Advertisement
HSBC İLE GELİŞMEKTE OLAN PİYASALAR ABONE OL

TCMB’nin yarınki faiz kararı, Türk Lirası’nın kısa vadeli seyri üzerinde etkili olacak.

Bu gece saatlerinde açıklanacak FED toplantı tutanaklarını izlemekte yarar var.

Küresel mali piyasalar, 2008 Lehman olayı sonrasında esas itibariyle likidite koşullarındaki değişime göre bir yön belirledi. Muhakkak ki, dönem dönem, ekonomik, siyasal ya da güvenlik kapsamındaki değişimler ile kısa ya da orta vadeli yön arayışları içerisine girse de uzun dönemli trendlere baktığımız zaman likidite koşullarının daha belirleyici olduğu aşikar. Bu nedenledir ki, küresel ekonomiler krizde olmasına rağmen finansal piyasalarda şaşırtıcı bir şekilde iyimser eğilimler kaydediliyor (gerçi bu eğilim artık kimseyi şaşırtmıyor!). Ekonomi tarihi, şüphesiz bugünleri detaylı bir şekilde inceleyecek ve neden olduğu sosyal ve siyasal değişimleri derinlemesine analiz edecektir. Mesela, üretim cephesindeki sorunlu yapı nedeniyle çalışan kesimin gelirlerinde önemli bir artış olmayıp borçluluğu ciddi şekilde artarken mali piyasaların şaşalı performanslar kaydetmesi nedeniyle üst gelir düzeyine sahip toplulukların refahı daha da iyileşiyor. Bu tablo, toplum içerisindeki gelir dağılımında adaletsizliği körüklemek suretiyle sosyal sorunlara sebebiyet verebilecek bir boyuta taşınıyor. Şu an gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan sosyal sorunların bir kısmına bu pencereden bakmak yararlı olacaktır. Bültenimizin konusu bu olmadığından dolayı hızlı bir şekilde güncel finansal gelişmelere geçeceğiz ancak likidite koşullarının son yıllarda piyasalar üzerindeki etkisinin ne boyutta olduğunu vurgulamak adına bir girizgah yaptık.

Küresel mali piyasaların olumlu eğilimler kaydetmesine neden olan ultra gevşek para politikaları ve beraberindeki likidite enjeksiyonları devam ediyor. Mesela, tahvil alımlarında azaltıma gitmesine rağmen Amerikan Merkez Bankası (FED) hala piyasalara likidite sağlıyor. Dahası, faiz artırımlarının öngörülenden daha geç başlayacağı ve başladığında da artırımların bebek adımları ile olacağı ifade ediliyor (Dün açıklama yapan FED üyesi Dudley bu görüşü teyit etti). Avrupa Merkez Bankası (ECB), Haziran ayında konvansiyonel olmayan yöntemlerle niceliksel genişlemeye gitmeye hazırlanıyor. Çin, yakın gelecekte teşvik paketleri ile sektörel bazda likidite desteğine gitme yönünde hazırlıklar yapıyor. Japonya ve İngiltere uzun zamandır ultra gevşek para politikaları uyguluyorlar. Bu uygulamaların mali krizdeki ekonomileri büyük dertlerden kurtardığı aşikar.

Bu nedenle hiç işe yaramadıklarını söylemek yanlış olacaktır. Ancak, her ilaç gibi, bir süre sonra yan etkilerinin belirmesi kaçınılmaz olabilir.
Dahası, aşırı doz kullanımının zehirlemelere neden olabileceği gözardı edilmemelidir. Günümüzde olan da aşırı likidite genişlemesinin finansal anlamda yeni balonlara sebebiyet verme, sosyal anlamda ise gelir dağılımındaki adaletsizliği körükleme riskleridir. Merkez bankalarının likidite desteğine devam ettikleri günümüzde finansal piyasaların iyimser sayılabilecek bir eğilim kaydetmelerini makul karşılamak ve bu eğilimin bir müddet daha sürmesini beklemek gerçekçi olacaktır. Ancak, sonsuza kadar likidite desteği ile büyümenin imkansız olduğunu not ederek finansal risklere karşı korunma isteğinin ön plana çıkması gerektiği kanaatindeyiz.

Son günlerde küresel mali piyasalarda bazı anomaliler ön plana çıkıyor.

