parlak."

- "2018'de iç talep de dış talep de güçlü olacak"

Çalışma çağındaki nüfusun Türkiye'de yıllık yüzde 1,7 arttığına işaret eden Şimşek, AB üyelerinde yıllık yüzde 0,1 artış gösterdiğini belirtti.

Bu sene çok güçlü istihdam artışı olduğunu ifade eden Şimşek, daha çok insanın işi olduğunu, bunun iç talebin güçlü seyredeceğine işaret ettiğini vurguladı.

Şimşek, AB ekonomisinin toparlandığını, petrol fiyatlarının etkisiyle Ortadoğu'da ve Rusya'da bir toparlanma olduğunu, dünya ticaretinde de artış kaydedildiğini, dolayısıyla dış talebin de güçlü olacağını söyledi. Şimşek, şöyle devam etti:

"Gelecek sene istihdamın da katkısıyla iç talep güçlü seyredecek, dış talep de güçlü olacak. Ama en önemlisi Türkiye'de kapasite kullanım oranı yüzde 80'e dayandı. Hatta ihracatçı sektörlerde kapasite kullanım oranı yüzde 83 civarında. Bu da şu demek, yatırımlardaki ivme devam edecek. Hem dış talebin hem iç talebin önümüzdeki sene içerisinde güçlü kalmasını ve büyümenin devam etmesini bekliyoruz. 2018 için Orta Vadeli Program'da yüzde 5,5'lik bir hedefimiz var. Evet umutluyuz, bu son derece güçlü bir rakam. Biz bu sene de o civarda büyüyeceğimizi tahmin etmiştik. Büyüme çok yüksek gelirse baz etkisi bir miktar ortaya çıkabilir ama biz yine de gelecek sene büyümenin güçlü kalması için reform yapmaya devam edeceğiz."

- "Enflasyonla çok güçlü mücadele edeceğiz"

Türkiye ekonomisi için enflasyonun tekrar kontrol altına alınmasının, tek haneye indirilmesinin çok önemli olduğuna dikkati çeken Şimşek, makroekonomik istikrarın, fiyat istikrarının olduğu dönemlerde Türkiye'nin kalıcı yüksek büyümeyi sağlayabileceğini vurguladı.

Şimşek, enflasyon konusunda Türkiye'nin 1970'li yıllardan itibaren çok yüksek, kronik enflasyon sorunu yaşadığını söyledi.

AK Parti hükümetlerinden önceki 10 yılda enflasyonun ortalama yüzde 71 olduğunu dile getiren Şimşek, 2002'de iktidara geldiklerinde enflasyonun yüzde 29'un üzerinde olduğunu anımsattı.

Geçen seneden bu yana Türk lirasının hızlı değer kaybetmesi, petrol fiyatlarının neredeyse ikiye katlanması ve gıda fiyatlarının etkisiyle enflasyonun geçici olarak yüzde 13'lere dayandığını anlatan Şimşek, "Bu gerçekten çok büyük bir rakam, kabul edilebilir bir rakam değil. Biz enflasyonla çok güçlü mücadele edeceğiz ve enflasyonu tekrar tek haneye indireceğiz." diye konuştu.

Şimşek, fiyat istikrarının düşük enflasyon gerektirdiğini vurgulayarak, firmaların önünü görebilmesi, rekabet gücünün azalmaması açısından enflasyonun çok hızlı bir şekilde tek haneye, daha sonra da yapısal reformlarla düşük tek haneye yani yüzde 5'in altına da düşürülmesinin en önemli öncelikleri olduğunu söyledi.

Geçen seneki hain darbe girişimi, Türk bankalarına yönelik bir dava üzerinden ortaya çıkan spekülasyonlar, Avrupa ile olan gerilimin Türk lirasının değer kaybını tetiklediğini ifade eden Şimşek, Türkiye'deki üretimin ham maddesinin büyük bir kısmının dışarıdan geldiğini, enerjide dışa bağımlı olunduğunu hatırlattı.

