Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

(A.A) - Yapı Kredi Murahhas Aza ve Genel Müdürü Faik Açıkalın, ''Küresel Yeni Gerçeklerle 2023'e Doğru'' ana temasıyla Swissotel'de gerçekleştirilen ''Forum İstanbul 2011'' kapsamında düzenlenen ''Değişen Değerler, Değişen Piyasa Dinamikleri Karşısında Finansal Mimari'' başlıklı oturumdaki konuşmasında, krizle birlikte ''dünyanın ekseninin kaydığını'', gelişmiş ülkelerin aslında o kadar gelişmediğinin, kuralların uygulanmasının, yazılmasından çok daha önemli olduğunun ortaya çıktığını anlattı.

Gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkelerin ciddi bir biçimde ayrıştığına işaret eden Açıkalın, gelişmiş ülkeler durağan bir yapıya girerken, büyümenin merkezinin gelişmekte olan ülkelere kaydığını söyledi.

Açıkalın, Kuzey Afrika ve bazı Arap ülkelerinde meydana gelen olaylarla dünyanın ilginç bir döneme girdiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Dünyadaki halkların, refahı yeniden paylaşma talebi var. Bu, hammadde fiyatlarını ciddi şekilde etkiliyor. Bir taraftan arz tarafından etkileniyor çünkü gelişmiş ülkelerdeki sanayi üretimleri yavaşlarken gelişmekte olan ülkelerdeki sanayi üretimi öncesinden daha hızlı devam ediyor. Talepten kaynaklanan bir hammadde maliyet artışı söz konusu. Diğer taraftan da, Kuzey Afrika bandı dediğinizde de petrolün arzından kaynaklı birtakım problemler söz konusu. Dolayısıyla, bu durumu yorumlayıp buna göre birtakım çözümler üretmek durumunda olan firma ve ülkelerin muhakkak ki bu yeni sosyal çerçeveyi gözönüne alması gerekiyor. Hammade fiyatlarının artması, ayrışan ülkeleri farklı biçimde etkileyecek. Belki ABD'de büyümeye olan olumsuz etkisi, enflasyona olan olumsuz etkisinden daha baskın olacak. Ama mesela bizim gibi ülkelerde veya gelişmekte olan ülkelerde ilk aşamada muhakkak ki üretici fiyatlarına yansıyacak. Dolayısıyla buradaki hassas nokta şu; eğer bir orduya 'koş' derseniz koşar, orduya 'dur' derseniz durur ama bir orduya saatte şu kadar kilometre hızla yürü derseniz, onun adaptasyonu vakit alır. Şu anda bütün ülkelerin, gelişmiş ülkelerin önündeki problem, bütçe ve borç dinamiklerini düzeltirken, yeniden yapılandırırken ne büyümeyi engelleyecek kadar sert önlemler alalım, ne de kredibiliteyi erozyona uğratacak kadar gevşeğe gidelim demektir.''

Önümüzdeki dönemde bazı bankaların, diğerlerinden daha başarılı olacağını belirten Açıkalın, şu değerlendirmelerde bulundu:

''Bilançodaki değişikliği gerçekleştirebilen bankalar, gelir tablosunu doğru geliştirebilen bankalar... Eğer bugünkü gibi farklı kararların gündeme gelebildiği bir ortamdaysanız, o zaman işte kaptanın ustalığı ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu herhalde önümüzdeki dönemde etkili olacak. Faiz geliri, ciddi bir biçimde kompozisyon olarak... Çünkü marjlar çok hızlı düşüyor, geçen yıl biz Türk bankacıları olarak yüzde 34 büyüdük fakat bizim ortalama marjlarımızın geldiği nokta benzer birtakım ekonomilerin ortalama marjlarının çok daha altındadır. Biz rekabeti yanlış yapıyoruz, fiyata fazla yükleniyoruz rekabette. Bu kısa vadede müşterinin lehine gibi görünüyor ama orta ve uzun vadede bunun sürdürülebilirliği yoktur. Dolayısıyla gelir tablosundaki değişikliği doğru yapan banka, yani faiz gelirinden masraf ve komisyon gelirine doğru ağırlığını artırabilen banka -ki Türk bankacılığında masraf ve komisyon tahsilatının, işletme giderlerini karşılaması yüzde 48'lerdedir, bu kesinlikle yetersizdir- önümüzdeki dönemde başarılı olacak.''

5-10 yıl sonra krizden nasıl çıkıldığının hatırlanmayacağını kaydeden Açıkalın, ''Şu anda yakaladığımız avantajları, kalıcı avantaja çevirebilirsek, krizden doğan fırsattan yararlanarak çıkacağız. Bu yılın kritik olduğunu düşünüyorum. 2011'i iyi bir performansla bitirebilirsek, enflasyon, ekonomi açısından, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin pozitif ayrışmasının devam edeceğini düşünüyorum'' dedi.

-''TAHVİL İHRAÇLARINDA MALİYETLERİN DAHA AŞAĞIYA ÇEKİLMESİ LAZIM''-

Şekerbank Genel Müdürü Meriç Uluşahin de, ülkelerin, krizin etkilerini kendisine uygularken veya büyük toplantılarda ortak kararlar alırken biraz daha ölçek ekonomilerine göre kategorize edip buradan dersler çıkarması gerektiğini söyledi.

Uluşahin, Türkiye'deki gelişmelere değinirken, şunları kaydetti:

''Faiz konusundaki hareketler, oradaki hızlı hareketlerin düzenlemelerle birlikte dengelendiğinde, daha önceden gelen düzenlemelerle dengelendiğinde Türkiye'yi biraz öne taşıyan hareketler olduğunu saptıyoruz. Bu büyüme ne kadar çok cari açığı tetikliyor?