Alışık olmadığımız ve genel ekonomi ve piyasa denklemi dışında oluşan bu hareketler kafa karışıklıklarına neden olsalar da genelde trend dönüş sinyalleri oldukları not edilmelidir. Mesela, ABD’den gelen güçlü makro ekonomik verilere rağmen Amerikan 10 yıllık tahvil faizi %2.50’nin altına gerileyerek tahvil alımlarında azaltım (tapering) yapıldığı dönemin en düşük seviyesine geriledi. Mesela, ekonomik sorunları devam eden Akdeniz ülkelerinin tahvilleri önce sert düşüşler kaydetti, sonrasında geçen haftalar itibariyle sebepsiz bir şekilde yönünü yukarı çevirdi (tanım itibariyle batık adledilen Yunanistan’ın 10 yıllık tahvil faizi %5’li rakamlara gevşedikten sonra son bir ay içerisinde yaklaşık 80 baz puanlık bir artış kaydetti). Mesela, ABD’de teknoloji şirketleri son üç ay içerisinde ciddi sayılabilecek bir satış baskısına maruz kaldı. Mesela, Dubai Borsası önemli bir haber ya da gelişme olmaksızın son iki hafta içerisinde %14’lük bir düşüş kaydetti. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Haberlere baktığımızda bu hareketlere neden olarak kar realizasyonu ihtiyacı ön plana çıkarılıyor. Mayıs etkisi nedeniyle pozisyonların kapatılması ve her zaman olduğu üzere pozisyon kapamalarının en karlı yatırım enstrümanlarından başlaması doğal bir neden olarak ön plana çıkarılabilir. Ancak, bu anomalilerin sanki başka bir durumun öncü habercisi olduğu yönünde endişelerimiz var.

Türk mali piyasaları küresel finansal sistemin bir parçası olduğundan dolayı likidite koşulları ile büyük ölçüde paralellikler arzediyor. Mesela, Mart ayı sonundan itibaren gözlemlenen iyimser eğilimi seçim sonuçları ile açıklamaya çalışsak da aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerin de olumlu bir eğilim kaydettiklerini görmezden gelemeyiz. Yani, bu dönemde gelişmekte olan piyasalar olumsuz bir eğilim kaydetselerdi, Türkiye ekonomisi açısından önemli bir riskin ortadan kalkmasına neden olan seçimlerin piyasalar üzerindeki etkisi bu derece olumlu olmayabilirdi. Bu paralelde, önümüzdeki dönemde de Türk mali piyasalarının performansı açısından küresel likidite koşullarının belirleyici olma ihtimalini çok kuvvetli buluyoruz.

Ancak, makro ekonomik cepheye baktığımızda çift haneye gelen yıllık enflasyon oranı, tarihsel ortalamaların altına gerilemeye namzet ekonomik büyüme, herşeye rağmen yüksek seviyelerde kalan cari işlemler açığı ve belki de tüm bunların anası niteliğindeki rekor düşük tasarruf oranlarından dolayı Türkiye’nin ekonomik görünümü o kadar parlak değil. Ancak, likidite koşulları, tüm bu risklerin gözardı edilmesini beraberinde getiriyor.
Halbuki, küresel likidite koşullarında olabilecek bir kötüleşme durumunda bu riskler ön plana çıkarılacak ve fiyatlamalara yansıtılacaktır (bakınız, FED’in tahvil alımlarında azaltıma gitme sinyali sonrasına, yani 2013 yılı ikinci yarısına). Bu nedenle, şirketlere ve bireylere, önümüzdeki birkaç yıl likidite koşullarında bozulma yaşanabileceği ihtimalinden hareketle riskleri azaltma ve ana faaliyetlerine odaklanma çağrısında bulunabiliriz.

Bugüne dönersek, dün Amerikan hisse senedi endekslerinde yaşanan %1’e yakın kayıpların ardından bu sabah Asya’da göreceli olarak sakin bir eğilim gözlemliyoruz. Japon Merkez Bankası’nın politika ya da politika duruşu değişikliğine gitmediği, Tayland’daki gelişmelerin sakince izlendiği ve Çin’in teşvik anlamında gündeme alması beklenen adımların izlendiği sakin bir görünüm ile karşı karşıyayız. Bu tablo, Avrupa seansına da taşınacaktır. Gün boyunca makro ekonomik veri gündemi oldukça sakin görünüyor. Ancak, FED üyelerinin gün boyunca yapacakları konuşmalar ve nihayetinde TSİ21:00’de FED’in 29-30 Nisan toplantısının tutanakları büyük önem arzediyor. FED’in, muhtemelen 2015 yılı ortasında başlatacağı çıkış stratejisinin nasıl yönetilebileceğine ilişkin senaryoların konuşulduğu ve bu kapsamda bazı yorumlarda bulunulduğu düşünülüyor. Piyasaların bu senaryolara tepkisi önümüzdeki birkaç gün içerisinde izleyeceğimiz ana unsur olabilir.

