Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Afrika için toplanan yardımların tutarının bugün itibarıyla 214 milyon 170 bin liraya ulaştığını ve sürekli arttığını söyledi.

Kanal 24 televizyonunda soruları yanıtlayan Babacan, 214,1 milyon liranın 125 milyon dolar civarında bir paraya denk geldiğini belirterek, ''Çağrıya baktığınızda bu anlamlı bir rakam ama ihtiyacın çok çok altında. Türkiye'nin bu kadar anlamlı bir rakamı çok kısa bir zamanda toplaması çok önemli'' dedi.

Türkiye'nin ayrıca, TMO, TÜRKŞEKER ve ÇAYKUR'un depolarında bulunan buğday, şeker, çaydan bir miktar ürünün de ayni olarak göndereceğini, buna ilişkin kararlar çıktığını belirtti.

İstanbul'da Somali ile ilgili bir toplantı yapılacağını, destek verecek ülkeler ile konuyu tartışacaklarını, ardından hafta sonunda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eşi ile birlikte Somali'ye gideceğini hatırlatan Başbakan Yardımcısı Babacan, şöyle konuştu:

''Sayın Başbakan'ın toplantıdan sonra Somali'ye gidecek olmasının özel bir önemi var. Dünya liderlerinden bakıyoruz, tatil dönemi, ağustos ayı, çok yoğun bir ziyaret trafiği göremiyoruz. Türkiye'nin bu konudaki kaygısını, dünyanın neresinde olursa olsun sıkıntılı olan kardeşlerinin yanında olacağının bir göstergesi.''

Gıda fiyatlarının bazen kuraklığın ve üretim şartlarının, bazen spekülatif nedenlerle arttığına işaret eden Babacan, ancak bu fiyatların tarihi seviyelere ulaştığının bir gerçek olduğunu, son dönemde 50 milyon insanın açlık seviyesinin altına düştüğünü, günlük geliri ile karnını doyurabilecek seviyede bulunmayan 900 milyon insana 50 milyon kişinin daha eklendiğini ve bu sayının 1 milyarı geçtiğini, dünya nüfusunun yüzde 15'inin açlık sınırının altında olduğunu anlattı.

Bu kaygıları yaşayan insanların kaygısını hissetmek, küresel komşuluk bağları içinde ''komşusu açken tokluğun olmaması'' gerektiğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin uyguladığı sosyal politikaların da çok geliştiğini, ya vatandaşların devletin yardımlarını bilmediği için ya da belediyelerin, kaymakamlıkların vatandaşların durumunu bilmediği için bazen bu yardımların kullanımında aksaklıklar olabildiğini belirtti.

-SURİYE'DEKİ OLAYLARIN ETKİSİ

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Suriye'deki olayların ekonomiye etkisi ile ilgili soru üzerine, bu ülkelerin Türkiye'nin gelişen ihraç pazarı olduğuna işaret ederek, yaşanan sorunların bu ülkelere ihracatın azalmasına, müteahhitlik hizmetlerinin ve o ülkede iş yapan insanların faaliyetlerinin aksamasına neden olduğunu kaydetti.

Bu ülkelerden bazılarının petrol ürettiğini, bazılarının petrol üreten ülkelere çok yakın veya petrol sevkiyatı ana hattında olduğunu anlatan Babacan, petrol üretiminde ve sevkiyatında olabilecek olumsuz gelişmelerin tüm dünyada petrol fiyatlarının artmasına neden olacağını ve Türkiye'nin de bundan zarar göreceğini belirtti.

Babacan, ''Petrol fiyatlarının her 10 dolar artışında bizim cari açığımız 4 milyar dolar artıyor. Petrol fiyatındaki artıştan dolayı yaşanan kayıp, ihracattan ve diğer faaliyetlerin aksamasından kaynaklanan kayıptan daha büyük. Dolayısıyla biz barışın sağlanması için ülke olarak yoğun çaba gösteriyoruz'' dedi.

İş dünyasının çok iç içe girdiğini, bu ülkeler ile insanların akrabalık ilişkilerinin, karşılıklı şirketlere ortaklıkların bulunduğunu anlatan Babacan, sadece işlerin bırakılması nedeniyle yaşanan maddi kayıplar yanında, bu akrabalık ilişkilerinin daha farklı bir boyut olduğunu kaydetti.

-HAKKARİ ÇUKURCA'DAKİ SALDIRI-

Hakkari-Çukurca karayolunda meydana gelen 4 ayrı patlama sonucu 7 askerin şehit, olması, 11 askerin de yaralanması ile ilgili olarak da Babacan, ''Bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum'' dedi.

