Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, "İş Dünyası Söyleşileri" kapsamında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Geçen yıl devreye giren Kredi Garanti Fonu (KGF) ve piyasalara enjekte edilen 250 milyar liralık finansman kabiliyeti ile özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde hareketlenme yaşandığını ifade eden Kibar, büyümeyi tetikleyen ve yaklaşık 1,2 milyon civarında istihdam kazandıran bir süreç yaşandığını kaydetti.

Kibar, bu süreç için finansal anlamda öngörülen potansiyel risklerin oluşmadığına işaret ederek, "Kamu, potansiyel geri dönmeyecek borçlanma yapılarında yüzde 3,5'lere kadar finansal kesime taahhütte bulundu ancak bu seviyelerin fevkalade altında kalındığını görüyoruz. Bu, piyasanın ödeyebilme kabiliyetinin devam ettiğini, hem finans hem kamu kesimine daha az yük gelecek bir şekilde sürecin ilerlediğini gösteriyor." şeklinde konuştu.

Bu yıl için KGF'den gelen ve geri dönen kaynakların, sanayi ile Eximbank da dahil ihracat ve üretim endeksine katkıda bulunmasıyla ilgili birtakım çalışmalar bulunduğunu aktaran Kibar, şunları kaydetti:

"Bunun yanı sıra önümüzdeki dönemde ekonomimize çok önemli katkısı olacak, özellikle KDV'lerin finansmanının flexible (esnek) hale gelmesi ve şirketlerin bilançoları üzerinde taşıdığı yükün hafifletilmesine ilişkin KDV Reform Paketi var. Bunun önümüzdeki günlerde Meclis'ten geçmesi ve uygulamaya alınmasına yönelik bir çalışma yapılıyor diye biliyoruz. Bankacılık sektöründeki TL borçlanma faizlerinin yüzde 16-20'ler seviyesine geldiği bir ortamda, şirketlerin üzerindeki baskıyı önemli anlamda absorbe edecek bir süspansiyon... Adeta bir amortisör görevi sağlayabilir. Birçok kuruma endirekt bir mekanizmayla bağladıkları paranın kendi işlerinde kullanılabilmesi için kısmi anlamda fırsat yaratacak. Paketin, bu yılki büyümeye pozitif katkısı olacağını, yatırımları hızlandıracağını düşünüyorum. Bunların da katkısıyla bu yıl büyümede yüzde 6,5 seviyelerinin yakalanabileceğini düşünüyorum."

Bekleyen KDV'lerin şirketler için önemli bir yük olduğunu vurgulayan Kibar, kamu tarafında iade nakli ya da mahsup sisteminin devreye alınmasının reel sektöre önemli bir dolaylı kaynak girişi anlamına geleceğini söyledi.

Kibar, "Bir şirketimize yatırım yapmışız, yaptığımız yatırımın KDV'sini ödemişiz, bunu yıllardır alamıyorsunuz. Alabilmek için üretime geçirdiğiniz şirketin, üretip yarattığı karın KDV'si ilk ödediğiniz KDV'ye ulaşana kadar bunu finanse etmek durumundasınız. Önemli ölçekteki yatırımlarda bu çok büyük rakamlar ediyor. Reel sektör, şu anda KDV alacaklarından dolayı hem yatırım yapıyor hem iş yapıyor hem de devleti finanse ediyor. En azından burada AB standartları seviyesine gelebileceğiz. Bu bakımdan bu paket çok önemli." ifadelerini kullandı.

"Faiz oranlarının yüksekliği, kuru yukarı çekiyor"

Ali Kibar, Türkiye'de mevcut faizlerle iş yaşamının sürdürülebilirliğinin sıkıntılı olduğunu vurgulayarak, "TL faizlerin mutlaka aşağı inmesi lazım. Gerekiyorsa endirekt bir destek mekanizmasıyla bu sorunu ivedilikle çözmeye çalışmamız lazım." dedi.

Yüksek faizin dolaylı olarak kur üzerinde baskı oluşturduğunu belirten Kibar, "Faiz oranlarının yüksekliği, kur üzerinde baskı oluşturuyor ve kuru yukarı çekiyor. Bir müddet kurlar durağan gitse de kar realizasyonu dönemleri geldiğinde hızlı bir şekilde yabancı para birimine dönüş olabiliyor. Bu da esasında tüm halkımız dahil hepimize enflasyon ya da dolaylı maliyetler olarak yansıyor. Faizlerin, gelişmekte olan ülkelerdeki seviyelere indirilmesi çok önemli. Faizler, maliyet anlamında da makul seviyelere geldiği zaman yeni yatırımların önü açılır. TL'de yüzde 15-16 faiz vererek, yeni yatırımı uzun vadeli geri ödeme planıyla öngörmem ne kadar realistik olabilir? Yatırımcı faizi yüzde 6-8'ler seviyesinde görürse, bunları realize edebilirsiniz ve birçok alanda yeni yatırım ve istihdamın önü açılmış olur." şeklinde konuştu.