Hem ihracattaki ithal girdi oranının yüksek olduğuna hem Türkiye'deki üretimde kullanılan ham maddenin önemli bir kısmının dışarıdan geldiğine dikkati çeken Şimşek, lira değer kaybedince ham madde fiyatının artmasına bağlı olarak diğer ürünlerin fiyatının da arttığını kaydetti.

Kurun şu anda göreceli istikrara kavuştuğunu dile getiren Şimşek, Ortadoğu'daki gelişmeler, Avrupa ile ilişkiler, Amerika'da hukuki dayanaktan yoksun devam eden davanın etkilerinin önemli ölçüde fiyatlandığını ve geride kaldığını belirtti.

"Ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemde özellikle ilk çeyrekte enflasyonda, aşağı doğru trend güçlenecek." diyen Şimşek, ikinci faktör olan petrol fiyatlarının, hem dolar cinsinden ikiye katlandığını hem de liranın değer kaybının etkisinin çok büyük olduğunu anlattı.

Şimşek, gıda fiyatlarının ise Türkiye'de geleneksel olarak hem yüksek seyrettiğini hem de oynak olduğunu belirterek, Gıda Komitesi olarak kalıcı yapısal reform niteliğinde tedbirler aldıklarını, bu alanda oldukça mesafe katettiklerini söyledi.

Bu çabaların, Merkez Bankasının rasyonel politikaları ve atacağı adımların, yapısal reformların enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınmasını, iyileşmesini ve enflasyonun aşağı yönlü trende girmesini sağlayacağını vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin enflasyonla büyümesinin doğru bir analiz olmadığını ifade etti.

Şimşek, enflasyon sorununu önemsediklerini, Gıda Komitesi'nin üzerine düşeni yaptığını, kurda göreceli istikrarın olduğunu ve bunun devam edeceğini, petrol fiyatlarının öngörülemeyeceğini ama önemli ölçüde yükselince alternatiflerin devreye girdiğini ve suni bir şekilde şişirildiğini söyledi.

- "Gelecek dönemde ürünler, daha makul fiyatlarla sunulacak"

"Türkiye'de gıda ve tarım ilişkisi sıkıntılı mı gidiyor?" sorusuna yönelik Şimşek, sorunların doğru tespit edilmesi gerektiğini belirtti.

Şimşek, Türkiye'de tarladan tüketiciye geliş sürecinde tarımsal ürünlerde firenin çok büyük olduğunu kaydetti. Gıda Komitesi olarak çok önemli reformları hayata geçirdiklerini anlatan Şimşek, gelecek dönemde tüketiciye daha kaliteli ürünlerin, daha makul fiyatlarla sunulacağını söyledi.

Havza bazlı üretim planına göre destek ve teşvik verileceğini belirten Şimşek, bunun da üretimi artıracağını kaydetti. Rekabetin olduğu yerde verimlilik ve inovasyonun olacağına işaret eden Şimşek, bu unsurların da fiyatları düşük tutacağını vurguladı.

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ABD'de Rıza Sarraf'ın tanık olduğu davayı hukuki dayanaktan yoksun, ciddi şekilde siyasallaştırılmış bir süreç olarak gördüklerini belirterek, "Bu olay bankacılık sektörünü etkilerse tabii ki sektörümüze sahip çıkacağız. Çünkü, bankacılık sektörünün kendi hatalarından kaynaklanan bir süreç değil." dedi.

ABD'de Rıza Sarraf'ın tanık olduğu dava siyasi boyut içermeseydi, duruma basit, teknik bir olay olarak bakılacağına işaret eden Şimşek, "ABD bugüne kadar İngiliz, Fransız, Alman, Hollandalı bankalara ve kendi bankalarına yani dünyanın en gelişmiş, ABD'nin en yakın dostu ülkelerdeki bankalara, yaptırımları deldikleri için veya kara para aklanması gibi konularda gereken hassasiyeti göstermedikleri için birçok ceza kesti fakat bu bankaların yöneticileri yargılanmadı, bu iş siyasileştirilmedi. Şimdi bu sürece bakıyoruz, FETÖ'nün 17-25 Aralık sürecinde ortaya attığı iddialar ve o günün malzemeleri, dosyaları benzer şekilde ABD'deki mahkemede. FETÖ'nün misafiri olarak gelen hakim, oradaki yargılamayı yapıyor. FETÖ'nün elemanı olup, Türkiye'den kaçanlardan bazılarının orada tanık, bilirkişi sıfatıyla iş yaptığını görüyoruz." diye konuştu.

