Advertisement

Avrupa’daki ekonomik sorunlar üzerine yazdığım son yazı “Seçenekler tükenince Avrupa kurtulur“ başlığını taşıyordu. Hafta ortasında Avrupalı liderlerin üzerinde uzlaştıkları önlemler, seçeneklerin tükendiği izlenimi veriyor. Avrupa artık sorunların ne olduğunu kavramış ve sorunlara kalıcı çözüm bulunmasının gereğini kavramış görünüyor. Resmen içerik hakkında bilgi verilmese de, Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF) toplam büyüklüğünün 1 trilyon Euro’ya çıkarılması planlanıyor. Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’e verilen mali yardımlar dışarıda bırakılırsa, EFSF’de 250 milyar Euro kadar bir para var.

EFSF elindeki paranın 3-4 katı borçlanarak finansal gücünü artırabilecek. Geçen temmuz ayında alınan kararlar çerçevesinde EFSF, üye ülkelerin bonolarını satın alabilecek; üye ülkelerdeki bankalara sermaye yardımı yapabilecek; bankaların çıkardıkları bonolara garanti verebilecek. Yani, EFSF kendi borçlanıp ülkelerin yükümlülüklerini Avrupa’nın yükümlülükleri haline dönüştürebilecek. Bu, Avrupa bonosu çıkarmanın ilk adımı anlamına gelir.

BORÇ SİLME VE SERMAYE KATKISI
Hafta ortasında açıklanan uzlaşmanın bir diğer ayağı, özel kesimin elinde bulunan Yunanistan bonolarının yüzde 50 iskontoya tabi tutulması. Yunanistan’ın borçlarının yaklaşık üçte ikisi özel kesimin elinde bulunuyor. Karar uygulamaya geçtiği takdirde, Yunanistan’ın toplam borcu üçte bir azalmış olacak. Bugünlerle milli gelirinin yüzde 160’ının üzerinde olan borçlar, belli varsayımlarla, 2020 yılına kadar yüzde 120 civarında inmiş olacak. Bunun Yunanistan’ı kurtarıp kurtarmayacağı çok açık değil. İskontonun ayrıntıları da henüz bilinmiyor. Piyasadan borçlanamadığı takdirde, Yunanistan ileriki yıllarda da borçlarına yeni iskontolar talep edebilir. Bu kez iskonto, özel sektörün elindeki bonolar üzerine değil, Avrupa Birliği, EFSF ve IMF gibi, resmi sektörün alacakları üzerine olabilir.

Alınan en önemli karar, Avrupa bankalarında sermaye yeterliliği oranının yüzde 9’a çıkarılması. Son yapılan stres testi sonuçları ve Yunanistan’ın borçlarının yüzde 50 iskonto edilmesi senaryosu hesaba katıldığında, stres testine katılan 91 bankanın üçte birinin (belki daha fazlası) ek sermaye ihtiyacı içinde olabileceği anlaşılıyor. Bankaların risk ağırlığı yüksek olan varlıkları elden çıkarmayacakları varsayımı altında, toplam sermaye ihtiyacının da 110 milyar Euro civarında olması bekleniyor. En fazla ek sermaye ihtiyacı olanlar Yunanistan, İspanya ve İtalya’daki bankalar. Toplam 110 milyar Euro’nun dörtte üçüne yakın bölümü bu üç ülkenin bankalarına gidecek gibi görünüyor.

RİSKLER AZALMIŞ DEĞİL
Bütün bu önlemler uygulamaya geçtiğinde Avrupa sorunlarını çözmüş mü olacak? Kısa cevap hayır. Yunanistan’ın Euro içinde sürdürülebilir bir büyüme sürecine girebilmesi çok olası görünmüyor. Ekonomik büyüme olmadan da, Yunanistan ekonomisinin borç dinamiklerini düzeltebilmesi pek mümkün değil. Dolayısıyla, Euro’dan çıkış yaşanması olasılığı radikal bir biçimde değişmiş değil. EFSF’nin nasıl ve nereden borçlanacağı konusunda da bir açıklık yok. Liderler 1 trilyon Euro’yu telaffuz ettiler, ama paranın kaynağından söz etmediler. Çin ve Japonya’nın katkı yapabileceği söyleniyor. Anlaşılan o ki, Almanya EFSF’nin piyasadan borçlanabilmesi konusunda henüz ikna edilebilmiş değil. Bankalarda sermaye yeterliliğinin yüzde 9’a çıkarılmasının nasıl sonuçlanacağını bilemiyoruz.

Bankalar yüzde 9 oranına ek sermaye bularak mı ulaşacaklar yoksa risk ağırlığı yüksek olan varlıklardan (kredilerden) çıkarak mı? Otoriteler ek sermaye bulunmasını zorlamak durumundalar. Aksi takdirde, kredilerin kısılmasıyla Avrupa ekonomileri derin bir resesyona girebilir. Hisse senedi piyasaları son üç gündür coştu. Ama Avrupa’nın şu anda ihtiyacı olan hisse senedi piyasalarının değil, bono piyasalarının coşması. O taraftan henüz pek ses gelmiyor. Halbuki, Avrupa ekonomilerinin kurtulması bono yatırımcılarının ne kadar ikna edilebileceğiyle yakından ilgili. Hafta ortasında uzlaşılan planın en önemli tarafı, liderlerin sorunların farkında oldukları izlenimi vermiş olmaları. Daha öteye henüz gidilmiş değil.