Advertisement
KÜRESEL PİYASALAR ABONE OL

Çin'in, ABD Başkanı Donald Trump'un korumacı önlemlerine karşı yaklaşık 1,2 trilyon dolarla en çok ABD tahviline sahip ülke olarak "tahvil kozu"nu kullanma ihtimali bulunuyor.

Çin'in, ABD devlet tahvillerini daha az cazip bulduğu, alımlarında yavaşlatma ya da durdurmaya gidebileceğine dair haberler, bu varlıkları elinde tutan ülkelerinin yanı sıra, ABD Başkanı Trump'ın ticaret fazlası nedeni ile Çin'e yönelik olası önlemlere karşı bir gözdağı verme ihtimalini gündeme getirdi.

Çin'in söz konusu haberleri yalanlamasına rağmen, geçen hafta ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi 2.59’a çıkarak 10 ayın zirvesini gördü.

Ekim 2017 itibarıyla 1 trilyon 189 milyar dolarla en fazla ABD hazine bono ve tahvilini elinde tutan ülke olan Çin'i, 1 trilyon 93 milyar dolarlık tahvile sahip olan Japonya takip ediyor.

Üçüncü sırada ise milli geliri 294 milyar dolar olmasına rağmen 312 milyar dolar ABD devlet senedine sahip olan İrlanda bulunuyor. Brezilya 270 milyar dolarla dördüncü, dünyadaki serbest fonların (hedge fund) yüzde 60'ını bulunduran Cayman Adaları 269,9 milyar dolarla beşinci, İsviçre 254 milyar dolarla altıncı, Birleşik Krallık 226 milyar dolarla yedinci sırada yer alıyor.

Lüksemburg yaklaşık 218 milyar dolarla sekizinci, Hong Kong 189 milyar dolarla dokuzuncu ve Tayvan 182 milyar dolarla onuncu sırada bulunuyor. Suudi Arabistan ise elinde 145 milyar dolarlık ABD tahvili tutuyor.

Türkiye’nin rezervlerinde 61,4 milyar dolar değerinde ABD tahvil ve bonosu yer alırken, söz konusu portföyün 23,3 milyar doları uzun vadeli, 38,1 milyar doları ise kısa vadeli ABD varlıklarından oluşuyor. Geçen yılın ekim ayına göre Türkiye'nin elinde bulunan ABD varlıklarında 3,1 milyar dolarlık bir artış göze çarpıyor. Türkiye, ABD'nin borçlu olduğu ülkeler listesinde 22'nci sırada bulunuyor.

ABD Merkez Bankasının (Fed) elinde de 2,45 trilyon dolar ABD'nin hazine tahvil ve bonosu yer alıyor.

- "Türkiye için çok mantıklı değil"

Reel Kapital Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD varlıklarının en başta da devlet tahvillerinin jeopolitik konularda zaman zaman ortaya atılan ve oynanan kozlardan biri olduğunu söyledi. Erkan, "Şimdi de ticaret anlaşmazlığı ve Trump’ın alacağı söylenen korumacı önlemler varken elde yeterince malzeme oluşmuş gibi. Bu, muhtemelen günlük veya periyodik alımlarla alakalı bir konu olmayacaktır. Çünkü aşırı bir pozisyonlanma söz konusu ve devasa bir transatlantiğin nasıl okyanusta manevra yapması zor ise Çin’in de tahvil pozisyonlarını değiştirmesi o kadar zor olur." ifadelerini kullandı.

ABD tahvil piyasasında Çin'in pozisyon değiştirmesinin, maliye politikaları uygulayan ülkelerin hem kurlarını güçlendireceğini, hem de faiz eğrilerinin beklenenden önce yükseleceğine işaret eden Erkan, şöyle devam etti:

"Böyle bir durumda gelişmekte olan ülkelerin mali duruşlarını değiştirme konusunda hareket alanları son derece dar olacaktır. Bu noktada ABD de tahvil arzını artırma yoluna gidebilir. Çünkü Fed bilançosunu azalttıkça ve Hazinenin bütçe açığı arttıkça ABD’nin de borçlanma gereksinimi artacaktır. Türkiye açısından, bizim tasarruf açığımız varken ABD hazine bonosu alıp tutmak çok mantıklı değil çünkü biz borç alan bir ülkeyiz. Bu açıdan, ağırlığın kısa vadeli tarafta olması daha mantıklı çünkü bize ve bizim gibi ülkelere her an nakit lazım."

- "Çin tarafından yapılan manevra"

Gedik Yatırım'ın Yatırım Danışmanlığı Müdürü Erol Gürcan da söz konusu haberlerin gerçeğe dönüştüğü görülmedikçe, Trump'ın Çin’e yönelik suçlayıcı söylemlerine karşılık Çin tarafından yapılan bir manevra olarak görülmesinin daha sağlıklı bir değerlendirme olacağını söyledi.

Son küresel krizden bu yana dünyanın önde gelen merkez bankalarının bilançolarının tarihi rekor seviyede olduğunu ve tahvil faizlerinin ağırlıklı olarak tarihi düşük seviyelere geldiği bir sürece girildiğini anlatan Gürcan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Başta Fed olmak üzere girilen normalleşme sürecinde atılan adımların genel olarak piyasaların beklediğinden çok daha sabırlı bir şekilde geldiğini gördük. Mevcut küresel finansal dinamikler önümüzdeki dönemde de benzer eğilimin korunmasını gerektirmekte. Zira, özellikle tahvil piyasalarında gözlenebilecek sert oynaklık artışları başta küresel toparlanma eğilimi ve yüksek borçluluğa sahip ülkeler üzerinde çok ciddi negatif sonuçlara yol açma riski taşımaya devam etmekte. Dolayısıyla ABD-Çin ilişkilerinde beklenmedik negatif bir şokla karşılaşılmadığı müddetçe, küresel finansal dengeleri sarsacak yönde bir adımın gelmesini beklemiyoruz. Ancak benzer şekilde çıkabilecek söylemler kısa vadeli oynaklıkları artırıcı etkilerde bulunmaya devam edebilir."

AA