Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

ABD Başkanı Donald Trump başkanlık koltuğundaki bir yıl içerisinde ABD’nin birçok eski müttefiki ile ilişkisini çıkmaza sokarken selefi Barack Obama’nın belirli düzeyde ilişki kurduğu ABD’nin kara listesindeki bazı ülkelerle köprüleri tamamen attı.

Göreve geldiğinden bu yana özellikle de Twitter hesabı üzerinden içeride başta medya ve kongre üyelerine yönelik olmak üzere birçok polemiğe imza atan Donald Trump dış politika konularında da birçok ülke ile ilişkileri yokuşa sürecek mesajlar paylaştı.

Trump, Paris İklim Değişikliği Antlaşması ve Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalardan çekilerek Washington’la iş birliği içinde olan birçok ülkenin tepkisini çekti. Aynı zamanda Ortadoğu’da ABD'nin uzun yıllar ittifak yaptığı ülkelere yönelik çıkışlarıyla ülkesinin bölgedeki ittifaklarını sarstı.

- Güney Asya Stratejisine dinamit: Pakistan krizi

Pakistan, ABD’nin 2002 yılından bu yana Afganistan’da Taliban’a karşı sürdürdüğü mücadelede önemli rol oynadı.

ABD, yaklaşık 16 yıldır bölgede sürdürdüğü operasyonların karadan tek tedarik güzergahı olarak Pakistan topraklarını kullanıyor.

Pakistan ordusu, ayrıca Afganistan’ın güneydoğusunda yer alan ve ülkenin tehlikeli dağlık bölgelerinden biri olan Nangahar ili ile Pakistan’ın Kuzey Veziristan bölgesinin kesiştiği alanlarda El Kaide bağlantılı gruplara karşı operasyonlar düzenliyor, sınır birlikleri ise terör örgütlerinin sızmasına karşı günlük yüz binlerce sivilin geçiş yaptığı Afganistan-Pakistan sınırında önemli askeri önlemler alıyor.

ABD yönetimi ise bu çabalarına karşılık Afganistan operasyonlarına destek veren ülkelere yaptığı yardımlar kapsamında Pakistan’a yıllık 900 milyon doları bulan askeri yardımda bulunuyor.

ABD Savunma Bakanlığının (Pentagon), ağustos ayında Afganistan stratejisinin çerçevesini yeniden çizdiği Güney Asya Stratejisi’nde de Pakistan’a önemli bir rol biçiliyor.

Pakistan sınırında yer alan Nangahar ilinde DEAŞ’a biat eden grupların türemesi Pakistan’ın bölgedeki önemini daha da artırıyor.

Pentagon’un tahminlerine göre Nangahar ilinde bin civarında DEAŞ mensubu bulunurken Hakani grubunun da yine aynı bölgelerde operasyon yapıyor olması Pakistan’ı Afganistan’da olmazsa olmaz bir aktör kılıyor.

Tüm bunlara karşılık Trump yönetimi geçen ay kamuya açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesinde Pakistan’ı sınırlarını koruyamadığı gerekçesi ile eleştirmiş ve bu konuda daha fazla çaba göstermemesi durumunda İslamabad’a karşı adım atılacağı uyarısında bulunmuştu.

Nitekim geçen hafta ABD Dışişleri Bakanlığı Taliban ve Hakani grubuna karşı ciddi adımlar atana kadar Pakistan’a yardımların kesileceğini duyurdu.

Pentagon ise 2017 savunma bütçesi kapsamında Pakistan’a verilecek 900 milyon dolarlık yardımın askıya alındığını açıkladı.

Trump yönetiminin bu adımı Güney Asya Stratejisi’ne dinamit yerleştirmek olarak yorumlanırken askeri yardımları kesme ve İslamabad’ı suçlamanın Pakistan’ı Çin’e yakınlaştırdığı ifade ediliyor.

- Trump körfez krizini körükledi

Trump’ın ilişkileri bozduğu diğer bir müttefik Katar oldu.

