Advertisement

Taşeronlaşma sonrası ülkemizde kamuda çalışan 600 bin taşeron işçi var. Bunları çalıştırıp devletten her ay para alarak bir kısmını işçiye, kalanını da cebine atan şirketler, taşeronların kadroya alınmasını istemiyor. Taşeron çalıştıran şirketler, 600 bin işçi üzerinden yıllık en az 1.5 milyar lira kâr ediyor

Bu köşeden defalarca taşeron işçilere "Dava açın, kadroya girersiniz" dedik (Bkz. 22.08.2011). Sözümüzü dinleyen ve yayınladığımız dava dilekçeleriyle dava açan kamu taşeron işçilerinden 10 binden fazlası, açtıkları davaları kazandılar ama devlet hâlâ davasını kazananlardan bir kısmını kadroya almadı. Yani yargının kararını yürütme uygulamıyor.
Aslında 4857 sayılı kanun gereğince, taşeron şirkete iş verebilmek için işin uzmanlık gerektirmesi, teknolojik nedenlere dayanması gerekiyor. Temizlik, güvenlik gibi işler ise uzmanlık gerektiren işler değil. Posta dağıtıcıları da öyle.
Vasıfsız bir taşeron işçisi, taşeron şirkete en düşük aylık 207 lira para kazandırıyor. Vasıflı bir işçi başına ise bu rakam 600 liraya kadar çıkıyor. Kamudaki 600 bin taşeron işçisi için şirketlerin aylık kârı, en düşük aylıktan bile hesaplansa, 600.000x207= 124.200.000 TL'ye ulaşıyor. Bu şirketlerin yıllık kârı ise 12x124.200.000=1.490.400.000 TL'yi buluyor.
Şimdi düşünün, aynı işyerinde 20 taşeron işçi var, 2 kişi dava açmış kazanmış, 18 kişi dava açmamış. Davayı kazananı mecbur kadroya alacaksınız ve ücreti biraz yükselecek, sosyal hakları olacak. Dava açmayanı ise kadroya almayacaksınız, aynı yerde aynı işi yapanlar arasında farklılık olacak.
EKK'da Maliye Bakanlığı, 600 bin taşeron işçinin kadroya alınmasına karşı çıktı ama diğer bakanlar taraftar. Haksızlık olduğunu düşünüyorlar. Şimdi Maliye Bakanlığı tüm taşeron işçiler dava açsın mı istiyor? Tüm davaları kaybedip bir de avukatlık ücreti ve dava masrafı mı ödemek istiyor?

YASA ÇIKMAZSA DAVA AÇAN KADROYA GİRER
Kamudaki hemen her olayda devletin müfettişi "Bu taşeronluk değil, bu işler ve işçileri asıl işveren olan kamunun işçisi" diyor. Devletin Maliye Bakanlığı "Ben işçiyi değil, taşeron şirketi zengin edeceğim" diyor.
O halde ya sizi kadroya alacaklar ya da sizler dava açacaksınız. Ya şimdiki durumunuza razı olarak çalışmaya devam edeceksiniz ya da hak (ve adalet) peşinde koşup hakkınızı arayacaksınız. 4857 sayılı kanunun 2'nci maddesi şöyledir:
"Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez..."

 

ÖRNEK YARGITAY KARARI

■ İŞ SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİ NEDEN OLMADAN FESHİ
"Davacının iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sözlü olarak kayıt üzerinde gösterilen davalı K. şirketince feshedildiğini, davacının başlangıçtan beri diğer davalı asıl işveren T. şirket işyerinde asıl işte çalıştığını, davalılar arasındaki sözleşmenin muvazaalı olduğunu iddia eden davacı vekili, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı K. şirket vekili, diğer davalı ile eser sözleşmesi imzalandığını, aralarında herhangi bir organik bağ bulunmadığını, muvazaalı işlem yapılmadığını, davacının iş sözleşmesinin fesih yazısındaki nedenlerle haklı olarak feshedildiğini davanın reddi gerektiğini savunurken, diğer davalı T. Gemi Yapım Şirketi vekili ise davacının diğer şirket işçisi olduğunu, iki davalı arasında istisna sözleşmesi bulunduğunu, verilen işin asli iş olmadığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bilirkişi marifeti ile yapılan keşifsonrası alınan rapora itibar edilerek, işyerinde davalılar arasında sözleşmeye konu olan çelik kaynak işinin asıl iş olduğu ve uzmanlık gerektirmediği, asıl işin bölünerek verilmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'na aykırı olduğu, sözleşmenin muvazaalı olduğu, davacının başlangıçtan beri asıl işveren T. Gemi Yapım Şirketi işçisi sayılması gerektiği, diğer davalının
işverenlik sıfatının bulunmadığı, davacının diğer arkadaşları ile sigorta primlerinin eksik yatırılmasını görüşmek istediklerinin ertesi gün işe alınmadığı, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın davalı T. Gemi Yapım A. Şirketi yönünden kabulüne..."