Şimşek, davanın basit bir konusu olsaydı, iki ülke ilişkilerinin zehirlenmeyeceğini ve piyasalarda çok önemli bir etki yaratmayacağını söyledi. Olayın, FETÖ kurgusu üzerinden gittiğine dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:

"17-25 Aralık, yargı ve emniyet üzerinden darbe girişimiydi, hükümeti çökertmeye yönelik bir çabaydı. Geçen yılki hain girişim de bunun silahlı terör hareketiydi. Bu olay bankacılık sektörünü etkilerse tabii ki sektörümüze sahip çıkacağız. Çünkü, bankacılık sektörünün kendi hatalarından kaynaklanan bir süreç değil. Piyasalar başlangıçta çok tedirgindi, onu fiyatlıyordu, şimdi tedirginlik azaldı, bir miktar göreceli istikrar ve sükunet var. İnşallah bu şekilde devam eder. Biz, bu davayı hukuki dayanaktan yoksun, ciddi şekilde siyasallaştırılmış bir süreç olarak görüyoruz."

- "Bankacılık sektörü güçlü"

Türkiye'de bankacılığın güçlü olduğunun altını çizen Şimşek, sektörün çok büyük şokları dahi absorbe edebilecek sermeye yeterliliğinin bulunduğunu bildirdi. Dünyada sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 8 olduğuna değinen Şimşek, Türkiye'de bu oranın yüzde 16,9 seviyesine ulaştığına dikkati çekti. Bugüne kadar bankacılık sektörünün sağlam şekilde ilerlediğini dile getiren Şimşek, güçlü bir şok gelse dahi sektörünün bununla başedebileceğini kaydetti.

Şimşek, yatırımcının Türkiye'ye bakışını olumsuz etkiyen faktörün son yıllarda ülkenin başına gelen felaketler olduğunu söyledi. Ortadoğu'daki kaosun, Türkiye'yi aşağı çektiğini belirten Şimşek, oluşan devlet boşlukları nedeniyle terör örgütlerinin zemin kazandığını, ülkeye karşı büyük bir tehdide dönüştüğünü, bunun da ekonomi ve turizmi vurduğunu bildirdi. Yakın coğrafyadaki olumsuz gelişmelerin Türkiye'nin risk primini yükselttiğine değinen Şimşek, bunun da ülkenin algısını olumsuz etkilediğini vurguladı.

- "Cari açık makul düzeylere gelecek"

Cari açığa ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Şimşek, bu yılın üçüncü çeyrek büyümesinde dış talebin etkisinin azaldığını, ekonominin daha çok iç taleple büyüdüğünü söyledi. Bunun daha çok hammadde gerekliliği, daha çok ithalat ve daha yüksek cari açığa neden olduğunu anlatan Şimşek, "Bu, aslında kısmen yüksek petrol fiyatlarının, kısmen iç talebin güçlü olmasının bir yansımasıdır, önümüzdeki dönemde daha makul düzeylere gelecektir. Bu sene istisna." dedi.

Şimşek, Kredi Garanti Fonu'nun niteliğini artıracaklarını ve kredi kullandırırken daha seçici davranacaklarını dile getirerek, "Firmaların zora girmelerini engellemek ve ekonominin güçlü bir zeminde yoluna devam edebilmesi için tedbir almıştık. Şimdi o tedbirlerin niteliğini artıracağız." diye konuştu.

