Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating’in Başkanı Orhan Ökmen yazılı açıklamasında Türkiye ekonomisini değerlendirdi.

Ökmen'in açıklamaları şöyle;

  • Birikimli risklerinin yapısal ve yapışkan karakteri, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik kısıtlarını zorlamakta, kısa dönemde bu risklerin yönetilebilir seviyelere çekilebilme kapasitesini ulusal düzeyde zayıflatmata  ve küresel sermaye pazarlarının güven kaybının devam etmesine sebep olmaktadır. 

 

  • Yüksek ihtiyaca rağmen ekonominin zayıflayan Döviz üretim mekanizmaları, Jeopolitika üzerindeki Türkiye kaynaklı endişeler, vergi-hukuk-eğitim alanlarındaki reform ihtiyaçları ve kurumsal kalite kayıpları seçim sonrasına sarkan temel ulusal sorunlardır: Kısa vadede döviz kazandırıcı mekanizmalara fiilen işlerlik kazandırılamayacağına göre, dış fon akımları için hukuksal, siyasal ve dış politika alanlarında bir an önce işbirliği, uyum ve güven ortamının sağlanması hayati öneme sahiptir. Dış finansman pencerelerinin ve doğrudan yatırım akışkanlığının donmasına sebep olan OHAL uygulamalarının hiç vakit kaybedilmeden kaldırılması, siyasi risklerin önemli bir kısmının bertaraf edimesine katkı sağlayacaktır. 

 

  • Korunma amaçlı devam eden iç döviz talebinin durdurulması, para politikasının bağımsız kalabilmesine ve kurumsal inandırıcılığına bağlı olarak şekillenecektir.

 

  • Süpekülasyon amaçlı döviz hareketliliği, konjonktürel eğilimi belirleyecek etkinlikte değildir.

 

  • TL’deki değersizleşmenin temel sebebi, dış koşulların baskılayıcı etkilerinin yanı sıra, bizatihi ekonominin yapısal riskleri ve iktisadi kısıtları gözetmeyen seçim vaadleri başta olmak üzere siyasetin ekonomik yansımalarıdır. İç ve dış yatırımcı güveni sağlanmadan döviz talebi hep canlı kalmaya devam edecektir.

 

  • Bireysel alım gücüne zarar vermeden iç talep büyümesinin dizginlenmesi, ulusal alım olanaklarının bir kısmının tasarruflara kaydırılmasıyla sağlanamaz ise ekonomide ani ve sert daralma kaçınılmaz olacaktır: Faiz artışları yoluyla para politikasının, harcama kesintileri yoluyla da maliye politikasının enflasyonu dizginlemeye çift yönlü odaklanması, iç talep büyümesini kolayca dizginleyebilecektir. Ancak, alım gücüne zarar vermeden alım kapasitesinin belli bir kısmının tasarruflara kaydırılarak iç talep büyümesinin dizginlenmesi başarılmalıdır. Talep dizginlenmesinin kalıcı bir daralmaya/duraklamaya dönüşmesi ve bireysel alım gücüne zarar verilmesi konjonktürün temel riskidir.

 

  • Reel sektörün katılaşmış kümülatif döviz riskinin bankacılık sektörü üzerine devredilmesine fırsat verilmemelir.

 

  • Seçim sonrası oluşacak yeni ekonomik politikaların küresel konjonktürle uyumlu olup olmaması, ekonominin içine düşeceği durgunluk ve daralma fazlarının kovaryansını belirleyecektir.

 

  • Ekonominin seçim sonrasında durgunluk ve daralma evrelerinden hangi döngüye yakınsayacağı ise bizim açımızdan ülke notunda değişiklik ihtiyacını ve zamanlamasını netleştirecektir.