Advertisement
HABERLER ABONE OL

TİSK'den yapılan yazılı açıklamada, Avrupa Komisyonunun hazırladığı, ''Eğitim ve Öğretimde Ortak Avrupa Hedeflerine Doğru Gelişme 2010-2011'' başlıklı yıllık raporunda, Türkiye'nin eğitimi zamanından önce terk etme oranının yüksekliği açısından AB kapsamındaki 30 ülke arasında ilk sırada yer aldığı kaydedildi. Açıklamada, söz konusu oranın 18-24 yaş grubunda en fazla ilköğrenimi tamamlayan, ancak orta öğrenime (liseye) ulaşamamış olanların, 18-24 yaş grubunun toplam nüfusuna bölünmesi ile hesaplandığı belirtildi.

Açıklamada, 2009 yılı verilerine göre, AB Ülkelerinde yüzde 14,4 olan eğitimi erken terk oranı ortalamasının Türkiye'de yüzde 44,3 olarak gerçekleştiği kaydedildi. Açıklamada, AB ülkeleri arasında eğitimi erken terk oranı en düşük ülkenin yüzde 4,9 ile Slovakya olduğu, bu ülkeyi yüzde 5,3 ile Polonya'nın izlediği bildirildi. Eğitimi erken terk etmede yüzde 44,3 ile en kötü performansı gösteren Türkiye'yi Malta ve İspanya'nın takip ettiği ifade edilen açıklamada, şunlar söylendi:

''Rapora göre, Türkiye'de eğitimi erken terk oranı zaman içinde azalmakla birlikte, AB içindeki bu olumsuz konumu 2000'den bu yana değişmedi. Rapora göre Türkiye'de 2009 yılında ilköğrenimden sonra okumayı bırakan erkek çocukların oranı yüzde 37,9 iken kızların oranı yüzde 50,2. Kısaca, Türkiye'deki kız öğrencilerin yarısı, çeşitli sebeplerle eğitim yaşamından vakitsiz biçimde kopuyor ve liseye gidemiyor. Bu bakımdan AB'nin kız öğrenciler için geçerli yüzde 12,5'lik oranı ile Türkiye'nin yüzde 50,2 oranı arasında uçurum bulunuyor. AB ülkelerinde eğitimi terk eden erkek çocuklar (%16,3), kızlara oranla daha yüksek düzeyde iken, Türkiye'de tam tersi bir durum yaşanıyor.''

Raporda, Türkiye'de eğitimi terk oranının çağdaş yaşamla bağdaşmayacak derecede yüksek olmasında kız öğrencilerin ilköğretim sonrasında büyük ölçüde sosyo-kültürel sebeplerle ebeveynler tarafından eğitimden uzak tutulmasının rol oynadığı vurgulandı.

Bu çerçevede, ailelerde tutum değişikliği sağlamaya yönelik etkin bir halkla ilişkiler kampanyası düzenlenmesi gerektiği belirtilerek, ekonomik büyüme ve sosyal kalkınmanın da sorunun çözümünde kilit role sahip olduğunun altı çizildi.