İç talebin hızlı bir şekilde büyüme ihtimalini zayıf gördüğünü vurgulayan Şimşek, kredi artış hızında normalleşme sürecinin başladığını, bunun gelecek dönemde cari açığı azaltacağını, enflasyonun da düşüş trendine gireceğini bildirdi.

Zorunlu Trafik Sigortası primlerinde tavan fiyat uygulamasına da değinen Şimşek, uygulamanın başarıya ulaştığını, sigorta primlerinin ortalama yüzde 20 civarında düştüğünü belirtti.

- "KİT'lerin taşeron uygulamasına dahil edilmesi yanlış olur"

Enflasyonun yüzde 12-13 düzeyinde seyrettiği düşünüldüğünde fiyatlarda nominal olarak üçte bir seviyesinde düşüş yaşandığına işaret eden Şimşek, "Biz, bir taraftan sektörün sağlıklı, sürdürülebilir olmasını istiyoruz, diğer taraftan da milyonları ilgilendiren Zorunlu Trafik Sigortası'nda yanlış fiyatlamaları da doğru bulmuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Bazı yargı kararları nedeniyle sigorta şirketlerinin primleri 2015 sonrasında çok hızlı artırdıklarını belirten Şimşek, bu konuda gereken tedbirleri aldıklarını hatırlattı.

Kendilerinin tedbir almalarına karşın sektörün üzerine düşeni güçlü bir şekilde yerine getirmediğini vurgulayan Şimşek, "Bizim aslında fiyatlara müdahale etme gibi bir niyetimiz yoktu. Sistem iyi çalışmayınca mecburen müdahil olduk. Uygulama başarılı oldu. Önümüzdeki dönemde değerlendireceğiz." diye konuştu.

Şimşek, kamuda çalışan taşeron çalışanlara ilişkin düzenlemeye kamu iktisadi teşebbüslerinin (KİT) dahil edilip edilmeyeceğiyle ilgili, "KİT'lerin girmesi son derece yanlış olur. Örneğin Türkiye Petrolleri kiminle rekabet ediyor? Hepsi özel şirketler; BP, Shell ile rekabet ediyor. İstihdamda esnekliğin olduğu firmalarla rekabet ediyor. Nasıl rekabet edecek? KİT'lerin hepsi benzer kapsamda. Sonuçta bunlar şirket. Bunlara ilave yükler empoze ettiğiniz zaman 80 milyonun cebinden çıkar." değerlendirmesinde bulundu.

Şimşek, kalp krizi nedeniyle vefat eden İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar'ın değerli biri olduğunu vurgulayarak, kendisine Allah'tan rahmet diledi.

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, ihracatı olmayan, kur riskini yönetemeyecek küçük firmaların Dövizle borçlanmasına izin vermeyeceklerini belirterek, "Makine teçhizat için dövizle borçlanmaya bir istisna olarak izin vereceğiz. İhracatçı, son 3 yılın ortalama ihracatının 3 katı kadar isterse borçlanabilecek. Kamunun döviz cinsi garanti ettiği projelerde de istisna veririz." dedi.

Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin tekrar rayına girdiğine işaret eden Şimşek, "Avrupa ile karşılıklı menfaatler üzerine kurgulanmış ilişkimiz var. Türkiye, yüzyıllardır Avrupa'nın bir parçası. Hiç kimse bizi ayıramaz. AB ile hikayemiz uzun bir tarihe dayanıyor. AB ile başlayan müzakereler Türkiye ekonomisini olumlu etkiledi. Türkiye'ye, 1980-2002 arası 15 milyar dolar küresel yatırım geldi. AB müzakereleri başladıktan sonra ve Türkiye'nin AK Parti hükümetleri döneminde reform yapmasıyla, 187,5 milyar dolarlık yatırım geldi. İlişkilerimizi karşılıklı menfaatler üzerinden kurgulamaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

Şimşek, İngiltere ile ilişkileri daha da geliştirmek istediklerini belirterek, "İngiltere ile Avrupa'dan çıktıkları gün bir anlaşma yapmak istiyoruz. İlişkilerin aynı düzeyde güçlü şekilde devamını istiyoruz. Görüşmeler var." diye konuştu.