Türkiye cephesinde Hazine dün başarılı geçen üç ayrı ihraçta bulundu. Satış miktarının beklentilerin altında kalması ikincil piyasada da alımlara yol açtı. 10 yıl vadeli tahvilin bileşik faizi önceki güne göre yaklaşık 15 baz puan geriledi. Hisse senedi piyasasında son dört haftanın en düşük hacimli işlemleriyle birlikte BİST-100 endeksi %0.3 civarında artış kaydetti. Döviz piyasası, son günlerde olduğu üzere temkinli bir eğilim kaydetti ve USDTRY kuru 2.1150 ile son iki haftanın en yüksek düzeyine ulaştı. TL’deki değer kaybının ardında TCMB’nin yarın düzenleyeceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında ölçülü bir faiz indirimine gidebileceği ihtimali yer alıyordu. Dün de ifade ettiğimiz paralelde, mevcut enflasyon görünümü ile TCMB’nin faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmemesi gerektiğini düşünmemize rağmen son söylemler 25-50 baz puanlık bir indirim olabileceğini sinyal ediyor. Bu durumda TL’de biraz daha değer kaybı yaşanması olasu duruyor. Teknik olarak baktığımızda USDTRY kurundan kısa vadeli trend değişimi sinyalleri alıyoruz. Hem 200 günlük ortalamanın üzerine gelinmesi, hem Ocak ayı sonundan bu yana devam eden düşüş kanalının yukarı yönde kırılması yükselişin bir miktar daha devam edebileceğini gösteriyor. Ancak, TCMB’nin faizlerde değişikliğe gitmemesi bu ihtimali zayıflatabilir. Genel olarak sakin bir gün yaşanacağını, akşamki FED tutanaklarının bekleneceğini öngörüyoruz.

Uyarı Notu:
----------------------------------------------------------------------------------
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.  Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır.  Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir.

Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. HSBC bu dokümanda yer alan menkul kıymetler, finansal enstrümanlar veya benzeri bir yatırım enstrümanının kendi adına ve hesabına ticari amaçla alım/satımını yapabilir; son 36 ay içerisinde bu enstrümanları satın almayı taahhüt etmiş olabilir; veya yöneticiler ile çalışanlarla birlikte alış ya da satış yönünde bir pozisyon almış bulunabilir. Bu dokümanda yer alan menkul kıymetler veya finansal enstrümanların tamamı veya bir kısmının alış/satışından doğan komisyon veya masraflar HSBC tarafından veya onun adına görevli şahıslar tarafından alınabilir.

HSBC bu dokümanı, güvenilir olduğunu düşündüğü fakat bağımsız olarak doğrulanmamış kaynaklardan alınan bilgilere dayandırmaktadır.  İfade edilen fikirler ve tahminler istendiği anda bildirim yapılmaksızın değiştirilebilir. Sunulan göstergesel alım/satım bilgilerini, gerçekte HSBC'nin alım/satım yaptığı/yapabileceği alım/satım bilgileri olarak yorumlanmamalıdır. Sunulan tüm tablo ve grafikler halka açık kaynaklardan ya da kurumumuzca hazırlanmış tablolardan alınmıştır. Bu dokümanda yer alan rakamlar geçmiş performansla ya da modellenmiş geçmiş performansla ilişkili olabilir. Geçmiş performans gelecek performansın güvenilir bir göstergesi değildir.

Bu dokümanın tamamen veya kısmen çoğaltılması ya da içeriğinin HSBC'nin önceden izni olmaksızın ifşa edilmesi  kesinlikle yasaktır.

Bu doküman, dağıtımının hukuka ve ilgili mevzuata aykırı olan herhangi bir ülkedeki herhangi bir kişi veya kuruma dağıtılmak ya da bunlar tarafından kullanılmak amacıyla oluşturulmamıştır.Bu dokümanda atıfta bulunulan ürünler, yatırımlar ve işlemlerle ilgili bağımsız bir değerlendirmede bulunmak ya da araştırma yapmak tamamen kullanıcının sorumluluğunda olup, bu dokümandaki herhangi bir bilginin yatırım tavsiyesi teşkil ettiği düşünülmemelidir. HSBC size yasal, vergiyle ilgili ya da diğer uzman tavsiyeler sağlamaktan sorumlu değildir. HSBC ya da herhangi bir HSBC görevlisi, yöneticisi, çalışanı ya da acentesi işbu dokümanın tamamen ya da kısmen kullanılmasından doğan herhangi bir kayıp ya da zararla ilgili yükümlülük kabul etmez.