Katar, ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssüne ve devam eden DEAŞ karşıtı operasyonlarının karargahına ev sahipliği yapıyor.

Ancak geçen yıl Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinden kısa bir süre sonra Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Yemen olmak üzere beş Arap ülkesi "teröre destek vermekle suçladıkları" Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiklerini duyurdu.

Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn, ülkelerinin hava sahasını Katar'a kapatarak, Katarlı diplomatların 48 saat içinde ülkelerinden ayrılmasını istedi.

Katar'a karşı yapılan diplomatik ablukaya Maldiv Adaları ve uluslararası toplumca meşruiyeti olmayan darbeci General Halife Hafter destekçisi Libya Tobruk hükümeti de katılırken Trump da krize Twitter hesabı üzerinden dahil oldu.

Trump, Twitter mesajında, "Kral ve 50 ülke temsilcileriyle görüştüğüm Suudi Arabistan ziyaretinin sonuç verdiğini görmek memnuniyet verici. Aşırılığın finansmanına karşı katı bir çizgiyi takip edeceklerini söylemişlerdi ve tüm göstergeler Katar'ı işaret ediyordu. Belki de bu, terör korkusunun sonunun başlangıcı olacaktır." ifadesini kullandı.

- Pentagon Trump’ın çıkışlarını yumuşatmaya çalıştı

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford ile Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesinde 2018 mali yılı savunma bütçesi hakkında verdiği ifadede Katar’ın ABD açısından öneminin altını çizdi.

Mattis "Katar, örneğin Hava Kuvvetlerimiz, Merkez Kuvvetler Komutanlığı ve Özel Kuvvetlerimiz için en büyük üssümüze, ileri karargahlarımıza ev sahipliği yapıyor. Basit bir şekilde şunu ifade edeceğim; Katar ile karşılıklı çalışma kapasitemiz var. Prens Sani (Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad al Sani) çok zor bir durumu devraldı ve toplumu doğru yöne çevirmeye çalıştığına inanıyorum.” ifadelerine yer verdi.

Katar’ın teröre destek verdiği iddialarına da “Bu sadece siyah ve beyaz değil aynı zamanda daha muğlak alanlara da giriyor." değerlendirmesi yapan Mattis Katar ile orta yol bulmaya çalışacaklarını ifade etti.

Körfez krizi henüz çözülmüş değil ancak ABD yönetimi Katar ile ilişkileri tekrar düzeltme yoluna gitti ise de Trump’ın açıklamalarının Katar yönetiminde ABD’ye karşı ciddi bir güven sorununa neden olduğu ifade ediliyor.

- ABD Filistin görüşmelerindeki arabulucu rolünü kaybetti

Trump’ın köprüleri attığı diğer bir ülke de Filistin oldu. Selefi Obama’nın özellikle de yasa dışı İsrail yerleşimlerini sık sık kınamasına karşın Trump yönetimi İsrail yerleşimlerine sessiz kaldı.

Bunun yanı sıra Trump yönetimi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington'daki yasal durumunun iptal edileceğini ve temsilciliğinin lisansının onay süresinin uzatılmayacağını tebliğ etti.

Yönetim bunun FKÖ’nün Nisan 2015'te Uluslararası Ceza Mahkemesine İsrail'in 2008 ve 2014'te Gazze'ye düzenlediği saldırılar başta olmak üzere Filistinlilere yönelik ihlallerinin soruşturulması talebinde bulunmasını neden olarak gösterse de Trump’ın İsrail yanlısı siyasetinin ilk ciddi işaretleri olarak yorumlandı.

Trump daha sonra aralık ayında başkanlık kampanyası sırasında söz verdiği üzere Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ve ABD Dışişleri Bakanlığı’na Tel Aviv’deki Büyükelçiliği Kudüs’e taşıması konusunda hazırlık yapması talimatını verdi.

Trump’un bu kararı Filistin yönetimi ile Washington arasındaki iletişime büyük darbe vururken, FKÖ, ABD ile Filistin-İsrail barış görüşmelerinin, Kudüs kararından dönene kadar "askıya alındığını" açıkladı.