Faizlerin düşürülmesi için yapılabilecekler konusuna değinen Kibar, şunları kaydetti:

"Bankaların, Merkez Bankası'nda tuttuğu karşılıklarda birtakım iyileştirmeler olabilir. Bankaların topladığı mevduatın belirli bir oranını sanayi üretimi yapan kitleye verilmesi için sınırlar getirilebilir. Sadece zincirin tek halkasını yöneterek olmaz. Daha harmonize bir formatta, bankaların da makul karlılık seviyesinde çalışacağı bir yönlendirme yapılabilir ve buna da kamu bankaları öncülük edebilir. Kalkınma Bankası gibi bir banka kurulabilir. Böyle bir bankanın kurulmasıyla sanayicinin yeni yatırımlarına orta vadeli kaynak sağlanabilir.

Neticede insanların yatırım yapma ortamıyla ilgili sıkıntısı yok ama yatırıma girerken 'Ben bu yaptığım yatırımı kaç yıl içerisinde geri alabileceğim?' diye düşünülüyor. Bugün önemli ölçekteki yatırımları 10-14 yılda ancak geri alıyorsunuz. Türkiye'nin global oyuncular içine girmesi için ölçekli yatırımlar yapılması lazım. Bunları yapmak için de kaynak maliyeti ve kaynağın bulunabilirliği önemli. Yurt içindeki yeni, önemli ve ölçekli yatırımlar için birtakım talep sahibi kurumlara bu ay sonuna doğru Sayın Cumhurbaşkanımızın bir programı olacağına ilişkin duyum aldık. Ülkeye katma değer yaratacak, yeni yatırım seferberliği gibi… Henüz davet gelmedi ancak toplantıda kısmet olursa biz de olacağız."

"Türkiye, çok önemli bir dönüşümün arifesinde"

Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kibar, Türkiye'nin çok önemli bir dönüşümün arifesinde olduğunu belirterek, 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayacak yeni sistemle daha proaktif çözümler üretileceğini düşündüğünü söyledi.

Bu yıldan itibaren sanayide büyük bir dönüşüm hamlesine girileceğini ifade eden Kibar, "Türkiye, yakın çevremizdeki karmaşa süreci biraz iyileşmeye ve mutabakatlara doğru giderse bölgenin parlayan yıldızı olacak. Bütün çevre coğrafyamızda, en rahat iş yapabilme kültürüne, tecrübesine, bilgi becerisine sahip ülke Türkiye'dir. Biz bu bölgeden çok imkanlar sağlayabiliriz. Yeter ki çevremizdeki hareketlilik, sakin hale dönüşsün." diye konuştu.

Kibar, işsizliğin Türkiye'nin gündeminden çıkmasının yatırım, yeni iş alanları, hizmet sektörlerinde büyüme ve eğitimle mümkün olabileceğini kaydetti.

Eğitimin önemini vurgulayan Kibar, "Dünyadaki en iyi makineyi getirin, kullanacak operatör yoksa ne yazar… Ara kademe, teknik ve mesleki eğitimle gençlerimizi gelişmiş teknolojideki ürünleri de çalıştırabilir formata getirmemiz lazım. Katma değerli ürünleri üretme noktasına gelirken, bu makine, ekipman ve donanımları da devreye alabilecek, oluşan her türlü datayı toplayıp, o datalardan elde edilecek sonuçlardan işlerini yönetebilme trendlerinin oluşturulması icap ediyor. Bunları yaptığın zaman gelişmiş toplumlarla mesafeyi yaklaştırabilirsiniz." ifadelerini kullandı. 

"Yeni hurda teşviki yerli sanayi mamullerine kullandırılabilir"

Ali Kibar, kapasite kullanım oranları açısından belirli bir doygunluğa ulaşıldığını, bu nedenle yeni yatırımlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Özellikle otomotiv sektörü iş hacminin 28 milyar dolar seviyelerine geldiğine dikkati çeken Kibar, devamla şunları kaydetti:

"Artık bu doygunluğa ulaşmış. Türkiye'nin yeni bir hamle yapması lazım. Şu anda, iç pazarda tükettiğimiz aracın yüzde 70-75'inde ithalata bağımlıyız. Halbuki 1 milyon 800 bin civarında üretim kapasitesi realizasyonumuz var. Burada ne yapılması lazım diye baktığımızda, örneğin, yeni verilen hurda teşvikini yerli sanayi mamullerine kullandırabilirsiniz. Bazı ülkeler kendi ekonomik geri dönüşümünü sağlarken, bu anlamda da birtakım kullanımlarla ilgili altyapıyı kurgulamayı realize edebilir. Bunu yapabiliriz. Siz içerideki segmentsel tüketimi artırdığınızda, o segment büyüdüğünde en azından bir model segmentinde 25-30 bin aracı, tüketiciye bir marka sunabilirse yeni platform gelmesi o derece rahatlar.

Dolayısıyla Türkiye'de A,B,C segmentlerinde üretim var ama D segmentinde yok. SUV ile ilgili bazı çalışmalar var. Bir de CDV ağırlıklı bir pazarımız var. Nasıl bizim mücadeleyi bilen, hayatını hiçe sayarak ülke menfaatlerini düşünen insanımız varsa, Türkiye'nin müteşebbisi de ülkesini düşünüyor. Herkes bu mücadelenin bir tarafından tutmak durumunda. Bu da yeni yatırım, aktivite, yeni istihdam alanları demek. Demoralize olmadan bunları yapmamız lazım. Herkes üstüne düşen vazifeyi daha iyi yapmaya yönelik bir telaş, bir gayret içerisinde. Ülkesini seven, bu topraklardan başka yerde yaşama imkanı olmadığını bilen herkes çaba içinde. Bizim insanımızın bizden başka dostu yok."