Hükümetin terör sorununun minimize edilmesi için olağanüstü bir gayret içinde olduğunu belirten Babacan, ''Sayın Başbakanımız, ilgili bakan arkadaşlarımız, güvenlik güçlerimiz, emniyet güçlerimiz tüm imkanlarıyla bu konuda gerekli mücadeleyi veriyor. Umarım bu konuda en yakında sürdürülebilir bir çözüm olur'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Orta Vadeli Programın, kamu maliyesi bölümünü cari açığı da dikkate alan bir perspektifle oluşturduklarını belirtirken, ''kamu maliyesi duruşu, cari açığı dikkate alan bir duruş olacak'' dedi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kanal 24'de katıldığı programda Türkiye ve dünya ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Son aylarda dünya ekonomisiyle ilgili açıklanan verilere, alınan siyasi kararlara bakıldığında pek iç açıcı bir tablo görülmediğini belirten Babacan, dünya genelinde büyüme beklentilerinin ciddi şekilde aşağıya doğru revize edildiğini söyledi.

Tüm öncü göstergelere bakıldığında da dünya ekonomisinin beklenenden daha durgun bir dönem yaşayacağının görüldüğünü anlatan Babacan, ABD'de Kongreyle yönetim arasında sıkıntılı bir dönem yaşandığını, Avrupa ülkelerinde de kamu borçlarına bir türlü çözüm bulunamadığını ifade etti,

Almanya Başbakanı Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin dün bir araya geldiğini, yaptıkları toplantıdan finansal işlemlerden yeni vergi alınması kararı çıktığını belirten Babacan, vergi artışının ekonomik büyümeye de olumsuz etkisi olacağını, burada yapılması asıl adımın tasarruf adımı olduğunu, kamu harcamalarını kısmak gerektiğini söyledi. Babacan, söz konusu ülkelerin sadece vergi artırarak böyle bir ortamda normal bir döneme geçmelerinin mümkün olmadığını ifade etti.

Türkiye ekonomisinde ise bambaşka bir tablo olduğunu belirten Babacan, kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 40'ın altına ineceğini beklediklerini söyledi. Avrupa ülkelerinde ise ciddi bütçe açıklarının olduğuna işaret eden Babacan, en sağlam ekonomi denilen Almanya'da bile yüzde 3,3 açık olduğunu kaydetti.

Babacan, ''Bugün Avrupa ile Türkiye arasında kamu maliyesine baktığımızda neredeyse siyahla beyaz gibi ayrı bir tablo var. Zaten bunca türbülansa rağmen, biz bunu nispeten az hissediyorsak, Türkiye'de bütün bu olanların yansıması sınırlıysa, bunun birinci derecede nedeni kamu maliyesinde, ikinci derecede de bankacılık sistemindedir'' dedi.

Bunun yanı sıra Türkiye'de siyasi karar alma mekanizmalarının da sıhhatli ve hızlı çalıştığına işaret eden Babacan, şöyle devam etti:

''Avrupa'daki liderlerin, iktidar partilerinin kendi bekalarından korkmaları sebebiyle doğru adımları zamanında atamıyor, bu da ülkeleri sıkıntılı bir tabloya doğru sürüklüyor. Bu ülkeler kamu harcamalarıyla hiç haketmedikleri bir refahı kendi vatandaşlarına yaşatıyorlar. Gelecek nesilleri tehdit altına sokarak, bu suni refahı toplumlarına yaşatıyorlar. Bunların normale dönmesi lazım. Kendi elleriyle bunu döndürürlerse ne ala ama döndürmezlerse bu düzensiz şekilde, çok daha büyük krizler şeklinde olacaktır.''

-DÖVİZ, ALTIN, BORSADAKİ GELİŞMELER-

Babacan, döviz, altın piyasası ile borsadaki gelişmelere dönük bir soru üzerine, altının genelde dünya ekonomisinin tümüyle ilgili sıkıntıların baş gösterdiği dönemlerde değer kazandığını, dünya piyasalarındaki gelişmelerden etkilendiğini söyledi.

Borsanın ise şirketlerin önümüzdeki dönemdeki karlılığı, iş yapma kapasitesiyle ilgili önemli bir gösterge olduğunu belirten Babacan, bunun gelecekteki beklentilerin bir yansıması olduğunu söyledi,

Dövizi ise etkileyen onlarca faktör olduğuna işaret eden Babacan, döviz kurları serbest piyasada oluşuyorsa, ülkelerin aldığı kararlar, ülkelerin Merkez Bankalarının aldığı kararların, kamu maliyesinde uygulanan reformların, politikaların hepsinin döviz kurunu etkileyen faktörler olduğunu kaydetti.

Son dönemde dövizde çok ciddi hareketlenmenin söz konusu olduğuna işaret eden Babacan, büyük para birimlerinin kurlarının hareketli olduğunu bunun Türk lirasına da yansıdığını belirtti.