Kudüs kararıyla Trump aynı zamanda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 128 ülkeyi karşısına aldı.

Trump, ayrıca Twitter hesabından Filistin yönetimini hedef aldı.

ABD'nin her yıl Filistin yönetimine yüzlerce milyon dolarlık yardım yaptığını kaydeden Trump, "karşılığında herhangi bir takdir veya saygı görmediklerini" savundu.

Trump, "Onlar, uzun süredir vadesi geçmiş barış anlaşmasını İsrail ile müzakere etmek bile istemiyorlar. Müzakerenin en zor kısmı olan Kudüs kısmını tartışma dışı bıraktık; (aksi durumda) İsrail'in bunun için daha fazla bedel ödemesi gerekecekti. Halbuki artık barışı konuşmak istemeyen Filistinlilere neden gelecekte de bu büyük miktarlardaki ödemeleri yapmamız gereksin?" değerlendirmesini yaptı.

Trump’ın bu çıkışlarının ABD’nin İsrail-Filistin barışında arabulucu rolüne büyük zarar verdiği belirtiliyor.

- Küba ile yarım asır sonra atılan tarihi adımlar geri alındı

Göreve geldikten sadece altı ay sonra selefi Obama’nın Küba’ya yönelik attığı tarihi adımları boşa çıkaran Trump, Küba ile ilişkileri normalleştirme girişimlerinin sadece Küba hükümetinin menfaatine olduğunu savunarak normalleşme sürecini iptal etti.

Trump, Miami'de yaptığı bir konuşmada, ABD'nin Küba politikasını değiştirdiklerini belirterek, "Derhal yürürlüğe girmek üzere, önceki ABD yönetiminin Küba ile yaptığı tek taraflı anlaşmayı iptal ediyorum." dedi.

Ağustos ayında ABD'nin Havana Büyükelçiliğinde 10’dan fazla diplomat ve aile üyelerinin gizemli bir şekilde işitme kaybına uğraması üzerine ise ABD, Küba’daki diplomat sayısını azalttı ve Küba’nın Washington Büyükelçiliğinde görevli 15 Kübalı diplomatın da sınır dışı edilmesine karar verdi.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ise Havana Büyükelçiliğini kapatmayı değerlendirdiklerini söyledi.

ABD Hazine Bakanlığı da kasım ayında, Küba’ya yönelik yaptırımların, Havana yönetimine yarar sağlayan ticaret ve turizm faaliyetlerini kapsayacak şekilde genişletildiğini açıkladı.

Karara göre, Amerikalılar Küba’ya seyahatlerinde kara listeye alınan tur şirketlerini, otelleri ve diğer ticari işletmeleri kullanamayacak.

Amerikalıların finansal ilişki kuramayacağı Kübalı tüzel ve gerçek kişilerin listesini de genişleten kararın, ABD Başkanı Donald Trump’ın geçen haziran ayında açıkladığı yeni Küba politikası çerçevesinde alındığı bildirildi.

- Kara listedeki ülkelerle de köprüler atıldı

Trump, Obama yönetiminin de kara listesinde olup Obama’nın ilişkileri belirli bir düzeyde tuttuğu ülkeler ile de köprüleri tamamen attı.

ABD yıllardır nükleer programını engellemeye çalıştığı İran ile ilk kez Obama döneminde masaya oturmuştu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 5 daimi üyesi ABD, AB, Çin, Fransa, İngiltere, Rusya ve Almanya ile İran arasında 2013 yılında başlayan nükleer müzakereler, 14 Temmuz 2015 tarihinde imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı ile anlaşmaya dönüştü.

Trump her fırsatta İran ile yapılan anlaşmayı “korkunç bir anlaşma” olarak nitelerken Dışişleri ve Pentagon İran’ın nükleer programı konusunda varılan anlaşmaya uyduğunu ve anlaşmanın korunmasının önemli olduğunu vurgulaması dikkat çekti.