Merkez bankaları, bunu üretim ve yatırıma dönük hale getirmenin yollarını arıyor. Bu dönem hem reel ekonomi hem de piyasa için çok alışık olmadığımız kararların olduğu bir dönem. Bunu hazmetmesi biraz zaman alıyor. Daha önce kur, faiz silah oluyordu. Alışa geldiğimiz metotlar uygulanıyordu. Bu sefer 'finansal istikrar' dedik ve daha farklı parametreler üzerinden, ülkelerin büyümesi üzerinden büyümesini dengeleyerek, sıcak paranın hızını kesecek, tüketimi yavaşlatacak tedbirlerle bunları önden dengelemeye çalışan politikaları görmeye başladık. Bu da çok alıştığımız uygulamalar değil. Bunları okumak, aksiyonunu hem finans hem de reel sektörün hazmetmesi biraz zaman alıyor.''

Büyümenin kontrollü olması gerektiğini vurgulayan Uluşahin, ''Ama bu ortamın getirdiği avantajı da bir kenara koymalı mıyız? Yavaşlamalıyız. Ama eğer ki tüketimin hararetini artırmadan, hazır Türkiye öne çıkıyorken, belki bunu üretime, yatırıma dönük, büyümeyi de destekleyerek bir avantaja döndürmeliyiz konusu gündeme gelebilir.''

Kredilerin kısa vadeden orta ve uzun vadelere kaydığını belirten Uluşahin, tahvil ihraçlarında maliyetlerin daha aşağıya çekilmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin avantajlı bir dönemde olduğunu düşündüğünü dile getiren Uluşahin, ''Buradaki tedbirleri gerçekten kontrollü ama büyümemiz gereken alanlara doğru yönelterek gittiğimiz takdirde buradan çok avantajlı olarak çıkmayı bekliyorum. Üretime dayalı bir büyümede sürdürülebilir ve öngörülebilir ekonomik koşullar elverdiği takdirde reel sektör için de finans sektörü için de önümüzde çok güzel fırsatlar olduğuna inanıyorum'' şeklinde konuştu.

-''(MUNZAM KARŞILIKLARDAKİ ARTIŞ) DİREKT ETKİYİ KISA ZAMANDA ALMAK ZOR''-

Akbank Genel Müdür Yardımcısı Kerim Rota ise kredibilitenin kaydığını ifade ederek, ''Özellikle kıta Avrupası ve ABD'den sonra BRIC ülkeleri diye adlandırılan, daha sonra içine Türkiye'yi de katabileceğimiz ülkelerin kredibilitesini ciddi anlamda yukarı çektiğini görüyorum'' dedi.

Rota, merkez bankaları açısından fiyat istikrarını gözetmenin gittikçe daha zor hale geldiğini belirterek, ''Dolayısıyla artık merkez bankalarının hem büyüme hem fiyat istikrarı hem de iç talep konusunda artık farklı araçları kullanıyor olmaları lazım. Bizim Merkez Bankası, bunun ilk adımlarından birini atmaya başladı'' şeklinde konuştu.

Munzam karşılıklardaki artışa da değinen Rota, şunları kaydetti:

''Direkt etkiyi çok kısa zamanda almak çok zor oluyor. Sonuçta bankaların, maliyetlerini artırarak kredi fiyatlamalarını yukarı almaları gibi bir davranış bekleniyor. Bankalar, tüketici tarafında rekabetin en çok olduğu fiyatları yukarı almak yerine başka maliyet unsurlarını kısarak veya mevduat faizini aşağı indirerek veya hazine faizini biraz yukarı götürerek bunu daha dolaylı yoldan yansıtmaya çalıştılar. Bu da çok doğal bir refleks. Burada zamanlamanın biraz daha uzun zamana yayılacağını görmek mümkün.

Bir ikilem var. Politika faizlerinin yukarı çıkması, enflasyon yukarı çıksa bile bu noktadan sonra çok zor görünüyor. Zannediyorum önümüzdeki dönemde bazı yeni önlemlerin de Türkiye piyasasında uygulanabileceğini göreceğiz gibi hissediyorum. Sadece Merkez Bankası politikalarıyla, enflasyon ve kredi büyümesinin, genişlemesinin önüne geçmek artık bir noktada sınırlanıyor. Mali politikalarla ve bazı hükümet politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Seçimlerden sonraki dönemde de bu tür bir görüntü ortaya çıkacak diye düşünüyorum.''

-''TÜRKİYE'DE BANKALAR VE FİNANS DÜNYASI DOĞRU YÖNDE İLERLİYOR''-

Turkapital Holding Üst Yöneticisi (CEO) Fawaz Al Issa da, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki halk hareketlerine değinirken, toplumlar daha somut, elle tutulur sonuçlar görmek istediklerini belirterek, ''İnsanlar artık son 50-60 yıldır istedikleri ilerlemeyi göremedikleri için bunu yapıyorlar'' dedi.

Bölgedeki siyasi değişiklikler konusunda daha iyimser olduğunu ifade eden Issa, Türkiye'nin Körfez'deki yatırımcılar için ilgi noktası haline geldiğini kaydederek, ''Bölgede meydana gelen değişiklikler duracak ve gelişmekte olan ülkeler kazanan taraf olacak. Yatırımcılar gelişmekte olan ülkelere yönelecek yatırımlar için. Global olarak kazanan bölge olacak'' diye konuştu.

Issa, Türkiye'de bankalar ve finans dünyasının doğru yönde ilerlediğini, Türkiye'nin 2023'de ''dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi'' arasına girme potansiyeli bulunduğunu söyledi.