Kurda son dönemde yaşanan dalgalanmanın pek çok faktörden kaynaklandığını ifade eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama şuna inanıyorum, en kötüsü geride kaldı. Bunu daha önce de söyledim. Büyüme açısından da söyledim. Türkiye tekrar güçlü şekilde büyüme patikasına oturdu. Reform yapıyoruz. Türkiye'yi şoklara karşı dirençli hale getirecek, bünyeyi güçlendirecek reform zamanı. Şimdi reform zamanı. Hava güneşliyken, şartlar uygunken tamiratları yapmak lazım. Evin bacasında sıkıntı varsa onu kışın tamir etmemek lazım. Şu anda iyi dönemdeyiz. Güçlü büyüme var, güçlü istihdam var."

- "Vergi sistemi gözden geçirilecek"

Şimşek, yatırımların büyük bölümünün inşaat alanında olduğuna ancak daha çok makine ve teçhizat alanına yapılması gerektiğine işaret ederek, yatırımlardaki kalite sorununu çözmek için teşvik sistemini gözden geçirdiklerini, vergi sistemini de gözden geçireceklerini söyledi.

Dövizle borçlanmaya ilişkin düzenleme hakkında da bilgi veren Şimşek, şirketlerin geliri hangi cinstense o cinsten borçlanması gerektiğini vurguladı. Şimşek, ortak bulmak ve Borsaya açılmanın da iyi birer seçenek olacağına dikkati çekerek, gelecek parayla şirketlerin büyütülebileceğini aktardı.

Şimşek, dövizle borçlanmada artık kuralların konulması gerektiğini belirterek, dövizle borçlanmada yatırıma, ihracata, yap-işlet-devret modeliyle döviz cinsinden fiyatlanan projelere istisna getireceklerini anlattı. İhracatı olmayan, kur riskini yönetemeyecek küçük firmaların dövizle borçlanmasına izin vermeyeceklerini dile getiren Şimşek, "Büyüklere de ya ihracatçı olma kapasitesine göre oran belirleyeceğiz ya da diyeceğiz ki 'git kendine sigorta al. Kendini sigortala.' Finans piyasalarında kur hareketlerine karşı bir anlamda hedge, yani korumaya al diyeceğiz." diye konuştu.

Şimşek, Türkiye'de 25 bin firmanın döviz yükümlülüğü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bu firmaların 2 bini toplam döviz borçlarının yüzde 84'üne tekabül ediyor. Bunlara daha sofistike kurallar getireceğiz. İhracatlarının üç katı kadar borçlanmalarına izin vereceğiz. Borçlanmak istiyorsa, gidip kendisini korumaya almasını isteyeceğiz. Geriye kalan 23 bin firma, döviz yükümlülüklerinin yüzde 16'sına tekabül ediyor ama bunlar kur riskini yönetmeyi bilmiyor. Panik oluyorlar. Son dönemde yaşadığımız liradaki değer kaybı, kısmen şirketlerin bu türden döviz talebinden kaynaklanıyor. Onların bu hareketleri enflasyona yol açıyor. Biz, kurallar getireceğiz. Bunun çalışması da tamamlandı. Kimse istismar etmesin. Makine teçhizat için dövizle borçlanmaya bir istisna olarak izin vereceğiz. İhracatçı, son 3 yılın ortalama ihracatının 3 katı kadar isterse borçlanabilecek. Kamunun döviz cinsi garanti ettiği geliri akışı varsa, o projelerde de istisna veririz ama küçük olacaksın, kur riskini yönetemeyeceksin, ihracatçı da olmayacaksın... içeride ufak tefek ticaret için dövizle borçlanması Türkiye'nin menfaatine değil. O firma açısından da iyi değil. Mevcut stoka da karışmayacağız. Şu anda bir borç stoku var. Bundan sonra yapılacak borçlanmalarda birtakım kurallar getireceğiz."

AA