Ancak Türkiye'de uygulanan döviz kuru rejiminin belli olduğunu ifade eden Babacan, Merkez Bankası gerektiği zaman gerekli adımları zaten attığını, konuyu iyi takip ettiklerini ve iyi karar aldıklarını düşündüğünü söyledi.

Bundan sonraki yaşanacak gelişmelerin, yeni kararların kurların yönünü aşağı ya da yukarı etkileyeceğine işaret eden Babacan, ''Kurla ilgili önemli olan herkesin kendini kurla ilgili aşağı ya da yukarı hareketlerden koruyacak önlemler almasıdır'' dedi.

Babacan, Merkez Bankasının çizgisini, uyguladığı politikaları da desteklediklerini ifade etti.

-CARİ AÇIĞI DİKKATE ALAN BİR DURUŞ-

Türkiye'nin 2010 yılında ve 2011'in ilk çeyreğinde çok yüksek bir büyüme elde ettiğini dikkati çeken Babacan, ancak büyümenin kompozisyonuna bakıldığında iç tüketimin ağırlıklı olduğunu, biraz borçlanma, biraz ithal ürünlerin ağırlık kazandığı bir iç tüketimin çok sıhhatli olmadığını söyledi.

Tasarrufun önemini vurgulayan ve vatandaşların harcamalarına dikkat etmesi uyarısında bulunan Babacan, kamunun ya da özel sektörün harcadığı her 1 milyar liranın, kısa dönemde cari açığı da 1 milyar lira artırdığını söyledi.

Cari açıkla ilgili hem kısa vadeli hem daha yapısal tedbir paketi üzerinde çalıştıklarını anlatan Babacan, şunları kaydetti:

''Orta vadeli programı ile de kamuoyunda paylaşacağımız konular olacak. Kısa vadeli, kamunun da bu tasarrufa azami oranda riayet etmesi gerekir. Zaten bizim Orta Vadeli Programımızın, kamu maliyesi bölümünü cari açığı da dikkate alan bir perspektifle oluşturuyoruz. Kamu maliyesi duruşu, cari açığı dikkate alan bir duruş olacak. Bunun detaylarını çalışıyoruz.''

-''ARABAYI DURMA NOKTASINA DA GETİRMEMEMİZ LAZIM''

Dünya ekonomisindeki gelişmelere ilişkin de ülkeler bazında örnekler veren Babacan, ''Dünya ekonomisinin üç şeritli otobandan tek şeritli ve sıkıntılı bir yola gittiğini'' söyledi. Babacan, ''İster istemez yavaşlamak zorundayız zaten trafik yavaşlayacak, bütün arabalar yavaşlayacak, biz de yavaşlayacağız'' diye konuştu.

2011 yılında 2010 yılı kadar yüksek bir büyüme hızının görülmeyeceğini anlatan Babacan, Türk ekonomisinde de bunun muhtemelen yüzde 5'in altında olacağını bildirdi. Babacan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Burada önemli olan şu: uyguladığımız politikalar yüzde 7,8,9 büyüyelim derken Allah korusun, Türkiye'yi bambaşka sıkıntılarla karşıya bırakacak politikalar değil. Tam tersine ihtiyatlı, tedbirli, risk almayan..Daha gerçekçi ve riskleri azaltan büyüme.. Öncelik istikrar. Tabii ki ekonomik daralmayı da arzu etmeyiz. Frene fazla basıp, vitesi çok küçültüp, arabayı durma noktasına hatta yokuş aşağıya kayma noktasına getirmememiz lazım. Makul hızımızı korumamız lazım. Dolayısıyla çok çok dikkat edilmesi gereken bir dönemdeyiz. Bütün kurumların teyakkuzda olması gereken bir dönemdeyiz.''

-''HER TÜRLÜ SENARYOYA HAZIRLIKLI OLMALIYIZ''

İkinci bir dip konusundan da bahsedildiğini hatırlatan Babacan, ''ikinci dip olacak mı olmayacak mı?'' konusunun 2 yıldır konuşulduğunu, her senaryoya hazırlıklı olunması gerektiğini vurguladı.

Babacan, ''Kimi diyor ki: ikinci dip artık olmaz, ikinci dibe benzer bir tablo var, bunun derinliği birinci kadar olur mu olmaz mı, 2008 yılında yaşadığımız kadar olur mu?.. Bu konuda bir şey söylemek için erken, hem Amerikan yönetimi, kongresi gerekli adımları atacak mı, Avrupa ülkelerine baktığımızda bu liderler, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları, Meclisleri doğruları yapacak mı yapamayacak mı bununla alakalı.. Doğruları yapmazlarsa göz göre göre böyle bir sıkıntılı döneme girilir'' diye konuştu.