Advertisement

Çin ekonomisi geçen yılın son üç ayında yüzde 8.9 büyüdü. Büyüme Çin ekonomisi için alışılmış düzeylerin altındaydı. Ama, büyümedeki düşüş korkulduğu kadar olmadı. Korkulan olmayınca, tepki olarak Çin'den gelen talep devam eder beklentisiyle emtia fiyatları yükseldi. Küresel risk iştahı arttı.
2012 yılında en yakından takip edilecek ekonomilerden biri hiç kuşkusuz Çin. Milli gelir açısından dünyanın ikinci büyük ekonomisi durumuna gelen Çin'in küresel ekonomik dengeleri belirleyebilecek bir potansiyele ulaştığı düşünülüyor. Çin ekonomisinin büyümeye devam etmesi küresel talep büyümesinin de devam edeceği anlamına geliyor.
Çin dünyayı taşıyabilir mi?

DIŞ TALEP İÇİN KUR POLİTİKASI
Çin ekonomisi dış taleple büyüyebilen bir ekonomi. Nüfusu kalabalık, ama talep yaratan bir nüfus değil. Talep ülkenin doğu kıyısından geliyor, batı çok fakir. Yüksek büyüme ile batı bölgesinin de kalkındırılması planlanıyor. Bu süreçte, Çin ekonomisinin bu denli yüksek oranlarda büyümesi ancak dış talep yoluyla mümkün olabiliyor.
Çin dışındaki ekonomilerin 2012 yılında pek de parlak bir performans sergilemeyecekleri beklendiğine göre, Çin'in dış talep yaratılabilmesinin tek yolu kur politikası. Parasını olabildiğince değersiz kılarak Çin (ürettiği malları yabancı paralar cinsinden ucuzlatarak), yurtiçinde üretilen mallarına dış talep yaratabiliyor. Bu politika diğer gelişmiş ülkeler tarafından eleştiriliyor. Ama, Çin çeşitli hammadde ve emtiada talep yaratacaksa, bu, aşırı değersiz parası yoluyla yaratılan dış talep sayesinde gelen ekonomik büyümeyle olacak.
Ekonomik büyümenin yüzde 10'a yaklaştığı dönemlerde Çin'de enflasyon baş kaldırıyor. Otoriteler ısınan ekonomiye para politikasını sıkarak tepki veriyorlar. Aynı zamanda, Çin parası Yuan'ın sınırlı bir biçimde değer kazanmasına izin veriyorlar. Ekonominin ısınma dönemlerinde uyguladıkları para ve kur politikası hem ekonomiyi biraz soğutmaya yarıyor hem de artan enflasyon tehdidini sınırlıyor. Geçen yılın son üç ayındaki alışılmışın altındaki ekonomik büyüme performansı bir anlamda geçen yılın ikinci yarısında uygulamaya konan bu politikanın sonucuydu. Şimdi bu senaryonun tersi gündeme gelecek.
Çin'de son üç aydır enflasyon yıllık bazda düşme eğilimine girdi. Ekonomik büyüme yavaşladı. Politikalar kendinden bekleneni verdi. Çin açısından dış talep zayıf. Dolayısıyla, bu dönemde dış talebi canlandırmanın tek yolu yine fiyat. Önümüzdeki dönemde Yuan'ın değer kazanma süreci büyük bir olasılıkla sekteye uğrayacak. Aksine, Yuan dolar ve Euro'ya karşı değer yitirmeye devam edebilir. Para politikası biraz gevşeyecektir. Yıllık enflasyon yüzde 4 civarında kaldığı sürece, ekonomi politikalarında ağırlık büyümeye verilecektir.
Başta Amerika olmak üzere Çin'in Yuan politikası G-20'de eleştirilecektir. Amerikan Hazinesi Çin'in Yuan politikasını "para manipülatörü" ibaresini kullanmadan gündemde tutmaya çalışacaktır. Ama, Çin'in yüzde 9 civarında büyümeye devam etmesi için başka bir yol da yoktur. Çin'in bu düzeyde büyümesinden gelişmiş ülkeler de nemalanacaktır.
Amerika ihracatının yüzde 8'ine yakınını Çin'e yapıyor. Bu oran Japonya'da yüzde 20, Almanya'da yüzde 5. Çin de ihracatının yüzde 20'sine yakınını Amerika'ya, yüzde 8'ini Japonya'ya, yüzde 5'ini Almanya'ya yapıyor. Karşılıklı bağımlılık küçümsenmeyecek kadar güçlü. Çin ekonomisi tek başına dünya ekonomisini kurtaramayabilir, ama Çin ekonomisinin tökezlemesi dünya ekonomisini birçok açıdan çok fena hırpalar.