Advertisement

Bugün başlayacak Avrupa Birliği liderler zirvesinde ne kararlar alınacağını tüm dünya merak ediyor. İki gün önce Alman ve Fransız liderlerinin buluşmasına bakarsak, üye ülkelerin maliye politikalarının Brüksel merkezli bir idare tarafından denetlenmesi gündemde. Bir anlamda, maliye birliği yolunda bir adım atılmak isteniyor.
Maliye politikalarının denetlenmesi kendi başına yeterli mi? Değil.
Yaklaşık üç yıl önce Yunanistan'ın "borç" krizine girmesiyle Euro Bölgesi'nin sorunları başladı. Sorunun kökeninde maliye birliğinin olmamasının yattığı biliniyordu, ama hiç kimse üç yıl önce maliye birliğine yönelik bir adım atmayı gündeme getirmedi. Bulunan çözüm Yunanistan'ın kemer sıkmasıydı. Kemer sıkma ile çözüme gidilmeyeceği anlaşılınca, Avrupa Birliği-IMF eşgüdümünde Yunanistan'a mali destek verildi. Sorun yine çözülemedi. Başka sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
Piyasalar yeni kurban aramaya başladılar. Makro dengeleri Yunanistan kadar kötü olmadığı halde, Portekiz kriz potasına girdi. Portekiz'e de Yunanistan benzeri mali destek verildi. Yetmedi, İtalya ve İspanya sarsılmaya başladı.
Avrupa'nın sorunu Euro Bölgesi içindeki bazı ülkelerin piyasalardan borçlanamaması ya da pahalıya borçlanması olmaktan çıktı. Bankacılık sisteminde güven erozyonu yaşanmaya başladı. Özellikle borçlanmakta zorlanan ülkelerin borç indirimine gidebileceği beklentisi yayıldıkça, "hangi banka sağlam, hangi banka çürük?" arayışına girildi. Avrupa'nın uyguladığı bankalara yönelik stres testleri hiç kimseyi ikna edemedi. Avrupa'da bankacılık sektörü sallanmaya başladı.
Avrupalı liderler bir dönem bir sorunun üzerine gittiler, bir başka dönem bir başka sorunun. Bir dönem, gerçekçi stres testi uygulayıp 200 milyar Euro civarında bankalara destek verilmesi konuşuldu. Bir dönem, Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) büyütülmesi ve kapsamının genişletilmesinden söz edildi. Bir başka dönem, maliye birliğine yönelik adımlar atılması önerildi. Euro'nun giderek genişleyen sorunlarına şimdiye kadar hiç bütünsel yaklaşılmadı.
Asıl ihtiyaç da bu. Çünkü, piyasadaki anormallikleri gidermeye yönelik önlemler (örneğin, merkez bankalarının dolar likiditesi vermesi) asıl sorunu çözmediği için itibar görmüyor. Asıl sorunu çözebilecek orta-uzun vadeli önlemler kısa vadede piyasalardaki tıkanıklıkları gidermediği için inandırıcı olmuyor.
Bugün Danimarka kendi parası ile Fransa'nın Euro üzerinden borçlanmasından daha ucuz borçlanıyor. İsveç kendi parası ile Almanya'nın Euro ile borçlanmasından daha ucuz borçlanıyor. Avrupa'nın en büyük iki ekonomisi Euro kullandığı için ek bir maliyet yüklenmek durumunda. Doğal olarak bu ülkelerin şirketleri de benzer bir maliyet yükleniyorlar. Rekabetçi konumları zayıflama aşamasında. Bir noktada, ülkelerin borç krizinden sonra o ülkelerdeki özel kesimin borç krizinden söz etmeye başlayabiliriz.
Bütünsel bir yaklaşım içinde kısa vadede piyasaları rahatlatacak önlemler gerekiyor. Örneğin, borçlanma maliyetleri çok yükselen Yunanistan, Portekiz, İrlanda, İspanya, İtalya ve hatta Fransa gibi ülkelerin bono piyasasına müdahale edebilecek bir mekanizma gerekiyor. EFSF kaynak verilirse bu işi yapabilir. Avrupa bankalarının yeniden sermayelendirmeleri gündeme alınmak zorunda. Her ülke kendi başına ya da EFSF yoluyla bu alanda çözüm üretilebilir.
Bunlar kısa vadeli çözümlerdir. Orta-uzun vadeli çözümlerle tamamlanmadığı takdirde, yine havada kalır. Orta-uzun vadeli çözüm; ülkelerin borç dinamiklerinin kötüleşmesini durduracak kemer sıkma politikalarıdır; Euro içindeki ülkeler arasındaki üretim faktörleri verimliliğinde oluşan uçurumları kapatacak yapısal politikalardır; bir daha böyle bir duruma düşmemek için maliye politikalarının Euro Bölgesi genelinde standartlaştırılmasıdır.
Kısa vadeli çözüm göreli olarak kolaydır. Ama, orta-uzun vadeli çözümler inandırıcı olmazsa, yararı birkaç gün sürer. Orta-uzun vadeli çözümler "olmazsa, olmaz" cinstendir. Ama, kısa vadeli çözüm oluşturulamazsa, orta-uzun vadeli çözümler hayata dahi geçirilemez. Bu nedenle soruna bütünsel yaklaşılması gerekir. Avrupalı liderler henüz konuya bütünsel yaklaştıkları izlenimi vermiyorlar. Duruma göre, piyasaları günü birlik memnun etmeyi tercih eder bir görünüm sergiliyorlar.