Trump ekim ayında yeni İran stratejisini bir kabine toplantısında açıkladı. İran nükleer anlaşmasını onaylamadığını ancak anlaşmadan da henüz çekilmediklerini ifade eden Trump anlaşmaya yönelik bir sonraki adımını “pozitif de olabilir, negatif de. Belki komple ortadan kaldırma da olabilir; bu da oldukça gerçek bir ihtimal." ifadelerini kullandı.

Nükleer anlaşmayı iptal etme tehdidinin yanı sıra aynı gün İran Devrim Muhafızlarının yaptırım listesine alınması da Tahran ile Washington arasında kurulan köprüleri yıktı.

İran, Devrim Muhafızları ile ilgili kararı savaş ilanı olarak değerlendirirken, Trump yönetimi İran destekli Hizbullah’a ve İran balistik füze programına katkı sağlayan şahıs ve kuruluşlara bir dizi yaptırım uygulaması da İran-ABD ilişkilerini çıkmaza sürükledi.

Trump’ın Twitter hesabı üzerinden ve yönetimin sözcüler düzeyinde İran’da devam eden rejim karşıtı protestolara destek vermesi de Tahran ile Washington arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açtı.

- Kuzey Kore ile kriz polemiklerle devam ediyor

Trump, Obama’nın son dönemlerinden itibaren tırmanmaya başlayan Kuzey Kore ile söz konusu olan tansiyonu adeta polemiğe çevirdi.

Kuzey Kore’nin mart ayında yaptığı bir balistik füze denemesi ile füze kapasitesinin ABD’ya bağlı Guam adası ile Alaska’yı vurabilecek bir noktaya eriştiğini açıklaması üzerine Trump “Bu konuyla ilgili bir şey yapmak zorundayız.” açıklaması ile karşılık verdi.

Trump’ın bu ifadelerinin Kuzey Kore’yi askeri operasyon yapmakla tehdit ettiği yorumlarına yol açtı.

ABD'nin, Kuzey Kore’ye baskı yapması konusunda Çin’den umduğunu bulamamaması ve yarımadada askeri seçeneğin de sonuçlarının kestirilemiyor olması Washington’u Kuzey Kore konusunda çıkmaza sokmuş durumda.

Bunun üzerine Trump’ın Twitter üzerinden ve her fırsatta Kim Jong-un rejimini tehdit etmesi sadece ABD’de değil Güney Kore ve Japonya’da da kaygılara neden oldu.

Trump, eylül ayında BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında, Kim Jong-un'u "roket adam" olarak nitelendirdi ve "gerekirse bu ülkeyi tamamen ortadan kaldırmaktan çekinmeyecekleri" mesajını verdi.

Bu açıklama Washington’da büyük yankı uyandırırken ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinde düzenlenen oturumda, "dengesiz ve değişken" olduğu iddia edilerek nükleer silah kullanma yetkisinin tartışılması gerektiği belirtildi.

Dışişleri Bakanı Tillerson ekim ayındaki Çin ziyaretinde sırasında "Kuzey Kore ile doğrudan iletişim kanalları bulunduğu" yönündeki ifadelerini de hedef alan Trump, “Rex Tillerson’a, bizim harika Dışişleri Bakanımıza, 'küçük roket adam' ile görüşme yapmaya çalışmakla zamanını boşa harcadığını söyledim. Enerjini koru Rex, yapmamız gerekeni yapacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Yeni yıla girerken Kim Jong-un’un artık masasında bir nükleer silah düğmesi bulunduğunu ifade etmesi üzerine Trump kendi masasında daha güçlü ve çalışır durumda olan bir nükleer düğmenin bulunduğunu ifade ederek yeni bir polemiğe yol açtı.

Dışişleri ve Pentagon Trump’ın dış politika çıkışlarını yumuşatmaya çalışsa da Trump’ın özellikle sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamalarla ABD’nin küresel ittifaklarını derinden sarstığı belirtiliyor.

AA